Güç dengeleniyor “Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi”

Mehmet Erduğan Independent Türkçe için vizyondaki filmleri yazdı

Çağlar boyu yaşadığımız deneyimlerin en ilginç tarafı, coğrafi konum, ekonomik durum ve zamandan bağımsız olarak bu deneyimlerin edebiyatta, sanatta, müzikte, mitolojide, dinsel anlatılarda ve kültürel aktarımlarda farklı temalarla da olsa tekrar tekrar karşımıza çıkması durumudur.

Bilinen ve bilinmeyenleri açıklamaya çalışmak, onları keşfetmek doğuştan gelen en beşerî ihtiyaçlarımızdan biri gibi.

Fakat zamansal ve mekansal olarak ne kadar farklı kültürlere sahip olsak da temelde benzer şeyleri yaşıyor, özünde benzer şeyleri anlatmaya, anlamaya çabalıyoruz. 

Bu benzerlikleri farklı şekillerde anlatmanın yollarını bulma hali ise insanlığın hayal gücünün zenginliğinin göstergesi. 

Sinemada da olay örgüsünü mitolojik temelli hikayelere yaslayarak geçmişi geleceğe aktaran pek çok örnek var.

George Lucas’ın mitoloji ve teknolojiyi harmanlayarak farklı dönemler ve kahramanlarla hayatımıza soktuğu galaktik bir iyilik ve kötülük destanı olan Yıldız Savaşları serisi de bu örneklerden biri.

Film evrenindeki kahramanlarının kendi kişisel menkıbelerini bulma yolundaki mücadeleleri her çağın kendi neslinin farklı okumalar yapacağı pek çok mesajı çağlar ötesine taşıyor.

Ve sanki temas ettiği neslin hayal gücünü körüklemek için yeri geldiğinde kişinin kendi karanlığında kaybolmaktan korkmaması gerektiğini de göstermek istiyor.


Güç dengeleniyor; “Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi”

Yönetmen: J.J. Abrams / Oyuncular: Daisy Ridley, Adam Driver, Oscar Isaac, John Boyega, Carrie Fisher, Lupita Nyong'o, Mark Hamill, Ian McDiarmid, Keri Russell, Billy Dee Williams, Domhnall Gleeson, Richard E. Grant / 155 dakika
 


Yıldız Savaşları külliyatının finalini yapan Skywalker’ın Yükselişi, Direniş (The Resistance)’in özgürlük adına verdiği son büyük savaşı ve evrenin sevilen karakterlerinin bu uğurda tekrar bir araya gelmelerini konu ediniyor.
 


Galaksideki son Jedi olayları üzerinden yaklaşık bir yıl geçmiştir.

Han Solo ve Leia Organa’nın oğlu Ben, Kylo Ren mahlasıyla gücün karanlık tarafında büyük babası Darth Vader kadar kudretli olmak için can atmakta ve bu uğurda İlk Düzen’e hükmetmektedir.
 


Direniş’ten hayatta kalanları ezme ve tam bir terör saltanatı kurma arzusuyla acımasız bir yönetimi benimseyen İlk Düzen’in dışında kalan diğer herkes yavaş yavaş umutsuzluğa kapılmaktadır ve onlar için artık çok daha zor zamanlardır.

Ama diğer taraftan İlk Düzen’de de içsel çalkantılar yaşanmaktadır.
 


Rey, General Leia’nin himayesi altında her zamankinden daha yoğun ve odaklanmış bir şekilde Jedi eğitimlerine devam ederken Direnişçilerin geri kalanı, Büyük Lider Snoke’u öldürmesinin ardından İlk Düzen’in yeni Büyük Lider’i olan Kylo Ren’in planlarını bozma peşindedir.
 


Bunun için, kendisini karanlık tarafa adamış olan Sith’in gizli ülkesi Exogol’a gitmeleri gerekmektedir.

Ancak bu gizli ülkeye gitmek için bir yol haritasına ihtiyaçları vardır.
 


Bunun için de C-3PO’nun hafızasını silerek güncellenmesini sağlayacak bir karaborsa teknolojisi için uğramaları gereken bir yer vardır.

Güç’te kalabilmek için giderek acımasızlaşan Kylo Ren, onu yenmek için sürekli çalışan Rey, tekrar ortaya çıkan Ren Şövalyeleri, Direniş’i büyütmeye çalışan Poe ve Fin’in öne çıktığı bu son seride karanlığın ve aydınlığın savaşı galaksideki tüm dengeleri son bir kez değiştirecektir.
 


Birlikten güç doğar

Üçlemenin Güç Uyanıyor (The Force Awakens, 2015) ve Son Jedi (The Last Jedi, 2017) isimli; yıldız savaşlarındaki ittifaklar arasındaki ideolojiyi başarılı bir şekilde körükleyen ve hatta hayran kitlesini çarpıcı bir şekilde kutuplaştıran ilk iki bölümünden sonra yeniden yönetmen koltuğuna oturan J.J. Abrams serinin son filmi Star Wars: The Rise of Skywalker’da beklenmedik bir denge sağlıyor.
 


Başından beri, Yıldız Savaşları her zaman takım çalışması ve birlik içinde nasıl bir güç olduğu ile ilgiliydi.

Böylelikle birlikten doğan güçle birlikte cevapsız pek çok soru aydınlanıyor ve herkes kim olduğuna net bir şekilde karar veriyor.
 


Bu amaç çerçevesinde ve denge düşüncesinde, birbirlerini keşfeden, birbirlerine güvenmeyi öğrenen gücün farklı tarafındaki iki yetimin hikayesi Skywalker’ın Yükselişi’nde duygusallığı daha da ön plana çıkarıyor.
 


Mistik bir enerji

Bu son bölümün benim için en ilgi çekici yanı baş karakterlerin bilinçaltına dayanan telepatik düellosudur. 
 


Filmin en heyecan veren aksiyon anları olmasalar da Rey ve Kylo Ren’in bir mistik enerjiyle kurdukları telepatik bağlantıları serinin en yenilikçi ve ilgi çekici sahneleri diyebilirim. 
 


Hikayedeki bu mistik bağlantı aynı zamanda galaktik evrenin de aklı ve düşüncesi.

Yani yaratıcının kendisi gibi düşünebilen Tanrı’nın bir parçaları.
 


Kurdukları bu mistik bağlantı sayesinde dev bir baba figürünün yönettiği kuklalardan ziyade hem kukla hem de kuklacı olduklarını anlayan karakterler yaşadıkları deterministtik bir evrende özgür iradelerini keşfetmenin sonuçlarıyla da yüzleşmektedir.
 


Yıldız Savaşları’nın değilse de mevcut hikayenin sonu

Bana göre bu bir felaket boyutunda değil ama film herkesin hayal ettiği o mükemmel sona sahip olmayabilir.

Bu yüzden filmin daha iyi bir sonu hak ettiğini düşünen fanatik hayranların bu son bölümle ilgili memnuniyetsizliğini dile getirmesi muhtemeldir. 
 


Bu şikayetler ne yazık ki devam filmlerin ya da Lost (2004-2010), Game of Thrones (2011-2019) gibi uzun soluklu dizilerin de zamanında yüzleşmek zorunda kaldığı gerçeklerden biri oldu.
 


Böylesi uzun süreli projelerde hikâyeyi herkesi memnun edecek bir sona bağlamak her zaman zordur.

Bu sadece kurgusal bir dünya için değil her birimizin bireysel olarak yaşam sürdüğü gerçek dünya için de geçerlidir.
 


Eminim hepimizin içinde her şeyi layıkıyla tamamlamamız gerektiğine dair bir his vardır.

Böylece karşımızdaki kişinin bir şekilde takip ettiği bu yolculuğun sona erdiğine tanık olduklarını hissettirdiğimize inanırız. Ve herkesi memnun edebileceğimizi düşünürüz.
 


Ancak, eminim çoğunuz tecrübeyle sabit etmişsinizdir, herkesi memnun etmeye çalıştığımızda genellikle ortaya vasat bir iş çıkarmışızdır. 

Bu açıdan baktığımda, Abrams’ın varmak istediği sona doğru giderken herkesi memnun etme gayreti hikayeyi biraz hızlı ve özensiz ele almasına sebep olmuş gibi görünüyor.
 


Ancak yine de kırk iki yıllık yapım süresi olan Yıldız Savaşları (Star Wars) destanının dokuzuncu, Disney’in seri içindeki beşinci canlı aksiyonu, serinin alt üçlemesinin üçüncü ve son bölümü olan Skywalker’ın Yükselişi’nde evrenin mitolojisine, dünyalarına ve karakterlerine derinden önem veren Star Wars hayranları için her zamankinden daha fazla şey var:

Derinlik var, mizah var, kimya var, nefes nefese bırakan aksiyon sahneleri var.
 


