TÜSİAD Başkanı’ndan Ekonomik İstikrar Kalkanı yorumu: Ekonominin büyüklüğü ile orantılı olmalı, Avrupa'da milli gelirin yüzde 20'leri civarında

TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, koronavirüse karşı açıklanan ekonomi paketlerinde hanehalkına doğrudan destek sağlanması gerektiğini, bankacılık sektörü kaynaklarının tek başına herkese yetemeyeceğini söyledi

Fotoğraf: AA

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Simone Kaslowski, koronavirüs salgını nedeniyle hem turizm hem de ihracat gelirlerinde önemli bir gerileme görüleceğini, diğer taraftan iç talepte bir daralma yaşandığını, pek çok sektörün hizmetlerini salgının yayılım hızını azaltmak için durdurduğunu söyledi.

İkinci çeyrekte iç ve dış talebin aynı anda duracağını söyleyen Kaslowski, Avrupa'da ekonomik krizin çok daha uzun süreceğini ifade etti ve “Bu nedenle yılın 2. yarısında dış talepten büyük bir katkı beklememek gerekir. 2020 iç talep ağırlıklı büyüyeceğimiz bir yıl olacak” diye konuştu. 

Anadolu Ajansı’na konuşan Simone Kaslowski, “Enflasyon yıl sonunda yüzde 9-10 civarında kalabilir. Turizm ve ihracat gelirlerindeki kayıplar nedeniyle çok sınırlı bir cari açık bu yıl görebiliriz” ifadelerini kullandı. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan 100 milyar liralık Ekonomik İstikrar Kalkanı paketi hakkında da konuşan Kaslowski, destek programının temel amacının istihdamı korumak ve işletmelerin devamlılığını sağlamak olması gerektiğini, mevcut ekonomik yapının korunamadığı durumda, salgın geçtikten sonra ekonomiyi ayağa kaldırmak için çok daha uzun bir süreye ve daha fazla kaynağa ihtiyaç duyulacağını dile getirdi.

Toplam gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 2,3’üne denk gelen paketin büyüklüğü ile ilgili Kaslowksi, “Ekonominin büyüklüğü ile orantılı olmalı” dedi ve şöyle konuştu: 

Yurt dışı örnekler, verilen desteklerin Avrupa'da milli gelirin yüzde 20'leri civarında olduğunu gösteriyor. 

Ülkemizin kaynakları maalesef daha sınırlı ve enflasyon tehlikesi büyük, ancak etkileri nedeniyle neredeyse savaş durumuna benzetilen böyle bir dönemde istihdamın ve ekonomik sistemin korunması zorunlu. 

İstihdamın ve işletmelerin devamlılığını sağlama hedefi doğrultusunda destek paketlerinin milli gelirin yüzde 10'u seviyesinde bir büyüklüğe ulaşmasını beklemek daha gerçekçi olacaktır. 

Elbette öncelik ve birincil koşul ise Bilim Kurulu'nun virüsün yayılım hızını azaltmak için tavsiyelerine uymak olmalı. Çünkü insan hayatı her şeyden kıymetli ve sağlık sistemimizin devamlılığı esastır.


“Döviz likiditesinde sorun yaşanmaması için Fed ile swap hattı açılması ya da alternatif dış kaynak bulunması için girişimlerde bulunulması önemli olacaktır” diyen TÜSİAD Başkanı, istihdamı korumak ve özellikle küçük işletmeleri, esnafı, ticaret erbabını, kendi işinde çalışan kişileri desteklemek için yeni adımlara ihtiyaç olduğunu vurguladı. 

Kaslowski “Her ne kadar vergi ertelemeleri ve finansmana erişim açısından kolaylıklar sağlansa da burada bankacılık sektörü kaynakları tek başına herkese yetemeyecektir” diye konuştu.

Merkez Bankası'nın bankalara çok ciddi likidite sağladığını, işsizlik fonuna likidite sağlamak için tahvil alımlarına da başladığını anımsatan Kaslowski, ancak bu kadar riskli bir ortamda kredibilitesi iyi olan firmaların öne çıkacağını söyledi.

Kaslowski, bu nedenle Kredi Garanti Fonu'nun teminat gösteremeyecek durumda olan küçük işletmeler için kritik olduğunu vurgulayarak, "Burada maliyet avantajı olduğu için şimdiden firmalar arasında bir yarış başladı, limitler yetmiyor" dedi.

Salgın nedeniyle ücretleri ödeme zorluğu yaşayan firmaların kısa çalışma ödeneğinden faydalandığını, bu ödeneğin ücreti belli bir tavana kadar karşılayabildiğini aktaran Kaslowski, şöyle devam etti:
 
Ödeneğe başvuru koşulları bir miktar kolaylaştırıldıysa da bu imkandan son 3 yılda en az 450 gün SGK primi ödemiş olma koşuluna uyabilen çalışanlar yararlanabilecek. Bu dönemin koşulları dikkate alınarak, süre şartlarının daha fazla çalışanı kapsayacak şekilde hafifletilmesi düşünülebilir.

Halen önemli bir oranı temsil eden kayıt dışı çalışanlar, bu desteklerden yararlanma şansına sahip değil. Dolayısıyla hane halkına doğrudan desteklerin de gündeme gelmesi gerek. 


"Salgın sonrası normale dönüşün planlanması gerek"

Kaslowski, vergi kolaylıklarının tüm sektörlere değil sadece "mücbir sebep" tanımındakilere sağlandığına dikkati çekerek, şunları ifade etti:
 

Bu yeterli değil. Desteklerin işletmelerimizin olağan faaliyetlerinin sürdürülebilirliği anlayışıyla formüle edilmesi gerek. Çünkü salgının etkisi geçtiğinde üretime hızla ve sorunsuz geri dönebilmemiz lazım. Bu işletmelerimiz istihdam, vergi, inovasyon, katma değer ve ihracatı sürdürülebilir kılan unsurlardır. Cirosu belli bir oranın üzerinde düşen herkese kolaylık sağlanmalı. 

Ayrıca seçilen sektörlerin tedarik zincirlerinin nasıl etkilendiği de mutlaka hesaba katılmalı. Destekler tasarlanırken kısa vadede ekonomiye can suyu vermek ne kadar önemliyse, salgın sonrası normale dönüşün de planlanması gerekir. Bu nedenle uzun vadede yatırım ortamına zarar verebilecek serbest piyasa uygulamalarından uzak bazı düzenlemelerden de kaçınılmalıdır. 

Örneğin bankacılıkta yapılacak düzenlemeler Basel kriterlerinden fazla uzaklaşmamalı, ticaret kanunu ve şirketlerin sermaye yapılarına ilişkin kararlar alınacaksa yatırımcı beklentilerini olumsuz etkilememesine dikkat edilmeli.


Kaslowski, bu süreç bittiğinde vatandaşların yönetimlerin krizle iyi mücadele edip edemediklerini ciddi bir sorgulamadan geçireceğini belirterek, hem devlet sistemlerinin hem de hükümetlerin ciddi biçimde sorgulanacağı bir dönemin beklediğini, şirketler için de risk yönetiminin odağa oturduğu bir yönetim anlayışının devreye gireceğini dile getirdi.


AA

DAHA FAZLA HABER OKU