Karar yazarı ve eski AK Parti milletvekili Mehmet Ocaktan, Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Azam Ebu Hanife'nin bugün yaşaması halinde müebbetle yargılanacağını öne sürdü.
Ocaktan, Ebu Hanife'nin ifade özgürlüğü ve hukuktaki duruşuna atıf yaparak, "Zalim sultanlara ve adaletsizliklere karşı çağının en önemli mücadelesini vermiştir. Ve sonunda bu devrimci duruşunun bedelini canıyla ödemiştir." ifadelerini kullandı.
Ebu Hanife'nin akla, bilgiye ve eleştirel düşünceye dayanan görüşlerinin İslam dünyasında yer bulamaması nedeniyle Müslümanların yaşanabilir bir devlet modeli oluşturamadığına dikkati çeken Ocaktan, şunları da söyledi:
Özgür düşünceye yer açmayan ve de hukuksuzluğun devam ettiği Müslüman dünyanın bağnazlıktan kurtulması ne yazık ki mümkün değildir
Mehmet Ocaktan'ın bugün (18 Eylül 2019) yayımlanan "İmam-ı Azam bugün yaşasaydı müebbetle yargılanırdı" başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
Kuşkusuz İslam toplumlarında kurulan bu despotik yapılara karşı hayatları pahasına seslerini yükselten, direnen büyük alimler, düşünce insanları da olmuştur. Bu isimlerin en önemlisi İmam-ı Azam Ebu Hanife’dir. Hayatının 50 yılını Emeviler döneminde, 17 yılını da Abbasiler döneminde geçiren Ebu Hanife, hiçbir şekilde devlet erki içinde yer almayı kabul etmemiş, zalim sultanlara ve adaletsizliklere karşı çağının en önemli mücadelesini vermiştir. Ve sonunda bu devrimci duruşunun bedelini canıyla ödemiştir.
Prof. Dr. Adem Çaylak ve Ayşe Ayten Bakacak’ın Ebu Hanife’nin ifade özgürlüğü konusunda Mevdudi’yi kaynak göstererek yaptıkları şu değerlendirme son derece ufuk açıcıdır: “Ebu Hanife ifade özgürlüğünü o denli benimsemiştir ki, yönetici meşru dahi olsa aleyhinde konuşulabileceğini söylemiştir. Hatta bir adım ileri giderek meşru bir yönetici hakkında argoyla bezeli kötü sözler söyleyerek hakaret edenlerin, hatta halifeyi ölümle tehdit edenlerin bile tutuklanmasına cevaz vermez. Sadece sözlerini eyleme döküp silahlı isyana kalkışan veya toplum huzurunu bozanlar, bu hususta cezalandırılabilir.”
Ancak talihsizliğe bakın ki aklı ve eleştirel düşünceyi hayatının mihveri yapan, hukukun üstünlüğünü iktidarların tasallutundan koruyan Ebu Hanife’nin siyasetteki, hukuktaki bu erdemli duruşu, özgür düşünce mücadelesi ve siyasal görüşleri, kendi adıyla anılan Hanefi mezhebinde yer bulamamıştır. Bir başka deyişle, Sünni Müslümanların çoğunda ve Hanefi mezhebine müntesip olduğunu söyleyen İslam dünyasında ve bu arada Türkiye’de de, ne yazık ki Ebu Hanife’nin saray alimi ve dalkavuğu olmayan, zalim yönetimlere karşı vicdana, ahlaka, adalete ve hakkaniyete dayalı karşı duruş gösteren, aklı, sorgulamayı ve özgür iradeyi ön plana alan ‘siyasi fıkhı’ yerine, çoğunluğu Ebu Hanife’nin görüşleri diye kitaplarına sonradan sokulan/giydirilen, ibadet ve siyasi içeriği olmayan fıkıh ve muamelata ilişkin hususları içeren ‘Tabela bir Ebu Hanife portresi’ hakim olmuştur.
Şunu açıkça ifade etmek gerekiyor ki, tarihimizde müstesna bir yere sahip olan Ebu Hanife’nin akla, bilgiye ve eleştirel düşünceye dayanan görüşleri İslam toplumlarının gündeminde hiçbir şekilde yer alamadığı için Müslüman dünyanın yaşanabilir bir devlet modeli oluşturma fırsatları heba edilmiştir. Özgür düşünceye yer açmayan ve de hukuksuzluğun devam ettiği Müslüman dünyanın bağnazlıktan kurtulması ne yazık ki mümkün değildir.
Independent Türkçe