Acil durumlarda müdahale edecek bir kurtarma birimi mevcut değildi. Beni kurtarmaya madenci arkadaşlarım geldi, bunun dışında büyük oksijen tüpleri idari binada bulunuyordu. 3,5 yıldır çalıştığım işletmede maske eğitimi başladığım zamanlarda bir kez verildi, daha sonra eğitim tekrarlanmadığı için pratik yapma şansım olmadı. Arkadaşlarımın da yeterli maske eğitimi aldığını düşünmüyorum.
Bu ifade Amasra davası iddianamesinden, sahibi ise işçilerden Burak Sümertaş. 14 Ekim 2022'de TTK'ya bağlı Amasra Maden müessesesinde meydana gelen patlamada 41 madencinin hayatını kaybettiği, 10 işçinin yaralandığı olayda daha sonra hastanede tedavisi süren iki madenci daha yaşamını yitirmiş, can kaybı 43'e yükselmişti. Sümertaş gibi çok sayıda işçi ve mağdur yetersiz eğitim, yetersiz havalandırma, yetersiz acil müdahaleye dikkat çekiyor.
Madenin patlamadan önce bakıma alınacağı fakat sendika seçimleri nedeniyle ertelendiğini işiten işçilerden İbrahim Çeliktaş, olay öncesi patlamanın olduğu bacada gaz sızıntısı olduğunu duyan ancak talimatla çalışmaya devam ettiklerini söyleyen Kemal Berberoğlu ya da yaşananlardan bir hafta önce ocaktaki yoğun gaz kokusuna rağmen işi sürdürdüğünü söyleyen madenciler ve yakınları...
24 Temmuz'da açılacak Amasra davasının ikinci perdesinde onların da aralarında olduğu 118 müşteki daha detaylı bir şekilde Bartın Adliyesi'ndeki koridordan bozma mahkeme salonunda dinlenecek. Amasra Maden Patlaması Davası duruşması, adli tatile girilmesine rağmen kanunun öngördüğü istisnalar kapsamında olduğu için görülebilecek.
Bartın Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan 195 sayfalık iddianamenin Bartın 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilmesinin ardından davanın ilk duruşma 25 Nisan - 5 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilmişti. 7'si tutuklu 23 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşmasında "Yetkim yoktu" diyen tutuklu sanıklardan müessese müdür yardımcısı Salih Atmaca serbest bırakılıp, tutuksuz yargılanmasına karar verildi. Tutuklu 7 kişiden 4'ü olası kastla diğer sanıklar ise bilinçli taksirle yargılanıyor. Independent Türkçe, duruşma öncesi hem patlama hem dava sürecine dair yaşananların fotoğrafını çekti.
Amasra'da ihmaller zinciri
Yaklaşık 9 ay önce Amasra'da meydana gelen grizu patlaması ve yangın Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı maden ihmallerinden yalnızca biriydi. Türkiye'deki madenlerde sadece 2021 yılı içinde 17 bin "iş kazası" meydana gelmişti. Amasra'daki patlama 301 işçinin hayatını kaybettiği Soma ile 263 madencinin öldüğü Kozlu ile birlikte yakın dönem cumhuriyet tarihinin en ölümcül maden patlamalarından biri.
Bartın Adliyesi'nin koridorunda oluşturulan ve yetersizliği nedeniyle eleştirilere neden olan salonda devam edecek olan davanın ikinci duruşmasında müştekiler dinlenilecek. Nisan ve mayıs aylarında iki celse ve 7 gün süren duruşmalarda ise tutuklu ve tutuksuz sanıkların ifadeleri alınmıştı.
Davada tutuklu sanıklardan TTK Amasra Müessese Müdürü Cihat Özdemir'in yanı sıra İşletme Müdürü, İş Güvenliği ve Eğitim Başmühendisi ve Başmühendis hakkında yaşamını yitiren her madenci için "olası kast ile öldürme" suçundan 25 yıla kadar hapis isteniyor. Diğer 18 sanık ise "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 22 yıl 6'şar aya kadar hapisle yargılanıyor.
Yetersiz havalandırma ölüme davetiye çıkardı
Amasra'da patlamaya giden süreçte madende ciddi ihmaller olduğu ortaya çıkmıştı. Madende metan gazı seviyesinin kritik sınırın üzerine yükseldiğine dair 11 kez alarm verildiği ancak bunların dikkate alınmadığı söz konusu boş vermişliklerin en dikkat çekeniydi. Sorgulamaları süresince dikkat çeken hususlardan biri ise 2018'ten olayın yaşandığı güne kadar geçen süre zarfında havalandırma sisteminin iyileştirilmesine ilişkin modernizasyon projesinin hayata geçirilmemesiydi.
O tarihten itibaren yapılan ihalelerin farklı nedenlerle iptal edildiği, bununla beraber yetersizliğinin farkında olunmasına karşın mevzuata aykırı bir şekilde çalışmanın devam ettiği biliniyor. Havalandırma eksikliğinin Sayıştay raporlarına da yansıdığı görülüyor. Bunun farkında olan kimi sanıkların yetersizliği dile getirdiği, yatırım yapılmasını talep ettikleri ancak TTK Genel Müdürlüğü'nün işi sürüncemede bıraktığı öne sürülüyor.
