Rhi Willmot - The Independent
Egzersizin stres ve kaygıyı azalttığı, olumlu ruh halini artırdığı ve depresyonu yatıştırdığı biliniyor. Ancak, egzersizle ilişkili duygusal refahın, işyerinde çalışırken bize faydalı olabilecek temel vasıflarla ilişkili olduğunu bilmiyor olabilirsiniz.
Refah çalışmaları alanındaki en köklü bakış açılarından biri, mutluluğu deneyimlemenin birçok yolu olsa da beş alanın en kritik olduğunu belirtiyor: olumlu duygular, zihinsel meşguliyet; güçlü ilişkiler; hayatın anlamı ve hedefleri gerçekleştirme - kısaca PERMA.
İlk bakışta, bu beş alanın tümünde başarılı olmak devasa bir iş gibi görünebilir.
Ancak tenisten triatlonlara, duvar tenisinden (squash) yüzmeye kadar pek çok aktivite, bu beşliyi aynı anda gerçekleştirmenize yardımcı olabilir. Sonuç olarak, kanıtların gösterdiği üzere mesleki moral bozukluğundan büyük oranda kaçınabilir, daha kolay uyuyabilir ve işimize daha iyi odaklanabiliriz.
Pozitif duygular
Koşunun ardından salgılanan hormonların sebep olduğu “koşucunun coşkusu” adlı ruh hali, olumlu duyguların zirvesindedir. Bu coşkulu his, genellikle kaldırımları arşınlamakla bağlantılı olsa da, hem kasları hem de kalbi çalıştıran herhangi bir aktivite ile de deneyimlenebilir.
Bu coşku, beyinde ruh halini ve duyguları yöneten bölgede yer alan ve vücudun doğal ağrı kesicisi olarak bilinen endorfinlerden kaynaklanıyor. Evrimsel bir avantaj olarak görülen bu coşku, kaslarımız yorgunken bile hareket etmeye devam etmemizi sağlıyor ve bu olumlu hissin kısa süreli ortaya çıkışı bile daha fazla enerjik hissetmemize yardımcı olabilir. Bu yüzden bir dahaki sefere moraliniz bozulduğunda, iş çevresinde fiziksel aktivitelere zaman ayırmaya çalışın. Egzersiz size sabah motivasyonu sağlayabilir ya da öğle yemeğinden sonra üzerinize çöken ağırlığı defedebilir.
Zihinsel meşguliyet
Dikkatin sürekli dağıldığı bir işyerinde, işe odaklanmak kolay değil. Bilimsel anlamda "akış" olarak bilinen bu meşguliyet seviyesi, kişisel gelişim için gerekli en uygun zorluk düzeyidir. Goldilocks uyarılma teorisine göre, bir görev yeterince zor olduğu zaman can sıkıntısını önlemek için akış meydana geliyor, ancak bu görev kendimizi kaybedecek kadar da zor değil. Akış deneyimi, beynin benlik algımızdan sorumlu alanı olan arka singulat korteks’teki aktivite azalması ile ilişkilidir. Dolayısıyla akış, kelimenin tam anlamıyla o anda kendimizi kaybetmemize izin veriyor.
Kolayca idare edilebilen zorluklara sahip fiziksel aktiviteler, akışa girmeyi sağlamada mükemmel bir araç. Yelken, yüzme veya kürek çekme gibi su bazlı sporlar ise dikkat dağıtıcı teknolojilerin kullanılmasını engelledikleri için kişinin akışa girmesini sağlamada daha başarılıdır. Bu şekilde işten uzak kalmak, yeniden enerji depolamamız için bize süre veriyor, bu da maksimum verimlilikle işe geri dönebilmemiz anlamına geliyor.
Güçlü ilişkiler
Rekabetçi sporlar zalimce görünse de, sınırları zorlayan olaylara dayalı ortak acı şefkat uyandırabilir ve şahsen acı çektikçe, başkalarıyla daha iyi empati kurarız. Bu durum sadece sosyal becerilerimizi güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda kendimize daha nazik davranmamızı sağlar. Araştırmalar, zorluklarla karşılaştığımızda kendine iyi davranmanın (öz şefkat), özeleştiriden daha etkili bir strateji olduğunu gösteriyor.
Bu nedenle, spor esnasında nazik bir şekilde kendi kendine konuşma pratiği, üstesinden gelinememiş iş yeri sorunlarına karşı daha olumlu bir yanıt imkanı sağlayabilir.
Yaşamın anlamı
Felsefi açıdan sisli bir kavram olan yaşamın anlamı, bilimsel olarak üç bileşen üzerinden tanımlanmıştır: amaç (temel hedefler ve arzular), önem (sıradan ve ansızın olanın ötesindeki etki) ve tutarlılık (kendi değerlerini ve yaşam hikayesini anlama). Yaşamın anlamı, sıkıntılarla karşılaştığımızda sağlam bir temel oluşturabilir ve sorunlu olayları anlamlandırmamıza yardımcı olur. Buradaki önemli nokta, bazı çalışmalar daha güçlü bir amaç duygusunun daha fazla hareket etmekle ilişkili olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Edinilen Başarılar
Yetkin ve başarılı hissetmenin değeri iyi bilinir, ancak son zamanlarda başarıyı yorumlama tarzımıza büyük ilgi gösteriliyor. Büyüme ve sabit zihniyetler üzerine yapılan araştırmalar, kabiliyetin (büyümeyi) değiştirebileceğine inanıp inanmama (sabit) durumunun mutluluğumuzun merkezinde olduğunu gösteriyor.
Gelişim zihniyetine sahip olanlar, becerilerini geliştirmek için çalışmaya, geribildirimleri bir öğrenme fırsatı görerek kucaklamaya ve uyum sağlamak ve gelişmek için başarısızlıkları kullanmaya daha yatkındır. Öte yandan, sabit zihniyetli kişiler, başarısızlıktan korkar, kişisel olarak geri bildirim alır ve yolda karşılaştıkları darbeler yüzünden cesaretleri kırılır.
Ancak bu durum değişebilir. Araştırmacılar, bir kişinin düşünce yapısının daha yüksek öz-farkındalık gibi basit bir şeyden bile etkilenebileceğini keşfetti. Her tür fiziksel aktivite, bize başlangıçta ulaşılamaz gibi görünen hedeflere aslında ulaşabileceğimizi nesnel bir şekilde gösterebilir. Mesela asla belirli bir ağırlığı kaldıramayacağınızı düşünebilirsiniz, ancak ısrarcı olduğunuz takdirde, hem zihinsel hem de fiziksel olarak gerçekten ne kadar güçlü olduğunuzu göreceksiniz.
Egzersizle gelen refahtan yararlanmak için aşırı formda olmanız ya da spor salonlarının düzenli müdavimi olmanız gerekmiyor. Haftada birkaç kez aktif olmak, hem fiziksel formunuzu zinde tutmada, hem de iş dahilinde ve dışında ruh halinizi ve performansınızı artırmada yeterli olabilir.
Rhi Willmot, Bangor Üniversitesi'nde davranışsal ve pozitif psikoloji alanında bir doktora araştırmacısıdır. Bu makale ilk olarak The Conservation’da yayınlandı.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/news/health
Independent Türkçe için çeviren: Büşra Kırkpınar
© The Independent