Hatta filmde bu zamana kadar görmediğimiz yeni gezegenler, yeni araçlar, karakterler ve androidler var.

Oldukça fantastik bir ışın kılıcı düellosu ve sonuçta görsel olarak muhteşem denebilecek dövüş sahneleri var.
 


Yıldız Savaşları serisinin Prenses Leia’sı olarak tanıdığımız, 2016 yılında geçirdiği kalp krizi sonrasında kaybettiğimiz Carrie Fisher’ın “Güç Uyanıyor” ve “Son Jedi” çekimlerinden kalan görüntülerini başarılı bir kurguyla filme ekleyen Abrams’ın hikayenin devamlılığını sağladığı etkileyici sahneleri var.
 


Nihayetinde kabul etmek gerekir ki, Star Wars’ın sürekli genişleyen evreninde keşfetmek, eğlenmek ve geriye yaslanıp keyfini çıkarmak için her daim yeni şeyler bulmak çok kolay. 
 


Bu yüzden üçlemenin bu son filmi bana göre son derece etkileyici ve yaratıcıdır.

Bu nedenler garip bir şekilde filmin gerçekte varmak istediği bir sondan ziyade yeni bir hikayenin başlangıcı hissiyatı bırakır.


Haftanın diğer filmleri

Beyaz Hüzün

Kenan Korkmaz’ın yazıp yönettiği Beyaz Hüzün, Balkan Savaşı’nın akabinde mangasıyla birlikte Sarıkamış’a hareket eden Abrek Çavuş’un hikayesini ele alıyor. 

Büyük Çerkes sürgününde annesi ile birlikte Anadolu topraklarına sığınan Abrek, annesini bir cami köşesinde kaybetmiştir.

Sığınmış olduğu Osmanlı topraklarında bir asker olarak hayatına devam eden Abrek, Balkan Harbi’ne katılmış ve harbin hezimetini derinden hissetmiştir.

Sarıkamış Harekâtı için yola çıkan Abrek Cavuş’un tek hedefi, Balkan Harbi’nin hezimetini, hüznünü bu beyaz dağlarda üzerinden atıp mangasını Sarıkamış’a ulaştırmaktır.


Elfland: Yeni Yıl Dedektifleri

Logan Spence’in yönettiği Elfland, Noel Baba’nın kayıp kızağını bulmakla mükellef Elf ekibinin macerasını anlatıyor.

Yeni yıl yaklaşmaktadır ve Noel Baba büyük bir sorunla karşı karşıyadır. Çocuklara hediyeleri dağıtmak için kullandığı kızak kayıptır.

Bu yüzden de panik içerisindedir. Noel Baba’nın hediyelerini dağıtması için kayıp kızağını bulma ve yeni yılı kurtarma görevi E.L.F. dedektif ekibi Jingo, Bingo, Tingo ve Dorabella’ya kalmıştır. Göreve başlayan bu ekibi sürükleyici bir macera beklemektedir.


Ema

The Hollywood Reporter tarafından “günümüz sinemasının en yetenekli yönetmenlerinden biri” olarak nitelenen; Tony Manero, No, Jackie, Neruda gibi yapımlara imza atan Pablo Larraín’in yönettiği Ema, eşiyle birlikte evlat edindikleri genç oğullarının neden olduğu bir olay sonrası evliliği dağılmaya yüz tutan Ema’nın hikayesini ele alıyor.

Evlat edindikleri on iki yaşındaki oğullarının sebep olduğu bir trajedi yüzünden evlilikleri dağılan bir çiftin sarsıcı hikayesini anlatan; sanat, tutku ve modern aile kavramları üzerine kışkırtıcı bir yapım olan filmde kariyeri istediği gibi gitmeyen Ema, bu olayın etkisiyle başa çıkabilmek için yeniden dansa sarılır.

Başrollerini Gael García Bernal ve Mariana di Girolamo’nun paylaştığı, dünya prömiyerini bu yıl Altın Aslan için yarıştığı Venedik’te yapan film, Toronto ve Londra dahil çok sayıda önemli festivalin programında yer aldı. Müziklerinde Nicolas Jaar’ın imzası bulunan Ema, Pablo Larrain’in sıra dışı filmografisinin en cesur işlerinden.


Eşek Kral

George Orwell’in ünlü romanı Hayvan Çiftliği eserinin bir uyarlaması niteliğinde olan The Donkey King, maceraperest ve hayal gücü kuvvetli bir eşek olan Mangu’nun, çıktığı yolculukta kendini bir anda kralın veliahtı olarak bulmasıyla gelişen olayları konu ediniyor. 

Vurdumduymaz ve hayalperest bir eşek olan Mangu’nun bu kahramansı hikayesinde hayallerinin peşi sıra çıktığı bu yolculukta kendini birden Kral Azad Nagar’ın yerine geçecek en popüler aday olarak bulur.

Ancak tüm bunların bir tilki olan Bayan Fitna’nın kendisini kukla olarak kullandığı hain planlarının bir parçası olduğuna dair henüz fikri yoktur.

Fitna, Kral’ı tacından edip veliahtın da başarısız olmasını ister. Peki, Fitna bu hain planlarını yerine getirebilecek midir? Kral Azad Nagar bu karmaşadan kurtulabilecek midir?


Kader Postası

Çiğdem Bozali ve Elif Akarsu Polat’ın yönettiği Kader Postası, çocukluğunda en yakın arkadaşı Yusuf ile ayrı düşen Zeynep’in ergenlikten yetişkinliğine uzanan hikâyesini anlatıyor. 

Zeynep’in çocukken en yakın arkadaşı olan Yusuf, ergenliğinde Zeynep’in ilk aşkına dönüşür. Yusuf’un kasabadan zamansız ayrılışıyla ikisinin yolları ayrılır.

Bu ayrılık Zeynep’i yetişkinliğinde yalnız bir kadına dönüştürür. Zeynep kaybettiği sevgiyi mahkumlara yazdığı mektuplarda arar. Mektuplar Zeynep’i müebbet bir mahkûma götürür.


Kırk Yalan

Hamdi Alkan’ın yönettiği Kırk Yalan, evleneceği için mesut olan Sadık’ın, bir anda kontrolden çıkan düğün öncesi kutlamasında olanları konu ediniyor. 

Sadık, Halime’nin babasını ikna etmiştir ve sonunda sevdiği kızla evlenebilecektir. Sadık’ın çocukluk arkadaşları kutlama için düğünden önce Pınarhisar’a gelirler ve kına gecesi buluşup kendi aralarında bir kutlama yapmaya karar verirler.

Masadakiler mezeleri beğenmeyince Tahsin arkadaşlarına Afrika armudu marulayı ikram eder. Marula meyvesini yiyen herkes hayatlarının en kötü ve en komik sarhoşluğunu yaşarlar. Bundan sonra Pınarhisar’da hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.


Paranormal Chat

Chatter, İç Güvenlik Departmanı’nda çalışan ajan Martin Takagi’nin, internet trafiği kontrolleri sırasında rastladığı şüpheli bir chat sonrası gelişen olayları konu ediniyor. 

İç Güvenlik Bakanlığı için internet trafiğini izlerken ajan Martin Takagi, dünyanın farklı yerlerinde yaşayan ve yeni evlerinin lanetli olduğunu belirten bir çiftin samimi video sohbetlerine rastlar. Bu paranormal sohbet sonrasında bazı gizemli olayların kapısını açar.


Skandal

Nicole Kidman, Charlize Theron ve Margot Robbie gibi isimlerin başrolünde yer aldığı biyografik film Bombshell, başta Gretchen Carlson ve Megyn Kelly gibi televizyon emekçileri olmak üzere birçok kadının, Fox News’in kurucusu ve CEO’su olan Roger Ailes’ın iş yerinde yarattığı istismar ve taciz düzenini ifşa etmeye çalışmalarını konu ediniyor. 

2016 yılının yaz aylarında ünlü televizyon yorumcusu Gretchen Carlson’ın ilk açıklamasının ardından tacize maruz kaldıklarını açıklayan Megyn Kelly ve birçok kadının cesurca olayları su yüzüne çıkarmasıyla Roger Ailes’ın itibarının sarsılması da kaçınılmaz hale gelmişti. 

Nicole Kidman televizyon yorumcusu Gretchen Carlson’ı, Charlize Theron Fox’tan NBC’e geçiş yapan Megyn Kelly’i canlandırırken, olayların merkezinde bulunan Roger Ailes’e ise John Lithgow hayat veriyor.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU