Atatürk'e suikast teşebbüsünden işgale karşı direnişe: Fenerbahçe'nin siyasi tarihi

Mehmed Mazlum Çelik Independent Türkçe için yazdı

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sarı-lacivertli kulübün kongre üyeliğinde 25. yılını doldurarak Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu Üyesi oldu / Fotoğraf: AA

Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fenerbahçe Spor Kulübü Olağan Yüksek Divan Kurulu’na katıldı ve aynı kurulun bir üyesi olarak rozetini Fenerbahçe Başkanı Ali Koç ve kulübün önemli isimlerinden Vefa Küçük’ün elinden aldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu kongreye katılması bazı kesimlerin; “Siyasetin futbola müdahalesi” veya “Fenerbahçe’nin siyasi iktidardan rant devşirme çabaları” şeklinde eleştiriler getirmesine neden oldu.

Türkiye’de ve dünyada siyaset her zaman futbolla yakın münasebetler kurmuştur.

Bu anlamda futbolun siyasi tarihine dair küçük bir okuma yapmak için Fenerbahçe’nin geçmişten günümüze siyasetle olan münasebetine dair küçük bir yolculuğa çıkmak yeterli olacaktır.


İttihatçıların Fenerbahçe’yi ele geçirmesi

Siyasi iktidarlar ve politik ideolojiler geçmişten günümüze futbolu her daim ideolojik bir aygıt olarak kullandı.

Futbol günümüzde ticari gücü ve ekonomisi politik çıkarların önüne geçmesi sebebiyle kendisine özerk bir alan sağlamışsa da hala politika ile olan bağları güçlüdür. 

Bugün Barcelona FC, Katalonya’nın bağımsızlık mücadelesinin doğrudan temsilcisi olmadığı gibi Real Madrid’te iktidarın belli bir kesime karşı kullandığı bir takım değil.

Portekiz’de Benfica, İtalya’da Roma gibi pek çok takım tıpkı Barcelona ve Real Madrid gibi son derece politik saiklerle ya ele geçirilmiş ya da baştan kurularak toplum nezdinde popüler hale getirilmişti.

Türkiye’de ise siyasi müdahalenin odağındaki en önemli takım her zaman Fenerbahçe oldu.

Fenerbahçe’nin siyasetle zorunlu münasebeti İttihat ve Terakki’nin takımı ele geçirmeye karar vermesiyle başladı.

Fenerbahçe bir futbol takımı olarak iyi işler çıkarıyordu, İttihatçılar halkın futbola olan ilgisini fark ettikten hemen sonra başkanlığını bizzat Sadrazam Talat Paşa’nın yapacağı Altınordu’yu kurdu.
 

talat paşa.jpg
Talat Paşa / Fotoğraf: tgb.gen.tr/


Bu sırada Birinci Dünya Savaşı başlamıştı ve pek çok takım cepheye asker yollaması sebebiyle büyük güçlükler çekiyordu.

İttihatçılar ligde fırtına gibi esen Fenerbahçe’nin gücünü kırmak için takımın en önemli oyuncularını tehdit, şantaj ve askerden muaf tutmak gibi yöntemlerle Fenerbahçe'den Altınordu’ya transfer etti.

Transfer edilen isimler arasında Otomobil Nuri, Baron Feyzi, Refik Osman, Bekir gibi önemli isimler bulunuyordu. 

Fenerbahçe’nin kadrosu dağıtılmıştı; ama İttihatçıların henüz kulüple işi bitmemişti.

Kulübün tamamen ele geçirilerek kontrol altında tutulması önemliydi.

İttihat ve Terakki’nin önemli isimlerinden aynı zamanda Adnan Menderes’in eşinin dayısı olan Doktor Nazım 1916 yılında Fenerbahçe kulüp başkanı oldu.


Fenerbahçe eski başkanı Nazım Bey, Atatürk’e suikast tertibi içinde

Doktor Nazım yaklaşık üç sene Fenerbahçe kulüp başkanlığı yaptı; fakat Nazım Bey’in kulüp başkanlığı İttihat ve Terakki Partisi’nin iktidarı kaybetmesiyle nihayete erdi.

Doktor Nazım Mondros Mütarekesinden çok kısa bir süre önce; Enver Paşa, Talat Paşa gibi önemli isimlerin de içinde bulunduğu bir Alman gemisiyle önce Rusya’ya oradan da Almanya’ya kaçtı. 

1921 yılında Doktor Nazım, Kara Kemal’le beraber Mustafa Kemal’e yazdığı mektupta ülkeye dönüşlerinin engellenmesinin hukuk dışı bir tutum olduğunu belirten bir mektup gönderdi; fakat mektuba herhangi bir cevap alınamadı.

Buna rağmen bu ikili her şeyi göze alarak 1922 yılında sessiz sedasız İstanbul’a döndüler.

Kara Kemal ve Doktor Nazım Bey siyasetten uzak durmaya kararlıydı.

1926 yılında Mustafa Kemal’in çıktığı yurt gezilerinden birinde gelen istihbarata göre; Lazistan eski mebusu Hurşit Bey’in başını çektiği bir grup eski İttihatçı Mutafa Kemal Paşa’ya suikast tertibi içindeydi.

Bu tertibin arkasında İttihatçıların önemli isimleri Kara Kemal, Ziya Hurşit, İttihatçı silahşorlar ve Fenerbahçe eski kulüp başkanı Doktor Nazım Bey gibi isimler bulunuyordu.

Doktor Nazım, Kel Ali olarak tanınan Ali Çetinkaya’nın idare ettiği İstiklal Mahkemesi’nin huzuruna çıkartıldı.

Hakkında yeterli bir delil bulunmamasına rağmen idama mahkûm edildi.
 

doktor nazım mahkeme.jpg
Doktor Nazım Bey 1926 yılında yapılan yargılama sonrası idam edildi / Fotoğraf: Murat Bardakçı - Gazete Habertürk​


Fenerbahçe’nin İttihatçı takımı olarak görülmesi ancak Şükrü Saraçoğlu’nun kulüp başkanlığında nihayete erebilecekti.


Başbakan Şükrü Saraçoğlu Fenerbahçe başkanlığı yaptı

1934 yılına gelindiğinde Fenerbahçe çok zor günler geçirmekteydi.

Maddi imkansızlıklarla boğuşan takım bir yandan da siyasi baskılarla yıpratılıyordu.

Döneminin futbol federasyonu, Türk Spor Kurumu’nun başkanı ve CHP Milletvekili Halit Bayraktar Fenerbahçe’ye kişisel bir husumet geliştirmişti ve kulübün stadını elinden alıp kapatmak için yoğun bir gayret içindeydi. 

Bu durumla daha fazla başa çıkamayacağını anlayan Fenerbahçe yönetimi koyu bir Fenerbahçeli olduğu bilinen Şükrü Saraçoğlu’na durumu arz etmeye gitti.

Saraçoğlu neredeyse her hafta sonu takımın maçlarını izlemek için İstanbul’a gelen sonra da tekrar ekspres trenle Ankara’ya dönecek kadar koyu bir Fenerbahçeliydi.  
 

şükrü saraçoğlu.jpg
Şükrü Saraçoğlu / biyografya.com


Şükrü Saraçoğlu; Atatürk döneminde Adalet Bakanlığı, İkinci Dünya Savaşı sırasında Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlık gibi kritik görevler üstlenmişti.

Yine varlık vergisi, toprak reformu ve sonrasında yaşanan ihraçlar, çok partili siyasi hayata geçiş gibi konularda önemli roller oynamış kritik bir isimdi. 

Onun Fenerbahçe Kulübü Başkanı seçilmesinden kısa bir süre sonra Fenerbahçeli tüm futbolcular Cumhuriyet Halk Partisi üyesi yapıldı ve Fenerbahçe üzerindeki siyasi baskılar azaldı.

1946 yılında CHP Başbakanı olarak Şükrü Saraçoğlu, Demokrat Parti karşısında zafer kazanmış olsa da Başbakanlık görevini sürdürmek istemedi.

Bunun üzerine TBMM Başkanlığı görevini üstlendi; bu sayede Fenerbahçe ile daha yakından ilgilenme fırsatı buldu.


Fenerbahçe’nin efsane ismi Zeki Sporel asker kaçağı olarak suçlandı

İttihat ve Terakki Cemiyeti, Altınordu’yu kurduktan sonra Fenerbahçe’nin önemli oyuncularını transfer etti.

Bunun üzerine Fenerbahçe; top getiren, oyuncuların yardımcılığını yapan aynı zamanda da takımın alt yapısında oynayan birçok genç ismi kadroya dahil etti.

Bu isimlerin arasında bulunan Zeki Sporel sonraları tam bir efsaneye dönüştü.

İstanbul işgal edildikten sonra, işgal kuvvetleri Fenerbahçe ile toplamda 50 maç yaptı.

Fenerbahçe bu maçların 41’ini kazandı, 5 maçta eşitlik bozulmazken 4 kez de sahadan mağlup ayrıldı.

Bu süreçte Fenerbahçe işgal altındaki İstanbul halkının tek tesellisiydi.

Bu galibiyetlerin arkasındaki en önemli isim İttihatçıların Fenerbahçe’ye yaptığı darbe sonrası forma şansı bulan genç oyuncu Zeki Sporel vardı.
 

zeki sporel.jpg
Zeki Sporel (soldan ikinci) 1920'li yıllarda bir futbol müsabakasının devre arasında çekilmiş bir kare


Zeki, Yalnızca İstanbul’da değil, Millî Mücadele’nin yürütüldüğü Ankara’da da iftihar sebebiydi. 

Zeki Sporel, 1955 yılında Fenerbahçe’de kulüp başkanlığı da yapacak, sarı-lacivertli formanın belki de ilk efsanesiydi.

Zeki’nin hayatındaki dönüm noktası ise Demokrat Parti’den milletvekili adayı olmasıyla değişti.

1946 yılına kadar tüm ülkenin ortak kahramanı, sayısız madalya ve ödülün sahibiydi.

1946 yılında meclise bir iddia bomba gibi düştü. Buna göre Zeki asker kaçağıydı.

Oysa Zeki’nin ayağından çıkacak golleri İsmet Paşa dahi Lozan’da büyük bir heyecanla telgraf başında beklemişti.

Yunanlılar İzmir’de denize döküldükten sonra İngilizlerin İstanbul’dan çıkması kesinleşmişti.

İngilizlerin efsanevi komutanı Harrington şehirden ayrılmadan önce İstanbullulara direniş ruhu katan Fenerbahçe’nin mağlup edileceği bir maç organize edilmesini istedi. 

İngilizler anavatanlarından dahi futbolcular ve malzemeler getirmişti.

Harringtton ne pahasına olursa olsun Fenerbahçe’nin yenilmesini emretmişti.

Union Club’ta oynanacak maç için bin İngiliz taraftar, iki bin Rum taraftar ve yaklaşık bin Fenerbahçe taraftarı hazır bulunmuştu.

Ankara hükümeti, İstanbul halkı ve hatta Lozan’da barış şartlarını görüşen Türk temsilcilerinin tüm dikkati Union Club’ta oynanacak maçtaydı.

Çok daha donanımlı ve fiziki açıdan üstün olan İngiliz takımı ilk yarıda Fenerbahçe’yi sahasına hapsetmişti ve Türk taraftarlarını büyük bir yeise boğacak golü de bulmuştu.

İkinci yarıda bambaşka Fenerbahçe vardı.

Sanki sihirli bir değnek dokunmuşçasına karşısındaki profesyonel takımı sağlı sollu ataklarla köşeye sıkıştırmış bir takım vardı.

Zeki Sporel’in kaydettiği 2 golle Fenerbahçe, Harrington’ın takımını eli boş gönderdi.

Haberi alan İsmet İnönü büyük bir sevinçle Fenerbahçe’yi kutlayan telgrafı derhal kulübe göndererek tebriklerini iletti.

Fakat Fenerbahçe’nin efsane ismi ve kulüp başkanı Zeki Sporel, önce asker kaçağı ilan edildi.

Daha sonra da mazbatası verilmeyerek milletvekilliği düşürüldü.


Demokrat Parti Fenerbahçe’yi ele geçiriyor

1950 yılı sonrası milletvekili ve bakan düzeyinde 4 Demokrat Partili isim Fenerbahçe’de kulüp başkanlığı yaptı.

Bunların içinde Zeki Sporel de vardı.

Hatta Agah Erozan’ın başkan seçildiği kongrede tüm adaylar Demokrat Parti’nin üst düzey üyesiydi.

Daha önce Fenerbahçe kulübü başkanlığı yapmış olan Osman Kavrakoğlu’nun yeniden başkanlığına adaylığını açıklaması sonrası Fenerbahçe içinde bir grup yönetici harekete geçmeye karar verdi; çünkü Kavrakoğlu kulübe bir şey katamamıştı.

Tekrar aday olması kulübün kazanımlarını kaybetmesine sebep olabilirdi.

Kavrakoğlu’nun başkanlığını engellemek için Agah Erozan’a teklif götürüldü.

Agah Erozan yapılan seçimde başkanlığı kazandı.

Onu Fenerbahçe için önemli kıla ise 27 Mayıs 1960 darbesi sonrası Yassıada Mahkemelerinde yargılanmış olmasıydı.

Agah Erozan, mahkeme sonunda idama mahkûm edildi.
 

agah erozan.jpg

Agah Erozan, idam kararından sonra Yassıada'dan İmralı'ya getirilip bu hücreye konuldu


Bu vesileyle idam cezası alan ikinci Fenerbahçe başkanı olarak tarihe geçti, fakat Erozan İttihatçı Nazım Bey’den daha şanslıydı ve cezası ömür boyu hapse çevrildi. 

Demokrat Parti, Fenerbahçe üstünde öyle büyük bir tesir kılmıştı ki darbecilerin tüm emirlerine rağmen Adnan Menderes’in kulüp binasındaki fotoğrafları indirilemedi.

Adnan Menderes, Fenerbahçe’ye her zaman yakın bir ilgi göstermiş ve desteğini hiçbir zaman engellememişti. 


Aziz Yıldırım ve Paralel Yapı mücadelesi

Fenerbahçe’nin yakın siyasi tarihindeki en büyük kriz “Şike Davası” ile başlayan süreç oldu.

Bu süreçte Fenerbahçe’nin yaşayan en büyük efsanesi olan Aziz Yıldırım 9 Temmuz 2011 yılında tutuklanarak Metris cezaevine gönderildi. 
 

aziz yıldırım metris.jpg
Fotoğraf: AA


Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe cephesi daha sonraları 15 Temmuz Darbe girişiminde bulunan Fetullahçıların, takımı ele geçirmek üzere kendilerine tezgâh kurduğunu iddia ediyordu.

Yaklaşık 365 gün hapiste kalan Aziz Yıldırım’ın hapisten çıkmasını sağlayan en önemli destek ise dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tavrı oldu. 

Aralık 2011 yılında “Şike Yasası” olarak bilenen kanun maddesinin hazırlanması Aziz Yıldırım’ın dava sürecini belirleyen önemli adımlardan biri oldu.

Bu kanun Başbakan Erdoğan ve Abdullah Gül’ü karşı karşıya getiren ilk süreçlerden biri oldu.

Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül kişiye özel kanun olamayacağı düşüncesiyle bu yasanın düzenlenmesi için meclise iade etti.

Gül yasayı neden iade ettiğini şu sözlerle açıkladı;

Anayasal demokrasilerde kurumlar var ve yetkileri açıkça belli.

Bunlar arasında da gayet medeni bir ilişki çerçevesinde demokratik olgunluk çerçevesi içerisinde uygulamalar gerçekleşiyor.

Parlamentoda, yine anayasal demokrasi çerçevesi içerisinde kendi yetki ve sorumluluklarında, demokratik olgunluk içerisinde görüşülerek, hükümetin kanaati neyse bu şekilde kullanacak.

Meclis'ten nasıl gelecek ona bakarız; ona göre inceletirim.


AK Parti ve Erdoğan yasanın geçmesi konusunda kararlıydı.

Şamil Tayyar ve birkaç muhalif ses dışında tüm partinin desteğini arkasına alan Erdoğan yasanın kanunlaşmasını sağladı.

Fenerbahçe Spor Kulübünün bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Yüksek Divan Kurulu üyesi yapması sonrası ‘bir futbol takımının siyasetle nasıl münasebeti olur’ sorusunu sormak yalnızca Fenerbahçe tarihini bilmemekle açıklanabilecek bir durum gibi görünmektedir.

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU