Salgın hükümetleri test ediyor

Bugün tanık olduğumuza benzer salgın durumlarında değişmez gerçeklik, önlem ve tedbirlerin alınmasının önemli ancak doğru tedbirleri almanın daha önemli olduğudur

Fotoğraf: AFP

Beklemediğimiz benzersiz bir sahnede hepimiz dünyanın dört bir yanındaki hükümetlerin performansını gözlemliyor, ülkelerinde Kovid-19 virüsünün yayılmasını önlemek ve sonuçlarından korunmak için seçtikleri politikaları izliyoruz.

Küresel borsalar paniğe kapılarak, geçtiğimiz günlerde sert düşüşler kaydetti. Küresel ticaret geriledi.

Ekonomilerde durgunluk beklentileri ciddi boyutlarda. Tüm bunlar, hastalığın yayılmasını sürdürmesi yani şimdiden çok gelecekten duyulan korkunun sonucudur.

Dolayısıyla durumun düzelmesi büyük ölçüde iyi haberlere özellikle de küresel ekonominin yüzde 17’sini oluşturan Çin’den gelecek iyi haberlere bağlıdır.

Virüsün merkez üssü olan Çin iyileşmeye başladı. Bu, ABD ve Avrupa dahil olmak üzere Çin pazarlarına çok güvenen ülkeler için iyi bir haberdir.

Virüs ilk olarak dünyanın ikinci en büyük ekonomisini vurduğu için bunun etkileri hızla küresel pazarlara ulaştı.

Çin, salgın baş göstermeden önce yeni ay yılı tatilindeydi. Daha sonra salgın başladı ve işlerin, fabrikaların ve hizmetlerin askıya alınmasına neden oldu.

İnsanları evlerinde ya da sağlık kurumlarında kalmaya zorladı. Bunun anlamı, 2020 yılının ilk çeyreğinde dünyanın tamamında büyümede belirgin bir düşüş kaydedileceğidir.

Fakat her zaman olduğu gibi bu husus da görecelidir. Avrupa geçen yıl büyümede küçük bir artış kaydetmişti.

Bu kırılgan durum, Avrupa için koronavirüs sonrasında negatif bir büyüme öngörüyor.

ABD’nin ise güçlü bir ekonomisi var. Geçen yılın sonunda yüzde 2’yi aşan bir büyüme kaydetti ve koronanın etkisiyle sıfırın altına düşmesi beklenmiyor.

Çin’e gelince, tahminler yüzde 6 oranında bir büyüme gerçekleştireceği yönündeydi; ancak bugünkü tahminler kayda değer bir büyüme gerçekleştiremeyeceği ve en iyi ihtimalle ilk çeyrekte sıfırın altına düşmeyeceği yönünde.

Bu istatistikler birer tahmindir ve yayılma eğilimi yüksek bir virüs ve işlerin neredeyse tamamen felce uğramasına neden olan katı önlemlerin varlığında hiç kimse nereye gittiğimizi söyleyemez.

Ne ki enerji, ulaşım, hizmetler ve turizm gibi sektörlerin büyük kayıplara uğrayacakları kesindir. Bu da, ülkelerin ekonomik durum ve koşullarını dikkate alarak kendilerine özgü ve farklı önleyici tedbirler almalarının nedenini açıklamaktadır.

Hastalığın merkez üslerinden biri haline gelen Avrupa’da hükümetler, yayılmasını sınırlamak için derhal harekete geçip önlemler almadılar.

Çünkü iş dünyasında faaliyetlerin askıya alınması kaçınılmaz olarak ekonomide durgunluk anlamına geliyordu.

Bu yüzden, virüsün Avrupa’ya ulaşmaması ve Asya kıtası çevresi ile sınırlı kalması umuduyla önlemler almakta geciktiler.

Maalesef karar alıcılar, uyarı zilini erkenden çalan enfeksiyon hastalıkları uzmanları ve araştırmacılara kulak vermediler.

Bu nedenle, başlangıçta kararsız kalan devletler bugün, eğer koruyucu önlemler almış olsalardı ile kaybedeceklerinin belki iki katı zarara katlanmak zorunda kalmazlardı.

İngiltere’de sürü bağışıklığı görüşünü benimseyen hükümet, büyük bir çoğunluğun bağışıklık kazanması adına hastalığın yayılmasına izin vermeyi seçtiği için kamuoyu tarafından katı ve taş kalpli olarak nitelendi.

Zira bu yöntemin neredeyse büyük bir çoğunluğunu yaşlı ve kronik hastalığı olanların oluşturacağı yaklaşık bir milyon kişinin ölümüne neden olabileceği tahmin ediliyor.

Hükümet taşıdığı risklere rağmen bunu seçmek zorunda kaldı çünkü başta yoğun bakım üniteleri olmak üzere hastaneleri enfeksiyon kapması beklenen sayıda kişiye yetecek kapasitede değil.

Dolayısıyla hükümet, enfekte olanların bağışıklık kazanıp kazanmayacağından emin olmadan enfeksiyonun daha uzun süre devam etmesinin neden olacağı çıkmaza ek olarak sokağın öfkesi ile de karşı karşıya kalabilir.

Denklem açık ve net. Kar ile zarar hesaplarına göre her devlet kendisi için uygun politikayı benimsedi.

Ülkelerin birçoğu sınırlarını kapattıkları için salgının yayılma yüksekliği bir ülkeden diğerine değişecek.

Önümüzdeki günlerde bu ülkelerde salgının yayılma hızında bir artış göreceğiz ki bu virüsün doğal döngüsüdür.

Bu döngünün süresi ve şiddeti ise enfekte olmuş ya da olduklarından şüphelenilen kişilerin izolasyonu başta olmak üzere otoritelerin aldıkları koruma tedbirlerine dayanmaktadır.

Vaka sayısı ve bunların arasında yaklaşık yüzde 2 olan ölüm oranına ilişkin günlük istatistikler de bizlere bazı göstergeler sunuyor.

Örneğin Çin’den sonra virüsün ikinci merkez üssü olan İran’da zayıf sağlık sistemi nedeniyle vaka ve ölü sayısı yükseliyor.

İran, seferlerini durdurmayan ülkelerde daha keskin bir biçimde olmak üzere komşu ülkelere virüsü yayan ülke oldu.

İtalya, salgının başlangıcında ciddi önlemler almakta geciktiği için İran ile aynı durumda. Aynı şekilde İspanya ve Fransa da.

Bugün tanık olduğumuza benzer salgın durumlarında değişmez gerçeklik, önlem ve tedbirlerin alınmasının önemli ancak doğru tedbirleri almanın daha önemli olduğudur.

Çünkü hükümetin hatalı bir müdahalede bulunması aksi bir netice doğurabilir.

Bu mevcut durumun bir incelemesidir. Fakat gerçekte hükümetler bu salgından daha başka birçok ders çıkaracaklar.

Bu dersler onları, sağlık sistemleri ve tek bir büyük pazara güvenmek konusunu gözden geçirmeye, çalışanların ve işçilerin doğal iş yaşamlarını felç eden bu gibi durumlardan kaçınmak için teknolojiye daha önemli bir rol vermeye motive edecek.

Hükümetlerin bilimsel araştırma ve deneyim paylaşımına gösterdikleri ilgi de ayrıca önemlidir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU