Libya ve BM özel temsilcileri

Bugün Libya, beklemediği bir anda kendisini ele geçiren, kurumlarına el koyan vahşi bir örgütün komplolarının kurbanıdır

Fotoğraf: Reuters

Altıncı Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame, tüm Libyalı tarafları tek bir masa etrafında dahi bir araya getirecek ikna edici bir proje sunmakta ve onları buluşturmakta büyük bir başarısızlığa uğramasının ardından istifa etti.

Selame, kendisinden önce görev yapan beş arkadaşının başarısızlığının mirasçısıydı.

Bu başarısızlık, BM ve uluslararası misyonunun Libya krizini yanlış bir şekilde değerlendirmesinin ve ele almasının sonucuydu.

BM’nin farklı ideoloji ve sadakatlere sahip çeşitli milis güçleriyle dolu bir ülkenin güvenlik temelli krizini güvenli yollardan önce siyasi yollarla çözmekte ısrar etmesinin neticesiydi.

Bu milis güçleri arasında, Müslüman Kardeşler, el-Kaide ve DEAŞ’ın paylaştığı siyasal İslam’a bağlı ideolojik güçler, faydacı bölgesel güçler, sözde Arap Baharı dönemindeki kargaşa sırasında cezaevlerinden kaçan suçluların oluşturduğu gruplar vardır.

Başkent Trablus, otoritenin olmadığı ve her grubun kendi çıkarlarına göre hareket ettiği bir yere dönüştü.

Hal böyle iken, Müslüman Kardeşler örgütünün kontrol ettiği ve Libyalılara hayatı zindan eden çeşitli suç çetelerinden oluşan bu milis güçleri ile nasıl müzakere yapılabilir?

Başkentin her bir sokak veya caddesi kendisini kontrol eden, kamu malını yağmalamak için iktidarı ele geçirmek isteyen çeteler tarafından kuşatılmış bulunuyor.

Libya’daki görevine büyük bir iyimserlikle başlayan Selame, önceki temsilcilerin başarısızlık nedenlerini, Libyalılara yaptığı konuşmada 13 noktada özetlemişti. Birçok Libyalı da bu konuda kendisine katılmıştı.

Selame’den önceki özel temsilci, üzerinde en düşük düzeyde bile uzlaşı olmamasına rağmen Suheyrat Anlaşması’nı adeta değiştirilemez ilahi bir metin gibi görüp hiçbir değişikliğin yapılmasını kabul etmemişti. Bu da anlaşmanın ölü doğmasına yol açmıştı.

Selame, onun aksine anlaşmanın bir referans kaynağı olabileceğini ama ilahi bir metin gibi değiştirilemez olmadığını dolayısıyla yeniden ele alınmasının mümkün olduğunu ifade etmişti.

İşte Selame’nin bu müzakereye açık tutumu, Libyalı tarafların iyimser ve umutlu olmalarını sağlamıştı.

Ne var ki, Lübnanlı akademisyen ve Lübnan iç savaşının tanıklarından (ki bunlar akademisyen ve uluslararası misyonlar konusunda uzman biri olarak becerilerinin yanı sıra kişisel deneyimlerini zenginleştiren ve Libya’daki misyonunu daha iyi ve doğru şekilde yerine getirmesini sağlayacak niteliklerdi) Selame, çok geçmeden tökezledi.

Hataları ve gafları gittikçe artmaya başladı. Öyle ki Libya meselesini BM özel temsilcisi değil de ülkenin yüksek komiseriymiş gibi ele alır oldu.

Bu da, Gassan Selame’nin gidişi dışında hiçbir konuda anlaşamayan tüm taraflarca reddedilmesine yol açtı.

Selame, Libya halkını temsil eden tek meşru taraf olan Libya Parlamentosu’na karşı benimsediği tutum ve parlamentonun endişelerini ciddiye almayarak hata yapmış olabilir.

Zira meşruiyete sahip bir parlamentonun terörist milis güçlerle müzakerelerin bir tarafı olması ve sebepler ne olursa olsun varlıklarını kabul etmesi mümkün değildir.

Bu nedenle parlamento ilk olarak, başkentin milis güçlerden kurtarılmasını şart koşuyor.

Daha sonra herhangi bir siyasi parti veya güç varsa onunla Libya halkının egemenliğine uygun bir şekilde müzakerelere açık olduğunu belirtiyor.

Bu da, parlamento ve Selame arasında bir söz düellosu yaşanmasına ve özel temsilcinin başarısız olmasına katkıda bulundu.

Selame, Güvenlik Konseyi’ne verdiği haksız brifingler, kullandığı ve birçok anlama çekilebilecek kavram ve sözcüklerle profesyonelliğe aykırı hareket etti.

Raporlarında çelişkili yorumlara yol açmayacak biçimde net ve açık kelimeler ve ifadeler kullanması gereken bir özel temsilci gibi hareket etmedi.

Selame’nin Berlin’de başlayan ve Cenevre’de sona eren son ajandası, bağımsız organları (parlamento ve Devlet Yüksek Konseyi) bireysel olarak Cenevre diyaloğuna çekmeye dayanıyordu.

Selame, her gruptan 13 kişiyi davet ederek tüm Libyalı tarafları bir araya getirmeye çalıştı.  Ama 13 sayısı uğursuz ve Triskaidekafobiye neden olduğu için bunda başarılı olamadı.

Aralarında Müslüman Kardeşler örgütü üyeleri ve parti liderlerinin olduğu sözde bağımsız şahsiyetleri bir araya getirme çalışması, Selame başkanlığındaki BM misyonunun bağımsız üye kavramına yönelik anlayışının sorgulanmasına ve yadırganmasına yol açtı.

Zira bir üyenin bağımsız olabilmesi için bir parti üyesi değil teknokrat olması gerekir.

Selame’nin özgeçmişi, Libya toplumu gibi bir toplumu anlamasını sağlayacak birçok deneyim ve beceriyle dolu olabilir ancak Libya krizi sadece Libyalılara ait bir kriz değildir.

Aksine kendisi, farklı ajandalara sahip, çıkarları çatışan, Libya pastasından pay kapmaya çalışan tarafların bir vekalet savaşıdır.

Libya’yı bir petrol kuyusundan ibaret görmek krizi daha karmaşık bir hale getirdi. Kendisini Libya krizinden Libya’nın ev sahipliği yaptığı uluslararası bir krize dönüştürdü.

Libya meselesinin sorunlarını doğru bir şekilde teşhis edip sırlarına ulaşmadıkça hiçbir BM özel temsilcisinin Libya krizini çözebileceğine inanmıyorum.

Bugün Libya, beklemediği bir anda kendisini ele geçiren, kurumlarına el koyan vahşi bir örgütün komplolarının kurbanıdır.

Bu örgütün halkta bir karşılığı yoktur. Aksine Libya toplumu kendisinden nefret etmektedir. Libya ancak onun ortadan kaldırılması ile istikrara kavuşacaktır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU