Fidan'dan Hamas açıklaması: İşgale karşı savaşan bir direniş hareketini terör örgütü olarak nitelendirmek mümkün değil

"Hem bölge için hem İsrail halkının geleceği için hem dünya için, fundamentalist Netanyahu hükümetinin giderek büyük bir güvenlik sorunu haline geldiğini görüyoruz"

Fotoğraf: AA

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg ile Bakanlık'taki görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.

Bakan Fidan, "2024 yılı Avusturya ile ilişkilerimiz bakımından sembolik bir önem taşıyor. Ocak ayında dostluk anlaşmamızın 100. yıl dönümünü kutladık. Bu ayın sonunda 28 Mayıs'ta ülkelerimiz arasındaki iş gücü anlaşmasının 60. yıl dönümünü idrak edeceğiz. Böylesi önemli bir senede ikili işbirliğimizin karşılıklı anlayış, saygı ve ortak çıkarlar temelinde geliştirilmesi yönünde her iki ülkede de çok ciddi bir çaba mevcut." ifadelerini kullandı.

Ticaret ve yatırımların Türkiye-Avusturya işbirliğinin önemli bir boyutunu teşkil ettiğine dikkati çeken Fidan, iki ülke arasındaki ticaretin geçen sene 4 milyar dolar seviyesine ulaştığını, gelecek yıl hedefin 5 milyar dolar olduğunu ve Schallenberg ile bu hedefe ulaşmak için atılabilecek ilave adımları istişare ettiklerini aktardı.

Fidan, terörle mücadelede uluslararası işbirliği ve ortak iradenin şart olduğunun altını çizdiklerini de belirtti. Türkiye'nin bu konuda Avusturya'dan daha fazla işbirliği beklediğini dile getiren Fidan, terör örgütleri ve iltisaklı yapıların faaliyetlerinin Avusturya'nın kamu güvenliğine karşı taşıdığı risklere dikkati çektiklerini kaydetti.

İstikrarsızlıkların ve krizlerin düzensiz göçü tetiklediğine işaret eden Fidan, "Türkiye olarak düzensiz göçle ve göçmen kaçakçılığıyla mücadele edilmesi için adil yük ve sorumluluk paylaşımı gerektiğine inanıyoruz" diye konuştu.

Fidan, Avusturya'ya önemli katkıları olan Avusturya Türk toplumunun iki ülke arasındaki ilişkilerde en önemli unsurlardan biri olduğuna işaret ederek, Avusturya Türk toplumunun huzur ve refahının iki ülkenin de ortak öncelikleri arasında yer aldığını vurguladı.

"Türkiye'nin AB üyelik süreci, bazı üyelerin kısır politik gündemlerine bırakılmayacak kadar önemli"

Görüşmede Avrupa Birliği (AB) ile ilişkileri de değerlendirdiklerini bildiren Fidan, şunları kaydetti:

Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin katılım müzakereleri başta olmak üzere her alanda geliştirilmesi ve daha sağlam bir zemine oturtulması gerektiğinin altını çizdim. Başta Gümrük Birliği ve vize süreçleri olmak üzere çeşitli Avrupa Birliği ve Türkiye ilişkileri konularında kendisiyle uzun bir müzakerede bulunduk. Avrupa Birliği'nin, ülkemizle ilişkilerini ahde vefa ilkesi çerçevesinde adil ve sonuç odaklı bir yaklaşımla yürütmesi beklentimizi ayrıca ifade ettim. Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik sürecinin, bazı üyelerin kısır politik gündemlerine bırakılmayacak kadar önemli olduğunu, bugünkü görüşmemizde de vurguladım. Türkiye'ye yönelik dışlayıcı politikalar, küresel güç olmayı hedefleyen Avrupa Birliği'ni zayıflatmaktadır. Bu dışlayıcı tutuma karşın AB üyeliği bizim için stratejik bir hedef olmaya devam etmekte.

Fidan, ikili ilişkilerin yanı sıra bölgesel ve küresel konuları ele aldıklarını, Filistin, Ukrayna ve Balkanlar başta olmak üzere diğer konuları da görüştüklerini aktardı.

Türkiye'nin, Ukrayna'nın toprak bütünlüğü, egemenliği ve bağımsızlığını destekleme yönündeki iradesini teyit ettiklerini belirten Fidan, Türkiye'nin, bölgedeki mevcut sorunlu meselelerin bir an önce çözüme kavuşturulmasını arzu ettiğini ve bu yönde aktif çaba sergilediğini bildirdi.

Fidan, bu çerçevede Avusturya ve Türkiye'nin, özellikle Balkanlar'daki sorunların çözümü konusunda daha fazla işbirliğine ihtiyaç duyduğunu dile getirdi.

"İsrail'i yöneten bu ırkçı ve yayılmacı zihniyet, bölgesel barış ve huzura katkı veremez"

Bakan Fidan, insanlık tarihinin büyük acılara yol açmış hatalarla dolu olduğunu ve bugün de İsrail'in, fiilleriyle tüm dünyanın gözü önünde Gazze'de insanlık tarihine yeni bir hata, kara bir leke eklediğini, uluslararası hukuk ve insan haklarını ayaklar altına aldığını söyledi.

Hamas'ın ateşkese "evet" demesine rağmen İsrail'in Refah'ı işgale yönelmesinin diplomatik çabaları bir kez daha akamete uğrattığını hatırlatan Fidan, "İsrail'i yöneten bu ırkçı ve yayılmacı zihniyetin bölgesel barış ve huzura katkı vermesi mümkün gözükmüyor. Türkiye olarak en başından beri Filistin devletinin tanınması, iki devletli çözüme odaklanılması gerektiğini vurguladık" dedi.

Fidan, Türkiye'nin söz konusu hedefler doğrultusunda İsrail'e karşı somut adımlar attığını, bu ülkeyle ticareti sonlandırdığını ve İsrail'e karşı Uluslararası Adalet Divanında (UAD) açılan davaya müdahil olma kararı aldığını anımsattı.

Gelinen noktada iki devletli çözümün şart olduğunun daha iyi anlaşıldığını vurgulayan Fidan, "Filistin devletini her geçen gün daha fazla ülke tanıyor. Uluslararası Adalet Divanındaki davaya müdahil olmak isteyen ülkelerin sayısı artıyor." ifadelerini kullandı.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda geçen hafta Filistin'in, BM çalışmalarına daha geniş haklar ve ayrıcalıklarla katılımına olanak sağlayacak kararın alındığını anımsatan Fidan, "Bu resmin özeti şudur. İsrail giderek daha da yalnızlaşıyor, uluslararası toplum tarafından izole ediliyor. Türkiye, Filistin halkının kendi topraklarında, kendi devletlerinin çatısı altında özgürce yaşaması için her zaman olduğu gibi çaba göstermeye devam edecektir" dedi.

Bakan Fidan, uluslararası toplumun tüm üyelerini, Gazze'deki vahşeti durdurmak için somut adımlar atmaya ve Filistin devletini tanımaya davet etti.

"Hamas bir direniş hareketidir, bir terör hareketi değildir"

Fidan, Hamas'a ilişkin, "İşgale karşı savaşan, kendi toprağını koruyan, mücadele eden bir direniş hareketini terör örgütü olarak nitelendirmek mümkün değil. Hamas bir direniş hareketidir, bir terör hareketi değildir. Kendi devletine, kendi topraklarına, kendi egemenliğine sahip olduğu zaman hala silahtan vazgeçmiyorsa, hala başka şeyler yapıyorsa, o zaman oturulur başka konulara bakılır. Ama şimdi kendi topraklarını savunmak isteyen, savunan bir silahlı direnişle karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı.

UAD'ye Güney Afrika'nın yaptığı başvurunun örnek teşkil ettiğini belirten Fidan, Türkiye olarak bu konuyu çok yakından takip ettiklerini dile getirdi.

Fidan, uluslararası toplumda bu konuyla ilgili görüşmeleri kesintisiz devam ettirdiklerini kaydederek, "Bir taraftan iki devletli çözüm için çok çalışırken, diğer taraftan özellikle İsrail'in bir daha bu şekilde bir zulme kalkışmaması için neler yapılabilir, diplomatik yollardan, uluslararası sistemin verdiği imkanlar açısından, onu maksimize ederek çalışmaya başladık" diye konuştu.

Özellikle İslam İşbirliği Teşkilatına (İİT) mensup üye ülkelerin, belli bir noktada aslında zihnen hazırlandıklarını ancak harekete geçmediklerini gördüklerini anlatan Fidan, bunun için de Türkiye'nin uygun bir zemin ve zamanda başvuru yaptığını söyledi.

Fidan, başvuru yaparken özellikle Riyad'daki son görüşmelerden sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a da konuyu arz ettiklerinde Türkiye'den sonra başka ülkelerin de başvurmaya başlayacağını değerlendirdiklerini belirterek, sonucun da o şekilde olduğuna işaret etti.

Türkiye'nin ardından Libya ve Mısır'ın da niyet beyanını açıkladığını hatırlatan Fidan, "Bizim İsrail'e giderek daha fazla uluslararası meşru baskıyı artırmamız gerekiyor. Yoksa hem bölge için hem İsrail halkının geleceği için hem dünya için, fundamentalist Netanyahu hükümetinin giderek büyük bir güvenlik sorunu haline geldiğini görüyoruz. Bunun için uluslararası toplum birbirine yardımcı olmalı. Çağımızın güvenlik sorunu haline dönüşen bu sorunu bir an önce durdurmamız gerekiyor. Yoksa Netanyahu, kendiyle beraber bütün bölgeyi yakma konusunda hiçbir tereddüt göstermeyecek. Öyle gözüküyor. Onun için uluslararası toplum el ele verip bu çılgınlığı bir an önce durdurmalı" dedi.

Miçotakis'in Türkiye ziyareti

Bakan Fidan, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis'in dün Ankara'ya gerçekleştirdiği ziyaretin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Aralık 2023'te yaptığı ziyarete iadeiziyaret olduğunu dile getirdi.

Bakan Fidan, özellikle 2023'te her iki ülkede yapılan seçimlerden sonra halk desteğiyle tekrar iktidara gelen iki siyasi liderin, Türkiye-Yunanistan ilişkilerini daha ileri seviyelere taşıma, yakın ve uzak tarihten devralınan sorunları açık ve her iki tarafın menfaatine olacak şekilde çözme konusunda irade koyduklarını ifade etti.

Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konuda son derece samimi olduğunu ve yönlendirmesinin de bu yönde ilerlediğini aktararak, Yunanistan'ın da bu yönde olumlu adım attığını söyledi.

Her iki tarafın da bütün sorunları uygun zeminlerde en açık şekilde konuşabilmesi ve tartışabilmesinin güzel olduğunu belirten Fidan, Yunan mevkidaşı Yorgos Yerapetritis ile Ege ve azınlıklar sorunları başta olmak üzere güvenlikle ilgili konuları rahatça konuşabildiklerini anlattı.

Fidan, cari sorunların nasıl çözülebileceğini ve kronik sorunlara nasıl yaklaşılabileceğini değerlendirdiklerini belirterek, mevcut gerilimin artırılmaması için neler yapılabileceği üzerine de fikir ve kalıcı sistem kurma bazında çalışıldığını dile getirdi.

Oluşturulan işbirliği mekanizmaları bulunduğunu aktaran Fidan, özellikle gerginliği azaltıcı bir mekanizmanın şu anda çalışıyor olmasının her iki taraf açısından önem taşıdığını vurguladı.

Fidan, bu açıdan yürüyen düzenli toplantılar olduğunu belirterek, diğer taraftan terörle mücadele konusunda hem İçişleri Bakanlığı hem Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) ilgili muhataplarıyla yürüttüğü düzenli görüşmeler ve çalışmalar bulunduğunu söyledi.

İki ülke arasındaki terörle mücadele zeminini mümkün olduğunca daha ileri taşımayı hedeflediklerini aktaran Fidan, "Malumunuz, yıllar boyu Türkiye'den kaçan teröristlerin ilk iş olarak Yunanistan'a gittikleri, oradan daha sonra Avrupa'nın çeşitli yerlerine dağıldıkları, dağılmayanların orada kalıp kamp kurduklarını gördük. Miçotakis hükümetinin, Lavrion Kampı'nı kaldırarak aslında bu konuda Türkiye'nin hassasiyetlerini gözetmekle beraber, Yunanistan için de bir problem olan bir problem alanını yok ettiğini gördük. Bu önemli bir gelişmeydi." ifadelerini kullandı.

Fidan, bunun dinamik bir süreç olduğunu kaydederek, siyasi iradenin bunun arkasına konularak sürekli bu dinamik sürecin ilerletilmesinin sağlanmasının önemine işaret etti.

İki ülkenin gerek Ege Denizi gerek iki ülke ana kıtasının ekonomi, turizm, ortak kalkınma ve projelerde ne kadar uygun bir atmosferde çalışılabileceği konusunda arayış içinde olduğunu belirten Fidan, turizmin her iki ülkenin de yararına olduğunu söyledi.

Fidan, bu konuda iş insanlarının giderek daha fazla karşılıklı yatırım yapma yönünde irade kullandığını aktararak, Türkiye'nin de bunları teşvik ettiğini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile dünkü görüşmesinde, özellikle iki ülke arasındaki ticaret hacminin artırılmasına yönelik çok ciddi çaba içinde olunması gerektiğinin altını çizdiğini anımsatan Fidan, Erdoğan'ın aynı zamanda iki ülkenin ortak turizm hedefleri ortaya koyarak turizm pazarını beraber paylaşıp ilerletme konusunda tekliflerde bulunduğunu anlattı.

“Yunanistan'ın Deniz Parkı projesi "masum bir çevreci proje değil"

Fidan, Yunanistan'ın Ege'de ilan etmeyi planladığı deniz parkı konusunda da Türkiye'nin çekincelerini ve düşüncelerini ifade ettiğini belirterek, şunları kaydetti:

Bunların, bizim gözümüzde masum bir çevreci proje değil, ilerletilirse bizim için sıkıntılı olan, kırmızı çizgi olan, özellikle kıta sahanlığıyla ilgili konulara gireceğini, bunu kabul etmeyeceğimizi söyledik. Bu sorunlar çözülmeden karşılıklı, tek taraflı adımların atılmaması konusunda da bir prensip anlayışı oldu. Her iki taraf da tek taraflı adım atılmaması, karşılıklı adım atılması ve var olan sorunların ne kadar zor olursa olsun, üzerinde tartışılması, çözüm arayışı içinde olmamız konusunda mutabıklar.

İyi niyet ve siyasi iradenin ortada olduğunu vurgulayan Fidan, çabaların sürdürüldüğünü ve hem cari hem de kronik sorunlara yönelik gelişmeleri yakında görmeyi ümit ettiklerini dile getirdi.

Schallenberg: Hem AB hem de Avusturya olarak Türkiye ile daha iyi bir işbirliği yapmak istiyoruz"

Basın toplantısında konuşan Schallenberg ise, Türkiye ve Avusturya arasındaki ilişkilerin tarihi açıdan çok derin olduğunu bildiklerini dile getirerek, 1924'ün çok önemli bir yıl olduğuna, iki ülke arasında 100 yıllık bir dostluk anlaşması bulunduğuna işaret etti.

İki ülkenin 60. yıl iş gücü anlaşması dönemini kutladıklarını kaydeden Schallenberg, Türkiye'den insanların Avusturya'ya geldiklerini, bu ülkenin vatandaşı olduklarını, Avusturya'nın ekonomik başarısına çok büyük katkıda bulunduklarını belirtti.

Schallenberg, ülkesine gelen Türklerin kültürde, siyasette, ekonomi dünyasında başarı öykülerinin bulunduğuna, toplumlarının vazgeçilmez parçası olduğuna dikkati çekti.

"Hem AB hem de Avusturya olarak Türkiye ile daha iyi bir işbirliği yapmak istiyoruz"

Schallenberg, uluslararası gelişmelere rağmen iki ülkenin ilişkilerinin bulunduğunu, ülkesinin Türkiye'deki 6. en büyük yatırımcı konumunda olduğunu, bunu daha da geliştirmek istediklerini vurgulayarak "Burada çok büyük bir ilgi var. Hem Avrupa Birliği hem de Avusturya olarak Türkiye ile daha iyi bir işbirliği yapmak istiyoruz. Tabii ki tam üyelik konusunda haklı bazı şüphelerimiz var ancak böyle tam ölçülü, böyle tam iki tarafında çıkarlarını koruyacak bir hedefimiz olması gerekir" diye konuştu.

Göçmenler konusunda Türkiye'nin büyük yük üstlendiğinin ve düzensiz göç konusunda daha fazla desteğe ihtiyacı olduğunun altını çizen Schallenberg, şöyle devam etti:

Güvenlik konusunda bir işbirliği ihtiyacı var ve bunu çok geniş kapsamda ele almak lazım. Tabii ki şu anda Türkiye'nin etrafına baktığımız zaman bir ateş çemberi içinde olduğunu hem doğuda olsun veya sahil bölgesinde olsun, bütün bu kriz ocakları var. Türkiye'nin bu konuda çok önemli bir rolü ve sorumluluğu bulunuyor.

Türkiye'nin, Rusya'nın bu vahşi saldırısı konusunda, Ukrayna'ya yaptığı bu saldırı konusunda rolünü de yeniden burada takdir etmek istiyorum ve Ukrayna'daki insanların, bu hücum altında, bu saldırı altında acı çekmekten ve Türkiye'nin başka konularda da bu aracılık rolünü üstleneceğini umuyoruz. Örneğin; Güney Kafkasya bölgesinde ve Türkiye tabii ki sözünün Orta Doğu'da çok ağırlıklı olduğunu bilmesi ve yeniden hatırlaması gerekir.

Schallenberg, her zaman aynı fikirde olmadıklarını ancak sonuç konusunda hemfikir olduklarını söyledi.

Filistin meselesine ilişkin de Schallenberg, iki devletli çözümü istediklerini ve ülkesinin onlarca yıldır bu çözümün peşinde olduğunu aktardı.

"Bölgedeki sorunlar hepimizi ilgilendiriyor"

Schallenberg, İsrail-Filistin sorununda Türkiye'nin arabuluculuk faaliyetleri ve diplomatik çalışmalarının Avusturya için etkilerine yönelik "Avusturyalı bir vatandaşımız, orada esir bulunmakta, Hamas'ın ellerinde. Türk tarafı da burada en iyi çabasını gösterecektir. Katar'la da görüşüyoruz. Her şeyi deniyoruz. Şimdiden Türk dostlarımıza çok teşekkür etmek isteriz destekleri için" ifadelerini kullandı.

Uluslararası hukuk kurallarının her zaman ve her yerde geçerli olduğunu vurgulayan Schallenberg, 7 Ekim 2023'te başlayan İsrail'in Filistin'e saldırılarında Hamas'ın da rolü olduğuna işaret etti.

Schallenberg, "Bu bölgedeki sorunlar hepimizi ilgilendiriyor. Biz tabii ki her şeyden önce yeniden kabul edilebilir bir siyasi ilişki yumağının kurulmasını istiyoruz bölgede" dedi.

Bölgedeki sivillerin durumuna yönelik ise Schallenberg, şunları kaydetti:

Biz çok daha fazla çalışmak zorundayız sivil halkı koruyabilmek için. Burada bir tarafta sivil mağdurlar var. İsrailli partnerlerimize de söyledik. Biz kabul edilebilir ve uygulanabilir bir plan görmek istiyoruz. Şimdi de Gazze'nin kuzeyine kaçan insanlar var ancak o konuda bir düzenleme olması gerekir. Avrupa Birliği'nde diğer ülkelerle de görüşme yapıyoruz ve net bir çözüm yaratmak istiyoruz. Özellikle o bölgede sivil insanlar için bir çözüm gerekmektedir.

 

Independent Türkçe, AA

DAHA FAZLA HABER OKU