CHP Genel Başkanı Özel: Süreç hiç kimseyi dışlamayacak şekilde yürütülecek

Özel, “Mansur Başkan'ı da Ekrem Başkan'ı da bu sürecin kuvvetli isimleri olarak çok önemsiyoruz” dedi

Türkiye Kent Konseyleri Platformu 32'nci Genel Kurulu Çankaya Kent Konseyi ve Çankaya Belediyesi ev sahipliğinde toplandı.

İki gün sürecek genel kurula katılan CHP Genel Başkanı Özgür Özel program sonrasında basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Pazartesi günü gerçekleşecek olan 3’lü görüşmeye dair de konuşan Özel, “Ekrem Başkan ile Mansur Başkan'ın Türkiye'ye umut veren, birbirlerinin elini havaya kaldırdığı fotoğraf değişmez. O fotoğraftan bir adım geriye gidersek Türkiye'ye diz çöktürecekler” dedi.

 “Mansur Yavaş ön seçime mesafeli mi?” sorusuna da yanıt veren CHP lideri Özgür Özel, “Mansur Başkan'ı da Ekrem Başkan'ı da bu sürecin kuvvetli isimleri olarak çok önemsiyoruz. Süreç hiç kimseyi dışlamayacak, demokratik, katılımcı ve kapsayıcı şekilde yürütülecek, bundan kimsenin şüphesi olmasın” diye yanıt verdi

Erdoğan’ı bir kez daha sokağa çıkmaya davet eden Özel, şunları söyledi:

Salonları kendi atadıklarıyla dolduruyor. İl kongreleri atanmışların doldurulduğu, Erdoğan'ın alkışlandığı, kendisinin de o alkışları milletin teveccühü zannettiği yerler. Seyyar giyotini İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı yaptı. Sürekli birilerine saldırıyor. Kendince çemberi daraltıp en son İmamoğlu'nu da ifadeye çağırdı. Bunun üstünden gerilim yaratıyor. Bizim seçmene hürmeten doğru zemindeki siyasetimizi gayri ahlaki seviyeye çekmeye çalışıyorlar.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun "ihanet" açıklamasına da yanıt veren Özel, "Kemal Bey'in 'Yol arkadaşınızın size ihanet etmemesi gerekir' sözünü hiç üstüme alınmadım, hiç etmedim çünkü hiç etmedim" dedi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

“İyi örneklerin birbirleriyle paylaşılabileceği bir yapının kurulması lazım”

CHP Genel Başkanı,  Türkiye Kent Konseyleri Platformu 32'nci Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada ise özetle şunları söyledi:

Bu platform 2010 yılında CHP’li birkaç belediye başkanımızın bunu bir platforma dönüştürelim, Kent Konseyleri düzenli aralıklarla bir aray gelsinler, bir ana gündem dahilinde tartışsınlar ve hem gündemde vizyonda ortaklaşsınlar diyerek 2010 yılında oluşturdukları platform. 6 ayda bir dönem başkanı değişiyor. Bugünkü yapı çok kıymetli ama yeterli değil. Bir az önce Çankaya’nın değerli Kent Konseyi Başkanı ve bundan sonra dönem başkanlığını yürütecek Ahmet Başkan dedi ki, ‘Genel Başkanımız bu konuda açık bir irade ortaya koysun.’ Benim benzer konularda da bu konuda da açık iradem ortada. Kanunun kur dediği ne varsa kurulacak, destle dediği desteklenecek ama onun üzerine tahakkümcü bakış açısıyla değil de tam tersine özgürleştirici, fikirlerin tartışarak çoğalabileceği, iyi örneklerin birbirleriyle paylaşılabileceği bir yapının kurulması lazım.

"Türkiye demokrasisine çok önemli katkılar sağlar"

Aslında kanunda belediye başkanının yapacağı görevler arasında seçildikten 6 ay sonra Kent Konseyi’ni toplantıya çağırmak da var. 200 civarında belediyenin bunu hayata geçirdiğinizi, 150’ye yakın belediyenin de bu platformda olduğunu öğrendim. Bizim üzerimize düşen Kent Konseyi yapılarını CHP’li belediyelerin ilk 6 ay içinde var olanların üzerine düşen sürdürmeye yönelik görevlerini yapıp yapmadığına bakmak lazım ki öönemli oranda yapıldığı görülüyor ama diğer belediye başkanlarının bu toplantıları hızla yapmasını sağlamak lazım. Tüm Türkiye’de CHP’li belediyelerin Kent Konseyi yapılarını oluşturmasını mümkün olan en yüksek katılımla yapılmasını sağlamak gerekiyor. Ayrıca Ekrem Başkan'a Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) üzerinden de bir genel çağrının yapılmasını talep edelim. AK Partili, MHP’li, DEM’li, İY Partili  ve tüm diğer partilerden belediyelerin de bu toplantıları yapması hem Kent Konseyi yaklaşımının Türkiye çapında yeniden güçlenmesine hem de bu platformun da bir siyasi partiye mensup belediyelerin değil, parti ayrımı olmaksızın bütün Kent Konseylerinin bir platformu haline dönüştürülmesi Türkiye demokrasisine çok önemli katkılar sağlar.

"TBB’ye kim delege seçtirebilmişse onlarla birlikte TBB’yi yönetiyoruz"

TBB’nde 31 Mart seçimlerindeki başarımız sonucunda elde ettiğimiz delege sayısı tek başına yönetimini oluşturmaya ve yönetmeye yetiyordu. AK Parti geçmiş dönemlerde bu olağanı tek başına sağladığında TBB’nin tüm yönetimi AK Partili belediye başkanlarından oluşuyordu, hele hele muhalefetle böyle bir şeyi paylaşmayı asla düşünmüyorlardı. 31 Mart gecesi seçimi kazandığımızda bütün Türkiye bizden çok coşkulu bir zafer konuşması bekliyordu. Ben o konuşmamda şunu ifade etmiştim: ‘Bu gece bir zafer gecesi değil, bu gece bir görev gecesi.’ Türkiye’nin dört bir yanındaki insanlar kentleri daha iyi yönetilsin diye bizim 3 anahtara inanarak belirlediğimiz adaylarımıza oy verdiler. Seçimden sonra içinde bulunduğumuz durumdan Türkiye’nin bütün demokratlarını birlikteliğiyle çıkabileceğimizi söylemiştik ve o geceden sonra attığımız her adımda, kimileri buna ‘normalleşme’ dediler, Tayyip Beyin işine geldi ‘yumuşama’ dedi, sanki muhalefeti yumuşak yapacakmışız gibi kendince bir beklenti içine girdi ama attığımız her adımda çoğulculuğu, katılımcılığı, ortak aklı ve siyasetin bir savaş alanı değil ama diliyle bu ülkenin her birinin aynı apartmanda, aynı sokakta ya da yan yana tarlalarda çalışan, oturan insanlar olarak birbirinin düşmanları olmayan insanların oy verdiği siyasi partiler olduğumuzu hatırlatarak ilerledik.

“TBB’nin yönetimini paylaşmayı teklif ettik”

TBB’nin tamamı bizim elimizde olabilecekken Türkiye’deki neredeyse bütün iktidar alanları Recep Tayyip Erdoğan’a aitken Erdoğan’a da Devlet Bahçeli’ye de diğer siyasi liderlere de Türkiye’deki belediye sayımız ya da yönetmeye yükümlü olduğumuz nüfuslar üzerinden TBB’nin yönetimini paylaşmayı teklif ettik. Bunu Sayın Erdoğan, Sayın Bahçeli yanıtlamadılar ancak İYİ Parti’nin iki delegesinden bir tanesini yönetime istedik, Sayın Başkanları nezaketle ‘Bizim iki delegemiz var, bize ihtiyacınız var’ gibi bir nezaket gösterirken ben Sayın Başkana, ‘Burada partinizin temsili çok kıymetli olacak, temsil edilmezseniz olmaz’ dedim. Kendisi de kırmadı ve yönetime bir belediye başkanını verdi. Yeniden Refah Partisi’nden istedik, temsilci verdiler. DEM Parti yok sayılamazdı, temsilci verdiler. Biz TBB’ye kim delege seçtirebilmişse onlarla birlikte TBB’yi yönetiyoruz. 14 yöneticinin 14’ünü de CHP almadı, gücü nispetinde 9 yöneticiyi CHP aldı. Eleştiriler oldu ama devlet böyle yönetilir. Devletin içinden adaleti çekerseniz geriye bir çete kalır.

Kent Konseylerinin yaygınlaşmasına üzerime düşen bütün katkıyı sağlayacağım. TBB üzerinden tüm partilerin bunları yapmasını ve daha sonra önemli bir artışla ve siyasi yelpazenin diğer taraflarının da temsil edildiği bir şekilde burada olmanızı son derece önemsiyorum.

"Konteynerlerin güya yüzde 30’u teslim edilmiş, yine sözün yüzde 70’i yerde"

Konuşmasında deprem bölgesindeki izlenimlerini de anlatan Özel, sözlerini şöyle sürdürdü:

Deprem bölgesindeydim, rakamlar tartışılıyor. Sayın Erdoğan 8 Şubat Çarşamba günü ve 10 Şubat Cuma günü iki ayrı konuşmasında 650 bin bağımsız birimin yıkıldığını, kendisine oy verilmesi durumunda inşaat işinin kendileri tarafından çok iyi bilindiğini ve bir yıl içinde bütün depremzedelerin evlerine kavuşacağını söyledi. Erken bir beyandı, inandırıcı değildi ve çok seçim odaklıydı. Oysa henüz enkazların altından sesler geliyordu ve daha o gün bile Sayın Erdoğan teçhizatıyla, dinamizmiyle bir düdükle fırlayıp dakikalar içinde hazır hale geçmek üzere eğitilmiş koca Türk ordusunu enkazların başına yollamamıştı. Daha bazı yerde vinç vardı, operatörü bulunamıyordu; bazı yere operatör gitmişti, çalışacak vinç yoktu ve o deprem konutlarını bir yıl içinde bitirmekten bahsediyordu. Bir yıl içinde teslim edilen konut oranı yüzde 2.7’ydi, yani sözün yüzde 97’si yerde, depremzedenin yüzde 97’si çadırda, konteynerde ya da gurbetteydi. Bu sene o sözün ikinci yılı bitti, konutların 201 bin tanesi teslim edildi. İki yıl önceki günlerden sadece yüzde 10’unun konteynerlerden kurtulduğu günlerdeyiz. Konteynerlerin güya yüzde 30’u teslim edilmiş, yine sözün yüzde 70’i yerde. Gerçeklik 201 bin gözle görülür konut vardır ama depremzedenin konuta girme, konteynerden çıkma oranı yüzde 10’dur.

"Siyasi partinin iktidara gelmesi beklenmeksizin hareket geçilmesi gerek"

Bir deprem ve doğal afetlere hazırlık bakanlığı kurulmalıdır. Bu ciddiyet bakanlık düzeyinde devlet tarafından sergilenmeli ve sahiplenilmelidir. Deprem bakanının partiler üstü bir isim olmasını öneriyoruz. Siyaseti ikiye bölelim diyoruz. Bir tarafı gündelik siyaset; dış politika, iç politika, turizm, milli eğitim, sağlık ama diğer tarafını hep birlikte siyaset üstü bir alan olarak tanımlayalım ve Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşelim diyoruz. Bunun için de partiler üstü liyakat esaslı, herkesin güvenebileceği bir isim olmasını öneriyoruz. Kendi partisi dahil Meclis’te grubu bulunan tüm partilerden bu bakanlığa birer bakan yardımcısı almasını öneriyoruz. Tüm siyasi partilerin bakan yardımcılığı düzeyinde bu meseleye dahil olmasını ve bu meselenin gelecek seçimler beklenip de depreme önem verecek bir siyasi partinin iktidara gelmesi beklenmeksizin hareket geçilmesi gereketiğini düşünüyoruz.

 

ANKA

DAHA FAZLA HABER OKU