Ekrem İmamoğlu, bugün Çağlayan Adliyesi'nde 'İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'in tehdit edilmesi ve bilirkişinin ifşa edilmesi' suçlamalarıyla hakkında açılan soruşturma kapsamında ifade verdi.
İfade işlemleri tamamlandı
Ekrem İmamoğlu'nun iki soruşturma kapsamındaki ifadeler yaklaşık bir buçuk saat sürdü.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek hakkında yaptığı açıklamalar ve bilirkişi S.B. ile ilgili sözleri gerekçesiyle ifade vermek üzere Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ne geldi. Binanın protokol kapısından giriş yapan ve adliyenin Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunun bulunduğu 7. katına çıkan İmamoğlu'nun savcılıktaki ifadesinin alınmasına başlandı. İmamoğlu saat 10.20 itibarıyla ifade vermeye başladı. İmamoğlu'nun ifade işlemleri saat 11.40'da sona erdi. İfade işlemine İmamoğlu'nun avukatlarıKemal Polat, Mehmet Pehlivan ve Nusret Yılmaz da eşlik etti.
İmamoğlu'nun avukatı Polat, "Çok nezaketli bir ortamda ifade verdi. Herhangi bir yönlendirme sorusu olmadı. Toplamda 8 sayfalık bir ifade verdi; 5 sayfa Akın Gürlek, 3 sayfa bilirkişi soruşturması olmak üzere. İfadesini sözlü verdi, yazılı olarak da sunacağız" dedi.
İmamoğlu'nun savunmasının tam metni
İmamoğlu'nun Çağlayan'da savcıya verdiği ifadenin tam metnini, gazeteci İsmail Saymaz Halk TV'de yayınladı. Metnin tamamı şöyle:
KONU: Terörle Mücadele Eden Kimseleri Hedef Göstermek ve Tehdit Etmek
Bugün burada bulunmamın nedeni, hukukun değil talimatların egemen olduğu bir düzendir. Ben “hak yemem ama hakkımı da yedirmem” diyerek seçilmiş bir kişiyim. Ve sözümün eriyim. İsnat edilen suçla bağlantılı olarak dediğim şeyler belli, burada da tekrar ediyorum: “Biz senin evlatlarını bile bu muamelelerden kurtarmak için seni yöneten aklı bu milletin zihninden söküp atacağız. Söküp atacağız ki senin evlatlarının kapısına birileri dayanmasın... senin evlatlarını sabahın köründe evinden kimse almasın... söküp atacağız ki senin dahi yuvana, çocuklarının geleceğine huzuru temin edelim. Bizim derdimiz bu." “Biz, hukukun talimatla değil, evrensel ilkelerle işleyeceği bir gelecek için gece gündüz çalışıyoruz. Çocuklarımız da gelecek kuşaklar da adaletin sıcaklığıyla huzur ve güven içinde uyuyabilsinler diye.” Resmi davet yazısıyla ifade vermeye pekala davet edilebilecek olan CHP Gençlik Kolları Genel Başkanımızın kapısına gün doğmadan çok sayıda polisle birden gidilmesini eleştirirken, bir abi - bir baba şefkatiyle sarf ettiğim sözlerimi tehdit olarak görmek, bağımsız yargıyı, gerçek adaleti tehdit olarak görmek demektir. Benim bu sözlerimden ancak yargı üzerindeki hakimiyetini kaybetmekten korkanlar tehdit algılayabilir. Benim sözlerimde tehdit yok, hedef göstermek yok. Benim yaptığım ifade özgürlüğüdür. Ve ifade özgürlüğü anayasal bir haktır. İfade özgürlüğü, adli makamlara ve onların işleyişine yönelik eleştirileri de kapsar. Demokratik düzenin bir gereği olarak uğradığımız haksızlıkları milletimizle paylaşmak; yaşanan usulsüzlükleri eleştirmek ve bu uygulamaların “hukuka güvene” zarar verdiğini dile getirmek ne zamandan beri tehdit sayılıyor?
Ülkenin en büyük partisinin bir belediye başkanı olarak, iktidara geldiğimizde kurulacak düzende “hukuka güven olacak, yargıya güven olacak, yargı bağımsız ve tarafsız olacak, kötü ve intikamcı zihniyete son verilecek, ülkeye adalet gelecek ve kimse sabah erkenden inzibat marifetiyle derdest edilip götürülmeyecek” demek, ne zamandan beri tehdit sayılıyor? Asıl tehdit “Turpun büyüğü heybede” diyerek yargıya doğrudan müdahale edenler tarafından yapılmaktadır. “Turpun büyüğü heybede” diyerek hedef gösterenler, bu sözleriyle bir yandan da yargı mensuplarının bağımsız ve tarafsız çalışamayacaklarını deşifre etmektedirler.“Yargı üzerindeki tüm baskıları kaldıracağız, asla yargıya talimat vermeyeceğiz, baskı uygulamayacağız” sözünü veren bir yöneticiyi tehdit olarak gören akıl, milleti tehdit olarak görüyor demektir. Çünkü bağımsız yargı millet adına karar verir. Bağımsız yargı da milli iradenin bir parçasıdır. Türkiye, liyakatli savcıların ve hâkimlerin onurlu ülkesidir. Bu ülke, hırsızların, yolsuzların, yetim hakkını yiyenlerin karşısına dikilen milletin öz evladı olan, hukukçulardan yanadır. Onlar, bizim iktidarımızda bağımsız olarak çalışabilecekler, “bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun” diyebileceklerdir. Fakat yargıyı, siyasi çıkarlar için araç hale getirenler günü gelecek, hukuk önünde gerçek bir muhasebeye tabi tutulacaktır. Bu, bizim sözümüzdür. Bu, halkın adalet talebinin karşılığıdır. Yargıyı araçsallaştıran siyasiler er meydanına çıkıp mertçe yarışmak yerine, böyle yollara başvurmaktan vazgeçsin. Milletin ferasetine kendinizi teslim etsin. Çünkü millet büyüktür! Şunu da unutmasınlar: Hiçbir baskı, hiçbir tehdit, halkın adalet mücadelesini durduramayacak. Bu düzen ilk seçimde değişecek ve yeniden hukuk devleti inşa edilecek! Hukukun talimatla değil, evrensel ilkelerle işlemesi sağlanacak! Bu milletin evlatlarını şafak operasyonlarıyla gözaltına alanlar ve her muhalif sesi hukuksuz bir biçimde mahkum edenler yaptıkları adaletsizliğin zerresini bile görmeyecekler. Bu israf ve yağma düzeni yalnızca hukuku değil, emekçinin ekmeğini, gençlerin umudunu, milyonların alın terini de çaldı. Depremde, yangında zorda kalan insanlarımızın canını aldı. Biz buna asla teslim olmayacağız. Bu büyük millet, adaletin yeniden tesis edildiği günleri mutlaka görecektir! Ve hakkımda açılan bu siyasi soruşturmanın cevabını millet sandıkta verecektir! Yüce milletime arz ederim.
KONU: TCK 277 – 288 Soruşturması
Basın açıklamam sırasında, aleyhimde soruşturma açılmasına karar veren savcılık, sadece 15 dakika sonra alelacele bir açıklama yaptı. İnsan düşünmeden edemiyor... Savcılık bu hızını kadın cinayetlerinde, çocuk istismarlarında, yolsuzluklarda veya haksızlığa uğramış mazlumların davalarında da gösterebilseydi, bugün milletin adalete olan güveni bu kadar sarsılmış olur muydu? Ama belli ki bazı konular, diğerlerinden daha “acil” sayılıyor. Eleştiriye tahammülü olmayan bir düzenin ayakta kalma çabası, en temel haklarımızı bile tehdit eder hale gelmiştir. Bu tehditlere boyun eğmeyeceğim. Beni bu tür haksız isnatlarla, siyasi saiklerle yapılan soruşturmalarla yıldırmaya çalışanlar, halkın vicdanında çoktan mahkûm olmuşlardır. Ben basın açıklamamda, milletin iradesiyle seçilmiş bir kişi olarak, hesap verebilirlik ve şeffaflık ilkelerine olan bağlılığımla yaşanan gerçekleri tek tek dile getirdim. Şartları oluştuğunda bir bilirkişinin tarafsızlığını sorgulamak, demokratik bir toplum düzeninde doğal bir hak olduğu gibi, adaletin tecellisi için de bir zorunluluktur. Kamuoyunun doğru bilgiye erişmesi ve adaletin şeffaflıkla işlemesi, hukuk sisteminin olmazsa olmazıdır. Ancak bugün, bu eleştiriyi dile getirdiğim için soruşturmaya maruz kalıyorum. Bu bir suç değil, aksine adaletin ve demokrasinin gereğidir. Sormak istiyorum: Tarafsız olması gereken bir bilirkişiyi eleştirmek mi adil yargılamayı etkiler, yoksa tarafgirliği görmezden gelmek mi? Ben buraya, basın toplantısında yaptığım açıklamalarla “Yargı görevini yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs” iddiasıyla ifade vermeye çağrılmış bulunuyorum. Hepimiz biliyoruz ki bu “suçun” oluşması için, bilirkişiye hukuka ve gerçeğe aykırı bir rapor hazırlaması için baskı kurulması ve tehdit edilmesi gerekiyor. Zaten çoktan yazılmış ve ilgili makamlara çoktan sunulmuş raporların nesi etki altında kalacak? “Binlerce bilirkişi içinden hep aynı bilirkişinin her seferinde CHP’li belediyeler, belediye başkanları veya iştirak şirketlerinde nasıl oluyor da görevlendiriyor” diye sormak mı suç oluyor? Yargı görevini yapanın gerçeklere aykırı rapor veya mütalaa yazması sorun değil de, bunun eleştirilmesi mi sorun oluyor? Asıl bunu yapan bilirkişinin kendisi adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmiyor mu? Ben konuşmamda, bir bilirkişiyle ilgili olarak, aklın ve istatistik biliminin sınırlarını zorlayan bir duruma dikkat çektim ve bunun bir tesadüf olup olmadığının sorgulanmasını talep ettim. Ben bilirkişilik sıfatıyla bağımsız ve tarafsız bir şekilde kamu görevi yapması gerekirken, gerçeğe aykırı mütalaada bulunduğu çeşitli örneklerle sabit olan bir şahsın yarattığı adalet sorununa müdahale edilmesini talep ettim. Bunu hem Sayın Adalet Bakanı’ndan hem de milletimizden talep ettim. Milletimizden talep ettim çünkü, bağımsız yargı millet adına karar verir. Ve milletten daha büyük makam veya güç yoktur. Adli makamların işleyişini sorgulamak da ifade özgürlüğü kapsamında korunmaktadır ve demokratik düzenin bir gereğidir. Zira, adil yargılanma hakkı her vatandaşımızın sahip olduğu anayasal bir temel haktır. Hz. Ali der ki “Bir zulmü engelleyemiyorsanız, en azından onu herkese duyurun...” Bu nasihatten güç alarak bugün benimle uğraşan bu düzeni teşhir etmeyi boynumun borcu sayıyorum. Bizim çabamız; bu ülkede birliğin, kardeşliğin ve huzurun korunması çabasıdır! Bizim çabamız; bu ülkede yaşayan istisnasız her bir vatandaşın hakkını, hukukunu, can ve mal emniyetini sağlama çabasıdır! Bizim çabamız; asıl yetkinin millette olduğunu hatırlatma çabasıdır! Çünkü Atatürk, cumhuriyetimizi 'Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.' düsturuyla kurdu. Biz de bu düsturla hareket ediyor ve mücadelemizi milletimizin iradesine teslim ediyoruz. Yüce milletime arz ederim.
İmamoğlu, eşiyle birlikte geldi
İmamoğlu, hakkında başlatılan iki ayrı soruşturma kapsamında Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi’ne geldi.
TBB Başkanı ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 'İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'in tehdit edilmesi' ve 'Bilirkişinin ifşa edilmesi' soruşturmaları kapsamında ifade vermek üzere eşi Dilek İmamoğlu ile birlikte Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ne geldi. İmamoğlu'nun saat 10.00'da ifade vermesi bekleniyor.
Ekrem İmamoğlu'nun adliye geliş görüntüleri
— Independent Turkish (@TurkishIndy) January 31, 2025
İmamoğlu, ifade vermeye eşi Dilek İmamoğlu ile birlikte geldihttps://t.co/Z3eZFsxo2J pic.twitter.com/03sRLor3TB
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Adliye koridoruna polis barikatı
İmamoğlu'nun ifade vermek üzere gittiği Çağlayan Adliyesi’nde çok sayıda avukat ve CHP yöneticileri, ifadenin alınacağı salonun bulunduğu koridora uzun süre geçemedi. Çevik kuvvetin barikat kurduğu koridorda avukatların geçişinin engellenmesi, izdihama sebep oldu. Koridorda "Hak, hukuk, adalet" sloganları atıldı.
İmamoğlu'na destek olmak üzere aralarında Burhanettin Bulut ve Özgür Karabat'ın da olduğu CHP Genel Başkan Yardımcıları, CHP TBMM Grup Başkanvekilleri ile çok sayıda milletvekili ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan ile çok sayıda avukat soruşturma bürosunun bulunduğu katta toplandı. Avukatların çoğunun barikatı aşarak soruşturma bürosu önüne gitmesine uzun süre izin verilmedi. Bu sırada koridorda yaşanan izdihamda zaman zaman polisle avukatlar arasında tartışma yaşandı. Koridora girişlerine izin verilmeyenler "Hak, hukuk, adalet" sloganları attı. Daha sonra avukatların koridora tek tek geçişine izin verildi.
Ekrem İmamoğlu'nun savcılık ifadesi başladı: Çevik kuvvet koridora barikat kurdu
— Independent Turkish (@TurkishIndy) January 31, 2025
Koridora girişlerine izin verilmeyen avukat ve milletvekilleri "Hak, hukuk, adalet" sloganları attı
Daha sonra avukatların koridora tek tek geçişine izin verildihttps://t.co/Z3eZFsxo2J pic.twitter.com/Hz7OZbDToM
Adliye önünde büyük destek
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'le ilgili sözleri ve soruşturmalarda görev alan bilirkişiyle ilgili açıklaması nedeniyle ifade veriyor. İmamoğlu'na destek olmak isteyen çok sayıda vatandaş adliyenin önünde toplandı.
Ekrem İmamoğlu’na destek için sabahın erken saatlerinde adliye önüne gelen vatandaşlar “Mustafa Kemal’ın askerleriyiz”, “Hak, hukuk, adalet” sloganları attı.
Adliye önündeki meydanda polis araçları ve TOMA'lar yer aldı. Vatandaşlar ellerinde ''Kurtuluş yok tek başına, Ya hep beraber ya da hiçbirimiz'', “Turpun büyüğü sandıkta” yazılı dövizler taşıdı.
İmamoğlu'na destek için Çağlayan Adliyesi’ne giden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, şunları söyledi:
Şimdi ifadesini verecek. Zaten hiçbirimiz hiçbir şekilde soruşturulmaktan çekinmiyoruz. Soruşturulmaz insanlar olduğumuza da inanmıyoruz ama şöyle söylüyorum, konuşması bitmeden soruşturulma açılması adliyeye gölge düşürüyor, yargılamaya gölge düşürüyor ama iyi tarafı şu örnek olsun Sayın İmamoğlu’nu bu sefer davetle çağırdılar. Normalde olması gereken o. Kaçan yok. Örneğin atılan twittlerin silinme ihtimali yok. Bunların suç olup olmadığı yargılama sonrası belli olacak. Dolayısı ile de gece evinden kimseyi de almaya gerek yok. İnşallah bundan sonra normal rayında gider. Biz bugün dayanışmaya geldik. İçeriye girerken yanında olamıyoruz ama yanında olduğumuzu gösteriyoruz.
"Bir hukukçu olarak tutuklama en son tedbirdir"
Buradan da Silivri’ye gideceğiz. Sayın Özdağ’ı ziyaret edeceğiz. Suat Bey’i ziyaret edeceğiz. Orada tutuklu bulunan diğer arkadaşları da ziyaret edeceğiz. Onlarla ilgili de şunu söyleyebilirim bir hukukçu olarak tutuklama en son tedbirdir. Tutukladığınız bir insan yarın beraat ederse onun bir gününü bile milyarlar verseniz telafi edemezsiniz. Bu hukukun en temel kurallarından birisidir. Çünkü delillerin kaybolacak bir tarafı yok. İnsanların kaçacak bir tarafı yok. Delillerin karartılacak bir tarafı yok. Ağır cezalık bir suç değil. Niye tutukluyorsunuz. Bırakın kendilerini savunsun, kaçacak da değil. Onun için inşallah bugünler de sona erecek ve gerçekten hukukun üstün olduğu, yargının kimseden talimat almadığı, kuvvetler ayrılığının hüküm sürdüğü bir Türkiye’ye hep birlikte kavuşacağız.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Belediyeleri silkeleyin’ talimatı sorulan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, "Silkelediler. Silkelediler ama hiçbir faaliyetimizi özellikle sosyal faaliyetimizi, yapacağımız hizmetlerin geri kalmasına izin vermiyoruz. Aynen devam, daha fazla yapıyoruz" cevabını verdi.
Özgür Çelik: On binlerle Çağlayan Adliyesi'nin önündeyiz
CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, ifade verecek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na destek için Çağlayan Adliyesi’ne gitti. Çelik adliye girişinde yaptığı açıklamada şunları söyledi:
Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu şu anda Çağlayan Adliyesi'ne giriş yaptı ve sanıyorum birkaç dakika önce ifade süreci başladı. Burada çok büyük bir kalabalıkla, on binlerle Çağlayan Adliyesi'nin önündeyiz. Burada insanların bir adalet arayışı var. Hem Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu için ama aynı zamanda tutuklanan siyasetçiler, gazeteciler, gözaltına alınan sanatçılar için buradayız. Mevcut siyasi iktidar toplumun her kesimini baskı altına almış durumda. Dolayısıyla aslında bu adalet arayışı toplumun her kesiminin adalet arayışı. Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu'na geçtiğimiz haftalarda bir soruşturma açıldı. Ama sadece bu dönem iktidarın hedefinde değil. Aslında 2019'dan beri iktidarın hedefinde. 2019'da büyükşehir belediyesi seçimlerini kazandığı andan itibaren mazbatasını iptal ettiler. Ahmak davası, Beylikdüzü'ndeki ihale süreciyle ilgili açılan dava, engellemeler derken bugün de jet hızıyla açılan soruşturmalar ve bir ifade süreci. Şunu ifade etmek isteriz; sadece Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu'na değil aslında toplumun her kesimine bakı uygulayan bir iktidarla karşı karşıyayız.
Gün geçtikçe totaliterleşen bir iktidarla karşı karşıyayız. Ne yapmak istiyor otoriterleşen iktidar? Bir, mevcut yönetimsizliğinin üzerini örtmeye çalışıyor. İki, topluma gözdağı vermeye çalışıyor, ‘arkama hizalanmayan herkese baskı uygularım’ diyor. Üçüncüsü de önümüzdeki siyaset sürecini dizayn etmek istiyor. Buna izin vermeyeceğiz. Erken seçimle bu ülkede iktidar değişimini gerçekleştireceğiz ve yeniden bu toprakları demokrasiyle taçlandıracağız.
CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik:
— Independent Turkish (@TurkishIndy) January 31, 2025
On binlerle Çağlayan Adliyesi'nin önündeyizhttps://t.co/Z3eZFsxo2J pic.twitter.com/bNLF3KoCsL
CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu da "Sadece İzmir'den değil bugün Türkiye'nin dört bir yanından hem il başkanlarımız, ilçe başkanlarımız, aynı zamanda partili yoldaşları binlerce akın etmiş durumda İstanbul'a. Ekrem Başkan yalnız değildir tüm Türkiye yanında" diye konuştu.
İmamoğlu erken seçim çağrısı yapmıştı
İmamoğlu ifade işlemiyle ilgili dün sosyal medya hesabından açıklama yapmış ve şunları söylemişti:
Bu kötü gidişata dur demek için partimiz yola çıktı. Bu dibe vuruştan kurtulmanın tek yolu seçimdir. Erken seçim. Bu yüzden Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel, partimiz için son derece demokratik bir cumhurbaşkanı adayı belirleme süreci başlattı. Partimizin bu kararını en güçlü bir şekilde destekliyorum. Hepimiz bu süreçte güçlerimizi birleştirmeliyiz. Sabah Çağlayan Adliyesi’nde olacağım. Yargının bağımsız olmasını, herkesin adalete güvenebilmesini istediğim için ifadem alınacak. Ama yarın sadece benden ifade alınmayacak. Benim gibi düşünen on milyonlarca vatandaşımızdan ifade alınacak. Sandık gelir, herkes boyunun ölçüsünü alır. Bu yoldan da dönmeyeceğim.
CHP lideri Özgür Özel de, tüm CHP'lileri Çağlayan'a şu sözlerle davet etmişti:
Yarın ifadeye çağrılan İstanbul’un ta kendisidir. Başta Cumhuriyet Halk Partililerdir. Ama bütün demokratlardır. Ekrem İmamoğlu’na oy veren, gelecekte oy vermeyi düşünen ya da ona yapılan haksızlığı kendine yapılmış olarak hisseden herkes bu ülkenin geleceğinin teminatıdır. O yüzden ben İstanbul’u yarın ifade vermeye çağırıyorum. Cumhuriyet Halk Partilileri ifade vermeye davet ediyorum.
Ne olmuştu?
İmamoğlu hakkındaki ilk soruşturma, 20 Ocak'ta Ülke Politikaları Vakfı'nın düzenlediği "Modern Hukuk ve Yargının Siyasallaşması" isimli panelde yaptığı konuşmadaki ifadeleri nedeniyle başlatıldı. Başsavcılık, İmamoğlu'na, "Tehdit" ve "Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek" suçlarını yöneltti.
İkinci soruşturma ise, İmamoğlu'nun 27 Ocak'ta Saraçhane'de düzenlediği bir basın açıklamasında kullandığı ifadeler nedeniyle başlatıldı. İmamoğlu, Saraçhane'deki açıklamasında kendisi ve CHP'li belediyeler hakkında yürütülen soruşturmalar ve davalara aynı bilirkişinin atandığını öne sürerek, bilirkişinin ismini açıklamıştı.
Başsavcılık, bu soruşturmada ise İmamoğlu'na, "Bilirkişiyi etkilemeye teşebbüs" ve "Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" suçlarını yöneltiyor.
Independent Türkçe, ANKA