Dünya halen hayatımızı altüst eden yeni tip koronavirüs salgını ile meşgulken bazı ilginç deneyimler, uzun zamandır hükümetler ve toplumlar için en zor sınavlardan biri olan krizle başa çıkmada başarı öyküleri olarak öne çıkmaya başladı.
Vietnam gibi akla hiç gelmeyecek ülkeler elde ettikleri sonuçlarla dünyayı şaşırttı.
Şu anda vaka sayısı 1 milyondan fazla olan ve 58 binin üzerinde ölümün meydana geldiği, listenin ilk sırasına yerleşen ABD gibi büyük ülkeler ise hayal kırıklığına uğrattı.
Peki, bazı ülkeler neden ve nasıl insan kayıplarını sınırlandıran iyi sonuçlar elde etti?
Salgınla başa çıkmada hızlı ve kararlı hareket eden ülkelerin genel olarak gerekli kararları almakta, açık ve kararlı stratejiler çizmekte yavaş hareket eden ülkelerden daha iyi sonuçlar elde ettikleri açık.
SARS, kuş gribi ve benzeri eski pandemilerden elde edilen derslerden ve deneyimlerden yararlanan hükümetler daha iyi bir performans sergiledi.
Bunun yanı sıra gerek kadrolar gerekse tesisler düzeyinde olsun sağlık sistemine iyi yatırım yapan ülkeler, iyi miktarlarda tıbbi ekipman sağlamakta hızlı davrananlar ve stok oluşturanlar Kovid-19 felaketi ile nispeten daha iyi yüzleştiler.
Bütün modelleri listelemek zor ancak örnek olarak Vietnam, Güney Kore ve Yeni Zelanda’nın dikkat çekici performanslarına kısaca değineceğim.
Her ne kadar bu ülkeler arasında pandemiyi kontrol altına almak amacıyla uygulanan bazı önemli politikalarda ortak noktalar olsa da sayılarda farklılık olduğunu unutmayalım.
Çin'e olan coğrafi yakınlıkları nedeniyle Vietnam ve Güney Kore, erken adımlar atmak ve salgınla mücadele için ciddi tedbirler almakta hızlı davrandılar.
Vietnam hükümeti, Çin’e hava seferlerini durduran ilk yönetimler arasındaydı.
Sonrasında bunu sınırların kapatılması, sosyal tecrit, sosyal mesafeyi koruma, ekonomik faaliyetlerin durması sonucunda yaşanacak finansal sonuçların insanlar üzerindeki etkisini azaltmak için ekonomik yardım paketleri açıklamak gibi diğer uygulamalar takip etti.
Vietnam ayrıca hasta kişilerin temasta bulundukları kişileri karantinaya almak ve durumlarını izlemek amacıyla “takip” politikasını uyguladı.
Yetkililer, bir vaka tespit edilir edilmez mahallenin tamamını 3 hafta boyunca katı bir biçimde karantina altına almakta tereddüt etmedi.
Sosyal medyada Kovid-19 virüsü hakkında yalan ve yanıltıcı haberler yayınlayan herkese para cezası (600-1200 dolar arası) verme kararı aldı.
Sonuç, nüfusu 97 milyona ulaşan Vietnam’da açıklanan resmi rakamlara göre sadece 270 vaka sayısı kaydedilirken hiçbir ölüm meydana gelmedi.
Vietnam, pandemiyi kontrol altına aldığından kesin bir biçimde emin olduktan sonra geçen hafta uygulanan katı kısıtlamaları gevşetti.
Sosyal mesafe önlemlerini hafifletti, bazı işyerlerinin açılmasına ve gerekli hizmetlerin yeniden başlamasına izin verdi.
Güney Kore de kriz ile erken ve güçlü tedbirlerle mücadele etti ancak tamamen kapatma politikasına başvurmadı.
Ülkedeki ilk vaka 20 Ocak’ta kaydedildi. Vaka sayısı oranı 18 Şubat’a kadar günlük 30’un altında seyretti. Ta ki kendisinden sonra resmin tamamen değiştiği, “31’inci hasta kadın” ortaya çıkana kadar...
O gün hastaneye başvuran bu kadına yapılan test pozitif çıktı. Hakkında yapılan araştırmada ateşi olduğunu bilmesine rağmen iki kiliseye gitmeyi sürdürdü ve toplu bir ziyafete katıldığı anlaşıldı.
Çok geçmeden yetkililer, hasta kadın ile birlikte iki kilisede 9 bin 300 kişinin bulunduğunu ve bin 200 kişinin enfeksiyon kaptığını tespit ettiler.
Bundan sonra vaka sayısı dikkat çekici bir biçimde yükseldi ve şubat ayının sonunda 5 bine ulaştı. Güney Kore’de günlük 900 vaka kaydedilmeye başlandı.
Güney Kore hükümeti, vaka oranını birkaç hafta içinde azaltmada başarılı olduğunu kanıtlayan üç yönlü bir strateji izledi.
Bunlardan ilki testlerdi. Yetkililer, 19 Mart'a kadar 307 bin vatandaşa test uygulamak için büyük bir kampanya başlattı.
İkincisi, kamusal alanlarda sosyal mesafeyi korumaktı. Korelilerin Çinliler ve Vietnamlılar gibi sağlık talimatlarına uymaları, kirlilik nedeniyle maske kullanmaları da başarılı olunmasına yardımcı oldu.
Üçüncüsü oldukça stratejikti ve “takip” politikasına dayalıydı. Devlet, hasta birisiyle temasta bulunan kişileri takip etmek ve karantinaya almak amacıyla konumlarını belirlemek için mobil imkanları kullandı.
Böylece, (52 milyon nüfuslu) ülke vaka oranını günlük 10’a düşürmeyi başardı. 19 Nisan’da hükümet, “Güney Kore’nin kaydettiği ilerleme, Kovid-19 virüsünün diğer dünya ülkelerinde de kontrol altına alınabileceği konusunda umut vermektedir” açıklamasını yaptı.
Güney Kore, hastalıktan kaynaklanan ölümler açısından dünyadaki en düşük oranın görüldüğü ülkelerden sayılıyor.
10 bin 761’e ulaşan vaka sayısına rağmen düne kadar ölenlerin sayısı düne 246 oldu.
Yeni Zelanda da dikkat çeken bir diğer model oldu. Düne kadar kaydedilen vaka sayısı bin126 iken ölü sayısı sadece 19’du.
Bu, hükümetin salgınla mücadelede erkenden hayata geçirdiği ve beş haftalık kapamayı kapsayan katı tedbirler sonucunda gerçekleşti.
Başbakan bu tedbirleri ülkenin modern tarihindeki en katı tedbirler olarak tanımladı.
19 Mart’ta yabancıların ülkeye girişleri yasaklanırken 23 Mart’ta hükümet; ofisler, okullar, iş yerleri, lokantalar ve sahiller de dahil ülkeyi tamamen kapatma kararı aldı.
Bu kararlar alındığında vaka sayısı 100’ün çok üzerinde değildi. Hükümet test yapma, hastaları takip etme ve karantinaya almak için temasta bulundukları kişileri tespit etme politikalarını takip etti.
Sosyal izolasyonun etkilerini hafifletmek amacıyla insanların birbirleriyle iletişim kurmaları için küçük gruplar seçmelerine olanak tanıyan sosyal kabarcıklar sisteminin kullanımına izin verdi.
Başlangıçta gruplar aile fertleri ile sınırlı kaldı. Bu hafta kısıtlamaların hafifletilmesi ile kabarcığın akraba ve arkadaşları kapsayacak biçimde genişletilmesine izin verildi.
Hükümet, uyguladığı tedbirler yoluyla salgını kontrol altında tutmayı başardı.
Bu hafta da ekonomisinin yüzde 75’nin yeniden faaliyete geçmesine, bazı işyerlerinin, kafelerin, fast food restoranlarının açılmasına, evlere servis hizmetlerinin başlamasına izin verdi.
Ancak sosyal mesafe tedbirleri ve halka açık toplantılar yasaklanmaya devam edildi. İnsanlar mümkün olduğunca evden çalışmaya teşvik edildi.
Bu modeller değişkenlere tabii kalmayı sürdürecek. Çünkü hiç kimse yeni tip koronavirüsünün nasıl gelişeceğini ve mutasyona uğrayacağını bilmiyor.
Bilhassa, Çinli bilim adamlarının 33 mutasyona uğramış suşu keşfettiklerini deklare ettikleri göz önüne alınırsa.
Bu, hastalığın semptomlarının bazı ülkelerde diğerine göre neden daha şiddetli olduklarını açıklayabilir.
Keza yine hiç kimse, enfekte olanların iyileştikten sonra bağışıklık kazanıp kazanmadıkları, yeni Kovid-19 virüs dalgalarının yaşanıp yaşanmayacağı hakkında kesin bir şey söyleyemiyor.
Nitekim Güney Kore ve bazı ülkelerde iyileşen bazı vakaların daha sonra yeniden enfekte oldukları anlaşıldı.
Koronaya karşı savaş ancak kendisine karşı bir aşı geliştirildiğinde başarılı olacaktır.
Bilim adamlarına göre bu 12-18 ay sürebilir. Ya da olur da bir mucize gerçekleşirse daha az bir sürede gerçekleşebilir.
Ancak o zamana kadar gerek toplumlar gerekse ekonomiler olsun bu salgınla yaşamamız gerekiyor.
Bazı politikacıların koşullara göre uzun ya da kısa sürebilecek “yeni tanıdık” ya da yeni gerçeklik olarak tanımladıkları şey işte budur.
Bu gerçeklik, kamusal alanlarda insanlar arasındaki sosyal mesafeyi koruma, ulaşım araçları gibi kalabalık ve temasın yoğun olduğu mekanlarda maske kullanma, kademeli olarak işe dönme, futbol stadyumları gibi belirli alanlarda büyük kalabalıkların toplanmasını engelleme ve sosyal kabarcıklar içinde yaşama politikalarının devam etmesini gerektiriyor.
Bu, gerçeküstü bir gerçeklik ama bir sonraki bildirime kadar yaşayacağız...
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu
© The Independentturkish