Antalya'da bir masa: Dünya konuşuyor, peki değişiyor mu?

Umut Berhan Şen Independent Türkçe için yazdı

Antalya Diplomasi Forumu’nun dördüncüsü, 11-13 Nisan tarihler arası, NEST Kongre Merkezi’nde yapıldı.

“Ayrışan Dünyada Diplomasiyi Sahiplenmek” temasıyla toplanan dört bine yakın insan; akademisyenler, devlet başkanları, dışişleri bakanları, düşünürler, iş insanları, üç gün boyunca dünyayı konuştu.

Salonda yankılanan cümleler, Gazze’den Ukrayna’ya, iklim krizinden yapay zekaya uzandı.

Ama içimden bir ses soruyor:

Bu kadar kelam, sahada neyi değiştiriyor?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Antalya’nın güneşli havasında, jeopolitik fırtınalara çare arayan bu forumu anlamak için biraz yakından bakalım.

Kuşkusuz Türkiye, ADF ile büyük oynuyor.

Dışişleri Bakanlığı’nın organizesiyle, Antalya’yı diplomasinin kalbinin attığı bir merkeze dönüştürme çabası bu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açılış konuşmasındaki vurgu net:

Türkiye, kaosun ortasında “adalet” ve “arabuluculuk” bayrağını taşımak istiyor.

Yani, Türkiye sadece bölgesel bir aktör değil, küresel krizlerde sözü dinlenen bir hakem olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.

Ukrayna-Rusya savaşında tahıl koridorunu açması, Somali-Etiyopya geriliminde elini masaya koyması, bunun işaretleri.

ADF, bu vizyonun sahnesi. Ama jeopolitik satranç tahtasında işler o kadar basit değil.

Mesela, forumda Erdoğan’ın Libya lideriyle enerji, Karadağ’la ekonomi konuşması güzel.

Ama bunlar yeni bir sayfa açmaktan çok, devam eden dosyaları pekiştirme çabası.

Türkiye, Davos’a alternatif bir platform yaratma peşinde.

Peki, Batı’nın gölgesinden sıyrılıp Küresel Güney’in sesi olabilir mi?

ADF, bu soruya “henüz değil” diyor.

Çünkü dünya, konuşmaktan çok dinlemeye muhtaç.


Forumun teması, “ayrışan dünya”, tam isabet.

Bugün gezegen, sadece sınırlarla değil, fikirlerle de bölünmüş halde.

Batı, kendi değerlerini evrensel sanırken; Küresel Güney, “bize niye ders veriyorsunuz?” diyor.

Ukrayna’da savaş, enerji krizini körüklüyor; Gazze’de ise insanlık vicdanını kanatıyor.

ADF’de Gazze meselesi, özellikle Türkiye’nin öncülüğünde öne çıktı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “soykırım” çıkışı, salonda alkış topladı.

Arap ve Afrika liderleri baş salladı.

Ama Batılı temsilcilerin suskunluğu, diplomasinin cilalı yüzünü hatırlattı:

Herkes aynı masada, ama aynı dünyada değil.


Doğrusu, Dışişleri Bakanlığı’mızın ustalıkla ördüğü bu platform, farklı medeniyetleri bir araya getirerek, Türkiye’yi küresel vicdanın sözcüsü konumuna taşıyor. 


Öte yandan jeopolitik gerçek şu:

Gazze için ateşkes önerisi çıkmadı.

Ukrayna için barış formülü doğmadı.

ADF, farklı kampları bir araya getiriyor, ama onları uzlaştırmak bambaşka bir mesele.

Türkiye’nin burada “tarafsız” bir köprü kurma çabası takdire şayan, ama köprünün diğer ucunda kimin yürüyeceği belirsiz.

Antalya’nın kendisi de bu hikâyenin parçası.

Forum, şehri sadece bir turizm cenneti olmaktan çıkarıp, fikirlerin buluştuğu bir meydana çeviriyor.

Tabii, oteller doldu ve ekonomi canlandı.

Antalya, “güvenli liman” imajını parlattı.

Ama bu başarı, bazılarının “diplomasi mi, yoksa PR mı?” sorusunu sormasına engel değil.

Haklılar mı? Kısmen.

Çünkü Antalya, sadece otelleriyle değil, fikirleriyle hatırlanmak istiyorsa, forumun somut sonuçları reklamından fazla konuşulmalı.

Mesela, bir panelde iklim krizi için atılan bir adım, bir çocuğun Gazze’deki umudu, bir enerji anlaşmasının ötesinde ne var? 


Elbette ki, ADF, Türkiye’nin dünyaya attığı cesur bir adım.

Farklı sesleri buluşturuyor, zor soruları masaya yatırıyor.

Ama jeopolitik arenada değişim, sadece konuşmakla gelmiyor.

Gazze’de barış, Ukrayna’da ateşkes, ya da iklim için küresel bir mutabakat; bunlar için daha çok emek lazım.

Forum, bir tohum, bir filiz. Ama toprağın verimli olup olmadığını zaman gösterecek.

Bana sorarsanız, Antalya’da bir şeyler filizleniyor.

Ama asıl mesele şu: Bu filiz, dünyayı gölgelendirecek bir ağaç olabilir mi?

İşte bu filizin ağaca dönüşmesi için bir önerim var:

Dışişleri Bakanlığı, forumu sadece bir konuşma platformu olmaktan çıkarıp, somut “çözüm paketleri” üreten bir merkeze çevirebilir.

Mesela, Gazze için bir insani koridor taslağı, iklim için Afrika’yla ortak bir proje, ya da yapay zeka etiği için bir deklarasyon Antalya’dan çıksın.

Devletimizin bu vizyonu, Türkiye’yi sadece masada değil, sahada da lider yapar.

Velhasıl kelam, Antalya’nın filizi hazır; ama kök salması için biraz daha cesaret, biraz daha icraat lazım.

Bence, biz bunu da başarırız.

Nihayetinde dünya, sadece konuşanı değil, değiştireni hatırlar.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU