Sadık el-Mehdi ve denge politikası

Milli Ümmet Partisi, Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri üyeliğini dondurdu, sivil muhalif güçler Sadık el-Mehdi’yi siyasi manevra yapmakla itham ediyor

Fotoğraf: Hasan Hamid

Sudan'da Sadık el-Mehdi liderliğindeki Milli Ümmet Partisi, Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) içindeki faaliyetlerini askıya aldı.

Ömer el-Beşir’in devrilmesi sonrasında Sudanlılar, Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) ile Askeri Geçiş Konseyi (AGK) arasında 17 Ağustos 2019 tarihinde imzalanan ‘anayasal belgeye’ uygun olarak sivil- askeri ortaklık üzerinde uzlaşı sağlamış ve ardından Geçiş Hükümeti kurulmuştu.

ÖDBG; Sudan Meslek Odaları Birliği (SPA) Ulusal Uzlaşı Güçleri, Muhalif Federal Birlik ve Nida Sudan Hareketi olmak üzere, dört ana muhalefet bloğunun bir araya gelmesiyle oluşturulmuştu.

Milli Ümmet Partisi Nida Sudan Hareketi içinde yer alıyor ve ‘Geçiş Hükümeti’nde’ iki bakanla temsil ediliyor. Nida Sudan oluşumunda ayrıca, Sudan Kongre Partisi ve bazı rejim karşıtı silahlı hareketler de yer almakta.

Milli Ümmet Partisi lideri Sadık el-Mehdi, partisinin ÖDBG üyeliğini dondurduğunu ve geri dönmek için taleplerinin olduğunu duyurdu. Bu taleplerin başında, ÖDBG’nin ‘merkezi yönetim kurulu’ ve ‘koordinasyon grubu’ üyelerinin değiştirilmesi, Nida Sudan’ın koalisyon içindeki temsil oranının arttırılması ve yönetici kadroda değişikliğe gidilmesi geliyor.

Milli Ümmet Partisi’nden (MÜP) yapılan açıklamada, “Geçiş Hükümetinin performansı, ÖDBG içindeki yanlış ve kararsız tutumlar nedeniyle olumsuz etkileniyor. Koalisyon içindeki bazı bileşenler öne çıkartılırken, bazıları dışlanıyor. Ekonomi alanındaki ihtilaflar ‘geçiş sürecini’ tehlikeye atmaktadır. Bazıları koalisyona danışmadan Geçiş Konseyi güçleriyle müzakerelerde bulunuyor. Öte yandan devrimde önemli rolü olan bazı askerlere yönelik yaklaşımlar sorunludur. Askerlerin, halk devriminden yana tavır alarak ‘değişimdeki önemli rolü’ yadsınamaz. Bir an önce adil bir dağılımın olduğu Yasama Konseyi oluşturulmalıdır. Yasama Konseyi oluşturulurken son seçimlerde alınan oy oranlarının temsil gücü olarak yansıması beklenir’’ ifadeleri kullanıldı.

Söz konusu taleplere iki hafta içinde olumlu yanıt alınmaması durumunda ise, partinin koalisyondan çekileceği ve ÖDBG içinde yer alan bazı sivil ve askeri bileşenlerle birlikte yeni bağımsız bir ittifak kuracağı belirtildi.

Belki tarih tekerrür etmektedir, Sadık el-Mehdi, geçmişte de muhalefet saflarındayken hükümetle çok fazla uyum sorunu yaşamıyordu. Şu anki yaklaşımı ile adeta ‘sopayı ortasından tutuyor, sivil ve askeri kanat arasında denge politikası izliyor.

