İran'ın İsrail'e saldırısının gündeme getirdiği üç acil soru

Bu aşamada, saldırının Şam'daki büyükelçilik binasına yapılan baskınla başlayan çatışmaların bir sonucu mu yoksa daha geniş bir savaşın açılış salvoları mı olduğunu söylemek zor

Saldırı sadece ölçeği bakımından değil, büyük ölçüde doğrudan İran'dan başlatılmış olması bakımından da emsalsizdi (AFP)

İsrail, yerel saatle cumartesi akşamı geç vakitte İran'ın uzun zamandır beklenen misilleme saldırılarının başladığını ve yüzlerce drone ve füzenin yola çıktığını duyurduğunda dünyanın büyük bir kısmının nefesini tuttuğunu söylemek abartı olmaz.

Saldırı sadece ölçeği bakımından değil, aynı zamanda büyük ölçüde doğrudan İran'dan başlatılmış olması bakımından da emsalsizdi. Dolayısıyla vekiller aracılığıyla yürütülen bir çatışmadan ziyade iki devlet arasındaki potansiyel bir çatışma olarak yeni ve son derece tehdit edici bir aşamayı temsil ediyordu. Hiç kimse (ne İran, ne İsrail, ne komşu devletler, ne Avrupa ülkeleri ve özellikle de ABD) olası sonuçlar hakkında herhangi bir yanılsama içinde değildi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Modern keşif ve iletişim kapasiteleri, farkındalığın geniş çapta paylaşılması anlamına geliyordu; bu da (olumlu anlamda) muhtemel hedef bölgelerdekilere sığınak aramakta zaman kazandırırken, ayrıca bölgede ve ötesinde çok daha fazla sayıda insanın savaşın yaklaşmasından gerçek zamanlı bir şekilde dehşete kapılmasına yol açtı.

Sonuçta, gece boyunca izleyenler ya da haberlere uyananlar için korkulan felaket önlenmiş oldu. ABD, Fransa ve Birleşik Krallık'ın (BK) hava desteğiyle güçlendirilen İsrail savunması, İran'ın yönelttiği ateş gücünün neredeyse tamamını etkisiz hale getirmeyi başardı. İsrail'e göre Necef çölündeki bir hava üssünde sınırlı bir hasar meydana geldi ve bir çocuk yaralandı. Bu en azından İsrail'in savunması açısından büyük bir başarı olarak nitelendirilebilir ve çok korkulan bölgesel yangını önlemesi ya da en azından geciktirmesi umulmalı.

Ancak burada kesinlik sona erip sorular baş gösteriyor. Bunların birçoğu şüphesiz bugün dünyanın dört bir yanında yapılan acil hükümet ve ittifak toplantılarında ele alınıyor.

Birincisi, İran'ın saldırısı bir şeyin sonu mu yoksa başlangıcı mı? Her ne kadar pek çok haber bu saldırıyı Gazze'deki savaşın ciddi şekilde "kızışması" diye tanımlasa da benim görüşüm bunun tam doğru olmadığı yönünde. En önemli kızışma, 1 Nisan'da Şam'daki İran Büyükelçiliği binasına yapılan baskındı. İsrail'in üstlenmediği ancak İsrail'in yaptığı varsayılan saldırıda aralarında İran Devrim Muhafızları'nın iki üst düzey generalinin de bulunduğu 13 kişi öldürülmüştü.

Bu olayın önemi, aynı gün Gazze'de 7 yardım görevlisinin öldürülmesi nedeniyle Batı medyasının büyük kısmında gölgede kaldı. Ancak diplomatik binalara yapılan bir saldırı egemenlik alanına yapılan bir saldırıyla eşdeğerdir. Bu, İran liderlerinin cevapsız bırakabileceği bir şey değildi.

İran halihazırda Birleşmiş Milletler'deki misyonu aracılığıyla, bu hafta sonu gerçekleştirdiği saldırıları meseleyi "sonuçlandırmış" olarak gördüğünü açıkça ortaya koydu. Başka bir deyişle Tahran saldırısını başlangıç değil, son olarak görüyor. Aynı şekilde, "İsrail rejiminin başka bir hata yapması" halinde İsrail'e "çok daha sert" bir karşılık uyarısında bulundu. Dolayısıyla ilk soru bu olayı İsrail'in de aynı şekilde görüp görmeyeceği olmalı.

İkinci soru İran'ın niyetiyle ilgili. İsrail'e ölümcül saldırılar düzenlemek niyetinde miydi, yoksa saldırıları daha az nüfuslu bölgeleri vurmak ve sınırlı hasar vermek üzere dikkatlice mi ayarlanmıştı? Başka bir deyişle, bu saldırılar gerçek olmaktan çok sembolik miydi, (İran'ın kendi yurttaşları arasında da) herhangi bir zayıflık izlenimini ortadan kaldırmak ve İsrail'in gelecekteki saldırılarını caydırmak, ancak çıtayı yükseltmemek için mi tasarlanmıştı? Ya da İran gerçek bir zarar verme niyetindeydi ama başarısız mı oldu?

İran liderlerinin 7 Ekim'deki Hamas saldırılarından bu yana söyledikleri her şey çatışmaya dahil olmaktan ya da çatışmayı gerçekten kızıştırmaktan kaçınmak istediklerini gösteriyor. Aynı şey Lübnan'ın güneyindeki vekili Hizbullah için de geçerli. Ancak İran'ın asıl niyetleri hakkında çelişkili açıklamalar var.

