İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Beşşar Esad ile Moskova arasındaki aleni gerginlik anında ve Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) tarafından yayınlanan, Esad rejimini Hama’da kimyasal saldırıların gerçekleştirilmesinden doğrudan sorumlu olmakla suçlayan BM raporun ardından Suriye’ye ulaştı.
İran’daki yetkililer, performansını eleştiren, popülerlik düzeyi ve Suriye sokağının kendisine desteği hakkında olumsuz rakamlar yayınlayan Kremlin’e yakın kurumların raporlarını endişe ile takip eden Esad’ın çevresinden yükselen paniğin kokusunu aldı.
Elbette, Moskova’nın Esad rejimini sayılar ve istatistikler sınavına tabi tutması kaderin bir cilvesi olsa gerek.
Çünkü iki ülkede de kamuoyuna çok az değer veriliyor. Bu bir yana, her ikisinde de istatistik ve sayıların kendisi hayal ürünü.
İşlevi, lidere yönettiklerinin istek ve arzularını göstermek değil insanlara liderlerinin haklılığını göstermek.
Rus raporları kuşkusuz Esad’a yönelik bir şantaj aracı. Bu sayede görünüşe bakılırsa kabul etmediği bir şeyi kabul etmesi için kendisine baskı yapılmaya çalışılıyor.
Moskova ve Şam arasındaki anlaşmazlıkların başında, Suriye’deki başkanlık seçimleri yılında, Rusya’nın seçimlerden önce yeni bir anayasa hazırlanması konusundaki ısrarı geliyor.
Esad ise anayasa yazımını birçok kez erteledi. Moskova, siyasi bir başarı istiyor.
Uluslararası sahnede Suriye’yi siyasi bir başarı hikayesi olarak dünyaya yeniden sunmayı amaçlıyor.
Suriye’nin yeniden imarı için gerekli finansmanı elde etmesine, yükü tek başına taşımak yerine, Suriye deneyimi kitabında yeni bir sayfa başlatmasına olanak tanıyacak ileri doğru bir adım atarak Suriye meselesinde ilerleme kaydetmek istiyor.
İranlılar, Esad’ı sivillere yönelik kimyasal saldırılardan ilk kez sorumlu tutan katı BM raporunun yayınlanmasının ardından yine Şam’ın kapıldığı paniğin kokusunu da almış görünüyorlar.
Raporun önemi, küçük bir alanda belirli bir hadiseyi ele alması ve 2011 baharında patlak veren Suriye savaşının başlangıcından bu yana eşi görülmemiş bir biçimde güvenilir kanıtlara dayanmasından kaynaklanıyor.
Esasen, raporun kendisi ve onu hazırlayan ekibin kurulması; Esad rejimini yarısı rejimin kimyasal suçlarının araştırılmasına ilişkin prosedürlerle ilgili BM kararlarından korumak için 14 kez kullanılan Rus vetosunu aşmak için yapılmış bir uluslararası manevradan ibaretti.
BM raporunun yayınlanmasından sonra Rusya’nın Avrupalılar ve ABD’liler ile diplomatik ve siyasi olarak çatıştığı doğru.
Fakat çatışma, ilk kez bu kadar açık ve net bir biçimde Esad’ı kınayan ve aynı zamanda Esad’a, Rusya’nın kendisini koruma kapasitesinin sınırlarını açıkça gösteren bir BM belgesi ile karşı karşıya olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor.
Rapor, ABD Kongresinde Temsilciler Meclisi ve Senatonun onayından sonra geçen yılın sonunda Başkan Donald Trump’ın Suriye'deki sivilleri korumak için 'Caesar yasasını’ imzalaması sonrasında daha da önemli hale geldi.
Caesar1, Suriye ordusunda çalışan ve cezaevlerinde tutuklulara uygulanan işkenceleri ve ölümleri belgeleyen binlerce fotoğrafı Suriye dışına kaçırmayı başaran eski bir fotoğrafçı.
Şam’daki bu panik penceresinden işte tam da bu anda, Cevad Zarif boy gösterdi.
Endişeli ve kendisini tehdit altında hisseden Esad’ı ziyaret etti.
Bu ziyaretin amacı, Putin’in Suriye ile ilgili her konuda ana başlık haline gelmeyi başarmasından sonra İran’ın Suriye’de kaybettiği dengeyi az da olsa geri kazanmaktı.
Zira İdlib’te Suriye rejimi ile Türk ordusu arasındaki son çatışmada, Suriye sahasında faaliyet gösteren İran milis grupları büyük kayıplar verse de Tahran, 5 Mart’ta Moskova’da Rusya ile Türkiye arasında imzalanan anlaşmada yokluğu en öne çıkan taraftı.
Ancak, tarihin bir ironisidir ki, şu anda ne Moskova ne de Tahran’ın elinde Esad’a ciddi ve kesin olarak sunacakları bir şey yok.
Her iki başkentte de karar alıcılar aynı ana denk gelen iki krizle yüzleşiyorlar:
Petrol fiyatlarının tehlikeli seviyelere düşmesi, salgını konuk eden son ülkelerden biri olarak Rusya’da gittikçe yaygınlaşan koronavirüs salgını.
İran bedava dağıtmak istese bile petrolünü isteyen birini bulamıyor.
İran’ın Suriye’de elde edeceği herhangi bir kazanım, siyasi propagandaya hizmetin, medyaya konuşacağı birkaç nokta sunmanın ötesine geçmeyecek.
Bu, Riyad önderliğinde Arap Koalisyonu’nun koronanın sonuçları ile mücadele için BM’nin yaptığı ateşkes çağrısına uyması sonrasında Husilerin, Suudi Arabistan’a karşı gerçekleştirdikleri füze saldırılarından İran’ın elde ettiği medya kazanımlarına benziyor.
Rusya petrol fiyatları savaşını Suudi Arabistan lehine kaybetti.
Petrol tüketimini Moskova’nın kabadayılıklarına alan tanımayacak seviyeye düşüren koronanın küçük düşürücü müdahalesinden sonra üretimini “OPEC dışı” anlaşması gereğince kendisinden istenenden daha fazla seviyede düşürmeyi kabul etti.
Putin, fiyatların düşmesinin etkilerini ne kadar görmezden gelmeye çalışsa da bundan kaynaklanacak iç risklerin kapsamını tam olarak bilecek bir konumda.
Özellikle de aralıklı ancak ciddi protestolar ve halk arasında artan huzursuzluk karşısında ekonomik kalkınma ve hayat standartlarını yükseltme vaatleri ile silahlanmış bir biçimde önümüzdeki 16 yıl boyunca Rusya’yı yönetmeye hazırlandığı şu sıralarda.
Suriye’de rekabet, iflas etmiş iki taraf arasında yaşanıyor. Aralarındaki tek fark, içinde bulundukları ihtiyaç ve yoksunluğun düzeyidir.
İkisinden biri Suriye’nin tamamını ele geçirse bile sonrası için ciddi bir vizyonu yok.
Bu anlamda, ellerinde keskin jiletler taşıyan körlerin hesaplaştıkları bir arena olarak Suriye’yi daha fazla çürüme, sosyal çatlak ve istikrarsızlık bekliyor diyebiliriz.
Buna bir de korona salgını, IŞİD’in geri dönmesi, Suriye’deki çöküşün komşusu Irak’taki çöküş ile birleşmesi olasılıklarını eklediğimizde, Levant (el-Maşrık) bölgesinin yıllarca oluşturacağı cehennemin yakın bir fotoğrafını elde edebiliriz.
1. Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu
© The Independentturkish