Eşit mesafede durmak

Sadık el Mehdi, siyasete girdiği günden bu yana, özel hayatı ve aldığı kararlarla kamuoyunun gündemini meşgul etti. Muhtemelen bu sadece kişisel tercihleriyle ilgili değil, büyük ölçüde kendisine miras kalan tarihsel ‘devrimci mehdi’ rolü ile ilgilidir. Sudan’daki ‘Mehdi Hareketi’ ile ilgili tarafsız oryantalistler tarafından yazılan tarihi belgelerle, ‘Mehdi Hareketi’ ile gönül bağı olan yazarların kaleme aldığı belgeler arasında büyük çelişkiler bulunuyor. ‘Mehdi Hareketi’ taraftarlarının, halk desteği oluşturmak adına, birçok tarihi tezvirat yaptığı ve ‘manevi bilgiye’ dayalı sahte zaferlerin oluşturulduğuna şahit oluyoruz. İmam Abdurrahman el-Mehdi’nin 1945’te kurduğu partinin, İslam’daki ‘mehdi’ inanışını kendi siyasal gücünü pekiştirmek için kullandığı bir gerçekliktir. Mehdi inanışına göre, ahir zamanda yeryüzünde fesat yaygınlaşacak ve zuhur eden ‘Mehdi’ adaleti getirecektir. Mehdi Hareketi Sudan’da 19. Yüzyılda Muhammed Ahmed el-Mehdi tarafından oluşturulmuştur. Mutasavvıf bir âlim olan Muhammed Ahmed, kendisinin beklenen ‘mehdi’ olduğunu öne sürmüş ve bağımsızlık yanlısı isyancı hareketleri de bünyesine katarak büyümüştür. 1945’te Milli Ümmet Partisi ilk kurulduğunda, ‘mehdi inanışında’ olan dindarlar ve ulusal bağımsızlık yanlısı çevrelerce desteklenmekteydi.

O tarihten bu yana, ‘köprünün altından çok sular aktı’. Parti olarak birçok ittifakın içinde yer aldılar ve birçok siyasi akımla da ters düştüler. Ömer el-Beşir döneminde 2009 yılında ‘Ulusal Mutabakat Hükümeti’ kurulması kararlaştırıldığında, muhalefet liderleriyle ayrı ayrı temasa geçildi. Bu görüşmelerden ilki MÜP lideri Sadık el-Mehdi ile yapılmıştı. O zamanlar Mehdi’nin yeni kurulacak hükümette yer almasına kesin gözüyle bakılıyordu. Ancak görüşmeler başarısızlıkla sonuçlandı. Çok daha sonra Abdurrahman Sadık el-Mehdi’nin Beşir tarafından yardımcı atanması, MÜP ile hükümet arasındaki işbirliğinin kanıtı olarak gösterilecekti. Ancak parti yöneticileri, Abdurrahman’ın bu kararı kişisel olarak istişare yapmadan aldığını savundu.

ıo.jpg
Sadık el Mehdi, siyasete girdiği günden bu yana, özel hayatı ve aldığı kararlarla kamuoyu gündemini meşgul etti. (Hasan Hamid)

 

Sadık El Mehdi, 2010 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarışan 12 adaydan biriydi. Mehdi, düzenlediği seçim kampanyasını  ‘Kurtuluş Yolu’ diye adlandırdı. Siyasi manifestosu ya da on maddelik ‘kurtuluş reçetesinde’ eşit adil vatandaşlık, dini inançlara saygı ve kadın haklarıyla ilgili yaklaşımları yer almaktaydı. 

Sadık el Mehdi, Aralık 2014'te Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da diğer bazı muhalif gruplar ve silahlı güçlerle birlikte Nida Sudan Bildirisini’ imzaladı. Bildiriye imza atanlar arasında Sudan Kurtuluş Hareketi’nin iki kolunun yanı sıra Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey de (SPLM-N) yer almaktaydı.

Böylelikle Milli ümmet Partisinin hükümetle muhalif güçlere aynı mesafede duruyormuş izlenimi vermek istediği anlaşılıyor. Parti yetkilileri tam tersini iddia etseler de, aynı zamanda dini bir cemaat olmaları hasebiyle tarafsız kalmak istiyorlar. Böylelikle aynı zamanda muhalefeti temsil edebileceklerini hesaplıyor olmalılar.

