Pencap (Hindistan'ın kuzeyi) adını duyduğumuzda zihnimizde hemen nehirlerin aktığı, su kanallarının etrafa gümüş saçıyormuş gibi süzüldüğü ve toprağından altından daha az değerli olmayan mahsuller çıkarılan taze yemyeşil bir bölgenin resmi canlanıyor.
Ama Pencap'ın eski görüntüsü böyle değildi. Nitekim geçmişte tarımla tanınmıyordu ve nehirlerle çevrili alan dışında topraklarının çoğu ıssız ve tarıma elverişsizdi. Sakinlerinin çoğu da çiftçilikten ziyade hayvancılıkla meşguldü.
1880'li yıllarda İngilizler, bir plan uyguladı ve bu plan, sonraki on yıllarda Pencap'ın görünümünü değiştirerek onu, şimdi adını duyduğumuzda zihnimizde canlanan o hayat dolu bölge haline getirdi.
Nehir sistemi ne zaman başladı?
İngilizler, Pencap'ı 1849 yılında Sihleri yendikten sonra ele geçirdi. Bu istilanın üzerinden 8 yıl geçtikten sonra kendilerine karşı büyük bir isyan çıktığında Pencap halkının çoğunluğu onları destekledi ve Delhi'deki General Baht Han'ın ordularının hezimete uğratılmasında önemli bir rol oynadı.
Pencap halkı ayrıca, Afganlara karşı savaşta da pek çok katkı sağladı. Bu hadiseler karşısında İngilizler, Hint Yarımadası üzerindeki hâkimiyetin sürdürülmesinde Pencap'ın büyük bir önem taşıdığını fark etti.
Pencap, Britanya İmparatorluğu'nun Afganistan sınırındaki en son eyaleti olduğu için İngilizler, bu bölgede ayaklarını sağlamlaştırmak için ciddi adımlar atmaya başladılar.
Büyük güçler arasındaki çatışma kızıştığı için o dönemde Britanya İmparatorluğu'nun savaşçılara ihtiyacı vardı.
İngilizler gittikleri her bölgede insanları sınıflandırmaya alışıktı; Pencap'ta da bunu yaptılar ve bazı ailelere 'savaşçı aileler' unvanı vererek içlerinden pek çoğunu Birleşik Krallık ordusuna asker olarak aldılar.
Cancua, Avan, Cat, Tavana ve Sih aileleri bu tür aileler arasında yer alıyordu. Diğerleri ise bu unvandan mahrum bırakıldı.
İngilizler, asker toplamanın yanı sıra tarıma da ilgi gösterdi. O dönemde Hint Yarımadası'nın büyük kısmı tarım için yağmura bağımlıydı.
Bu konuda Pencap'ın sorunu, tarım alanlarına düşen yağış oranının az olmasıydı.
Dolayısıyla toprakları verimli olsa da büyük ölçüde bir çöl görünümü çiziyordu, çünkü nehirler arasında yer alan bölgelere su ulaşmıyordu.
Yasaya göre bu bölgeler, onları yerleşime açmaya karar veren Birleşik Krallık hükümetine aitti.
İngilizler, jeolojik bir araştırmadan sonra, bölgede kanallar kazmak suretiyle bu sorunun kolayca çözülebileceğini gördü.
Nitekim arazi, Pencap'ın kuzeyinden İndus Nehri'ne kadar doğal bir eğim oluşturuyordu. Küçük ölçekli olarak rastgele kanallar kazılmaya başladı.
Resmî olarak kanal kazma sistemi ise 1886 yılında, İngilizler ilk kez Pencap'ın güneyindeki Mültan şehri yakınlarında Siddhnai Kanalı'nı kazdıklarında başladı.
Siddhnai, yalnızca bir kanal değil, aynı zamanda bütünleşik bir toplumsal projeydi.
Nitekim su, bölgenin tamamına ulaştırıldı ve diğer bölgelerden 2 bin 705 çiftçi bu bölgeye yerleştirilerek binlerce hektarlık arazi onların arasında bölüştürüldü.
Siddhnai tecrübesinden sonra kanallar kazıldı ve çiftçiler Jhelum, Cenab ve Conya'nın yanı sıra eyaletin diğer bölgelerine de yerleştirildi.
O dönemde yeni kanallar sayesinde İngiliz eyaletindeki toplam tarım alanı 3 milyonken 14 milyon feddan (1 feddan yaklaşık 4 bin 200 metrekare) oldu.
Bu noktada, kazı çalışmalarının modern aletler ve buldozerler olmadan, işçiler tarafından elle yapılmış olması kayda değer.
Araştırmacı David Lydon, İngilizlerin toplamda 33 bin 612 km kanal kazdığını tahmin ediyor ki bu, Lahor ile Londra arasındaki mesafenin beş katından fazlaya tekabül ediyor.
Pencap halkı, İngilizlerin tarım ve sulama alanındaki çalışmalarını itiraf ediyordu.
Örneğin 19'uncu yüzyılda Pencaplı bir şair, bölgesindeki İngiliz valisini Büyük İskender olarak niteleyip, çalışmalarının Pencap'ın bölgelerinde hayatı canlandırdığını söylemişti.
İngilizler gerçekten de Pencap'ın menfaati için mi çalışıyordu?
Bu soru, Pencap Üniversitesi'nden araştırmacı Tahir Mahmud'un doktora araştırmasının bir parçasıydı.
Independent Urdu'ya konuşan Mahmud, durumu şöyle yorumladı:
İngilizler, imparatorluklarını düşük maliyet ilkesine göre idare etmek istediler. Yani kaynaklarını Birleşik Krallık'tan getirip burada kullanmak istemiyorlardı. Pencap, Britanya İmparatorluğu'na katılan en son Hindistan eyaletiydi. İngilizler, suyun bol olduğunun farkındaydı ve yapmaları gereken tek şey, onu doğru bir yolla kullanmaktı.
Issız bölgelerde çobanlar yaşıyordu. İngilizlerin yaptığı şey, yoğun nüfuslu merkez bölgelerden insanları getirip onlara geniş topraklar vermekti. Böylece birden fazla hedefe ulaşılmış oldu. Nitekim hem merkez bölgelerdeki nüfus baskısını azalttılar hem de hükümet yeni çiftçilerden yeni vergiler elde ettiği gibi, onların Britanya hükümetine olan sadakatlerini de temin etti.
İngilizler, ancak kârlı olduğu ispatlanınca kanal kazdı. Bazı projeler, ilk yılda yüzde 40 oranında kâr etmeye ve iki ila üç yıl içinde maliyetini geri kazandırmaya başladı. Bu kârlar, yerli çiftçilerden vergi alınarak toplandı.
Ruslarla "büyük oyun" ve ekonomik hedefler
Tahir Mahmud, siyasi hedefler olduğunu da söylüyor. Sözgelimi İngilizler, Rusya'nın Afganistan'daki ilerleyişinden ve Hint Yarımadası'ndaki hâkimiyetinden endişe ediyordu.
Bu denklemde insanları yerleştirip onlara stratejik topraklar vermek, yerel halkın sadakatini temin etmek içindi.
Zira Rusya'nın veya başka herhangi bir gücün, yerel halkın desteği olmadan bu bölgedeki istikrarı sarsması zordu.
Bunlar başlangıçtaki hedeflerdi. Başka bir etkene dikkat çeken Tahir'e göre zamanla bu hedefler de değişti.
Nitekim Birleşik Krallık, İngiliz ordusunun atlarını Avustralya'dan ithal ediyordu ve bu, maliyetli bir süreçti.
İngilizler, yerel halka, İngiliz ordusuna at tedarik etme karşılığında bir toprak parçası vermeyi teklif ettiler ve buna da At Yetiştirme Projesi adını verdiler.
Böylece yerel halk, at karşılığında arazi alıyor ve İngilizler de ithalattan kurtuluyordu.
Buna ek olarak yerleşime açılan bölgelerin yakınlarında sanayi şehirleri de kuruldu.
Jhelum yakınlarında Sargodha şehri ve Cenab şehri yakınlarında da Faysalabad şehri kuruldu.
Bu şehirler, ürünleri yalnızca Hindistan içinde değil, yurt dışına da ihraç etmek için demiryolu ağları ile ülkenin diğer bölgelerine ve limanlara bağlandı.
Arsa karşılığında teminat almak
Tahir'e göre bir diğer hedef, "onlar aracılığıyla insanlar üzerinde siyasi kontrol sağlamak için mülk sahipleri sınıfını daha da güçlendirmek ve İngilizlerin çıkarlarını koruyabilecek bir sınıf oluşturmaktı. Bunun için kendi bölgelerinde halen siyasi etkinliğe sahip olan Tavana, Nun, Memdut ve diğer ailelerden bazı toprak sahiplerine büyük hibeler verildi."
İngilizlerin teklif ettiği anlaşma, yoksulluk sınırında yaşayan Pencap halkı için bir nimetti.
Nitekim orduda kalıcı bir görevin yanı sıra askerî hizmetin sonunda emekli maaşı ve bir parça toprak elde ediyorlardı.
9 sömürgede askerlere hibe edilen toplam alanın yaklaşık 500 bin hektar olduğu tahmin ediliyor.
İş bununla da kalmadı ve İngilizler, insanların düşüncelerine hükmetmek için tarikat şeyhlerine ve türbe mutasarrıflarına toprak dağıttı.
Bunun yanı sıra daha önce bahsi geçen savaşçı ailelere de toprak dağıtılıyor, emekli askere ve aynı şekilde savaş meydanında yiğitlik gösterene de bir parça toprak veriliyordu.
Herkes, sunduğu hizmetlere göre topraktan nasibini alıyordu. Bu yüzden 20'nci yüzyılda Pencaplıların Hindistan Yarımadası'nın toplam nüfusu içindeki oranı sadece yüzde 10 iken İngiliz ordusundaki oranı yüzde 50'ydi.
Sosyal deney ve maharetli eller
İngilizler, nehir ağları döşemek ve çiftçiler yerleştirmek suretiyle bir sosyal deney gerçekleştirdi. Nitekim Pencap'ta yeni köyler kurulup numaralarla adlandırıldı.
Yollar hazırlandıktan sonra iyi bir planlamayla bu köyler kuruldu ve temizliğe çok dikkat edildi. Mesela evinin önüne çöp atan çiftçi, cezalandırılıyordu. Her köye cami ve başka mabetler de inşa edildi.
Pencap üzerine araştırmacı tarihçi Mansur İcaz, bu konuda şu özel açıklama bulundu:
İngilizler, toprağı sadece gerçekten işleyebilecek çiftçilere verdi. Mesela toprağı işlemeye uygun olup olmadığını anlamak için çiftçinin eline bakarlardı.
Ailesinde yaşanan ilginç bir olayı aktaran İcaz'ın amcası, toprak tahsisi için İngilizlerin yanına gittiğinde İngiliz memur ona kaç çocuğu olduğunu sormuş ve sadece iki kızı olduğunu öğrenince ona toprak vermeyi reddetmiş.
Amcası, sağlıklı ve genç erkek kardeşleri olduğunu söylediğinde ise memur ona özel toprak vermeyi kabul etmiş.
İcaz, yerleşimci çiftçilerin kültürü ile yerli çobanların kültürleri arasında da büyük bir fark olduğundan bahsediyor.
Mesela babası, Sahiwal'e geldiğinde yerliler onun yemek yiyişine şaşırarak ona şöyle demişler:
Nasıl ekmekten bir tekne yapıp onu yemeğe batırıyorsun? Biz yapamıyoruz.
Böyle diyorlardı, çünkü yerli halkta yemeği ekmekle yeme kavramı yoktu.
Bu yerleşim sonucunda Pencap'ın kültür ve geleneklerinden tamamen farklı yeni bir toplum ortaya çıktı.
Dünyada hiçbir zaman çok sayıda insanın sistematik bir planlamayla bir yerden başka bir yere yerleştirildiği görülmemiştir.
Tarihçi David Gilmartin'in ifadesiyle "hükümet tarafından inşa edilen yerleşim yerlerinin düzenli ve yeni ortamı, yerleşimciyi modern bir insana dönüştürdü."
İngilizler ayrıldıktan sonra ne oldu?
İngilizlerin kurduğu düzen, 1947 yılına kadar sorunsuz ilerledi. İngilizler, ayrılırken geride Pakistan ile Hindistan arasında sınır çizilmesi meselesini bıraktılar.
Buna göre tüm nehirler, Hindistan'a verildi ve Hindistan, Pakistan'ın suyunu kesip istediği zaman onun topraklarını çorak topraklara çevirebilir hale geldi.
1960'lı yıllarda bu sorunu çözmek için İndus Nehri Havzası Projesi imzalandı. Pakistan bu projeyle, nehirlerin bir kısmını Hindistan'a, diğer bir kısmını Pakistan'a vererek büyük akiferlerdeki su sıkıntısına çözüm bulmaya çalıştı.
Hindistan kendisine verilen üç nehrin başlarını kapattı ve bu yüzden etrafındaki bölgeler kuraklıkla karşı karşıya kaldı.
Ancak yürütücü mühendislerinden biri olan Cavid Resul'e göre bu bölgelere su taşımak ve nehirlerin kurumasının sebep olduğu eksikliği gidermek için yeni kanallar inşa edildi.
Ayrıca Birleşik Sind Partisi Lideri Syed Zeyn Şah, Sind eyaletindeki nehirlerin kurumaya başladığına ve Sind'de çok sayıda çiftçinin susuzluk nedeniyle avcı veya çoban haline geldiğine işaret ederek, "Biz Pencap'ta su olduğu için mutluyuz, ama Sind'deki çiftçiler susuzluktan şikâyetçi" diyor.
Bağımsızlıktan sonraki iyileştirmeler
Independent Urdu'ya konuşan Nehirler İdaresi Birimi'nde Ek Teknik Sekreter Hürrem Emin, Pakistan'ın kurulmasından sonra Nehirler İdaresi Birimi'nin, İngiliz döneminde yapılmayan birçok şey yaptığını şu sözlerle ifade etti:
Örneğin İngilizler, kendi dönemlerinde herhangi bir baraj inşa etmemişti. Biz son 75 yılda su depolamak için birçok baraj ve kemer inşa ettik. Ayrıca kanal kapasitesini yüzde 28'den yüzde 68'e çıkardık.
Independent Urdu