Hangi ulus daha akıllı; biz mi, yoksa Amerikalılar mı?

Gerçekten diğer uluslardan daha akıllı, daha kültürlü veya daha dengeli bir ulus var mı?

İllüstrasyon: Dennis Lan/USC Dornsife 

Uluslar ve toplumlar arasındaki akıl ve kültür farklılıklarının tartışılması, unutmak isteyebileceğimiz birçok konunun kapısını aralıyor.

Ama aynı zamanda üzerinde düşünmeye değer kavramları da ortaya çıkarıyor.

Örneğin aklın anlamını ele alalım;

Akıl zekaya mı, kültüre mi yoksa denge veya düşünme, yani çözme ve bağlantı kurma becerisine mi eşittir?

Bunlar bildiğimiz gibi araştırmacıların çeşitli zamanlarda dile getirdikleri söylemlerdir.

Ancak kendimize şu soruyu soralım:

Gerçekten diğer uluslardan daha akıllı, daha kültürlü veya daha dengeli bir ulus var mı?

Mesela Çinli birine sorsanız Çinlilerin daha akıllı olduğunu söyler.

Eski uygarlık tarihi, mevcut teknik ilerleme, Çinli öğrencilerin matematikteki üstünlüğü vb. konularda onlarca delil sunar.

Bir Arap'a sorsanız size başka örnekler verir, bir İsrailliye sorsanız yine aynı şeyi yapar.

Bu durum, başka uluslar için de geçerli.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Sunulan bu kanıt ve deliller kesinlikle doğru.

Her biri şu veya bu ulusun zekaya, kültüre, dengeye veya çözme ve bağlantı kurma yeteneğine sahip olduğunu gösteriyor.

Ancak yapılan karşılaştırmalar, bir ulusun diğerinden daha akıllı olduğunu, yani zeka özelliklerinin diğer milletlerden daha üstün olduğunu, bu üstün zekanın soy ve genlerinde bulunduğunu asla kanıtlamaz.

Amerikalılar bugün dünya uluslarının en önünde yer alıyorlar. Ancak Avrupa'dan ilk göçlerin başladığı 1600'den önce bir Amerikan ulusu yoktu.

Çinliler geçmişte ve günümüzde pek çok açıdan ilerlemiş durumdalar ancak her zaman böyle değillerdi, çünkü binlerce kişinin kıtlık nedeniyle öldüğü dönemlerden de geçtiler.

Kıtlık da ancak geri kalmışlıktan ve sefaletten kaynaklanır. Araplar geçmiş zamanların en güçlü milletleriydi ama bugün öyle değiller.

Portekizliler bir zamanlar denizlerin efendisiydiler, oysa bugün onların adını pek duymuyoruz.

Bu örneklerin akıl ile soy arasındaki bağlantıyı reddetmek için yeterli olduğunu varsayıyoruz.

Ayrıca akıl ve zeka farklılığının kültürler arası bir farklılık, yani yatay olarak sağa veya sola doğru ilerleyen bir çeşitlilik olduğunu da açıklıyor.

Her ulusun bir veya daha fazla açıdan diğerlerinden ayrılan özellikleri bulunur.

Ancak dikey bir ölçekte belirli bir ulusun özelliklerini başkalarının değerini belirlemek için bir kriter olarak benimseyemeyiz.

Bu sözlerin önemi nedir?
 


Arapların yanı sıra, Arap olmayan insanların ezici çoğunluğunun yukarıdaki fikri kabul ettiklerini ve kendilerinin diğerlerinden daha az zeki olduklarını veya kendi uluslarının diğer uluslardan daha az bilgili olduğunu şiddetle reddettiğini gördüm.

Bir ulusun belirli bir zamandaki üstünlüğünün, diğerlerinin sahip olmadığı koşullar ve imkanlardan kaynaklandığı, bu koşullar ve imkanlar var olsalardı, orada yaşananların tamamının burada da yaşanacağı konusunda ısrar ettiklerine şahit oldum.

Şaşırtıcı olan şey, aynı insanların veya birçoğunun, Allah’ın bir ırkı diğerine tercih ettiği veya bir kabilenin diğerlerinden daha üstün bir soydan geldiği fikrini de kabul ediyor olmaları.

Zaman zaman eğitimli kişilerin, başkalarına kendi soylarını açıklamaları konusunda meydan okuyan yorumlarını okuyoruz ve bununla, onların kökenlerinin Arap veya bir kabileden olmadığını belirtmeyi amaçladıklarını biliyoruz.

Belki bazılarımız, geçmiş yıllarda kadının akrabalarının, kocanın kabilesinin kendi kabilelerinden aşağı olduğunu keşfetmesinin ardından, çiftlerin ayrılmasına ve ailelerin yıkılmasına yol açan "eşitsizlik" sorununu hatırlıyordur.

Teorik düzeyde İslam'ın tüm insanları eşit kıldığı ile övünüyor, soy, ulusal ve etnik aidiyetlerle övünmeyi eleştiriyoruz.

Ama aynı zamanda ulus olarak diğer uluslardan daha üstün olduğumuz veya erkeklerin kadınlardan daha üstün olduğu fikrini de kabul ediyoruz.

Yahut kocanın, karısından daha aşağı bir ırka veya kabileye mensup olduğu ortaya çıkarsa, ailelerin yıkılmasına izin veriyoruz.

Tüm bunlar spontane kusurlar mı, yoksa biri meseleleri tartan bilinçli bir akıl, diğeri bir ilerleyip bir tökezleyen duygusal bir akıl olmak üzere iki paralel akılla mı düşünüyoruz?

Belki kendi içlerinde unutmuş gibi yaparak rahatladıkları bazı yönler hakkında düşünme ihtiyacı hissetmelerini sağlar diye, akıl hikayesi ve farklılıkları üzerine bu derin düşünmelerimi, sevgili okuyucularla paylaşmak istedim.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU