Muhalif gruplara karşı Suriye'ye Arap desteğinin sınırları ne?

Yetkililer ‘askeri takviye’ çağrısında bulunurken, uzmanlar diplomatik destek ve yardım bekliyor

Halep kırsalından ayrılan insanlar / Fotoğraf: Reuters

Suriye'nin kuzeyindeki saha gelişmeleriyle ilgili olarak Arap ülkelerinin Şam'la temasları devam ediyor. Suriyeli bir hükümet yetkilisine göre son olarak Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ile Suriyeli mevkidaşı Bessam Sabbağ arasında, muhalif grupların Halep’in kontrolünü ele geçirmesinin ardından yaşanan ‘son gelişmeler ışığında, özellikle de Arap Birliği çerçevesinde Suriye devletine Arap desteğinin yolları’ ele alındı.

Şarku’l Avsat'a açıklamalarda bulunan Suriyeli hükümet yetkilisi, ‘Arap ülkeleri-Suriye temaslarının önemini ve Arap desteğinin, Arap Birliği toplantıları düzenleme olasılığı dışında, teröristlere güvenli sığınak sağlamamayı ve daha önce Musul'da olduğu gibi organize çabalar yoluyla bilgi ve askeri yardım sağlamayı içermesi gerektiğini’ vurguladı. Yetkili ayrıca, daha önce Irak'ta terör örgütü DEAŞ'a karşı olduğu gibi uluslararası bir müdahaleye atıfta bulundu.

Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlara göre Arap ülkeleri ile Suriye arasındaki temaslar, 2011'den bu yana gerçekleşen en büyük temaslar ve Arap ülkeleri Şam'ı doğrudan destekleme konusunda hemfikirler. Desteğin siyasi, hukuki ve diplomatik düzeylere taşınması ve Arap Birliği'nin acil bir toplantı düzenlemesi ihtimali de söz konusu. Bir uzman, Arap askeri müdahalesini ‘şu anda bu mekanizma üzerinde uzlaşı olmaması’ nedeniyle ihtimal dışı bıraktı.

Geçtiğimiz birkaç gün içinde Suriye'nin kuzeybatısında Heyetu Tahriru’ş-Şam (HTŞ) liderliğindeki muhalif gruplar, dört yıllık göreceli sükûnetin ardından Halep ve İdlib vilayetlerinde rejim kontrolündeki bölgeleri ele geçirdikleri bir askeri saldırı başlattı.

Abdulati dün (çarşamba) Sabbağ ile bir telefon görüşmesi yaparak, ‘Suriye'nin kuzeyindeki son gelişmeleri ve bu gelişmelerin Suriye ve tüm bölgenin güvenlik ve istikrarı üzerindeki ciddi yansımalarını’ ele aldı. Mısır Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Kahire'nin ‘Suriye devletini, egemenliğini, birliğini ve toprak bütünlüğünü destekleyen kesin tutumunu ve sivillerin korunmasının kritik önemini’ yineledi.

Suriye hükümetinin danışmanlarından Abdulkadir Azzuz Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Tüm Arap kardeşlere büyük rol düştüğü için Arap ülkeleri ile Suriye arasındaki görüşmeler devam ediyor. Yaşananlar bölgenin istikrarını tehdit ediyor. Bu yalnıza Suriye'nin meselesi değil. El Kaide'nin bir kolu olan Nusra Cephesi'nin Suriye'nin kuzeyini kontrol etmesi güvenlik ve istikrarı zayıflatır, terör örgütlerinin daha da güçlenmesine yol açar ve bölge ülkelerindeki uyuyan hücreleri harekete geçirebilir” ifadelerini kullandı.

Uluslararası ilişkiler uzmanı Beşir Abdulfettah, Arap ülkelerinin ülkenin istikrarını ve toprak bütünlüğünü destekleme taleplerine atıfta bulunarak, bunun 2011'den bu yana Suriye devletine yönelik en büyük resmi Arap eylemi olduğunu söyledi.

Mısır Dışişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan basın açıklamasına göre, Mısır ve Suriye dışişleri bakanları arasındaki telefon görüşmesinde, ‘son gelişmeler ışığında, özellikle Arap Birliği çerçevesinde, Suriye devletine Arap desteğinin yolları’ ele alındı. Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli, dün Kahire'de düzenlediği basın toplantısında, ‘Mısır'ın kardeş Suriye devletini ve karşı karşıya olduğu mevcut zorluklar ışığında toprak bütünlüğünü desteklediğini’ vurguladı.

Azzuz'a göre Arap Birliği'nin destek konusunu görüşmek üzere toplanması olasılığı dışında Arap desteğinin biçimleri, ‘Suriye devletine bilgi sağlamak, bu teröristlere güvenli sığınak sağlamamak ve Suriye kaynaklarının sömürülmesine izin vermemektir.’

Azzuz, desteğin askeri boyuta ulaşabileceği ihtimalini de göz ardı etmiyor. Zira terörizmin bir kenti kontrol etmesiyle mücadele etmenin yollarından biri, daha önce Musul'da olduğu gibi, askeri olarak karşı karşıya gelmektir.

Arap Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkan Yardımcısı Muhtar Gubaşi, Suriye'yi desteklemek için acil bir Arap Birliği toplantısı yapılabileceğine, ancak diplomatik desteğin, askeri teçhizatla sahada gerçek bir destek kadar faydalı olmayacağına inanıyor.

Gubaşi'ye göre Suriye'nin Arap Birliği'ne dönüşünü teyit etmek için gerçek bir Arap desteğine ihtiyacı var. Arap ülkelerinin pozisyonundaki gelişmeler ve sahadaki destek şu anda en önemli konu.

Diğer yandan 1950'de imzalanan Ortak Arap Savunma Anlaşması'nın aktif hale getirilmesi olasılığı konusunda ise Abdulfettah askeri desteği dışladı. Abdulfettah, “Bu çerçevede net bir Arap mekanizması yok ve bu konuda bir fikir birliği de yok. Destek, ateşkesi durdurmak ve dış müdahaleyi önlemek için siyasi, hukuki ya da diplomatik olmak üzere her düzeyde olacaktır” dedi.

Abdulfettah sözlerini şöyle sürdürdü:

Suriye'de 7 milyon yerinden edilmiş ve 16 milyon yardıma muhtaç insan var. Bu yüzden insani boyuta bakmak ve yabancı müdahalelere karşı diğer yasal ve diplomatik yollarda ilerlerken ve özellikle krizin büyük yansımaları olduğundan Suriye topraklarının birliğini ve Suriye devletinin ve kurumlarının bağlılığını desteklemek için çalışırken bu boyuta odaklanmak önemli.

Cezayir'in Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilcisi Ammar bin Cami salı günü BM Güvenlik Konseyi'nde Suriye'deki gelişmelere ilişkin düzenlenen oturumda, Suriye krizinin askeri bir çözümü olmadığını vurgulayarak, Suriye'nin birliğini ve egemenliğini koruyan siyasi bir çözüm çağrısında bulundu.

Suriye'nin BM Daimî Temsilcisi Kusay ed-Dahhak ise konuşmasında İsrail ve Türkiye'yi suçlayarak, “Kuzey Suriye'ye yönelik saldırı, Türkiye-İsrail ortak operasyon emri olmadan gerçekleştirilemezdi” dedi. Suriyeli diplomat, BM Güvenlik Konseyi'ni saldırıyı kınamaya ve ‘söz konusu grupları yöneten ülkeleri’ politikalarını değiştirmeye zorlamaya çağırdı.

Türkiye'nin BM Daimî Temsilciliği Geçici Maslahatgüzarı Ceren Hande Özgür, Suriye'de çatışmaların yeniden canlanmasının çözümlenmemiş sorunları yansıttığını ifade etti. “Suriye, gerçek bir ulusal uzlaşı süreci olmaksızın şiddet döngüsü içinde kalmaya devam edecektir” diyen Özgür, Suriye'deki ‘terörist’ örgütlerin varlığının Türkiye'nin güvenliğine zarar verdiğini ve Türkiye'nin ‘topraklarını ve çıkarlarını korumak için gerekli tüm tedbirleri almaya devam edeceğini’ belirtti.

Bu değişiklikler ışığında Azzuz, ‘El Kaide ve IŞİD'in yeniden canlanma tehlikesi’ konusunda uyardı. Azzuz, ‘çok geç olmadan ve bu tehlike tüm bölgeyi tehdit etmeden Arapların harekete geçmesi’ çağrısında bulundu.

Abdulfettah da Suriye'nin kuzeyindeki manzaranın ciddi yansımaları olacağını, en önemlisinin de ABD'nin uyardığı gibi IŞİD'in geri dönmesi olduğunu, zira bu terör örgütünün ortaya çıkması için uygun ortamın bulunduğunu ve Suriye'deki durumun kırılgan olduğunu söyledi. Abdulfettah, bu yansımaların komşu ülkeleri tehdit eden ve bölgedeki ülkelere kargaşa aktaran geniş siyasi, ekonomik ve güvenlik yansımaları olabileceğine inanıyor.

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Irak Parlamentosu'nda dün yapılan gizli oturumda, Suriye'deki gerginlikler ışığında güvenlik güçlerinin sınırları kontrol etme ve herhangi bir güvenlik ihlalini önleme kabiliyetini vurguladı. Şarku’l Avsat'a konuşan parlamento kaynakları, “Sudani Suriye'deki durum ve Irak'ın özellikle sınırlarda aldığı güvenlik önlemleri hakkında ayrıntılı bir sunum yaptı. Başbakan, Irak diplomasisinin Suriye'de istikrarın yeniden tesis edilmesi için bölgesel ve uluslararası diyaloglar yürüttüğünü teyit etti” ifadelerini kullandı.

Abdulfettah'a göre Irak'ın tutumu olayların başlangıcından bu yana hızlıydı ve Arapların tutumunu beklemedi. Ancak Sudani, Suriye Devlet Başkanı'nın gelecekteki herhangi bir diyalogda taviz vereceği konusunda iyimser değil.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

Şarku'l Avsat'ın haberlerine ulaşmak için tıklayın

DAHA FAZLA HABER OKU