Uygur Türklerine yapılan muameleyi eleştiren Türkiye Çin’i kızdırma riskini göze alıyor

Türkiye yerel seçimlere hazırlanırken, iktidar partisi Çin’deki Müslüman kardeşlerine sahip çıkarak oy kazanmayı umuyor olabilir

Fotoğraf: AFP/The Independent 

Abdulveli Eyüp, eşi ve arkadaşlarıyla İstanbul’da bir restoranda yemek yerken televizyonda inanmakta güçlük çektikleri bir haberlerle karşılaştılar. Dünyanın önde gelen gücü Çin’le gelecek yatırımlarını ve Pekin’in yükselen konumuyla ilgili endişeleri bir kenara bırakan Türk hükümeti, Uygurların maruz kaldığı muamele karşısında sesini yükseltiyor, gözaltı kampları olarak tanımlanan yerlerde azınlık gruba yapılan işkenceyi ve “beyin yıkama” faaliyetlerini kınıyordu.

Uygur şair ve müzisyen Abdurehim Heyit, Müslümanların çoğunlukta olduğu Çin’in batısındaki Sincan bölgesinde yer alan Sovyet tipi çalışma kamplarından birinde tutukluyken öldürüldüğü haberleri çıktı. Haberin duyulmasıyla birlikte ender görülen bir durum yaşandı ve büyük bir Müslüman ülke Pekin’i açıkça kınadı. Çin ise haberleri yalanladı.

Açıklamayla, Uygur lokantasında yemek yiyenler arasında bir anda kutlama dalgası yayıldı. Eğitimini ABD’de alan dilbilimci Eyüp’ün yanına kadar giden mekan sahibi, İstanbul’daki Uygur topluluğunun önde gelen üyelerinden biri olan bu kişiyi sevinçle tebrik etti.

Gelen haber, dünyanın dört bir yanında sessizce bir araya gelmiş, tehlike ve korku içinde sürgün hayatı yaşayan Uygurlar arasında kısa sürede heyecanlı telefon görüşmeleri ve mesajlaşmalar yaşanmasına yol açtı.

Eyüp daha sonra verdiği bir röportajda, “Bu iyi bir işaret. Türk Dışişleri Bakanı açıklama yaptıktan sonra Uygur halkı kendilerini daha mutlu hissediyor. Arkadaşlarımın bana söylediğine göre onlar da çok heyecanlanmış. Bu açıklamanın, diğer Müslüman ülkelerinin de seslerini yükseltmeleri noktasında cesaretlendirmesini umuyorum” dedi.

Batılı güçler ve hatta Birleşmiş Milletler (BM), Çin’in Sincan eyaletinde etnik Uygurlara ve diğer Müslüman azınlıklara yaptığı muameleyi yıllardır eleştiriyor. Orta Asya ve Çin’deki etnik kuzenleri arasındaki çıkarlarını korumak için yıllar önce daha yumuşak bir ton benimsemiş Türkiye, şimdilerde Uygur meselesinde daha çok söz sahibi olmaya hazır görünüyor.

Uygurlar, nüfusun çoğunluğunu Hanların oluşturduğu Çin’de Türki dillerden birini konuşan bir halk. Radikallerin yaptığı bir dizi saldırının ardından on binlerce Uygur vatandaşı toplu halde “yeniden eğitim kamplarına” gönderildi. Uluslararası insan hakları savunucularına göre insanlara bu kamplarda psikolojik ve fiziki şiddet uygulandı.

Pekin yönetiminin Uygurların ülkeden ayrılmasını yasaklamasından önce ailesiyle birlikte Çin’i terk etmeyi başaran Eyüp, geldiği yerde yaşadıklarını The Independent’a anlattı. Eyüp, Uygur dilinde eğitim veren bir anaokulu yönettiği için cezaevine gönderildiğini ve orada işkence yapılırken gerdirildiği sırada cinsel saldırıya uğradığını söyledi.

Bugüne kadar Uygur toplumunun önde gelen çağdaş entelektüellerinden bazıları zulme maruz kaldı. Uygur kültürünün önemli şair ve yazarlarından olan Perhat Tursun, 2018 Şubat’ta tutuklandı. Yazar Nurmemet Yasin’in 2011’de cezaevinde öldüğü iddia edildi. Hepsi de Çin’in terörist organizasyonlar olarak kabul ettiği İslamcı ya da Türkçü ayrılıkçı gruplara destek vermekle suçlanıyordu. Son yıllarda militan gruplar Çin’in batısında birkaç ölümlü saldırı gerçekleştirdi.

Müslümanların çoğunlukta olduğu İran, Suudi Arabistan, Türkiye, Malezya, Endonezya, Pakistan ve Nijerya gibi ülkelerin çoğu, Batı’da ve İsrail’de din kardeşlerine kötü muamele yapıldığı iddialarını genellikle çabucak kınarken, görünüşe göre Pekin’i kızdırmaktan çekindikleri için Çin’in batısında son yıllarda artan insan hakları ihlalleriyle ilgili haberler karşısında sessiz kaldılar.

Türk yetkililer yabancı gazetecileri Çin’deki Uygurlar hakkında konuşmaya teşvik ederken, hükümet yanlısı medya kuruluşlarındaki yapımcılar ve yayın yönetmenlerinden ise bu konuyla ilgili haber yapmaktan kaçınmaları istendi.  

Dikkatleri Çin’in işlediği iddia edilen ihlallere çekmek isteyen bir grup, geçen Aralık ayında İstanbul’dan Ankara’ya yürüyüş yapmaya çalıştı ancak eylemi tamamlamalarına izin verilmedi.

Türk Dışişleri Bakanı’nı 9 Şubat’ta böyle bir açıklama yapmaya iten neden, sekiz yıl önce tutuklanan Heyit’in ölüm haberiydi. Heyit’in kendi ağzından cezaevinde bulunduğunu ve sorgulandığını doğrulayan bir video paylaşan Çin, Uygur şair ve müzisyeninin sağlık durumunun iyi olduğu konusunda ısrar etti.

Ne var ki olay, muhafazakar İslamcı Türk grupların Ankara’yı Uygur meselesi karşısında hareke geçirmeye yönelik aylardır süren baskılarının ardından yaşandı. Türk hükümetinin açıklaması Heyit davasının çok daha ötesine geçerek, geniş çapta Çin’in Uygurlara yönelik muamelesini gündeme getirdi ve Pekin yönetimine Çin’in mesleki eğitim kurumları olarak nitelendirdiği “gözaltı kamplarını” kapatma çağrısına dönüştü.

Türk Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, “Keyfi tutuklamalara maruz kalan bir milyondan fazla Uygur Türk’ünün toplama kamplarında ve hapishanelerde işkence ve siyasi beyin yıkamaya maruz bırakıldıkları artık bir sır değildir. Kamplarda alıkonmayan Uygurlar da büyük baskı altında bulunmaktadır” dedi.

Pekin, yaşananlara yanıt verirken sert bir üslup kullandı. Ankara’daki Çin Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada “yoktan var edilen” suçlamalar reddedilirken, Türkiye’nin de terörizm tehlikesiyle karşı karşıya olduğu belirtildi.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Chunying 11 Şubat’ta yaptığı açıklamada, “Türk tarafı mesnetsiz suçlamalarda bulunma konusunda son derece hatalı ve sorumsuz” ifadelerini kullandı. Hemen ertesi gün Pekin yönetimi, Çin vatandaşları için Türkiye’ye seyahat uyarısı yayımladı. Pekin yanlısı Global Times gazetesi de “yalan haberler”e yenik düşmekle suçladığı Türkiye’nin kendi Kürt azınlıklarına davranış şeklini eleştirdi.

BBC Monitoring’e göre Heyit’in ölüm haberi ilk kez, bir Türk halk müziği sanatçısının 8 Şubat’ta Facebook’ta Uygur ozanının cezaevinde gördüğü şiddetli işkence yüzünden öldüğünü iddia eden paylaşımla duyuldu.

Heyit’in görüldüğü videonun yayımlanması ve Çin’den gelen eleştirilerin ardından bazı Uygurlar, Türkiye’nin yaptığı açıklamayı geri çekmesinden endişe duydu. Türkiye ise sözlerinin arkasında durdu.

İki ülke arasındaki diplomatik çarpışma, uzun süreli Avrupalı ortaklarıyla ilişkileri geliştirmek isteyen Ankara’nın, Çin’le ticaret ve yatırım bağlarını kuvvetlendirmek adına başlattığı ancak olgunlaşma aşamasındaki çabalarını azaltma arayışında olduğu bir zamanda yaşandı.

Dışişleri Bakanlığı’nın açıklaması Uygur meselesine tepki vermede fitili ateşleyen bir çıkış olarak görülürken, konu resmi yayın kuruluşlarında hızla gündemin üst sıralarına yükseldi.

Türk hükümetine yakın düşünce kuruluşu SETA’da güvenlik analisti olarak görev yapan Murat Yeşiltaş, “Türkiye’nin Çin’den korkmasını gerektiren hiçbir sebep yok. Türkiye’nin ekonomisi Çin’e bağımlı değil. Ortada askeri bir işbirliği de yok” diyor.

Bazı Türkiye uzmanları ise Ankara’nın kararlarındaki ani değişimin arkasında yerel siyasetin olduğunu düşünüyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), önümüzdeki ay yerel seçimlerde seçmenleriyle yüzleşecek. Bu seçimler, geçen yıl ülkeyi vuran finansal krizin ardından hükümetin popülerlik adına vereceği ilk test olarak görülüyor. Hem Meral Akşener’in İyi Parti’sinin hem de Devlet Bahçeli’nin Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) AKP seçmeninden oy toplaması bekleniyor.

“Neden şimdi?” diye soran Brown Üniversitesi’nden Türk akademisyen Selim Sazak, “Cevabı seçimler. Akşener onları oldukça zorluyor. Dahası kendi kalelerinde, hem parti içindeki muhafazakarlardan hem de MHP’den homurtular yükseliyor” diye ekliyor.

Sazak ayrıca, oyların birbirine yakın çıkması durumunda “herhangi bir şeyin seçimlerin yönünü değiştirebileceğini” söylüyor.

Türkiye’de seçimler her şeyin ötesinde ekonomik kaygılara bağlı görünürken, diğerleri yukarıdaki tezi ciddiye almıyor ve birçoğu da uzaklardaki azınlık bir gruba yapılanları küçük bir mesele olarak kabul ediyor. 

“Bunun seçimlerle ilgili olduğunu düşünmüyorum. Öncelikli olan ilkelerdir” diyen Yeşiltaş şöyle devam ediyor:

“Hükümetin bu konuya şimdi dikkat çekmesinin nedeni sorunun gittikçe kötüleşmesidir. Bu, Türk halkının hassas olduğu bir konu ve insanlar sorunun hükümet seviyesinde ele alınmasını istiyor.”

Pek çok Uygur’un soydaşlarını savunan Türkiye’nin sözünü esirgemez bu çıkışının yerel ya da uluslararası siyasetteki duruşuyla ilgili olup olmadığını merak ettiğini söyleyen Eyüp, yine de gelişmelerden minnettar olduklarını belirtti.

“Bazıları ardında yatan sebebin Türkiye’nin Çin’den istediklerini alamaması olduğunu söylüyor” diyen Eyüp, “Her ne olursa olsun, Türkiye Ortadoğu’da kilit bir oyuncu olduğu için bu iyi bir başlangıç ve bizler için iyi bir işaret. Dahası Türkiye’nin ardından başka ülkeler de bizim için ayağa kalkabilir” diye ekliyor.

 

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/news/world/middle-east

Independent Türkçe için çeviren: Ayşe Yıldız

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU