İnsan ve medeniyet soykırımı: Gazze

Dr. Murat Özyıldırım Independent Türkçe için yazdı

İsrail'in Gazze bombardımanı sırasında Paşa Sarayı'ndan geriye kalanlar. Gazze tarihçileri Napolyon'un 1799'da burada 3 gece uyuduğunu söylüyor / Fotoğraf: Ömer El Qattaa-NPR

Gazze ismini, aylardır yaşanan acı olaylar nedeniyle dünyada duymayan herhalde kalmadı.

Gazze, bilindiği gibi Filistin'in güneyinde yer alan şehir ve bölgenin ismidir.

İşgal devletinin mütemadiyen acımasızca bombaladığı, Akdeniz sahilinde kuzeyden güneye doğru yaklaşık 40 kilometre ve doğuya doğru 6 kilometre ilâ 12 kilometre arasında değişkenlik gösteren genişliğe sahip Gazze sahil şeridi, binlerce insanın şehit olduğu, on binlercesinin yaralandığı, göç ettiği, tarif edilmez acılarla mücadele ettiği bir saha haline geldi. 

Gazze ve masum Gazzeliler, haberlerde eski önemini çoğumuz için kaybetti çünkü olabileceklerin en kötüsü oldu; gördüklerimize alıştık.

Yaşanan korkunç olaylara karşın BM'de sürdürülen ve insanı ürküten vahşi sessizlik, büyük bir vicdan yarası olarak dünya tarihinde daima hatırlanacak.

Gazze ruhumuzu sızlatırken insanın yanı sıra, insana ait her şeyin yok edilmesine de beraberce şahit oluyoruz.

Yazımızda Gazze'nin kısa tarihi ile birlikte, insanlığın ortak mirası olan eserlere karşı arkeolojik kıyımı sizlerle paylaşmaya gayret edeceğiz. 
 

Gazze'de hasar gören ve yıkılan yerler arasında camiler, kiliseler ve miras alanları yer alıyor [Mohammed Dahman_AP Photo.jpg
Gazze'de hasar gören ve yıkılan yerler arasında camiler, kiliseler ve kültürel miras alanları yer alıyor / Fotoğraf: Mohammed Dahman-AP

 

Bilindiği gibi eski çağlardan beri insan yerleşiminin bulunduğu Filistin ve çevresi, arkeolojik olarak muazzam birikimi içinde barındıran topraklardır.

Bugün, Filistin'in başşehri mukaddes Kudüs'ün yaklaşık 80 kilometre güneybatısında bulunan Gazze sahil şeridinde, aynı isimle şehir de yer almaktadır.

Araştırmalara göre Gazze'ye ait arkeolojik veriler, MÖ 3000'lere kadar uzanmaktadır.

Gazze şehrinin güneyinde yer alan Tell Sakan, bölgeye hâkim olan Mısırlıların yaptığı kale ve bir höyük olarak buradaki erken yerleşime işaret etmektedir.

Yerleşim, MÖ 1500'lere kadar üç defa yıkılırsa da yeniden yaşanan bir merkez olmayı başarır.

Mısır-Suriye arasında bulunan Gazze, ticarete olanak sağlayan Levant yolu üzerindeki jeopolitik konumu nedeniyle Mısır, Suriye hâkim güçlerinin uzun süre mücadele sahalarından biri olur.

Muharref Tevrat'a göre sadece bir kral, İslâm inancımıza göreyse peygamber olan Hz. Davud'un (MÖ 11 ile MÖ 10'uncu yüzyıl) Filistin'deki hâkimiyetinin sınırları, Gazze'yi de kapsamaktadır.

Acımasızlıkları Tevrat'ta da zikredilmiş olan Asurluların MÖ VIII. yüzyılda bölgeyi topraklarına kattıkları bilinmektedir.

Gazze, Mısır ve Asur arasında el değiştirirken MÖ 6 ile MÖ 4'üncü yüzyıl arasında bir süre bağımsız olarak varlığını sürdürür.

Ticaret güzergâhındaki Gazze, dönemin en mahir tacirleri olan Yunanlıların da buraya göz dikmesine sebep olmuş, nitekim MÖ 520'de bir Yunan ticaret kolonisi burada kurulmuştur.

Öte yandan Gazze, Büyük İskender'in (ö. MÖ 323) fetihleri sırasında birkaç ay işgale karşı direndiyse de sonunda MÖ 332'de teslim olmuş, İskender tarafından şehrin idaresi, bölgede kendisini destekleyen bedevilere verilmiştir.

Makedonyalı İskender'in Gazze'deki hâkimiyeti, kuşkusuz Helenistik kültürün de buraya güçlü biçimde girmesini sağlamıştır.

Bölge, daha önce Yunan kolonisiyle tanışmış olsa da asıl kültürel değişim, İskender'in mutlak hâkimiyet kurmasının ardından gerçekleşmiştir.

Büyük İskender'in ölümünün ardından olağanüstü geniş ülkesi, komutanları arasında paylaşılmış, bundan sonra Gazze, önce Ptolemaeus, MÖ III. yüzyıl başında ise Seleucus Krallığı'nın idaresine girmiştir.

Filistin'e MÖ 140 - MÖ 37 arasında hâkim olan Haşmonayim (Haşmoniler) Krallığı, Yahudi olmasına karşın Yunan kültürünü ve gündelik yaşam tarzını benimsemiş ve bu bakımından, muhafazakâr Yahudiler tarafından kıyasıya eleştirilmiştir.

Helenist Yahudiler olarak tanımlanan bu Yahudiler, Yunanca konuşan, Yunanca eser veren, muhafazakâr bir Yahudi'nin asla kabul edemeyeceği şekilde Yunanlılar gibi spor müsabakalarına çıplak iştirak eden, sünnetten giderek utanç duyan bir yapıya bürünmüştür.

Haşmonayim Krallığı'nın başındaki Alexander Iannaeus (ö. MÖ 76), Gazze'yi MÖ 96'da kuşatmış, teslim olmayı reddeden halkı katlettiği gibi şehri de ateşe vermekten çekinmemiştir. 

Senato tarafından Roma'nın başına bela olan Isaurialı korsanlardan temizleme göreviyle olağanüstü yetkilerle donatılarak Doğu Akdeniz'e yollanan Gnaeus Pompeius Magnus (ö. MÖ 48) ve idaresindeki birlikler, Roma hâkimiyetini MÖ 63'te Gazze'nin de dâhil olduğu bölgede sağlar.

Gazze, bu dönemde oldukça kozmopolit bir yapıya sahiptir; göçebe Arapların yanı sıra Yunanlılar, Mısırlılar, Yahudiler vd. çevrede yaşamaktadır.

Çoğu asker Romalılar da söz konusu karışık yapıya katılmışlardır.

Ancak Roma idaresi, Filistin'de sık sık Yahudi isyanlarına neden olmuş, bunlardan birinde Yahudiler tarafından Gazze, MS 66'da yakılıp yıkılmıştır.

Buna rağmen şehir, imar faaliyetlerine sahne olmuş, Roma İmparatoru Hadrianus, Gazze'yi MS 130'da ziyaret ederek burada onuruna düzenlenen spor karşılaşmalarını, şehrin meşhur stadyumunda seyretmiştir. 

Pagan inançların hâkim olduğu dönemde, Gazze'de refah ve bereketle ilgili eski bir Sami tanrısı olan Dagon'un kültü önemlidir.

Yunanlıların ve Romalıların Gazze'yi tanıştırdıkları, Iuppiter, Diana, Fortuna kültleri de bölgede bulunmaktadır.

Gazze'de Hıristiyanlığın 3'üncü yüzyılda yayıldığı, 4 ve 5'inci yüzyıllarda güç kazandığı bilinmektedir.

Bu dönemde Gazze, piskoposluk merkezlerinden biri olarak bazı konsillerde temsil edilmektedir.

Aziz Porphyrius (ö. 420) bu dönemde şehrin Hıristiyanlaşmasındaki en önemli figür ve Gazze piskoposudur.

Yaşamının anlatıldığı Vita Porphyrii'de piskoposun Constantinopolis'e (Istanbul) gittiği, Gazze'deki tapınakların yıkılmasına dair bir ferman alarak şehirdeki pagan tapınaklarını yaktırıp yıktırdığı anlatılmaktadır.

Gazze, 407 yılına gelindiğinde tapınaklardan tümüyle arındırılmış haldedir.  

İslâm Devleti'nin kuzeye doğru genişlemesi ile Gazze, MS 635'te Amr ibn ul As tarafından kuşatılarak fethedilmiştir.

Levant ticaret yolu üzerinde bulunması nedeniyle Gazze'nin İslâm öncesinde de Arabistan'dakiler tarafından bilindiğini belirtelim.

300 yıldır Hıristiyan şehir kimliğine bürünmüş olan Gazze'de İslâmiyet, kısa sürede halkın en çok kabul ettiği din haline gelmiştir.

Kiliseler, camilere çevrilmiş ve şehir, İslâm medeniyetinin bir parçası olarak varlığını devam ettirmiştir.

Buna karşın 8'inci yüzyılda bir Hıristiyan azınlık, burada ibadetlerinde özgür olarak yaşamlarını devam ettirmiştir.

Abbasi Devleti'nin bir parçası olarak Gazze, müreffeh bir devir geçirmiştir.

Mısır'da Ahmet bin Tolun (ö. 884) tarafından kurulan, Filistin ve Suriye'nin hemen tamamına hâkim olan Tolunoğlu Devleti, bir Türk devleti olarak tarih sahnesinde 9 - 10'uncu yüzyılda yer alır.

Böylece Gazze sahili, söz konusu dönemde Türklerin hâkimiyetine girer. Daha sonra Fatımîler, bölgede denetimi ele geçirdilerse de Haçlılar, 1100'de Gazze'yi alır; Hıristiyanlık, bölgede tekrar güç kazanmaktadır.

İşgal, tam seksen yedi yıl sürer, sonra Selahaddin Eyüzyılûbî, Gazze'yi Haçlılardan geri almayı başarır.

Bölge, Eyüzyılubîler, Haçlılar ve Moğollar arasında el değiştirir. Türk idaresi, tekrar 1277'de Memlûkler (Kölemenler) tarafından kurulur.

Memlûk idaresi, Gazze'de imar faaliyetlerinde bulunduğundan ayrıca önemlidir.

Şehirde yeni cami, medrese, hamam gibi birçok yapılar kendini Memlûkler devrinde gösterir.

Yavuz Sultan Selim'in 1516 Mısır Seferi sırasında Gazze şehri ve Gazze bölgesi, 1918'e kadar sürecek Osmanlı idaresine girer.

Söz konusu dönemde şehir, Memlûk idaresinde olduğu gibi imar faaliyetlerine sahne olur.

Uzun süre devam eden "Pax Ottomana = Osmanlı Barışı" döneminde Gazze, kervansaray, cami, hamam gibi yapılarla donatılır.
 

, 3 Mart 2021'de Gazze Şehri'ndeki geleneksel Türk buhar banyosu olan antik Samiriye Hamamı Mahmud Hams AFP.jpg
Gazze Şehri'ndeki geleneksel Türk hamamı olan antik Samiriye Hamamı, 3 Mart 2021'de / Fotoğraf: Mahmud Hams-AFP

 

Samiriye Hamamı'ndan geriye kalanlar. İsrail ordusu, militanların burada üslendiğini ve içeride bir tünel ağı kullandığını iddia ederek antik hamamı bombaladığını söyledi Ömer El Qattaa NPR.jpg
Samiriye Hamamı'ndan geriye kalanlar. İsrail ordusu, burada Hamas'ın bir tünel ağı kullandığını iddia ederek antik hamamı bombaladı / Fotoğraf: Ömer El Qattaa-NPR

 

Napoleon'un işgali, Kavalalı gailesi gibi sorunlarla çok kısa süreli el değiştirmeler yaşasa da Gazze, Osmanlı Devleti'nin idaresinde barışın savaştan çok hâkim olduğu huzurlu 400 yıl geçirir.

Osmanlı'dan sonra Gazze, hüzünlü kısmına birlikte şahit olduğumuz, Ortadoğu'ya koşut tarihi süreçten geçer; İngiliz idaresi ve ardından İsrail sorunu.

Gazze'nin tarihi, arkeolojik verilerle de kuşkusuz desteklenmektedir. Gazze'de 12 müze, arkeolojik kalıntılar barındırmaktadır.

Gazze sahil şeridinde Eski Çağ'a ait iki liman yerleşim kalıntısı arkeologlar tarafından tespit edilmiş durumda; kuzeyde Anthedon ve güneyde Maioumas. Fransızlar, UNESCO'nun geçici kültürel miras listesine aldığı ve MÖ VIII. yüzyıldan MS X. yüzyıl'a kadar yerleşim alanı olan Anthedon'da bazı arkeolojik kazı çalışmaları gerçekleştirir.

Ancak aylardır süren bombardımanlar sonucu Anthedon'un büyük tahribata uğradığı, bizzat kazı başkanlığı tarafından basında ifade edilmektedir.

Antik Çağ'da ve Orta Çağ'da her iki liman yerleşimi de Levant ile Gazze'nin ticarî ilişkilerinde önem taşımaktadır.
 

gg2.jpg
Filistinli işçiler, 20 Şubat 2022'de Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahia'da gösterişli bir şekilde dekore edilmiş mezarların bulunduğu bir Roma mezarlığı da dahil olmak üzere, yeni keşfedilen arkeolojik alanları kazıyorlar

 

Gazze'nin kuzeyinde Cibaliye'deki inşaat çalışmaları sırasında 2023 yılı başlarında toplam 135 antik mezar bulunmuştur.

Aralarından iki tanesi, kabartmalara sahip Roma lahdi olan mezarlar ve bulundukları alanın bugünkü durumu, savaş nedeniyle belirsizliğini korumaktadır.

Öte yandan Gazze'de Bureij Kampı'nda bir çiftçinin tesadüfen bulduğu, ördek, tavşan gibi hayvan betimlerine sahip Roma mozaikleri de aynı durumdadır. 
 

Filistinli çiftçi, Gazze’deki tarlasında Bizans dönemine ait mozaik keşfetti (1).jpg
Filistinli çiftçi, Gazze’deki tarlasında Bizans dönemine ait mozaik keşfetti (2).jpg
Filistinli bir çiftçi, İsrail ablukası altındaki Gazze Şeridi'nin Bureij Mülteci Kampı yakınlarındaki arazisinde Bizans dönemine ait mozaikler buldu, Eylül 2022 / Fotoğraf: AA

 

Şehirdeki tarihi yapılardan biri Aziz Porphyrius Kilisesi, isminden de anlaşılacağı gibi Gazze'nin V. yüzyıldaki meşhur piskoposuna ithaf edilmiştir.

Önemli bir tarihî yapı olan Porphyrius Kilisesi'nin ilk inşası V. yüzyıl'a kadar götürülse de VIII. yüzyılda cami yapıldığı, Haçlıların XII. yüzyılda asıl düzenlemeleri yaparak kiliseye tekrar çevirdikleri bilinmektedir.
 

aa.jpg
İsrail savaş uçakları Gazze'nin en eski kilisesi olan Aziz Porphyrius Kilisesi'ni yok etti

 

Kilise, bugünkü görünümünü 1856'daki onarımla almıştır.

İşgal devletinin 2023-2024 yılı saldırılarında Müslüman ve Hıristiyan Gazzelilere korunak sağlayan kilise, savaş uçakları tarafından vurulmuş, maalesef masum can kayıplarının yanı sıra tarihî yapının bir bölümü de yıkılmıştır.
 

Gazze Ulu Camii.jpg
14 yüzyıllık tarihe sahip olan "Büyük Ömeri Camii"; diğer bir adıyla "Gazze Ulu Camii" Filistin genelinde üçüncü büyük cami idi

 

Gazze Ulu Camii, bölgedeki en önemli tarihî eserlerden biridir.

Kilisenin camiye VII. yüzyılda çevrilmesiyle oluşan cami, XII. yüzyılda Haçlılarca tekrar kiliseye çevrilmiş, savaşlarda tahrip olmasının ardından Memlûk imar faaliyetleri esnasında cami yeniden inşa edilmiştir.
 

aa.jpg
İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanlarında Gazze kentindeki 14 yüzyıllık tarihe sahip olan Gazze Ulu Camii'ni yıktı / Fotoğraf: AA

 

Gazze Ulu Camii'nin tekrar tekrar yıkılıp yeniden yapıldığı anlaşılmaktadır.

Moğolların 1260'ta yıktıkları camiyi tekrar inşa, Osmanlılara nasip olmuş, I. Dünya Savaşı'nda Britanya tarafından bombalanan yapı, büyük oranda tahrip olmuştur.

Savaştan sonra yıkılan kısımlar yenilendiyse de son aylardaki bombardımanlar, minaresini ve bazı kısımlarını tamamen tahrip etmiştir.
 

Ömeri Camii'den geriye kalanlar..jpg
Gazze Ulu Camii'den geriye kalanlar / Fotoğraf: Ömer El Qattaa-NPR

 

Öte yandan arkeolojik bazı küçük buluntular, savaşın devam ettiği yakın zamanlarda ele geçti.

Askerler, eski dönemlere ait ancak yüzyıllar boyunca kullanıldığından kesin tarihlenemeyen bir havan buldular ve kendi yetkililerine teslim ettiler.

Bölgedeki arkeolojik tahribata dikkat çeken haber kanalları, Gazze'de 200 civarında arkeolojik çalışma alanının savaş sırasında zarar gördüğüne dair -korkunç insan kayıplarının yanı sıra- insanlık tarihi açısından önemli kültürel yok edişler olduğunu vurgulamaktadır.

Arkeolojik korumacılık adına son derece önem taşıyan haberde askerlerin arkeolojik alanları talan ettikleri hatta bazı eserleri Knesset'te sergilenmek üzere aldıkları aktarılmaktadır. 

El Cezire'de arkeoloji bölümleri ve derneklerinin Gazze'deki tahribata sessiz kalışını eleştiren ve sözlerinin tümüne katıldığımız Exeter Üniversitesi'nden Dr. H. M. Leathem, şöyle demektedir:

Arkeolojinin politikadan ayrılamaz olduğunu; tarihin, ulusların ve ulusal kimliğin oluşumunda önemli bir rol oynadığını unutmamalıyız. Arkeolojik mirasın tamamen tahrip edilmesinin çoğu zaman insanların yok edilmesinin habercisi olduğunu da unutmamalıyız; kültürel soykırımın uluslararası hukukta savaş suçu olarak sınıflandırılmasının nedeni budur.


Ailesinden 130'u aşkın şehit veren Gazzeli Filistin Kültür Bakanı Atıf Ebu Seyf ise "İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki müzeleri ve arkeolojik eserleri yağmalayıp yok ederek Filistin tarih anlatısına savaş açtığını" söylemekte, olan biteni Moğolların Bağdat'ta evvelce yaptıklarına benzetti.
 

2019 yılında Gazze'deki tarihi Paşa Sarayı'nın bahçesinde palmiye ağaçları büyüyor Halil Hamra NPR.jpg
2019 yılında Gazze'deki tarihi Paşa Sarayı'nın (Qasr el Basha) bahçesinde palmiye ağaçları büyüyor / Fotoğraf: Halil Hamra-NPR

 

İsrail'in Gazze'yi bombaladığı Paşa Sarayı'ndan geriye kalanlar Ömer El Qattaa NPR.jpg
İsrail'in Gazze'yi bombaladığı Paşa Sarayı'ndan geriye kalanlar / Fotoğraf: Ömer El Qattaa-NPR

 

12 müzenin yıkıldığını belirten Ebu Seyf, Memlûk Sultanı Baybars'ın 13'üncü yüzyılda ilk katını yaptırdığı ve Osmanlı ilâveleriyle büyüyen, Osmanlı idarecilerinin yanı sıra, Napolyon'un da kaldığı Qasr el Basha'nın (Paşa Sarayı Müzesi) tanklarla tahrip edildiğini ve Gazze'deki müzenin bombalandığı ve maalesef küçük eserlerin akıbetini hiç bilmediklerini sözlerine ekledi.
 

NPR'den, Bronz Çağı'na kadar uzanan yüzlerce eserin yer aldığı bir müze de dahil olmak üzere Gazze'deki çok sayıda kültürel miras alanına ağır hasar verildi.jpg
Bronz Çağı'na kadar uzanan yüzlerce eserin yer aldığı bir müze olan El Mat'haf da dahil olmak üzere, Gazze'deki çok sayıda kültürel miras alanına ağır hasar verildi

 

Yine Gazze'de özel bir arkeoloji müzesi olan çok sayıda küçük esere ev sahipliği yapan El Mat'haf da tahribattan kurtulamadı.

Üstelik bu, müzenin 2009'dan sonra 2024'te gerçekleşen ikinci hedef alınışıdır. 
 

m.jpg
İsrail'in Gazze'deki bombardımanlarının ardından El Mat'haf da ağır hasar gördü / Fotoğraf: Ömer El Qattaa-NPR

 

Arkeolojik eserleri teşhir eden Özel El Karara Müzesi ise Gazze'de Han Yunus yakınında, aynı isimle bilinen yerleşimde yer almaktadır.

Aslında "yer almaktaydı" demek daha doğru çünkü son olaylarda müze binasının 2023 sonlarında yerle bir edildiğini basından öğreniyoruz.
 

Gazze, bugün insanî soykırımın yanı sıra, medeniyet soykırımıyla da karşı karşıya bulunuyor.

Kara Afrika'nın aydınlık ülkesi Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Uluslararası Adalet Divanı'na yaptığı başvuruda işgal devletine yönelttiği savaş suçlarından biri şöyle:

İsrail, kütüphaneler, dinî alanlar ve tarihî öneme sahip yerler de dâhil olmak üzere, Filistin kültürünün sayısız merkezine zarar vererek yok etti. 


Ne yazık ki insanlık tarihine ait ortak bilgileri edindiğimiz eski eserler, bugün Gazze'de hangi döneme ait olursa olsun yok olmaktan kurtulamıyor.

En önemlisi herhalde şudur ki Filistinlilere, gelecek nesillere anlatacak hikâye bırakılmıyor…

Gazze'de her insanın ve insanlığa ait her şeyin korunması dileğiyle…

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU