Bu köşede, Sudan toplumundaki bölünmenin boyutunu ve 15 Nisan savaşından sonra ülkede hüküm süren keskin bölünmeyi daha önce birçok kez ele aldım.
Sudan, tarihinin her aşamasında federalistler ile Ümmet Partisi, sol ve sağ, siyasal İslam hareketi ile devletin sekülerliği veya laikliği akımı, kuzey-güney çatışması gibi keskin siyasi bölünmelerle karşı karşıya kaldı.
Ancak bu bölünmelerin genel karakteri, bazen kanlı şiddet olaylarına rağmen, siyasi bir bölünme olmasıydı.
Artık yeni ve tehlikeli olan şey anlaşmazlığın artık sadece siyasi olmaması, aynı zamanda geniş ve genişleyen toplumsal ve coğrafi bir karaktere bürünmesidir.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Sosyal medyada hâkim olan sınıflandırma, artık etnik ve bölgesel seferberlik ve kışkırtmaya dayanıyor.
Hızlı Destek Kuvvetleri'ni (HDK) destekleyen söylem, 1956'da (Sudan'ın bağımsızlık tarihi) yıkılan ve onu belirli kuzey gruplarına odaklanan 'Cellabe' (orta ve kuzey bölgelerinde yaşayan insanları ifade eden bir terim) olarak tanımladığı devleti yıkmaktan bahsediyor.
Öte yandan sosyal medyada orduyu destekleyen akım, bazen genel olarak Batı Sudan halkına yönelik nefret söylemini benimsiyor, bazen de saldırıyı Darfur'daki Arap aşiretleri, özellikle de Ruzeykat aşireti ile sınırlandırıyor.
Bu söylem kuzey, orta ve doğu Sudan'ı kapsayan Nehir ve Deniz Devleti'nin kurulabilmesi için Darfur'un Sudan'dan ayrılması çağrısını benimsediğinde en yüksek coşkusuna ulaşır.
Kavramlar ve tutumlar işte böyle birbirine karışıyor ve siyasi karışıklık ortaya çıkıyor. HDK'da İslami harekete mensup olanlar var, siyasal İslam'ın ana hareketi ise ordu komutanlığıyla ittifakı benimsiyor.
Sivil demokratik akımda, savaşa karşı çıkan ve durdurulmasını talep edenler ile orduyla birlikte hareket ederek HDK'yı yok etmenin öncelikli olduğuna inananlar arasında çatlaklar yaşandı.
Ardından orduyla farklı görüşlere sahip olunan konular ele alınabilir.
Pek çok insan kabilelerine geri döndü ve siyasi bağlılıklarını unuttu, geçmişleri ve önceki pozisyonlarıyla çelişkiye girdi.
Sudan siyasi arenası, anlaşmazlığı çözme yöntemine geri dönmeye şiddetle ihtiyaç duyuyor.
Bu, anlaşmazlığın kökenini nesnel bir şekilde incelemek, bu temele dayanarak grupları ve konumları sınıflandırmak için kullanılabilecek temel noktaları çıkarmak ve noktaları önemlerine göre sıralamak anlamına gelir.
Bunlardan bazıları temeldir, bazıları ise ikincildir.
Bazı konular açıktır; örneğin, ordu askeri olarak savaşı çözebilir mi?
Cevap hayır ve bunun onlarca kanıtı var.
Bu nedenle, savaşın durdurulması çağrısının orduya veya HDK'ya karşı yönlendirilmiş olmadığı, insanların onunla hemfikir olsun ya da olmasın nesnel olarak kabul edilebilir.
İkinci nokta, HDK'nın demokrasinin yayılması ve sivil devletin kurulması için savaştığına inanan, HDK'nın askerleri, siyasi ve medya ekibi dışında gruplar veya siyasi güçler var mı?
Gerçek şu ki, savaşın durdurulması çağrısını yapan siyasi gruplardan hiçbirinden böyle bir makale veya açıklama okumadım.
Savaşın durdurulması çağrısını yapan siyasi gruplar, bu savaşın ülke ve halk için yıkıcı olduğunu ve kimsenin kazanamayacağına, herkesin kaybedeceğine odaklanıyor.
Birçokları ordunun, HDK da dahil olmak üzere, siyaset sahnesinden çıkması ve tüm silahlı grupların ve milislerin dağıtılması gerektiği konusunda net bir görüşe sahipler.
Böylece tek bir birleşik ulusal ordu olacaktır. Savaşın bunu sağlayamayacağını düşünüyorlar.
Öte yandan, savaşın devam etmesi gerektiği çağrısında bulunanların hepsi İslami siyasi akıma mı mensup yoksa halk arasında 'Kizan' olarak bilinenler mi?
Elbette cevap hayır.
Sivil demokratik akıma ve Direniş Komitelerine mensup gruplar, HDK'nın yenilgisinin öncelikli olduğunu düşünüyor.
Çünkü HDK, devlet ve sivil proje için en büyük tehlikedir.
Bunu, HDK'nın gerçekleştirdiği ciddi ihlalleri, yağma ve gasp eylemlerini gerekçe göstererek yapıyorlar.
Siyasallaştırılmamış gruplar da var, ancak HDK askerlerinin yağma, hırsızlık ve şantaj eylemlerine maruz kaldıktan sonra ona karşı silahlanmaya karar verdiler.
Anlaşmazlığı çözmek, insanların şu tür sorular hakkında diyalog kurmasına yol açabilir:
Savaşın bir tarafının galip gelmesiyle sonuçlanması mümkün mü?
Bunun bedeli nedir?
Sonra, savaşın durdurulmasının ordu için zararlı bir tavır olup olmadığı veya şu anda devam eden yıpratma ve tasfiye sürecini durdurup durdurmadığı sorusu gelir.
Savaşın devam etmesi ihlalleri ve suçları mı durduracak, yoksa savaşı durdurmak mı bunu sağlayacak?
Sivil devletin kurulması için geçiş dönemine dönmek doğru mudur, yoksa askeri yönetim mi gerekir?
Her iki seçeneğin de yolu nedir?
Orduyu siyaset sahnesinden çıkarmanın ve kışlaya geri dönmesinin yolu nedir?
Savaş bunu yapabilir mi?
Belki başka sorular da vardır.
Bu gibi sorular, gerekli siyasi diyaloğu yeniden tesis edebilir ve ittifakları daha mantıklı ve objektif hale getirebilir ve aşiretlerin ve bölgesel grupların arkasında yerleşmiş olanları, tüm maskelerin düştüğü açık bir diyalog için sosyal medyanın gölgelerinden ve saklanma yerlerinden çıkarabilir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Büşra Kavaklıoğlu