Başkan Donald Trump’ın uzun süredir beklenen Ortadoğu’da barış planı nihayet ortaya çıktı.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, söz konusu planı görmeden önce de defalarca onu reddedeceğini açıklamıştı.
Zira Abbas’a göre Trump yönetimi taraflıydı ve Filistin karşıtı politikaları benimsemekteydi.
Evet, Filistinlilere yapılan yardımları kestikleri doğrudur, ayrıca yönetimi boyunca Filistinlilerin endişelerini ve hassasiyetlerini gözetir bir icraatlarına da şahit olunmuş değildir.
Bununla birlikte sormak gerek, politik olarak olsa da, niçin planı görmeden reddetmişlerdir?
Reddetme ve meydan okuma genellikle Filistin ulusal hareketinin bir özelliğiydi.
Mevcut Filistin gerçekliği bize böyle bir ret ve meydan okumanın bir bedeli olduğunu hatırlatıyor. Ne diye en azından planda ne olduğunu görmüyoruz?
Söz konusu plan için beklentilerimin çok iyi olmadığını itiraf ediyorum, ancak belki de Filistinlilerin zekice bir yol izlemelerinin zamanı gelmiştir.
Belki şöyle diyebilirlerdi; planı daha önce görmediğimiz için bunu incelemek isteriz, bize uygun maddeleri var mıdır, vizyonu bize uyar mı bir değerlendirmeliyiz.
Dolayısıyla ABD yönetimiyle bir araya gelmeli, sorunlarımızı açıklamalı, ABD tarafının endişelerimize dair neler söyleyeceğini dinlemeli, plan üzerinde çalışıp neleri değiştireceğimizi, neleri uygulayıp neleri erteleyeceğimizi belirlemeliyiz.
Sonuç olarak planda Filistinlilerin asla kabul edemeyecekleri unsurların varlığını kabul etsek dahi, Filistinliler bu sonucu ilan etmeden önce ABD yönetimiyle bir tartışmaya girmeleri daha iyi olmaz mıydı?
Bu noktada ABD’liler planın içeriğinden bağımsız olarak Mahmud Abbas’ın ‘Hayır’ diyeceğin farz etmezdi.
Karşı tarafı şaşırtın, Başkan Trump da ‘anlaşma sağlayıcı’ rolünü sevdiği için planda değişiklikler yapmak için çaba gösterebilir.
Yol uzun olabilir, ama Filistinliler ne kaybedecektir?
Bazıları Filistinlilerin Amerikan yönetimiyle işbirliği yapmasının Avrupalılar gibi diğer uluslararası aktörleri (her ne kadar bunu açıkça ifade etmeseler de) plana daha olumsuz bir yanıt vermeye yönlendireceğini söyleyebilir, bu yaklaşımın haklılık payı da yok değildir.
Ancak Filistinliler planı tartışsa ve karşı taraftan olumlu yanıt almasa, Avrupalılar büyük olasılıkla Filistin lehine muhalefetlerini ifade edeceklerdir.
Şahsi önerim; Mahmud Abbas'ın sadece planı baştan reddetmesi değil, Filistinlilerin sınırlar, mülteciler, Kudüs ve güvenlik konusunda her zaman talep ettiği koşulları karşılamayan herhangi bir planı reddetme arzusunu net bir şekilde diplomatik olarak ifade etmesidir.
Sorun şu ki Filistinlilere istedikleri her şeyi veren bir barış planı olmayacaktır. Mesele; bağımsızlık, haysiyet, güvenlik ve yaşam için ihtiyaç duydukları şeyleri nasıl elde edecekleridir.
Bu hususlar Filistinlileri ve Arap liderleri yönlendiren temel kriterler olmalıdır. Arap liderler yardımcı olabilir mi? Sanırım olabilirler.
Plan resmi olarak açıklanana kadar ‘çekimser’ olduklarını ilan etsinler. Eğer planda ‘bağımsızlık, haysiyet, güvenlik ve yaşama hakkı’ ile çelişen unsurlar varsa, bu hususların sorunlu olduğunu ileri sürerler.
Teoride barışa karşı olunmadığı ancak tartışmaya açık olunduğunu göstermeliler.
Eğer İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Filistinlilerin baştan kesip atmasına itimat ediyor ve plan doğrultusunda Ürdün Vadisi’ni de İsrail’e katmayı hedefliyorsa, niçin kurduğu oyunda ona yardımcı olasınız?
Trump yönetimi, en başından beri planın dayatmayı değil, taraflar arasında müzakere sağlanmasını amaçladığını belirtti.
Doğası gereği; tarafların kabul etmediği bir ‘barış’ gerçekleştirilemez. Arap liderler barışı istediklerini ancak tarafların razı olmaması durumunda bunun gerçekleşmeyeceğini vurgulamalıdır.
Başka bir deyişle, Arap liderler, sadece Filistinlilerin kendi geleceklerini belirleyebileceğini söylerken, aynı zamanda Filistin tarafına da dikkatli olmalarını tavsiye edebilirler.
Mahmud Abbas’a, dünyayı plana karşı toparlama çabasının bir parçası olmayacaklarını açıkça belirtmeliler.
Bu aşamada Abbas’ın yapacağı şey bellidir, oyunun geleneksel kurallarına dönecek, Arap Birliği’ni ‘barış planı’ karşıtı açıklama yapmak için toplanmaya davet edecektir.
Arap Birliği’nin kınama açıklaması ise Trump ve çevresine, Filistin tarafında değişen bir şey olmadığı intibaı dışında hiçbir etki etmeyecektir.
(Doğrusu belki de Filistinlilerin reddedici tavrı, onları tek taraflı bu planı hazırlamaya itmiş olabilir, süreğen reddedişin Filistinlilere bir şey kazandırmadığını bilakis kaybettirdiğini göstermek istemişlerdir.)
Filistinlilerin endişelerini anlayabiliyorum, eğer ulusal umutları için temel bir tehdit olarak gördükleri planı şiddetle reddetmeseler zamanla olağan karşılanabileceğini düşünüyorlar.
Sorun yakın tarihte Trump’ın planından daha olumlu önerileri reddetmiş olmalarında yatıyor.
Farklı bir yöntem izlemenin vakti gelmedi mi?
Katılım, kabul etmek anlamına gelmez, niçin alışılagelmişin dışına çıkıp katılım sergilemesinler?
Sloganlara başvurmak yerine, Trump’ın planına karşı çıkan farklı bir öneri sunmuyorlar?
ABD Başkanı Bill Clinton’un aracı olduğu Camp David zirvesinde ele alınan ilkeler, İsrail Başbakanı Ehud Olmert’le görüşmede savunulan tezler ve Obama’nın girişiminde öne sürülen maddeler referans alınarak güçlü bir plan sunulabilirdi.
Arap liderler eski Filistin yöntemlerini destekleyerek gerçekte Filistinlilere yardım etmiş olmuyorlar.
Filistinlilerin bugün bir devleti yok, oysa Clinton kriterleri ya da Olmert’in önerileri veya Obama’nın yaklaşımı onlara bir devlet sağlayabilirdi.
Eski bir deyiş vardır;
Aynı şeyleri tekrar ederek farklı bir sonuç beklemek deliliktir.
Belki de Filistinlilerin geleneksel yöntemlerini bir kenara bırakmasının vakti gelmiştir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Mustafa Yıldız
© The Independentturkish