Bir yandan İsrail'den İran'ın 7 Ekim Hamas saldırılarını finanse ettiğine ve bu saldırılardan önceden haberdar olduğuna dair gecikmiş haberler geldi (ki ben şahsen bundan şüpheliyim). Ayrıca İran ve ABD'li yetkililer arasında (1979'daki İran Devrimi'nden bu yana neredeyse örneği görülmemiş bir şekilde) İran'ın Şam saldırısına vereceği tepkiye bazı sınırlamalar getirmek ve İsrail'den gelebilecek herhangi bir karşı tepkiyi dizginlemek amacıyla yakın zamanda temaslar kurulduğuna dair ısrarlı haberler de var (ki ben bunlara daha fazla itibar ediyorum). Sonuç olarak, İran'ın drone ve füzelerinin çoğunun hedeflerine ulaşamayacağını beklediğine inanmak makul görünüyor.

Üçüncü bir soruysa, (Birleşik Devletler tarafından hiç şüphesiz kışkırtılan) İsrail'in İran'ın saldırısını bu şekilde mi göreceği, yoksa İran'ın çıkarlarına, hatta İran'ın kendisine daha fazla saldırı düzenlemek için bir davet olarak mı değerlendireceği. İsrail'in İran'ın Şam konsolosluğuna kasten saldırdığı, İran'ı İsrail'in daha ileri (ve çok daha yıkıcı) eylemlerine bahane olabilecek bir karşılık vermesi için tuzağa düşürmek istediği yönünde bir görüş var. Bu cevaplanmamış bir soru olarak kalmaya devam ediyor. Ancak İsrail'in, varlığını sürdürmek söz konusu olunca İran'ı, Gazze'den kökünü kazımakta zorlandığı Hamas'tan çok daha büyük bir tehdit olarak gördüğü tartışmasız bir gerçek.

Bu hafta sonu yaşananlar, İsrail ve İran arasındaki ikili ilişkilerin ötesinde birkaç soruyu daha gündeme getiriyor. Bunlardan biri, İran'ın saldırılarının Gazze savaşını ve uluslararası iklimi yeniden şekillendirip şekillendiremeyeceği ve bunu ne ölçüde yapabileceği. İsrail'in savaşı yürütme şekli, ABD ve BK'de bile halk düzeyinde, yabancı (ahlaki) desteğin büyük bir kısmını hızla kaybetmesine neden oldu. Hatta ABD ve BK kamuoyu önündeki duruşlarını (örneğin ateşkes konusunda) değiştirmek zorunda kaldı.

Ancak silah tedarik etmeye devam ettiler ve İran'ın drone ve füzelerine karşı müttefik ateş gücü belirleyici olmuş gibi görünüyor. İsrail yanlısı ittifak yeniden mi kuruldu? Gerçekten ortadan kalkmış mıydı? BM Güvenlik Konseyi'nin İsrail'in talebi üzerine acil toplanması ipucu verebilir.

İlkiyle alakasız olmayan ikinci mesele: İran, Şam'daki diplomatik topraklarının ihlali konusunu BM'de gündeme getirmeye çalışsa da başarılı olamadı. Ayrıca, örneğin ABD ya da BK'den İran'a açık bir destek gelmemiş gibi görünüyor. Ancak diplomatik dokunulmazlık uluslararası kuralların temel bir ilkesi ve böyle bir ihlal bazı ülkelerin başına geldiğinde kınanırken diğerleri tecrübe ettiğinde kınanmaması sadece bu ilkenin altını oymakla kalmaz, aynı zamanda çifte standart kokusu da taşır (ABD'nin Ukrayna'ya misket bombası tedarik etmesi ya da Filistinlilerin değil ama Ukraynalıların kendi kaderini tayin hakkını kararlılıkla savunması gibi).

Bu da bizi Britanya Kraliyet Hava Kuvvetleri'nin İsrail'in hava savunmasındaki rolüne getiriyor. Bunun gerekçesi, IŞİD ve bölgedeki diğer cihatçı örgütlerle mücadele etmek için başlatılan Shader Operasyonu adlı 10 yıllık bir görev gibi görünüyor. BK'nin (zor durumdaki) silahlı kuvvetlerinin bu yeni görevde kullanılmasına ilişkin herhangi bir parlamento incelemesi yapıldı mı ve yapılmalı mıydı? Bunun BK yurttaşlarının yurtiçinde ya da yurtdışında güvenliğini tehlikeye atma riski var mı? Bu tür konularda daha fazla şeffaflık olmalı mı?

Ve son olarak, Ukrayna'yla ilgili bir dipnot. Cumhurbaşkanı Zelenski ve ekibinin ve genel olarak Ukraynalıların, cumartesi gecesi kendi şehirlerinden bazıları Rus hava gücü tarafından vurulurken, ABD ve BK'nin Ortadoğu'daki acil, göz önündeki ve uygulamalı angajmanına nasıl tepki verdiğini merak ediyorum.

Hiç değilse bu olay, görev başındayken Boris Johnson ve diğerlerinin sarf ettiği tüm güzel sözlere rağmen, ABD ve BK için Ukrayna'nın savunmasının İsrail'in savunmasından sonra ikinci sırada yer alması gerektiğini göstermiş olmalı. ABD ve BK güçten düşmüş bir İran'a karşı risk almaya hazır olabilirken, aynı şey Rusya'yla doğrudan bir çatışma için geçerli değil.



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Çağatay Koparal

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU