Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin ikinci ihlal kararının hukuki değeri olmadığına, kararın uyulmamasına karar verdi. Sabah'tan İlker Turak'ın haberine göre Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Şerafettin Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesince verilen ikinci ihlal kararının hukuki değeri olmadığını, bu bağlamda Anayasa'nın 153/6. Maddesi kapsamında uygulanabilecek bir kararın var olmadığını belirterek Anayasa Mahkemesi'nin kararına uyulmamasına karar verdi. Daire, söz konusu kararın juristokratik (yargıçların oligarşik bir yönetim oluşturması) bir davranış olduğunu öne sürdü.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Kararda Anayasa'nın 153/6. maddesi kapsamında uygulanabilecek bir kararın var olmadığı vurguladı. Bu gerekçe ile Anayasa Mahkemesi'nin kararına uyulmaması kararlaştırıldı. Kararı gereğinin takdir ve ifası için yani Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi için Meclis’e gönderildi.
TİP'ten açıklama
Kararın ardından TİP'ten yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Hatay Mv. Can Atalay hakkındaki kararı, Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğu sandıkla sağlayamayan Saray Rejimi’nin Anayasa’yı fiilen ortadan kaldırdığının ilanıdır.
Bu bir yargı kararı değildir. Darbedir! Darbeye ve darbecilere geçit vermeyeceğiz!
TİP Başkanı Erkan Baş da videolu paylaşımında "Tüm yurttaşlarımıza, hukukçulara, muhalefet partilerinin temsilcilerine sesleniyorum: Darbeye direnelim!" ifadelerini kullandı.
Tüm yurttaşlarımıza, hukukçulara, muhalefet partilerinin temsilcilerine sesleniyorum:
— Erkan BAŞ (@erkbas) January 3, 2024
Darbeye direnelim!#CanAtalay pic.twitter.com/j9CJC5Ni5O
DEM Parti: Yargıtay anayasasızlığa geçildiğini bir kez daha ilan etmiş oldu
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan da artisinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken yaptığı açıklamada Yargıtay'a tepki gösterdi.
Doğan "Aslında Yargıtay malumu ilan etmiş oldu. On yıllardır Türkiye'de yaşanan hukuksuzluğu, yok sayılan aslında tümden değişmesi gereken bir darbe anayasasının dahi nasıl uygulanmadığını, nasıl bir fiili anayasasızlığa, hukuksuzluğa geçildiğini bir kez daha ilan etmiş oldu" dedi.
Anayasa Mahkemesi kararlarının, Anayasa'nın 153. maddesine göre uygulanmasının zorunlu olduğunu hatırlatan Doğan, "Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bir üyesine ilişkin ikinci ihlal kararına cevaben diyor ki, 'Hukuki değeri yoktur'. Bu sadece Anayasa'nın 153. maddesinin tanımamak anlamına gelmez. Yargıtay anayasayı tümden, fiilen yok sayıyor. O halde Yargıtay'ın verdiği kararın da hukuken hiçbir değeri, hiçbir karşılığı yoktur" ifadelerini kullandı.
Özel: Anayasayı savunmayı ısrarla sürdüreceğiz
CHP Genel Başkanı Özgür Özel de tepkisini sosyal medya hesabından dile getirdi. Özel şunları kaydetti:
Bu işbilmez hükümet, ülkemizi hukukun işlemediği, anayasanın tanınmadığı bir muz cumhuriyetine çevirdi. Yargıtay'ın kararına karşı anayasayı savunmayı ısrarla sürdüreceğiz. Yarın toplanacak Parti Meclisimizde konuyu özel gündem olarak ele alacak ve bundan sonraki mücadele hattımızı belirleyeceğiz.
Kılıçdaroğlu: Ülkemizde artık Saray kanunları var
Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da "Yargıtay Üyelerinin, hiçbir kararda imzası olmayan intihalci bir yargıcı Anayasa Mahkemesi üyeliğine layık görmesi bile zaten bu günlerin habercisiydi…" dedi.
Kılıçdaroğlu X hesabından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
Yargıtay, AYM'nin Hatay Milletvekili Can Atalay'la ilgili hak ihlali kararına “Hukuki değeri yok” diyerek bir kez daha uymaması, siyasi otoritenin yargıyı yönettiğinin ve ülkemizde bir daha hukuktan bahsedilemeyeceğinin ispatıdır.
Yargıtay Üyelerinin, hiçbir kararda imzası olmayan intihalci bir yargıcı Anayasa Mahkemesi üyeliğine layık görmesi bile zaten bu günlerin habercisiydi… Ülkemizde artık hukuk kuralları değil, maalesef orman kanunları benzeri Saray kanunları var!
Akşener: Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanlığı görevini yerine getirmesi bile bir kriz hâline gelmiş
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de sosyal medyadan yaptığı açıklamada "Yargı mensupları için Ak Partiliye dokunmak yasak!Ama iktidarın hedef gösterdiği herkesi tutuklamak serbest!" dedi.
İktidarın ülkemizde sebep olduğu anayasal demokrasi yoksunluğu, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay kararını reddetmesiyle birlikte bir anayasal devlet krizine dönüşmüştü.
— Meral Akşener (@meral_aksener) January 3, 2024
Bugün tekraren Anayasa Mahkemesi kararının tanınmamasının ilanıyla görüyoruz ki;…
Ne olmuştu?
AYM, Gezi davasında hakkında 18 yıl hapis cezası verilen tutuklu milletvekili Can Atalay'ın bireysel başvurusunu 25 Ekim'de değerlendirdirmişti. AYM, Atalay'ın "seçilme ve siyasi faaliyette bulunma" ve "kişi hürriyeti ve güvenliği" hakkının ihlal edildiğine hükmetmişti. 50 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmeden AYM, ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına, yargılamada durma kararı verilmesine ve hükmün infazının durdurularak Atalay’ın tahliye edilmesine karar vermişti.
AYM, ihlal kararını 25 Ekim’de İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesine göndermişti. Tahliye kararı vermeyen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 27 Ekim’de dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndermişti. Yargıtay 3’üncü Dairesi, 1 Kasım’da mahkemeye bir yazı göndererek kendilerine gönderilen yazının bir "müzekkere" olduğunu söyleyip dosyanın gönderilmesiyle ilgili bir karar verilmesini istemişti. Bunun üzerine İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi dosyanın Yargıtaya gönderilmesi kararı aldı, 2 Kasım'da mahkeme dosyasıyla ilgili 28 adet kelepçeli çuvalı Yargıtay’a yollamıştı. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 8 Kasım'da AYM'nin kararına "uymama" ve Can Atalay'ın serbest bırakılması yönünde oy kullanan AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulması yönünde bir karar almıştı. Karar, hukukçular, Türkiye Barolar Birliği ve siyasi partiler tarafından "Anayasal düzeni değiştirme teşebbüsü" ve "Hukuk devletine yapılmış bir darbe" olarak değerlendirilerek tepkiyle karşılanmıştı. Avukatlar, Atalay için AYM'ye ikinci kez bireysel başvuru yapmıştı. AYM, ikinci başvuru da Genel Kuruluna sev etmişti. Genel Kurul, 21 Aralık'ta bir kez daha ihlal kararı vermişti
Jüristokrasi nedir?
Juristokratik, "yargıçlar tarafından yönetilen" anlamına gelir. Bu terim, bir siyasi sistemde yargının diğer tüm kurumlardan daha fazla güce sahip olduğu durumlarda kullanılır. Jüristokrasi, demokrasiye zıt bir yönetim biçimidir. Demokraside, egemenlik halka aittir ve yasama, yürütme ve yargı güçleri birbirinden bağımsızdır. Jüristokraside ise, yargı, yasama ve yürütme güçlerini kendi elinde toplar ve bu güçleri kendi çıkarları doğrultusunda kullanır.
Bazı jüristokrasi örnekleri
Roma İmparatorluğu'nda, imparator tarafından atanan yargıçlar, yasama ve yürütme güçlerini de elinde bulundurmaktaydı.
Orta Çağ Avrupa'sında, kilise tarafından atanan yargıçlar, kilisenin çıkarlarını korumak için siyasi iktidar üzerinde etkiliydi.
Avrupa'da bazı ülkelerde, yargı bağımsızlığının sağlanamaması nedeniyle, yargıçlar siyasi iktidarın bir aracı haline gelmişti.
Bazı Latin Amerika ülkelerinde, askeri darbeler sonucunda kurulan askeri yönetimler, yargının bağımsızlığını ortadan kaldırarak juristokrasiye geçiş yapmıştır.
© The Independentturkish