Bazılarının İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani hakkında ne düşündüğünden bağımsız olarak kendi görüşümü aktaracağım.
Kanaatimce eğer bundan 40 yıl önce İran’daki ‘devrim’ farklı bir çizgide ilerleseydi, Ruhani bir roman yazarı olarak ön plana çıkacaktı.
Yerel temalı ilginç romanlar kaleme alacağına eminim, zira yıllar içinde geliştirdiği üslubu iyi bir yazar olabileceğini gösteriyor.
Ruhani, 1977 yılında İran’da ilk devrimci hareketlenme başladığında, Hasan Feridun adında İngiltere’de lisans diploması almaya çalışan bir tekstil tasarım öğrencisiydi.
Birkaç ay sonra lakabını ‘Ruhânî’ olarak değiştirdi, yani ‘maneviyatla ilgili’ anlamında ruhani.
Nitekim Feridun, Fars milliyetçi isimlerindendi ve İman ve İslam’ın kahramanı olarak temeyyüz etmek isteyen adamın ideallerine uygun değildi.
Daha sonra Ruhani birkaç hafta yoğunlaştırılmış dersler alarak kendini Şii mezhebi alanında geliştirdi. Aynı zamanda sakalını uzatmaya ve batılı kıyafetleri tamamen terk etmeye karar verdi.
Böylelikle adeta yeni bir şahsiyet olmuştu, Humeyni’ye "İmâm" lakabını ilk kendisinin taktığını da iddia etti.
Ruhani bu tanımlamayı, Humeyni’nin Irak’ta ölen oğlu Mustafa için gerçekleştirilen bir anma töreninde yaptığını ileri sürüyordu.
Rejimin sözcüsü Keyhan gazetesinde manşetten verilen bu anma töreninde yer aldığına dair herhangi bir delil bulunmasa da sonuçta adamın iddiası bu yöndeydi.
Ruhani hatıratında Humeyni’yle Paris banliyösündeki ilk buluşmasını aktarıyor: Humeyni’nin kendisine 10 bin tümen verdiğini (o zamanlar 1500 dolara tekabül ediyor) ve kendisinden İngiltere’ye dönerek oradaki öğrencileri organize etmesini istediğini söylüyor.
Şah’ın İran’ı terk ettiği o kargaşa döneminde, dileyen herkesin yeni doğmuş ‘devrim arabasına’ atlaması mümkündü. Hasan Feridun da bunu liyakatle becerebildi.
Zafer kazanan devrim, boşalan on binlerce pozisyon için uygun kişiler bulmakta zorluk çekiyordu, dolayısıyla Ruhani kendisine yeni oluşturulan İslam Meclisi’nde bir kürsü kapmakta zorlanmadı.
Humeyni’nin ölümünün ardından yeni Dini Lider İslam Devrimi’nin en uç kahramanlarından Ayetullah Ali Hamaney oldu.
Hamaney ordunun dağıtılmasını, Şah döneminde görevli olan memurların ve subayların emekli maaşlarının kesilmesini talep etti.
Hamaney’e göre henüz genç olan İslami rejim, tamamen kendi güvenlik unsurlarına itimat etmeliydi. Bu süreçte Devrim Muhafızları ile ülkedeki finans ve iş çevreleri arasında bir bağlantı olarak öne çıktı.
Haşimi Rafsancani'nin kısa döneminde Hasan Ruhani, ülkedeki reform çalışmalarını desteklemek için ılımlı kişilik pelerini altında kendini yeniden şekillendirdi.
Ruhani bu dönemde Rafsancani’nin yardımcılığına kadar yükselmişti.
Ruhani, ABD Başkanı Ronald Reagan’ın İsrail istihbarat teşkilatı Mossad’ın da katılımıyla Tahran’a gönderdiği gizli heyetle görüşmelerde de yer aldı.
1990’larda Hasan Ruhani Batılı siyasi çevrelerde, ‘birlikte iş yapılabilecek bir adam’ imajını güçlendirmişti.
Bu arada, Hassan Ruhani, İran halkının akademik titrlerden hoşlandığını fark etmiş olmalı ki, Glasgow’daki bir İngiliz üniversitesinden doktora unvanı aldı.
Halkın çoğunluğunu oluşturan avam tabakası, içeriğinden bağımsız olarak, gerçek ya da sahte olmasına dikkat etmeden böylesi unvanlara saygı gösterir.
Böylelikle artık Dr. Hasan Ruhani olarak yüksek batılı tahsiliyle, ılımlı, reformist şahsiyetini tamamlamış bulunuyordu.
Fransa’da o dönemlerde muhalefette olan iki eski bakan, Alain Juppe ve Hubert Vedrine, Rafsancani heyetinin içinde Ruhani’nin pozisyonundan etkilenmişti.
Bu kişiler Ruhani’nin kısa zaman sonra Rafsancani’nin yerini alacağını düşünüyordu.
Fransız bakanlara göre; İran’ın batıyla normalleşmesinin yolunu açacak kişi de Hasan Ruhani’den başkası değildi.
Bu vizyon öngörüsü, daha sonra Tony Blair'in önceki hükümetinde dışişleri bakanı olan Jack Straw tarafından İngiliz çevrelerinde daha da parlatıldı.
Bununla birlikte, Hassan Ruhani'nin kariyer planı, Haşimi Rafsancani’nin en sadık takipçilerinden birini cumhurbaşkanlığı için tercih etmesi dolayısıyla alt üst oldu.
Rafsancani cumhurbaşkanlığı görevi için Muhammed Hatemi’yi tercih etmişti. Hatemi’ye halef olarak (Rafsancani’nin etkisinin yitirilmesi anlamına da gelen) Mahmud Ahmedinejad’ın belirlenmesi üzerine Ruhani’nin bekleyişinin daha da uzayacağı anlaşıldı.
Hasan Ruhani bu kurak yıllar boyunca, hemen hemen tüm siyasi kesimlerle temas halinde olmayı seçti.
Nitekim bu planı başarılı oldu, 2009’daki halk protestolarının ardından, ülkede çatışan siyasi taraflar Ruhani’nin şahsiyeti üzerinde görüş birliğine vardı.
Mahmud Ahmedinejad ve Ayetullah Hamaney arasındaki nihai görüş ayrılığı sonucunda Ruhani için yeniden gün doğmuştu.
Hamaney Obama yönetimiyle anlaşma taraftarıydı ancak bu payeyi Ahmedinecad’a bırakmak istemiyordu.
Zira Ahmedinejad, Hamaney’in gücünü zaman zaman küçümseme cüretinde bulunuyordu.
İran’ın batılı devletlerle gerçekleştirdiği, "Kapsamlı Ortak Eylem Planı" olarak bilinen nükleer anlaşma, dondurulmuş bazı mali varlıklarına ulaşmasına ve batı cephesinde saygınlık kazanmasına imkan sağladı.
Sinemadaki her rolün hakkını vermesi nedeniyle binbir surat lakabını alan klasik Hollywood oyuncuları gibi, Ruhani de yeni pozisyonu için hazırlanıyordu.
Sonuçta Ruhani, sıkı bir rejimden mutedil bir rejime geçiş sürecinin önderliğini üstlenmişti.
Üçüncü dünya ülkelere böylesi kararlar aldıklarında içeride baskıya devam ederken dışarıya yönelik imaj çalışmalarını ihmal etmezler.
Hasan Ruhani’nin niteliklerini güçlendirmek için belki de "Ayetullah" unvanına ihtiyacı var.
Bilindiği üzere Ayetullah Hamaney, perşembe günleri 100 binden fazla öğrenciye dini bir vaaz vermekte.
Bu öğrencilerin çoğu muhtemelen bursları kesilmesin diye bu vaazlarda yer almak zorunda kalıyordur.
Senaryolardan biri de şudur: Ruhani eğer "Ayetullah" unvanını alabilirse, devrim tarihinde ilk defa, Cumhurbaşkanlığı ve Rehber konumlarını birleştirebilecektir.
Bir başka senaryoya göre ise, İran anayasasını değiştirerek, Devrim Rehberi makamını tamamen ilga edilebilirliği tartışılmaktadır.
Uzak bir ihtimal olsa da, böylelikle Cumhurbaşkanı hem Rehber hem de ülkedeki erkin başındaki kişi olacaktır.
Hasan Ruhani’nin yakın arkadaşları, başta Dışişleri Bakanı Cevad Zarif olmak üzere, batılılara şöyle bir mesaj vermektedir:
Biraz sabırlı olun, İran’ın üzerine çok gelmeyin ve İran’daki reformistleri desteklemeye devam edin ki, işleri yoluna koyabilelim. İran rejimini makul bir limana doğru sevk etmemiz için bize yardımcı olun.
Taraftarlarının ve destekleyenlerinin nitelediği gibi, biz de Hasan Ruhani’yi her mevsimin adamı olarak tanımlayabilir miyiz?
Üç gün içinde 1500'den fazla İranlı protestocunun infaz edilmesine şiddetle karşı mı çıkmıştır?
Ülkedeki yakıt fiyatlarının üç kat yükselmesinden habersiz midir?
Ukrayna yolcu uçağının vurulduğundan haberi yok muydu?
Ruhani’nin Hamaney’i koltuğundan düşürmeyi hedefleyen senaryo başarılı olacak mıdır? Bu konuda ciddi anlamda şüpheliyim.
Ruhani binbir suratlı bir oyuncu olduğunu göstermiş olabilir, ancak kırk yıllık deneyim bu suratlarının sahte maskelerden ibaret olduğunu kanıtlıyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Mustafa Yıldız
© The Independentturkish