Ali Babacan'dan Bahçeli'ye çağrı: Sayın Cumhurbaşkanı'nı arayın ve kendisini süreçle ilgili biraz cesaretlendirin

Babacan, “Yüzde 5 çözüm ihtimali olsa bile biz gider o ihtimali destekleriz” dedi

Fotoğraf: AA

DEVA, Gelecek ve Saadet Parti'nin çatı partisi Yeni Yol’un grup toplantısında konuşan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Öcalan'ın çağrısının önemli olduğunu kaydeden Babacan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve iktidar cephesinin suskunluğuna dikkati çekti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasın vaktinin geldiğini ifade eden Babacan, şunları kaydetti:

Terör örgütünün feshine yönelik çağrının önemli olduğunu vurgulamıştım. Ancak iktidar cephesi hala suskun, hala tam sahiplenilen bir süreç yok. Her konuda konuşan gerektiğinde köşe yazarlarıyla laf dalaşına giren Sayın Erdoğan’ın bu sürecin tam olarak neresinde olduğunu kimse bilmiyor. Ülkenin Cumhurbaşkanı, cumhurun başkanı değilmiş gibi yaşananlarla ilgisizmiş gibi davranıyor. Sık sık 'başkomutan benim' diyen Sayın Erdoğan böylesine önemli bir güvenlik meselesini es geçmeyi tercih ediyor. Çok açık net bir şekilde bu ülke bu sorunu çözsün, biz değil elimizi gerekirse bedenimizi taşın altına koyarız dedik. Şimdi sıra Sayın Erdoğan’da. İnsanları tereddütte bırakmayın. Meydanı etrafınızdaki ne dediğini bilmez insanlara bırakmayın. Meydanı o malum danışmanlarınıza da hiç bırakmayın. Zerre kadar siyasi sorumluluğu yok Külliye'den sallıyor. Sanki hükümeti, iktidarı temsil ediyormuş gibi. Yok eğer ben konuşmam bu konuda risk almam diyorsanız o zaman çözüm belli. Biz şimdi Sayın Bahçeli’den rica ediyoruz, lütfen bir telefon da Sayın Cumhurbaşkanı'na açın. Sayın Cumhurbaşkanını arayın ve kendisini bu süreçle ilgili biraz cesaretlendirin 'korkmayın' deyin. 'Ben konuşuyorum ama millet sizi de duymak istiyor' deyin. Neredeyse 4 ay oldu. Sayın Erdoğan'a baktığımızda bu konuda kararlı bir duruşu yok. Siyasi irade emaresi yok ama belki de her şeyden önemlisi açıklanmış bir yol haritası yok. Gayet fırsat kollayan bir şekilde kenarda bekliyor. İş tutarsa 'ben yaptım, ben çözdüm' diyecek. En ufak bir arıza çıkarsa da 'bunlar beceremedi, ben dememiş miydim' deyip işin içinden sıyrılıp çıkacak. Tipik, klasik. Halbuki bu ülkenin cumhurbaşkanıysanız, 'ben başkomutanım' diyorsanız risk alacaksınız. Böylesine önemli bir konuda bu kadar kenarda durmak, topa girmemek izlemek ve buralardan nasıl oy devşiririm hesabını yapmak yakışmıyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Yüzde 5 çözüm ihtimali olsa bile biz gider o ihtimali destekleriz"

Terör örgütüne silah bıraktırma sürecindeki tavırla ilgili bir şerh muhalefet için düşmek istiyorum. Muhalefetten bazıları bu süreçten nedense çok rahatsız oldu. Zaten sınavlar sonucunda ortaya çıkıyor gerçek duruş. İmtihanlardan geçmeyince ne olduğunu tam anlayamıyorsunuz. Muhalefetten bazıları 'yok canım öyle bir iş mi olur' dediler. İnkara sarıldılar. Yapılan çağrı metnini didik didik ettiler 'aslında öyle değil böyle' deyip olmayan anlamlar aramaya kalkıştılar. Neredeyse terör örgütüne dönüp 'ya siz neden silah bırakıyorsunuz ki' diye seslenecekler. Neredeyse terör örgütüne 'bakın bu iktidar sizi kandırıyor' diyecekler. İnanılır gibi değil. Açık net söylüyorum yıllardır bu ülkenin doğusuna koca bir set çekip yüzünü sadece batıya dönenler bu sorunu çözemezler. 'Bizim ne işimiz var Orta Doğuda' deyip sırtını bize en yakın coğrafyaya dönenler bu sorunun nasıl çözüleceğini bilemezler. Buradan hatırlatmak istiyorum bu millet şahsi iktidar hesaplarını Türkiye’nin çıkarlarının önüne koyanları affetmez. İktidar olsun muhalefet olsun. Tarih çekimser kalanları değil, taşın altına bedenlerini koyanları yazar. Elif gibi dimdik duranları yazar. Bizim durduğumuz yer ilk günden belli. Süreci ihtiyatlı bir iyimserlikle yakından takip ediyoruz diyoruz. Eksikler yanlışlar şunlardır, doğrular çözümler bunlardır diyoruz. Risklere işaret ediyoruz, tehlikeler konusunda uyarıyoruz. Bu konularda gerçekten yaşanmışlıklara, tecrübelere sahip bir kadro olarak konuşuyoruz. Boşa atıp tutmuyoruz ama nihayetinde yüzde 5 çözüm ihtimali olsa bile biz gider o ihtimali destekleriz. Fırsatçılık yapmıyoruz, sorumluluk alıyoruz.'' 

''Şam yönetimi de insanların hakkını gözeterek hukuk içerisinde hareket etmelidir''

Suriye’de Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Lazkiye, Tartus, Ceble ve Humus bölgelerinde başlayan ve yüzlerce insanın ölümüne neden olan saldırılara karşı daha önce uyarı yaptığını anımsatan Babacan, şöyle konuştu:

'Suriye’deki son gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Lazkiye ve çevresindeki yüzlerce silahsız masum insanın can vermesi içimizi yaktı. Esad rejimi 8 Aralık’ta düştü, tam 9 Aralık’ta bir sabah canlı yayında benim ilk işaret ettiğim tehlike Lazkiye çevresinde olanlardı. En acil, en büyük risk burada. Nusayri tabana dayanan bir rejim düştü, bir başka yönetim devraldı ama asla rövanşist intikamcı duygulara izin verilmemelidir, Suriye’de yaşayan Arap Alevisi halk mutlaka korunmalıdır. Ben bunu 9 Aralık’ta söyledim. Korktuğumuz geçtiğimiz günlerde Suriye’nin başına geldi. Çok hassas bir dönemden geçiyor Suriye. Etnisite, din veya mezhep üzerinden çıkarılan çatışmaları doğru okumalı, bu tartışmaların bu topraklarda büyümesine asla izin vermemeliyiz. Sivil kayıplarının önüne geçmek için her türlü önlemin alınması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyorum. Yeni bir iç savaş provasına kimse izin vermemeli, Şam yönetimi de insanların hakkını gözeterek hukuk içerisinde hareket etmelidir.

''Hiç kimse gidip Gazze’de soykırım yapanlara güvenip bu coğrafyada adım atmasın'' 

Birileri Suriye’deki istikrar bozulsun diye ısrarla farklılıkları kaşımaya devam ediyor. Suriye’de yaşananlara refah, barış çok görülüyor. Bu çerçevede evvelsi akşam Şam yönetimi ile PYD arasında imzalanan anlaşma önemlidir. Ancak bu anlaşmanın uygulanma detayları belli değildir. İleride ihtilaf üretmeye açık yönleri vardır. Suriye’de bir potansiyel sıkıntı alanı hala duruyor. Şam yönetimi ile PYD arasındaki ilişkilerin çok yakından takip edilmesi gerekiyor. Demokrasiye kavuşmuş istikararını sağlamış bir Suriye bölge için değerlidir. Suriye’de toprak bütünlüğü mutlaka korunmalı siyasi birlik sağlanmalı çoğunlukçu değil, çoğulcu demokratik sistem inşa edilmelidir. Suriye’de yaşayan bütün grupların yönetimde adil bir şekilde temsil edilmesi sağlanmalıdır. Arapların, Kürtlerin, Türkmenlerin, Sünnilerin, Alevilerin, Hristiyanların, Dürzilerin bütün grupların eşit ve onurlu vatandaş olduğu bir Suriye hedeflenmelidir. Kışkırtanlar, istemeyenler, taş koyanlar olacak. Bazı bölge ülkeleri ve devrilen rejimin artıkları Suriye’de istikrar olmasın diye ellerinden geleni yapacaklar. Hatta Türkiye’yi de bu istikrarsızlığın içine çekmek için çalışacaklar. İşte bu yüzden çok dikkatli olmalıyız. Biz bu topraklar tam bin yıldır kardeşçe yaşayan halklar olarak kendi aramızda bu sorunları konuşup diyalogla hukuk çerçevesinde çözmek zorundayız. Bu coğrafyada hiç kimse sırtını okyanus ötesinden gelenlere dayamaz, dayayanların bir günde Beyaz Saray’ın Oval Ofisi’nde işlerin nasıl tersine döndüğünü gördüklerini de herkes hatırlasın. Biz bize çözeceğiz. Hiç kimse gidip Gazze’de soykırım yapanlara güvenip bu coğrafyada adım atmasın.

"İktidarıyla, muhalefetiyle el ele verdiler ülkemizi yine eski bir diploma tartışmasının içine soktular"

Siyasette diploma tartışmaları üzerinden hem iktidarı hem de muhalefeti eleştiren Babacan, "Geçim sıkıntısı çeken diplomalı işsizler umurlarında değil. Bu gençler iktidarın gündem konusu bile değil" diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ülkemiz siyaset üretmekten çoktan vazgeçmiş her biri birer çıkar grubundan farksız hale gelmiş bazı siyasi partilerin içi boş tartışmalarıyla vakit harcayıp duruyor. Dönüp dolaşıp ülkeyi aynı tartışmaların içine çeken iki grup oluştu Türkiye’de. İktidarıyla, muhalefetiyle el ele verdiler ülkemizi yine eski bir diploma tartışmasının içine soktular. Çünkü söyleyecek sözler tükendi, icraat ta yok. 'Ne yapalım, nasıl polemik üretelim, başlayalım diploma meselesine.' Çünkü millet, memleket umurlarında değil. Geçim sıkıntısı çeken diplomalı işsizler umurlarında değil. Bu gençler iktidarın gündem konusu bile değil. Gençleri ne hale getirdiğinizi görüyor musunuz? Bu gençlerin sesini duyuyor musunuz? 'Üniversite sayımız 200’ü geçti' diyor mezun olan gençlerin adil bir şekilde iş bulacağı bir ekonomik ortamı sağlayamıyorsan 200 değil 400 üniversite açsan kaç yazar. Hiç mi içiniz sızlamıyor? Ne işte ne eğitimde olan gençlerimizin oranı OECD’de birinci. Her 10 geçten 4’ü artık ekran bağımlısı. Çünkü iş bulamamış. En verimli çağlamış prim ödemiş vatandaşlarımızın durumu daha mı iyi?''

Emeklilere verilmesi planlanan 4 bin TL'lik bayram ikramiyesini değerlendiren Babacan, "Neymiş emeklilerden fedakârlık, sabır bekliyorlarmış. Sayın Erdoğan siz faizde parası olandan herhangi bir fedakârlık istediniz mi bugüne kadar" diye sordu. Babacan, şu görüşleri dile getirdi:

''Devlet imkanlarını bir avuç menfaat şebekesine peşkeş çekmekle meşgulsünüz'' 

'Bayram ikramiyeleri gündemde, Meclis’e teklif geldi. Nihayet baklayı ağızlarından çıkarttılar, 4 bin lira. 2018’de bin lira olan bayram ikramiyesini sadece TÜİK’in makyajlı enflasyonuyla bile bugüne getirseniz 9 bin 392 lira ediyor. Ama dikkat edin 2018’den bugüne. 2018’de Partili Cumhurbaşkanının tam yetkili işin başına geldiği, damadı da ekonominin başına koyduğu tarih. TÜİK’e talimatlar verip enflasyonu olduğundan daha düşük göster diye başladığı tarih. Hiç olmazsa kendi açıkladığınız enflasyona uyun. 2018’deki asgari ücretle orantı kurarak bin lirayı bugüne getirdiğimizde 13 bin 793 lira ediyor. Bunların yönettiği ekonomi bu kadar. Daha ötesine zihinleri yetmiyor. Sayın Erdoğan’ın ekonomistliği 4 bin TL’nin ötesine yetmemiş tablo ortada. Güzelim ülkeyi mahvettiler. Neymiş emeklilerden fedakârlık, sabır bekliyorlarmış. Sayın Erdoğan siz faizde parası olandan herhangi bir fedakârlık istediniz mi bugüne kadar? Kur korumalı mevduata para yatıranlara sabır diliyor musunuz? Onlar faizlerini tıkır tıkır alıyor. Gerektiğinde Merkez Bankası’na karşılıksız para bastırıp onların faizlerini ödüyorsunuz. Emeklilere gelince 'para yok, fedakârlık yapın, sabredin.' Emeklilerin sizden bu çektiği nedir? Gençlerin, asgari ücretlilerin çektiği nedir? Artık yeter. Elin yabancısına dünyanın en yüksek faizini öde, kendi vatandaşını da enflasyonun altında inim inim inlet. Sizin ekonomi yönetiminden anladığınız bu mu? Devlet millet için vardır, siz ise yıllardır devlet imkanlarını bir avuç menfaat şebekesine peşkeş çekmekle meşgulsünüz.''

"Türkiye'de sağlıklı yaşam süresi Avrupa Birliği ortalamasının çok gerisine düştü"

Sağlık sisteminde yaşanan sorunlara da değinen Babacan, "Hükümet sağlık sistemindeki çöküşün ayıbını kapatmak için hastalarla, sağlık çalışanlarını karşı karşıya getiriyor. Her türlü aksaklığın sebebi olarak sağlık çalışanlarını işaret ediyorlar" dedi. Babcan, şunları kaydetti:

'Adalette, demokraside, ekonomide, eğitimde, sağlıkta geriye gidiyoruz. Bir zamanlar elle tutulur bir sağlık sistemimiz vardı. Vatandaşlarımız sağlık sisteminden nispeten memnundu ancak son yıllarda diğer tüm alanlarda olduğu gibi sağlıkta da hizmet kalitesi hızla bozuldu. İnsanımız hastanelerden 3-4 ay evvel sonuç almadan artık çıkamıyor. Süreç şöyle işliyor önce doktor randevusu, hastalarımız 3-4 hafta bunu bekliyor. Nihayet doktora muayene olabildiniz, istenilen tetkikler için örneğim MR için aylarca bekliyor musunuz? Doğru mu? Sağlık sigortası var değil mi? Sağlık sigortası 'vatandaşlarımızın cebinden para çıkmadan biz sağlık hizmetlerini vereceğiz' diyor. Asgari ücret alan vatandaşlarımız sigorta primi yatırıyor. Bu sigorta primi içerisinde sağlık sigortası da var. MR çektireceksin para almayacak ama 7-8 ay bekleyeceksin fakat orada başka bir kapı var parasını ödersen birkaç güne MR çektirebiliyorsun. Sosyal devlet bu mu? Genel Sağlık Sigortası deyip herkese 'ücretsiz sağlık hizmeti vereyim' deyip '7-8 ay bekle' demek, 'ücretini verirsen hemen MR çektirebilirsin' demek sosyal devlet mi? Adalet mi? Hak mı? Ülkeyi getirdikleri durum bu. Duyuyoruz ki bıçak parası tekrar başladı. İlaç ve aşı tedarikinde de ciddi problemler yaşanıyor. Birçok hasta ilacına ulaşamıyor. Acil ameliyat için malzeme parası isteniyor. Sayın Erdoğan duyuyor musun bunları? O çok övündüğün şehir hastanelerinde insanlar ameliyat olacağı zaman 'ameliyat malzeme maaliyeti' vatandaşlarınızdan isteniyor haberiniz var mı? MR, röntgen, tetkik yaptırmak hemen olacaksa insanlardan para isteniyor haberin var mı? Milyonların haberi var ama Külliye'nin kalın ve yüksek duvarlarından içeriye ses gitmiyor belli ki. O sesi duyurmak, çözüm üretmek için buradayız. Alınamayan randevuların, konulamayan teşhislerin, yapılamayan ameliyatların, temizlenemeyen hastanelerin, bulunamayan ilaçların, göç eden hekimlerin ülkesi haline geldik. Türkiye'de sağlıklı yaşam süresi Avrupa Birliği ortalamasının çok gerisine düştü. Hükümet sağlık sistemindeki çöküşün ayıbını kapatmak için hastalarla, sağlık çalışanlarını karşı karşıya getiriyor. Her türlü aksaklığın sebebi olarak sağlık çalışanlarını işaret ediyorlar. Halkı doktorların yakasına yapışmaya davet ediyorlar.

DAHA FAZLA HABER OKU