TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Brezilya ziyareti dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Uluslararası kamuoyunun Filistin konusundaki tutumunu nasıl gördüğü ile ilgili soruya yanıt veren Kurtulmuş, “Göreve geldiğim 7 Haziran 2023 tarihinden itibaren ve 7 Ekim’den sonra çok sayıda uluslararası toplantıya katıldık. Bu toplantılarda en üzüldüğümüz konulardan birisi, çoğu ülkenin İsrail’den daha fazla İsrail’ci davranmasıydı. Ancak İsrail’in katliamları arttıkça, izah edilemez, savunulamaz noktaya geldikçe, ne kadar İsrail yanlısı politikalar izlerlerse izlesinler hem kendi kamuoylarının baskısı hem de dünya kamuoyunda artan tepkiler nedeniyle artık çoğu ülke açıktan İsrail’in saldırganlığını savunan bir tavır içerisinde olamıyor. Bu önemli bir gelişmedir. Birçok ülke artık daha yüksek sesle itirazlarını dillendirmeye başladı. Türkiye’den sonra konuşan İtalya ve Endonezya Meclis Başkanları aşağı yukarı bizim konuşmamızla örtüşen konuları dile getirdiler. Özellikle “Dünya beşten büyüktür”, “Yeni bir dünya kurulmalıdır”, “Dünyada yeni bir siyasi mimariye ihtiyaç vardır” tezlerimizi dile getirdiğimizde artık çok daha fazla dinlendiğini, çok daha fazla hak verildiğini müşahede ediyoruz. Bu sevindirici bir gelişmedir” dedi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
“Ortadoğu siyasetinde Amerika’nın nasıl davranacağı Türk-Amerikan ilişkilerini doğrudan etkileyecektir”
Donald Trump’ın yeniden ABD Başkanı seçilmesinin Türkiye-ABD ilişkilerini nasıl etkileyeceği ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Kurtulmuş şunları kaydetti:
Kim seçilirse seçilsin Türkiye’nin, ABD ile ilişkilerinde köklü bir değişiklik meydana gelmez. Zaten Türk-Amerikan ilişkileri yıllar içerisinde, hiçbir zaman tekdüze devam etmedi. İnişli çıkışlı oldu, kopma noktasına geldiği zamanlar oldu, çok yakın durduğumuz zamanlar oldu. Hem bölge politikaları itibarıyla hem küresel meselelere bakışta karşılıklı ortak çıkar ilişkisi çerçevesinde müzakerelerimiz ve anlaşmalarımız oldu. Önümüzdeki dönemde özellikle Ortadoğu siyasetinde Amerika’nın nasıl davranacağı Türk-Amerikan ilişkilerini doğrudan etkileyecektir. Öyle görünüyor ki, Trump’ın ilk başkanlık dönemin sonunda ilan ettiği üzere ABD, Ortadoğu’daki mevcudiyetini mümkün olduğu kadar azaltmak ve Uzakdoğu’ya yoğunlaşmak istiyor.
Tabii burada Amerikalıların karar vermesi gereken temel konulardan birisi, bölgede NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olan, uzun yıllar içerisinde ABD ile inişli çıkışlı da olsa önemli ilişkileri bulunan Türkiye’yle mi işbirliği yapacaklar, yoksa bölgedeki birtakım terör örgütlerine destek vermeye devam mı edecekler? Bence aramızdaki ilişkiyi belirleyecek olan temel nokta budur. Zaman zaman Türkiye’yi rahatsız eden politikalara destek verilse bile ABD yönetiminde kim olursa olsun Türkiye’nin endişelerini dikkate almazlık edemeyeceğini düşünüyorum.
Ayrıca FETÖ ile ilgili olarak endişelerimizin ne kadar yerinde olduğu FETÖ elebaşının ölümünden sonraki görüntülerle ortaya çıkmış oldu. Yani hala binlerce FETÖ mensubu ABD’de barınabiliyor, orada rahatlıkla faaliyetlerini yapabiliyorsa bu, Türkiye için birinci derecede güvenlik sorunudur. Amerikalıların bunu ciddiye almaları lazım. Yeni ABD yönetimi, bu konulara dikkat ederse Türkiye, yeni yönetimle çok daha rahat bir ilişki içerisinde olur.
Yeni anayasa konusu
Yeni anayasa tartışmaları ile ilgili konuşan Kurtulmuş, “Meclis Başkanı olarak baştan beri söylediğim; bu süreci açık, şeffaf ve toplumun farklı kesimlerinin görüşlerinin değerlendirildiği bir süreç şeklinde yönetmektir” dedi.
“Sürecin işlerliğinin ilk şartı da siyasi partilerin müzakereye yatkın davranmalarıdır” diyen Kurtulmuş şöyle devam etti:
Yani taban tabana zıt fikirleri olsa bile parlamentoda bulunan siyasi partilerin, sadece anayasayı kastetmiyorum her konuyu müzakere edebilir, her konuyu görüşebilir, tartışabilir durumda olmaları lazım. Bazılarının biraz da küçük gördüğü, siyasetin normalleşmesinin, aslında siyasetin aslı olduğunu görmeleri gerekir. Partiler farklılıklarını bir masa etrafında görüşebilmeli, tartışabilmeli, müzakere ve ikna süreçlerini yürütebilmeliler.
Anayasa müzakereleri çok zorlu bir süreç. En başından itibaren bunu biliyoruz. Ama imkânsız değil. Hatta tam tersine, ben bu parlamentonun anayasa yapmaya çok daha yetkin, çok daha yakın bir parlamento olduğunu düşünüyorum. Çünkü temsil gücü çok yüksek bir parlamento, halkın yüzde 95’inin oyları Mecliste temsil ediliyor, 14 siyasi parti var, bunlardan 6 tanesinin de Mecliste grubu var. Monologun değil, çok sesliliğin olduğu bir parlamentoya sahibiz. Partilerimiz müzakere yöntemlerini iyi tespit eder, önyargısız, “Ben istemem, kapıyı kapatıyorum” demeden bu konuya yaklaşırlarsa sonuç alınabileceğini düşünüyorum.
Ben bu sürece başlarken parlamentoda temsil edilen bütün siyasi partilerin seçim beyannamelerini ve programlarını okudum. Tamamı ya yeni anayasa ya da anayasada köklü değişiklikler teklif etmişler. Yine partilerin tamamına yakını 12 Eylül anayasasından kurtulmanın vaktinin geldiği yönünde görüşlerini beyan etmişler. Bu süreci inşallah şeffaf bir şekilde yürütebiliriz.
Yeni anayasa konusundan “vazgeçmeme” mesajı veren Kurtulmuş, “Biz bunu istemiyoruz, bunu konuşmayacağız, biz burada bu müzakerenin içinde olmak istemiyoruz” derlerse sonuçta o partilerin tercihidir. Ama siyasetin gereği, dolayısıyla demokrasinin gereği müzakereci olmaktır. Hiç hoşlanmadığınız bir konu da olsa, fikirlerinize uygun düşmese bile müzakere yapabilmektir. Türkiye demokrasisinin bu anlamda da dünyanın en olgun demokrasilerinden birisi olduğunu düşünüyorum. Partiler belki bazı siyasi kaygılarla anayasa görüşmelerine çok sıcak bakmayabilirler ama bunun dönemsel olduğunu ve uzun dönemli bakıldığında millete karşı sorumluluklarının ağır basacağını düşünüyorum” diye konuştu.
Bahçeli’nin “Öcalan” açıklaması
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin İmralı’da tutuklu bulunan Abdullah Öcalan ile ilgili sözleri ile ilgili soruya Kurtulmuş şu yanıtı verdi:
Bölgemizde emperyalizm senaryosunu adım adım gerçekleştirmeye çalışıyor, Siyonizm’in de desteğiyle… Amerika'nın Irak’ı işgaliyle başlayan süreç aslında iki fay hattı üzerinde ihtilafları derinleştiriyor. Bunlardan birisi etnik, diğeri de mezhebi çatışmalardır. Ne yazık ki “Şöyle bir durum ortaya çıkabilir, şu iç çatışmalar olabilir” dediğimiz hemen hemen her şey gerçekleşti. Irak bölündü, Suriye bölündü, Yemen bölündü, Sudan bölündü, Libya siyaseten bölündü, Lübnan yönetilemez bir ülke haline getirildi, Mısır yeni yeni siyasi türbülansın içerisinden çıkıyor.
Hedef çok açık, emperyalizmin hedefi çok açık. Ne Türkleri ne Kürtleri ne Arapları ne Acemleri ne Şiileri severler ne de Sünnileri... Kullanabilecekleri gruplarla, böl-parçala-yönet politikalarının gerçekleşmesi için çaba gösterirler. Şimdi, oynanan oyunu görüyorsak, üzerimize düşen; bölgedeki ayrışmaları, farklılıkları, çatışmaları artıracak söylemler, politikalar üretmek değil, tam aksine entegrasyonu, işbirliğini, dayanışmayı, dostluğu arttırmaktır. Kaldı ki Türkiye, sadece Irak’ın işgaliyle birlikte artan terörden değil, ondan önceki süreçte de terörden fevkalade mustarip olmuş, büyük bedeller ödemiş olan bir ülkedir. Tabi ki siyasetin önemli görevlerinden birisi de topraklarımızdaki terörün sıfırlanmasıdır. Bir karar vermek zorundayız. Ya emperyalizmin kurbanı olarak herkes kendi sırasının gelmesini bekleyecek ya da hep birlikte, demokratik yöntemler ve süreçler çerçevesinde Türkiye'de terörün ortadan kalkması için her türlü çabayı ortaya koyacağız.
Burada yıllardır söylediğimiz şeyi bir kere daha teyit etmek isterim. Bir eli silahta, bir eli sandıkta siyaset olmaz. Siyasetin sandıktan başka hiçbir yere el atmaması, milli iradenin haricinde başka hiçbir iradeden emir, talimat almaması, onların güdümünde hareket etmemesi lazım. Bu konuda atılacak adımlar Türkiye'yi rahatlatır. Bütün bu müzakerelerin yapılacağı yer de milli iradenin tecelligahı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Ümit ederim ki terörün konuşulmadığı, terörün sıfırlandığı bir döneme geçeriz. Milletçe çok büyük bedeller ödedik, yeter artık. Türkiye terörü bitirecek; kardeşliği, dayanışmayı, birlikteliği oluşturabilecek bir iradeye sahiptir. Çok şükür halkımızın arasında, Türklerin ve Kürtlerin arasında en ufak bir düşmanlık söz konusu değildir. Alevileri ve Sünnileri arasında bir düşmanlık söz konusu değildir. Bütün ayrıştırma çabalarına rağmen milletimizin dirayetle ortak değerlerde buluştuğunu görüyoruz. Bu büyük bir imkandır.
Erken seçim tartışmaları
Kurtulmuş, muhalefetin erken seçim çağrısı yapması ile ilgili ise, “Türkiye’nin şu anda bir erken seçim gündemi yok. Oluşmayan bir gündem üzerinden konuşmanın, siyasi tartışma yapmanın çok anlamlı olmadığını düşünüyorum. Türkiye'de parlamento seçilmiş ve 2028 yılına kadar görevinin başındadır. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2028’e kadar görevinin başındadır. Milletin verdiği, yüklediği sorumluluk budur” dedi.
Independent Türkçe