Britanyalı yazar Simon Kuper'in 1994'te yayımlanan kült kitabı, "Futbol asla sadece futbol değildir" der. İstanbul'da yaşayan bir sinema sevdalısı için de aslında benzer bir durum söz konusudur: Bahar asla sadece bahar değildir.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
İlkbahar yazın yaklaştığını müjdelerken sinemaseverler için de İstanbul Film Festivali'nin habercisidir. Yazla vedalaşıp sonbaharı karşılamaksa Filmekimi'ni kucaklamak demektir. İşte bu yüzden festivalin bu yılki sloganı #AylardanFilmekimi sinemaseverlerin hislerine tercüman oluyor.
Telefonlarımızın takvimi ya da eski ifadeyle "takvim yaprakları" 13 Ekim'i gösterdiğine ve sinemaseverlerin yüzü güldüğüne göre bu yılki kavuşma geldi çattı.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) bu yıl Filmekimi'ni 22. kez düzenliyor. İKSV Film Festivali Direktörü Kerem Ayan, ilk kez 2002’de gerçekleşen, her seferinde de sinemaseverlerin yüzünü güldüren etkinliğin dünü ve bugünüyle ilgili şöyle diyor:
İlk yıllarında yalnızca 20 film ve tek salondan oluşan butik bir film haftasıyken şimdi geldiğimiz noktada 4 salonda gösterilen 50 kadar filmle kendi çapında hatırı sayılır bir film etkinliğine dönüştü.
Film sayısıyla beraber izleyicilerin talebinin de aynı şekilde arttığını söyleyen Ayan, "Günümüzde sinema kapasitelerinin kısıtlı olması nedeniyle bu talebi arzuladığımız gibi karşılayamıyoruz" diyor.
Cannes ve Venedik’in yıldızları
Her yıl olduğu gibi bu yıl da dolu dolu bir programla müdavimlerinin karşısına çıkan Filmekimi'nde seçkin festivallerden gözde yapımlar izleyiciyle buluşuyor.
Kerem Ayan, bu filmlerin izleyiciyle buluşmak için nasıl seçildiğini anlatırken, "Her yıla özel birtakım programlamalar olduğu gibi aslında yıldan yıla çok da değişmeyen bir süreç bu" diyerek ekliyor:
Ağırlıklı olarak Cannes ve Venedik'in en beklenen filmleriyle dolu. Locarno ve Toronto'dan da eklenenlerle izleyici için epey garantili bir program söz konusu. Zaten söz konusu festivallerde özellikle yarışma kategorilerinde gösterilen filmler o sezonun en beklenen filmleri oluyor.
Ayan, nisandaki İstanbul Film Festivali'ne yetişemeyen filmlerin de ıskalanmadığını ve Filmekimi'nde izleyiciyle buluştuğunu ekliyor:
Buna Sundance ya da Berlin gibi diğer öne çıkan festivallerde gösterilip takdir toplamış ancak türlü sebeplerle İstanbul Film Festivali programına yetiştiremediğimiz filmler de eklenince, Filmekimi programının yüzde 80'i tamamlanıyor diyebiliriz.
Zeki Demirkubuz'un Hayat'ı prömiyerini yapıyor
Türkiye'deki film dağıtımcılarıyla yakın iş birliği içerisinde olduklarını vurgulayan Ayan, son filmi Kor’u 2016 çeken Zeki Demirkubuz hayranlarını mutlu eden haberi de hatırlatıyor:
Bu yıl Zeki Demirkubuz’un yıllardır merakla beklenen Hayat filmini de programa dahil ettik; böylesi önemli yerli yapımlar da arada Filmekimi programında kendilerine yer bulabiliyor.
Yılın çok konuşulan, merakla beklenen ve ödül sezonunun iddialı filmleri bu yıl da Filmekimi'nin vazgeçilmezleri olarak öne çıkıyor.
Gösterildiği 80. Venedik Film Festivali'nden Altın Aslan'la dönen Yunan yönetmen Yorgos Lanthimos'un son filmi Zavallılar (Poor Things), Anh Hung Tran'a Cannes'da En İyi yönetmen ödülünü getiren Şeflerin Aşkı (The Taste of Things), Cailee Spaeny'nin performansıyla parladığı ve Venedik'te En İyi Kadın Oyuncu seçildiği Priscilla ve geçen yılki Filmekimi'nin en çok konuşulanlarından İlgi Manyağı'nın (Sick of Myself) yönetmeninin, başroldeki Nicolas Cage'in şov yaptığı yeni filmi Rüya Senaryo (Dream Scenario) bunlardan yalnızca birkaçı.
Yıllar süren sessizliğini bozanlar
Saymakla kolay kolay bitmiyor Filmekimi’nin programı. Sinemaseverlerin özlediği Jonathan Glazer'ın Derinin Altında'dan (Under the Skin) 10 yıl sonra çekip Cannes'da Büyük Ödül'ü kazandığı The Zone of Interest, Michel Gondry'nin 8 yıl sonra beyazperdeye dönüşünü müjdeleyen Çözümler Kitabı (Le Livre des Solutions), usta Alman yönetmen Wim Wenders'in yönettiği Mükemmel Günler (Perfect Days), Johnny Depp'in başrolde olduğu dönem filmi Jeanne du Barry de biletleri satışa çıkar çıkmaz tükenen filmlerden bazıları.
Biletler demişken… Hafta içi gündüz seansları 110 lira, hafta içi 19.00 ve hafta sonu ve tüm 21.30 seanslarıysa 145 lira. Öğrenciler içinse biletler bu sene de sadece 10 lira.
Geçen yıllarda zaman zaman fiyatlar nedeniyle festival yönetimine eleştiriler yükseliyordu. Kerem Ayan, bu sene tepkilerin azaldığını söylüyor:
Önceki yıllara göre daha az tepki aldık. Bu ekonomik tabloda fiyatların piyasaya oranla düşük kaldığını herkes görüyor olmalı.
Bir ayak da İzmir'de
Filmekimi geçen senelerde olduğu gibi İzmirlilerin yüzünü de güldürdü. 20-22 Ekim tarihlerinde Paribu Cineverse Konak Pier İzmir'de festivalin gözde yapımları sinemaseverlerle buluşacak. Festivalin Ankara ya da İzmir gibi başka kentlere de yayılması elbette kaynaklarla doğrudan ilgili.
"Festivaller büyük bütçelere sahip olmadan gerçekleştirebileceğiniz etkinlikler değil" diyen Ayan, Filmekimi’nin bir ayağının İzmir'e uzanmasıyla ilgili şöyle diyor:
Bu yıl Filmekimi'nin sponsoru Paribu ek kaynak yaratabildiği için önceki yıllarda ilginin çok yoğun olduğu İzmir'e gitmeye karar verdik. Ankara'da da ilgi epey büyüktü ancak hemen ardımızdan düzenlenen ve şehrin kendi festivali olan Ankara Film Festivali olduğu için bu yıl tercih etmedik.
Festival Direktörü de heyecanlı
Festival kapsamında gösterilecek filmler için heyecanlanan yalnızca biz değiliz. Kerem Ayan da festival seçkisinde halen izleme fırsatı bulamadığı ama sabırsızlandığı filmler olduğunu söylüyor:
Rüya Senaryo, programda yer alıp izleme şansı bulamadığım birkaç filmden biri. Yönetmeni Kristoffer Borgli’nin bir önceki filmi İlgi Manyağı'nı o kadar sevmiştim ki daha önce kariyerinde sadece kısa filmler bulunan bu genç yönetmenin Amerika’da böylesi güçlü bir kadroyla çektiği ikinci uzun metrajı merakla bekliyorum. Bu yılın Filmekimi'nden favori filmlerimse Zavallılar, The Zone of Interest ve Şeflerin Aşkı.
Gaspar Noé'yle müzik yapmak
Kerem Ayan, birçok sinema aşığının hayallerini süsleyen bir iş yapıyor. 2015'ten beri festival direktörlüğü görevini yürüten Ayan, bu süreçte sıra dışı ve unutulmaz anıları olduğunu kabul etse de onu esas mutlu eden gerçek bir sinema aşığının alacağı tatminden fazlası değil aslında:
Her festivalin ilk günleri, salonların dolması, insanların kaynaşması, konuklarla festival havasını solumak ve büyük ekranın büyüsünü yeniden tatmanın karşılığı yok sanırım.
Yine de en unutulmaz anısının geçen yılki İstanbul Film Festivali'nin kapanışında aykırı yönetmen Gaspar Noé'yle birlikte DJ'lik yapması olduğunu itiraf ediyor:
Benim için hem unutulmaz hem de çılgın bir anı...
Festivaller şehre her ne kadar hareket getirip sektörün üzerindeki ölü toprağını atmasını sağlasa da sinema salonlarına ilgi her geçen gün düşmeye devam ediyor. Özel gösterimler ve festivallerle canlanan salonlar, bu etkinliklerin sona ermesiyle sessizliğe bürünüyor. Hani meşhur western filmlerinde, meydanlarda in cin top oynarken bir çalı yuvarlanır ya top gibi… Salonlar da boş koltuklarıyla kimsesizliğe gömülüyor öyle.
Ayan, "Bir yandan teknolojik olanaklar eğlence sektörünü eve taşıdığı için, öte yandansa ülkemizde alım gücü azaldığı için daha hedef odaklı alışveriş yapılıyor" diyerek ekliyor:
Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes’da Altın Palmiye için yarışan filmi ya da 10 yıl aradan sonra ilk defa film yapan Miyazaki’nin filmine talep büyük ancak göz önünde olmayan diğer filmlerin vizyonda çok da tutunma şansı yok ne yazık ki.
İki yol
Kafamdaki soru şu: Peki bu işin sonu ne olur?
Ayan, son sözü bizim söyleyeceğimizi hatırlatıyor ve yol ayrımını işaret ediyor:
Bu işin sonunu da diğer sektörlerde olduğu gibi insanlar belirleyecek. Sinemayı eskiden olduğu gibi önemli bir sosyal etkinlik olarak hayatlarımızda tutacak mıyız yoksa sosyal medyanın bütün hayatımızı işgal eden ama bir o kadar da yalnızlaştıran yapısına teslim mi olacağız?
Kafamda Mavi Sakal'dan İki Yol çalmaya başlamışken sanki cevabı biliyor gibiyim ama yüzümü düşürmek istemiyorum.
Çünkü bugün Filmekimi başlıyor.
Ve 22 Ekim'e kadar sürecek.
© The Independentturkish