Kovid-19 hastalığına yol açan koronavirüs ya da diğer ismiyle SARS-CoV-2, dünya genelinde bir salgına yol açmasından bu yana herkesin aklında aynı soru var: Neden bu hastalığı tedavi edecek bir ilaca sahip değiliz ve geliştirilmesi ne kadar sürecek?
SARS-CoV-2 yeni bir virüs, hücreleri ele geçirmek için yeni bir yol kullanıyor ve bu nedenle tedavi için kullanılacak ilaçların buna özel olması gerekiyor.
Bir hastalığı, patojenin hassas noktalarını saptayarak tedavi eden bir ilacın geliştirilmesi genellikle yıllar sürüyor ancak yeni koronavirüs vakalarının ve virüs kaynaklı ölümlerin artması bu kadar uzun bir vakit tanımıyor.
Bu nedenle dünya çapında pek çok araştırma ekibi tamamen yeni ilaçlar geliştirmek yerine mevcut ilaçları kullanarak bir tedavi geliştirmeye çabalıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Şubat ayının ortalarında Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nden araştırmacılar, olası bir tedavi kullanılabilecek onlarca bilinen ilacı içeren bir makale yayımlamıştı.
Bu listede de yer alan bir ilacın adının geçtiği umut verici haberlerden biri ABD’den gelmişti. Alberta Üniversitesi’nden bir ekip şubat ayının sonunda ebola tedavisi için geliştirilen remdesivir isimli ilacın yine korona ailesindeki MERS ve SARS’ta olduğu gibi SARS-CoV-2 üzerinde de etkili olabileceğini duyurmuştu ve Nebreska Üniversitesi Tıp Merkezi’nde remdesivirin hastalar üzerindeki denemeleri başlatılmıştı.
Kaliforniya Üniversitesi, San Francisco’dan (UCSF) profesör Nevan Krogan’ın The Conversation için kaleme aldığı yazıya göre üniversiteye bağlı Hesaplamalı Biyoloji Enstitüsü’ndeki (QBI) 22 laboratuvar işbirliği yaparak haftanın 7 günü aralıksız bilinen ilaçlarla bir tedavi geliştirmek üzere çalışmaya başladı.
Krogan, virüslerin on binlerce farklı protein barındıran insan hücrelerine göre çok küçük olduğunu ve koranavirüsün yalnızca 30 civarında protein taşıdığını belirtiyor.
Virüs bu az sayıdaki moleküle karşın normalde dışardan gelen işgalcilere kendini kapatmış insan hücrelerinin kendi özgü tanıma moleküllerini taklit ederek hücrelerin kapısını açmayı başarıyor.
Bir kere hücrelere girmeyi başaran virüs, hücrenin normalde kendi işlevlerini gerçekleştirmek için kullandığı mekanizmalara el koyarak hücre ölene kadar kendinin sayısız kopyasını üretiyor.
Akciğerimizdeki hücrelerin yeni koronavirüsün başlıca hedefi olmasının nedeni, bu hücrelerin yüzeyinde virüsün açabildiği kilit proteinlerden (en bilinenlerinden biri Ace2) diğer dokulara göre daha fazla bulunuyor olması.
Virüsler çoğalarak akciğerdeki hücreleri öldürdükçe solunum zorluğu veya öksürme gibi solunum sistemi belirtileri ortaya çıkıyor.
Krogan’a göre bu arkaplan nedeniyle bu hastalıkla savaşmanın iki yolu var. Bunlardan ilki virüsün hücrelere bağlanmasını ve girmesini sağlayan kendi proteinlerini engellemek. Klinik deneyleri devam eden remdesivir gibi ilaçlar bu yolla çalışıyor. Virüsler mutasyon geçirerek zamanla evrimleşebildiği için virüslerin bu engeli aşmanın bir yolunu bulması mümkün ve uzun vadede her yıl yeni bir grip aşısı gerekmesi gibi bir silahlanma yarışını gerektirebilir.
Krogan’a göre ikinci yol olan virüsün ihtiyaç duyduğu insan proteinleriyle etkileşimini kesmek ve bu parçaları korumaya almak daha mantıklı çünkü insan hücreleri virüsler kadar hızlı değişmiyor. Bu nedenle iyi bir ilaç keşfedildiğinde uzun vadeli koruma vadediyor.
Araştırma ekibinin bunu gerçekleştirmesi için ilk önce koronavirüsün insan hücresinde kendini çoğaltmak için nerelere bağlandığını tespit etmesi gerekiyor.
Ekip, laboratuvar ortamındaki insan hücrelerine virüsün farklı proteinlerinin verilmesinin ardından immünopresipitasyon (IP) tekniğiyle bağlandıkları insan molekülleriyle birlikte ayırdı ve bunların hangi parçalar olduğunu inceledi.
2 Mart’a kadar kayda değer bir listeye ulaşan ekip bu bağlantıların nasıl kesileceğini araştırmaya devam ediyor.
Krogan, geleneksel yaklaşımın klinik öncesi ve klinik araştırmalara yıllarca milyon dolarlar harcarken aslında daha hızlı ve basit bir yöntem bulunduğuna inanıyor.
Araştırmacılar bilinen kimyasal listelerinden insandaki proteinlere bağlanarak virüs proteinlerinin kenetlenme noktalarını kapatacak bileşikleri araştırıyor. Aslında bunu yapmak zor değil ancak bu bileşiğin aynı zamanda insanda başka zararlara yol açmaması gerekiyor.
Geçen hafta 10 aday ilaç tespit eden ekip, şimdi bu ilaçları laboratuvarda test etmeye başladı ve ilaçları Paris’teki Pasteur Enstitüsü’ndeki ve New York’taki Mount Sinai hastanesindeki laboratuvarlara gönderdi.
Araştırmacılar 13 Mart’ta bu bileşenlerin virüsün çoğalmasını engelleyip engellemediğini test etti ve şimdi işbirliği yaptıkları iki diğer laboratuvarın da sonuçları doğrulamasını bekliyor. Ardından sonuçlar bilimsel bir makaleyle duyurulacak.
Krogan’ın ekibi bu sırada SARS-CoV-2 proteinlerinin bağlandığı insan proteinleri listesini genişletiyor ve 50 bilinen ilacın daha bu proteinlere bağlanabildiğini buldu.
Hızla ilerleyen araştırmalardan yakın zamanda sonuç alınması konusunda araştırmacılar umutlu.
Independent Türkçe, The Conversation, International Society for Infectious Diseases, EurekAlert, Krogan Lab
Independent Türkçe için derleyen: Umut Can Yıldız