Lübnan'da zamanının Caeser’ı gibi davrananların sayısı az değil. Bu kimseler, halklarına türlü türlü baskı ve şiddet uygulayan kişidir. Onların bu uygulamaları, eski rejimlerin halka karşı olan şiddetini geride bırakmıştır.
ABD ve emperyalizmle mücadelede Kongre'nin oy verdiği Caeser Yasası’yla yüzleşmeye hazırlanıyorlar. ABD Başkanı Trump’ın 6 ay önce imzaladığı yasa bu ay yürürlüğe girmeye hazır. Bu yasa, resmi olarak “Suriyeli Sivilleri Koruma” yasasıdır. Yasanının ‘Caeser Yasası’ olarak anılması, kameraman bir askerin kod adı olmasından kaynaklanıyor. Bu asker, 2013’te Suriye hapishanelerindeki işkence ve cinayetleri belgeleyen 55 bin fotoğraf ile kaçtı.
Bu yasa, yönetime ‘işkenceden sorumlu olan kişilere, rejime ve herhangi bir şekilde rejime destek olan kimselere yaptırım uygulanması’ için izin veriyor. Caeser’ların istediği ise mağdurların yaşamış oldukları ıstırapları ve acıları ortaya çıkaran Caeser’ı cezalandırmaktır, kurbanların acılarından sorumlu olanları cezalandırmak değil.
Kendi halklarının ayaklanmasına karşı duran bu kimseler, ABD’de yaşanan hadisenin ardından ırkçılığa, eşitsizliğe ve adaletsizliğe karşı protestocuların yanında yer aldılar. Başkentlerinde yapılan gösterileri, kendilerine verilen ‘ilahi bir hakmış gibi’ şiddetle ve zorbalıkla bastıran bu kimseler, ABD’de sokaklara dökülen göstericilere yönelik şiddeti reddetmek için ‘insan haklarına’ başvuruyorlar. Uyguladıkları tüm şiddet uygulamalarına karşı Suriye rejimini korumaktan aciz kaldıktan sonra rejimin düşmesini önlemek için gerçek Caeser olan Vladimir Putin'e sığındılar.
Ancak Caeser Yasası’yla karşı karşıya kalan bu Caeser’ların önünde büyük zorluklar var. 1950’li yıllarda, Şam'daki bir şair göstericilerin hamasetini coşturur ve avuçları alkışlamaktan şişerdi. Aradan bu kadar yıl geçtikten sonra ve birbirini takip eden hayal kırıklarıyla birlikte halkın dile getirdiği şekliyle ülkede yaşanan durum ‘Hudeyde’ye benzer’ bir hal aldı.
Şam, Dışişleri Bakanlığı ve Merkez Bankası aracılığıyla ABD yönetimini Suriyelilerin çektiği acılardan ve Merkez Bankası'nı boğmak üzere abluka altına almaktan sorumlu tutuyor.
Ancak yüzleşme beklenmedik şeyleri düşünmeyi de gerektirir? Nasıl?
Hiçbir şey ABD yönetiminin rejimi destekleyen Rusya'ya yaptırım uygulayacağını göstermiyor. Aksine Trump, Caeser Putin’i misafir olarak Camp David'deki G7 Zirvesi’ne davet etmek istiyor. Oysa Rusya, 2014 yılında Kırım'ı ilhak etmesi üzerine ceza olarak G8’den çıkarılmıştı. Suriye ile herhangi bir siyasi, ekonomik, ticari veya mali ilişki nedeniyle yaptırım uygulananlar arasında Lübnan, Irak ve İran’ın yanı sıra bireyler, şirketler ve kurumlar da var. İran'ın etkisini ve bölgesel projesini ortadan kaldırmak için ‘maksimum baskı’ politikası uygulayan ABD, bu şekilde farklı bir yaklaşım deniyor.
Washington'un Suriye savaşının son aşamasıyla ilgili hedefi, İran projesinin Akdeniz, yani Lübnan ve Gazze koridoru olan ‘Suriye Köprüsü’nü yok etmektir. Şu an Şam’ı destekleyenlere yönelik uygulanan yaptırımların sebebi ise ‘Suriye Köprüsü’ndeki İran trafiğini azaltmaktır.
ABD başarılı da olsa başarısız da olsa tehlikeli bir oyun oynuyor. Beklenen tepkileri biliyoruz ve bunlar yaptırımlarla yüzleşecek durumda değil. Beklenmedik tepki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) sayılı kararı doğrultusunda siyasi bir çözüme gidilmesidir. Bu çözüm sadece Caeser Yasası’nı veya buna ilişkin yaptırımları sonlandırmakla kalmayacak, aynı zamanda Suriye halkının maruz kaldığı işkencelere ve Suriye topraklarının dört ordu arasında paylaşılmasına da son verecektir.
Karl Marx’ın dediği gibi, “Akıl her zaman insanlarda bulunur. Ancak her zaman rasyonel bir şekilde değil.”
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz