Mali'nin kuzeyindeki Tuareg nüfusunu temsil eden ve "Stratejik Çerçeve" adlı bir ittifak altında birleşen Azavadlı hareketlerin gönüllü olarak kendilerini feshettiklerini ve Mali'nin kuzey halkını temsil edecek ve çıkarlarını savunacak birleşik bir harekete katılacaklarını açıklamaları ile Mali yeni bir çatışma dönemine giriyor gibi görünüyor.
Gözlemcilere göre bölge 2 senaryo ile karşı karşıya:
Bunlardan birincisi, Bamako'da iktidardaki Askeri Geçiş Konseyi'nin bu hareketlerle diyalog konusundaki tutumunu gözden geçirme ve hatta Mali için Cezayir Barış Anlaşması'na geri dönmeyi düşünmesi senaryosu.
İkinci ise, bölgedeki güvenlik durumunun daha da kötüleşmesi senaryosu.
Bu durum, özellikle El Kaide ve IŞİD gibi terör örgütlerinin Sahel bölgesindeki faaliyetleriyle birlikte, taraflardan hiçbirinin kazanmasının kolay olmayacağı uzun soluklu bir savaşa yol açacaktır.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Azavad Ulusal Kurtuluş Hareketi (MNLA), Tuareg ve Müttefikleri Öz Savunma Grubu (GATIA), Azavad Birlik Yüksek Konseyi (HCUA) ve Azavad Arap Hareketi (MAA) dönüm noktası niteliğinde bir adım atarak kendilerini feshettiklerini ve Azavad Kurtuluş Cephesi (FLA) adı altında bölgeyi özgürleştirmeyi amaçlayan bir ittifak kurduklarını duyurdu.
İttifakın siyasi söyleminde "kendi kaderini tayin hakkı" ifadesini kullanması bir yenilik olarak dikkati çekti.
Peki, bu ne anlama geliyor ve sırada ne var?
Gelişmelerin arka planları
Dört Azavad hareketinin birleşme kararı, Bamako'daki geçiş yönetiminin Azavadlı hareketlere karşı tutumunun ve onların varlığını tanımayı reddetmesinin bir sonucuydu.
Al Majalla'ya konuşan siyasi analist Ahsen Halas, şunları söyledi:
Azawad hareketleri ilk kez birleşmiyor. Ancak bu kez birleşme, terörist gruplardan net ve tam bir şekilde ayrılma ihtiyacından dolayı bu gerçekleşti. Çünkü Bamako'da iktidardaki Askeri Geçiş Konseyi, kuzeydeki tüm hareketlere terörist grup muamelesi yapmaya başladı.
Tamanrasset Üniversitesi Hukuk ve Siyaset Bilimi Fakültesi'nde güvenlik ve stratejik çalışmalar alanında öğretim görevlisi olan Idabir Ahmed, Al Majalla'ya yaptığı değerlendirmede benzer bir görüş bildirdi.
Ahmed, Azavadlı hareketlerin birleşmesinin yeni olmadığını ve çatışmaların başlamasından bu yana, özellikle de 1990'lı yıllar ve sonrasında ortaya çıktığını, ancak farklı vizyonlar, sorumluluk ve liderlik aşkı ile ayrılma konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle entegrasyonun gerçekleşmediğini söyledi.
Bamako, Cezayir Barış Anlaşması kapsamındaki taahhütleri iptal etme kararı alan hükümet ile Mali'nin kuzeyindeki Tuareg nüfusunu temsil eden Azavadlı hareketler arasında gerilimin tırmanmasına tanık olabilir.
Ancak bugünkü durum tamamen farklı. Aradaki fark, yeni toplantının önceki hareketleri feshederek yeni siyasi ve askeri örgütle birleşme kararı almış olmasında yatıyor.
Azavadlı hareketlerin sözcüsü Muhammed Mevlud Ramazan yaptığı açıklamada, ittifak kararının alınmasının nedenleriyle ilgili şunları söyledi:
Mali devletinin merkezi rejimleri tarafından imzalanan tüm anlaşmalarda yer alan taahhütlerin yerine getirilmemesi, son baskınlarda sivillerin acımasızca katledilmesi, Azavadlıların zorla sürgün edilmesi ve geçiş dönemi yetkililerinin onayıyla Wagner paralı askerleri tarafından kaynakların yağmalanması, tüm bölgeyi tehdit eden Sahel'deki artan güvensizlik durumu ve son olarak Azavad ve Mali'de yarım yüzyılı aşkın bir süredir devam eden çatışmanın döngüsel doğasının yanı sıra Azavadlı hareketlerin karşılaştığı tüm zorluklarla mücadele etmek için çabaların yoğunlaştırılmasını gerektirdi.
Bu değerlendirmeler, Malili yetkililerin ülkenin kuzeyinde Cezayir sınırı yakınlarında bulunan Tin Zaoutine ilçesine insansız hava araçlarıyla (İHA) düzenlediği saldırılarla daha da güçlendi.
Saldırıda, GATIA Genel Sekreteri Fahad Ag el Mahmud, GATIA Siyasi Bürosu üyeleri Sidi Ag Baye, Muhammed Ag Şerif ve GATIA İdari Direktörü Beşşar Ag Ahmed'in yanı sıra, Tuaregli Adnan kabilesinin lideri ve diğer iki kabile büyüğünün de aralarında bulunduğu 8 önemli isim öldürüldü. Bu kayıplar MNLA için ağır darbe oldu.
Bugün Mali'nin kuzeyinde yaşananlar, iptal edilen barış anlaşmalarının, özellikle de 2015 mayısında imzalanan Cezayir Barış Anlaşması'nın Mali'de iktidardaki Askeri Geçiş Konseyi tarafından geçtiğimiz yılın sonlarında iptal edilmesinin bir sonucu.
Anlaşmayı iptal eden Askeri Geçiş Konseyi, bunun karşılığında bölgesel arabulucular olmadan ulusal bir siyasi diyalog başlatsa da bu diyalog şimdiye kadar anayasal sürece geri dönülmesini sağlayacak anlaşmaların yapılmasını sağlayamadı.
Senaryolar
Bu değişken güvenlik ve siyaset ortamında, önümüzdeki günler için birkaç olası senaryo ortaya çıktı.
Bu senaryolar şunlar:
- Bamako, Cezayir Barış Anlaşması kapsamındaki taahhütleri iptal etme kararı alan hükümet ile Mali'nin kuzeyindeki Tuareg nüfusunu temsil eden Azavadlı hareketler arasında gerilimin tırmanmasına tanık olabilir. Bu durum daha fazla şiddet ve istikrarsızlığa yol açabilir ve bu senaryo Mali ve komşuları için bir felaket olur. Çatışmaların daha da şiddetlenmesi, zaten bu iç çatışmaların yansımalarının acısını çeken Mali halkının acılarını daha da artırır. Aynı durum, 2012 yılında yeniden patlak veren çatışmaların başlangıcında, Tuareg Örgütü Lideri İbrahim Ag Bahanga, ardından 2016 yılında HCUA lideri Şeyh Ag Avsa ve son olarak Hasan Faghaga suikasta uğradığında da yaşandı. Bu kez yaşananlar da aynı nedenlerden kaynaklanıyor. Her ne kadar suikasta uğrayanlar, Bahanga, Avsa ve Fagaga ve diğerleri düzeyinde olmalar da suikastlar çatışmayı tırmandıracak, kuzey ve güney arasındaki uçurumu derinleştirecek ve savaşı ve çatışmayı daha da uzatacaktır. Tuareglere göre uluslararası toplum çatışmayı durduracak ve müzakere masasına dönecek adımların atılmasını beklerken, yeniden başlayan saldırılar bölgedeki insani durumu daha da kötüleştirme ve kaygı verici sonuçlar doğurma riskini taşıyor.
- Sahel bölgesinde faaliyet gösteren terör örgütleri Mali'deki iç olaylardan faydalanarak güçlerini pekiştirmek için başkentin kalbinde saldırılar düzenleyebileceklerini göstermek isteyebilirler. Mali'nin başkenti Bamako'da El Kaide bağlantılı bir örgüt, Polis Akademisi'ne ve havaalanına 70 kişinin öldüğü bir terör saldırısı düzenledi. Saldırının hemen ardından El Kaide bağlantılı Cemaat Nusrat el-İslam vel-Müslimin (CNIM) saldırının sorumluluğunu üstlenirken, Mali'de iktidardaki askeri cunta sadece "bazı kayıplar verdiklerini" söylemekle yetindi ve saldırıya ilişkin detaylar vermekten kaçındı.
- Bazı bölgesel ve uluslararası güçler kendi gündemlerini ülkeye empoze etmeye çalışacağından, Mali'nin iç işlerine uluslararası müdahalede bulunulabilir. Bu senaryo siyasi ve güvenlik sahnesini daha da karmaşık hale getirebilir ve özellikle de ayrılma senaryosu herhangi bir senaryodan çok daha güçlü hale geldiği için çözümleri daha karmaşık hale getirebilir.
Krizi kontrol altına almak için ne gerekiyor?
Stratejik ve güvenlik konularında uzman olan İdabir Ahmed, Mali'deki krizi kontrol altına almak için bölgedeki tüm ülkeleri kapsayan bölgesel bir girişim başlatılması ve tüm taraflara hizmet eden, taahhütleri uygulamaya konan, yalnızca askeri, güvenlik, istihbarat ve terörle mücadele yaklaşımına değil, aynı zamanda ekonomik ve kalkınma boyutlarını benimseyen kapsamlı yaklaşım içeren yeni bir anlaşmanın hazırlanmasıyla ilerlenmesi gerektiğini vurguladı.
Ahmed'e göre bu girişim, Azavad bölgesi sakinlerinin ister kuzey isterse güneyde olsun tüm vatandaşlar adına devletin tüm sektörlerinde adalet ve eşitliği sağlayacak şekilde entegrasyonu için kuzey bölgelerinin yeniden inşası, rehabilitasyonu ve sürdürülebilir olarak kalkınmasını amaçlıyor.
Bunun da toprak bütünlüğünü koruyacak şekilde yabancı müdahaleye yer bırakmadan, Mali'nin komşu ülkeleri tarafından denetlenmesi gerektiğini düşünen Ahmed, aksi takdirde, zaman kaybından ve ayrılma fikrinin daha da meşrulaştırılmasından ve yarım yüzyılı aşkın bir süredir devam eden çatışmanın daha uzamasından başka bir sonuç elde edilemeyeceğini vurguladı.
Öte yandan Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun'a Mali'nin kuzeyindeki etnik temizlik savaşının durdurulması için müdahale etmesi çağrısında bulunan sesler ortak bir açıklamada bulundu.
Emin Akal, Ayn Tassili Azcer ve Bekri Cuma Bin İbrahim'in imzasını taşıyan açıklamada, başta 2015 yılında imzalanan Cezayir Barış Anlaşması olmak üzere barış anlaşmalarının canlandırılması çağrısında bulunuldu.
Barış ve diğerleriyle bir arada yaşama hakkı tanınan Tuareg halkının, şehitlerinin kanıyla yazılan uzun bir cesaret ve fedakâr bir geçmişe sahip olduğu vurgulanan açıklamada, "Tuaregler Cezayir'de Fransız sömürgecilere karşı direndiler. Cezayir devletinin komşu ülkelerin iç işlerine karışmama ve kardeş ülkelere saldırmama yönündeki katı ilkelerine uygun olarak bugün de Afrika'da onlara karşı direnmeye devam ediyorlar" ifadeleri yer aldı.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Bu makale Independent Türkçe için Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.