21. yüzyılın ikinci on yılı başlarken, dünyamız Soğuk Savaş'ın en gerilimli dönemlerinden bile büyük bir güvenlik kriziyle karşı karşıya.
Nükleer yıkım akut bir sorun. İran ve Kore Yarımadası'ndaki açmazlarla, Rusya ve ABD dahil ana güçler arasında nükleer silahların yayılmasını kısıtlayan nükleer silah kontrolü anlaşmalarının kasıtlı feshiyle daha da kötüleşiyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Avustralya'daki yangınlar, küresel ısınma ve şiddetli hava olayları insan sağlığı ve güvenliğine yönelik risklerin son örneğini sunarken, iklim krizi de insanlık için aynı derecede ölümcül bir varoluşsal meydan okuma teşkil ediyor. Ancak insanların geçen sene taşan öfke ve radikal değişim taleplerine karşın, küresel liderler karbon salımlarını azaltmak ve sürdürülebilir bir gelecek sunmak için cesur adımlar atabilecek kapasiteye sahip olduklarını henüz göstermedi.
İşte bu nedenle, Mary Robinson'la birlikte temsil ettiğim 'The Elders' olarak, Kıyamet Günü Saati'ni ileriye alacak adımı atmak için Atom Mühendisleri Bülteni'ne katıldık. Saatte şu an gece yarısına 100 saniye var, küresel felakete daha önce hiç olmadığı kadar yakınız.
Bu dünya için bir uyanma çağrısı olmalı. Kıyamet Günü Saati'nin, titiz bir bilimsel incelemeyle desteklenen ayarlanma kararı aynı titizlikte çok yönlü bir yanıta ihtiyaç duyuyor.
Ortadoğu'daki son hadiseler, uluslararası hukukun sınırlarınıaşan tek taraflı eylemlerin nasıl beklenmedik ve potansiyel bakımdan kontrol edilemez sonuçlar doğurabileceğini gösterdi.
Tahran'da Ukrayna yolcu uçağının düşürülerek 176 yolcunun ölümüne neden olunması, liderlerin ciddi müzakereler yerine kavgacı duruşu tercih ettiğinde bunun bedelini masumların kanla ödediğini gösteren korkunç bir uyarı oldu.
Nükleer güce sahip iki veya daha fazla güç arasındaki benzer bir çatışma ihtimali hepimizi dehşete düşürmelidir ki 2019'da Hindistan ve Pakistan arasında Keşmir için yaşananlarda gördüğümüz üzere bu tehlike arz eden bir gerçektir. Bu tür gerilimler, sorumlu bir küresel liderlik, nükleer silahsızlanma ve bu silahların yayılmasının önlenmesi hususunda çok taraflı çerçevelerin güçlendirilmesine yönelik dikkatli ve ortak bir girişim icap ettiriyor.
Bu yıl New York'ta düzenlenecek Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT) Gözden Geçirme Konferansı ilerleme kaydetmek için ciddi bir fırsat olmakla beraber, önde gelen nükleer güçlerin mevcut tutumları iyiye işaret değil. Geçen yıl zarfında tam aksine, ABD ve Rusya'nın Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler (INF) Anlaşması'ndan çekilmesiyle Avrupa topraklarında bir başka tehlikeli nükleer silah yarışı yaşanma olasılığındaki artışa şahit olduk.
Eğer Yeni Stratejik Silahları Azaltma Anlaşması (START) 2021'de yenilenmezse, Rusya ve Birleşik Devletler arasında artık yürürlükte herhangi bir nükleer silah anlaşması ve konuşlandırılmış nükleer cephanelerinin boyutlarına dair bir sınırlama kalmayacak.
Bu bir liderlik sınavı. Devlet Başkanı Putin'in Rusya'nın Yeni START'ı gecikmeden yenilemeye hazır olduğunu açıkça belirtmesi cesaret verici. Ben de Başkan Trump'ı bir anlaşma sağlamak için gecikmeden hareket etmeye çağırıyorum. Bu arada, hem Washington hem de Moskova hipersonik seyir füzeleri ve uzaya konuşlu sistemler gibi yeni teknolojilere yatırım yapmayı sürdürürken, teknolojik gelişimin hızlı ve anlaşılmaz doğası da karşılıklı paranoya ve güvensizliğe katkıyı artırıyor.
Tüm nükleer güçlerin, BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi (ABD, Rusya, Çin, Fransa ve Birleşik Krallık) ile İsrail, Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore, sorumluluklarıyla yüzleşmesi ve nükleer stoklarını azaltmak için birlikte çalışması gerekiyor.
Nükleer ve iklim tehditlerini birleştirip şiddetlendiren ortak noktaysa, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana küresel barış ve istikrara dayanak sağlayan kurallar üzerine inşa edilmiş çok taraflı sisteme yapılan saldırıdır. Milletler Cemiyeti'nin Nazi ve faşist saldırganlık karşısında güçsüzlüğünün kanıtlandığı bir zamanda, Başkan Franklin D. Roosevelt ve Başkan Harry S. Truman dahil olmak üzere dönemin liderleri geçmişin hatalarından kaçınmaya kararlıydı.
Bugün yine birçok lider milliyetçilik ya da izolasyonizm doktrinlerini benimsiyor ya da bu kötücül güçlere karşı koyacak siyasi cesarete sahip olmadıklarından edilgenliğe çekiliyor. Böyle bir anda dünya, hayatını barış davasına adamış olan selefim BM Genel Sekreteri merhum Kofi Annan'ın ilham verici şu sözlerini hatırlamalı:
"Liderler liderlik edemediğinde, halklar liderlik edecek ve liderlerin kendilerini takip etmesini sağlayacaktır.
Bunu son 12 ay boyunca dikkate değer ve ilham verici iklim konusundaki gençlik hareketlerinde gördük. Hiroşima ve Nagasaki'ye atılan bombaların 75. ve aynı zamanda BM'nin kuruluş yıldönümü olan bir yılda, çocuklarımıza ve torunlarımıza barışçıl, yaşanabilir bir dünya bırakmak için nükleer tehdide karşı benzer bir küresel seferberliğe şimdi ihtiyacımız var.
Ban Ki-Mun, eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ve Nelson Mandela tarafından kurulan bağımsız küresel liderler grubu The Elders'ın başkan yardımcısıdır.
Ban Ki-Mun'un tasarım nedeniyle kısalttığımız başlığı şu şekilde: Kıyamet Günü Saati küresel felakete her zamankinden daha yakın olduğumuzu gösteriyor, bu bir uyanma çağrısı olmalı
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik
© The Independent