Her ne kadar MÜP, Geçiş Hükümeti’nde Maliye Bakanlığı ile Diyanet İşleri Bakanlığı pozisyonları ile temsil edilse ve etkili kurumlarda üyeleri olsa da, ‘mehdi akımı’ durumdan hoşnut değil. Herhangi bir oluşumdaki ‘merkezi rolünü’ kaybettiğini hissedince, bağımsız bir ittifak geliştirme eğilimi sergiliyor. 

MÜP, 1970’li yıllarda Cumhurbaşkanı Cafer Muhammed en-Numeyri yönetimine muhalif olan Ulusal Cephe’den benzer bir şekilde ayrılmıştı. Daha önce aleni bir şekille Numeyri ile müzakereler başlatarak 7 Temmuz 1977’de Kızıldeniz sahil kenti Port Sudan’da ‘ulusal uzlaşı’ antlaşmasına imza atmıştı.  ‘Ulusal Uzlaşı’ antlaşması, ülkede siyasi reform yapılmasını ve yeni demokratik temellerin kurulmasını içeriyordu. Bu anlaşma doğrultusunda Sadık el-Mehdi ülkeye geri dönebilmişti. Ordu içindeki bir klik cumhurbaşkanına darbe girişiminde bulununca, Numeyri hükümeti Mehdi’yi darbenin arkasında olmakla suçladı. Ancak Sadık el-Mehdi bu defa ülkeyi terk etmedi ve yeniden muhalefet saflarına geçti.

Aynı senaryo birkaç kez daha tekrarlandı, 1996 yılında Sadık el-Mehdi Sudan’dan gizlice çıktı ve Eritre’ye giderek oradaki muhalif gruplarla temas kurdu. Bu gidişini ‘Tehtedun (hidayete ereceksiniz) diye adlandırmıştı. Aradan bir yıl geçmeden 1997 yılında Cenevre’de hükümetle gizli görüşmeler gerçekleştirdi. 26 Mart 1999’da Cibuti’de eski Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir ile bir anlaşma imzaladı. 2000 yılının mart ayında ise Sudan’a döndü. Dönüşünü ‘Teflahun (iflah olursunuz) diye adlandıracaktı.

ÖDBG’deki tarafların tutumu

Öte yandan, ÖDBG ve Nida Hareketi’nin bileşenlerinden olan Sudan Kongre Partisi’nin Genel Sekreteri Halid Yusuf partisinin koalisyon içinde yer alacağını açıkladı. Yusuf: “Özgürlük ve Değişim Güçleri içinde yer almaya devam edeceğiz, bazıları bilerek ya da bilmeyerek muhtemel bir darbeyi destekliyor olabilir, darbe olsa ve üyelerimiz darağaçlarında sallandırılsa dahi bu kararımızı değiştirmeyeceğiz’’ ifadelerini kullandı.

Sadık el-Mehdi’yi zımnen itham eden Yusuf: “Hiçbir parti tek başına karar alarak, geçiş dönemini tekeline alamaz. Şahsi selameti için gemiden atlamak isteyenler muvaffak olacaklarını düşünüyorsa yanılıyorlar. Devrim güçleri başarıda da başarısızlıkta da ortaktır. Devrim ancak birlikte hareket edilirse başarıya ulaşır. Bu kritik süreçte safların bölünmesi halkın çıkarına değildir’’ diye konuştu.

Aynı şekilde, Sudan Komünist Partisi lideri Kemal Kerrar, ÖDBG’den ayrılırsa Milli Ümmet Partisinin kaybedeceğini söyledi.

Kerrar: ‘’Bazı duyumlar var, Milli Ümmet Partisinin ÖDBG’ye yönelik tutumunun arkasında, atanacak valiliklerde daha fazla kadro elde etme amacı yatıyor deniliyor. Bu şayiaların gölgesinde, halk nazarında kaybedecek olanlar onlardır. Eğer gerçekten çekilirseler en çok zararı onlar görür. Şimdi blöf yapmanın zamanı değildir, altında imzaları olan ‘anayasal belgeye’ saygı duymalı, parti çıkarlarını değil, geçiş sürecinin başarılı olması için çaba göstermeliler’’ ifadelerini kullandı.

Maskelerin ardındaki yüzler

Milli Ümmet Partisinin bu tutumu, Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri’nin kurumsal yapılanma amaçlı kongre gerçekleştirme kararı sürecinde takınması dikkat çekiyor. ÖDBG devrime katılan muhtelif güçleri bünyesine almak ve yeniden yapılanma amacıyla kongre düzenleme hazırlığındaydı. Ancak çalışmalar koronavirüs salgını nedeniyle ertelendi.

İnternet üzerinden yapılması planlanan kongre öncesinde, Muhalif Federal Birliğin merkezinde bir ön toplantı gerçekleştirildi. Bunun üzerine MİP koalisyon içinde etkinliğini arttırma hamlesi yaptı. ÖDBG içindeki kaynaklar, Sadık el-Mehdi’nin bu hamlesinin ardında, atanacak valilerle ilgili daha fazla söz hakkı ve 9 Mayısta oluşturulacak Yasama Konseyi’nde daha fazla üye bulundurma niyeti olduğunu ileri sürüyor. Mehdi Yasama Konseyi’nin ‘oyunun kurallarını’ değiştireceğini umuyor. Nitekim bu meclisin, seçim kanununu değiştireceğini ve yeni anayasa çalışmaları yapacağını biliyor.

Gözlemcilere göre Sadık el-Mehdi’nin bu beklenmedik çıkışı, kendi partisinin iyi bir konum elde etmesiyle ilgilidir. Yeni bir muhalif oluşum tehdidi zaten kırılgan olan geçiş sürecini zor durumda bırakacaktır. Bu anlamda Mehdi’nin ‘bekle gör’ politikası sergilediği, ya da iki tarafa da oynadığı söylenebilir. Nitekim partinin söz konusu açıklamasında, askerlerin gönlünün alınması ilgi çekiciydi. Sadık el-Mehdi bir televizyon söyleşişinde: “Eğer ordu yetkilileri partimize katılmak isterlerse, kapımız onlara açık, başarılarını diliyoruz’’ diyerek ‘orduya göz kırpmıştı’. Mehdi ayrıca, Sudan Geçiş Konseyi Başkan Yardımcısı General Muhammed Hamdan’ın (Hamideti) siyasete katılmayı düşünmesi gerektiğini söylemişti. Mehdi şu ifadeleri kullanmıştı: ‘’Hamideti’nin siyasi geleceği umut vadediyor, eğer Sudan Cumhurbaşkanı olmak istiyorsa bir siyasi partiye katılmalı ya da kendisi bir siyasi parti kurmalı.’

Sadık el-Mehdi’nin politik bir manevra yaptığını söyleyebiliriz, Geçiş Konseyindeki ‘askeri kanat’ ile ilişkilerini güçlendirmek istiyor. Bilindiği üzere, Beşir rejimi ile de benzer ilişkiler geliştirmeyi tercih etmişti. Sürgüne gidip döndüğünde yine de kendisine büyük bir hareket alanı bulabiliyordu.

Güney Sudan ayrıldıktan sonra, muhalefet dozunu yükseltmiş ve Beşir’e ‘ulusal hükümet’ kurma çağrısı yapmıştı.

Görünen o ki; ‘Mehdi ekolünde’ bir değişiklik yok, ‘siyaset salıncağında’ hem muhalefete hem rejime yanaşabilir. Uygun gördüğünde de ‘gemiden atlar’. Bu kadar çelişkili kararın ardından taleplerinin mazur ya da makul görülmesi mümkün değildir. Mehdi bu davranışlarıyla sadece kendi ‘demokratik deneyimini’ yaralamadı, aynı zamanda destekçileri arasında da hayal kırıklığı yaşanmasına neden oldu. Özgürlük ve demokrasi mücadelesini sürdürebilirdi, ancak fırsattan istifade parti üyelerinin devlete sızmasıyla meşgul oldu. Tıpkı geçmişte oğullarını Beşir rejiminde yüksek pozisyonlara getirdiği zamanlar gibi.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Mustafa Yıldız

https://www.independentarabia.com/node/114996

DAHA FAZLA HABER OKU