Olayın hemen ardından Independent Türkçe'ye değerlendirmelerde bulunan Türkiye Patlayıcı Mühendisliği Derneği Başkanı Prof. Dr. Ali Kahriman da havalandırma yetersizliğine dikkat çekenlerdendi:
Havalandırmayı bir atar damar-toplar damar sistemi, akciğer sistemine benzetiyorum insan organizmasındaki gibi. Nasıl toplar atar damarlarımız temiz kalıyor, vücudumuza veriyor sonra o vücut hücrelerinde kirlenerek toplar damarlar vasıtasıyla nasıl akciğerlere temizlenmek üzere gönderiliyorsa yer altında da en iki tane havalandırma boyutu olacak, havalandırma şebekesi olacak. Hava çıkışı ve girişi olacak daha doğrusu"
Müşteki avukatları: Hava akış yönü projede gösterilmedi
Nakliyat planlamasının ocak merkezindeki değişikliğiyle birlikte patlamanın tam etki alanı denilen bölgede havanın durma noktasına geldiği ve metanın birikebileceği ortamın oluştuğu artık biliniyor. Amasra Davası müşteki avukatlarının yaptığı tespitler içinde sensörler üzerinden doğrudan hava akış yönünün projede gösterilmediği de yer alıyor. Aslında havalandırma projesinde gösterilen şekilde hava akışının gerçekleşmediği, bunun da temel bir sorun teşkil ettiği belirtiliyor. Zira havalandırma meselesi tıpkı Soma'daki patlamada da görüldüğü gibi madenlere yönelik yatırımlarla ilintili bir sorun.
Bir başka deyişle Soma'da yaşananların bir benzeri Amasra'da da yaşandı, bu da doğrudan patlamaya etkili oldu. Zaten bilirkişiler de ön raporlarında hava değerlerine ilişkin yaptıkları incelemelerde "Havalandırma yetersiz" demişti. Amasra'daki madende yetersiz havalandırmaya karşın var olan durum daha da bozulup metanın ortamdan atılamayacağı koşulları yaratmıştı. Bu mesele mühendislerce de bilinen bir durum olmasına rağmen, önlem alınmaksızın üretime devam edilmişti. Madende dinamit patlama yöntemiyle kömür çıkarma işlemine devam edildiği, bu nedenle metan gazının oksijen ve ateşleyici ile tetiklenerek grizu patlamasına yol açtığı anlaşılmıştı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Daha fazla kömür, daha fazla üretim baskısı
Soruşturma aşamasında dosyaya yansımayan birçok olgu ilk duruşmada ortaya çıkmıştı. Bunlardan biri daha fazla kömür çıkarabilmek için kömür yıkama sisteminin kömür damarından gelen ürün için devre dışı bırakılmasıydı. TTK Genel Müdürlüğü'nün bilgisi dahilinde paketlendiği belirtilen kömürün, lavvar sistemine (kömür madenciliğinde kömürü yıkama hazırlama ve zenginleştirme tesisi) sokulmaksızın yer üstüne çıkartıldığı öğrenildi.
Kömürün nakliyat planında da değişikliğe gidildiği görülmüş, bu değişiklikle maden içerisindeki havanın yeterli şekilde dolaşamadığı tespit edilmişti. Bilirkişiler bu durumu üretim ve çalışma alanlarında gözlemleyip raporlamıştı.
İş güvenliğindeki kusurlar
İlk duruşma sanıkların sorguları ve kendi savunmalarıyla geçmişti. Savcılık ifadesinde "Üretim baskısı var" diyen sanıklardan maden mühendisi Hidayet Gökdere, mahkeme salonunda üzerinde üretim baskısının olmadığını söylemişti. Tehlikeli şartlarda çalışma ortamlarının gözetimiyle de sorumlu olan iş güvenliği uzmanlarının geçtiğimiz duruşmalarda verdiği ifadeler arasında sadece evrak üzerinde inceleme yaptıkları da vardı. Aynı şekilde risk analizleri ve acil durum eylem planlarının kontrolüyle sorumlu kişilerin madendeki koşullar ve devre kesicilerinin denetlenmesiyle alakalı "Biz bu işleri doğrudan yapmıyoruz" ifadeleri sorumluluklarını yerine getirmediklerinin göstergesi niteliğindeydi.
TTK için hala soruşturma izni bekleniyor
Dava süresince bir başka dikkat çeken unsur ise madendeki çalışma kotuyla ilgiliydi. Maden çalışma kotu ocağın veya yüzey işletmesinin deniz seviyesine göre yüksekliğini gösteren bir ölçü birimi. Madenin planlanması, projelendirilmesi, işletilmesi ve denetlenmesi için önemli bir veri kabul ediliyor. Amasra'daki maden ocağının ana işletme projesinde madenin çalışma kotu eksi 100 ile eksi 350 arasında planlanmıştı. Patlamanın meydana geldiği gün ise eksi 375 eksi ile eksi 390 kotunda çalışmalar yapıldığı biliniyor.
Bir başka deyişle projenin dışına çıkıldığı ve işçilerin inmemesi gereken bir alanda çalıştırıldığı görünüyor. Söz konusu durum normal şartlar altında tespit edilebilirdi. Ancak buna göz yumulduğu ve projelendirilmeyen alanlardan kaçak kömür çıkartıldığı öne sürülüyor. Zaten önceki duruşmalarda da sanıklar TTK Genel Müdürü ve TTK Genel Müdürlüğü'ndeki yetkililerin bu durumun farkında olduğunu belirtmişlerdi.
TTK Genel Müdürlüğü'nün sorumluluğu açık olsa bile hala soruşturma için izin bekleniyor. Müşteki avukatlarına göre yargılama salt bir müessese ile sınırlandırılmış şekilde sürüyor. Yani davada ihmali olmakla suçlanan dönemin TTK Genel Müdürü ile bakanlık yetkilileri hakkında henüz soruşturma izni verilmiş değil. Soruşturma izniyle ilgili karar yasal süre dolmuştu. Amasra Cumhuriyet Başsavcılığı, 26 Aralık 2022'de soruşturma istediği kişiler 8 Mart'ta emekli olan dönemin TTK Genel Müdürü Kazım Eroğlu, Genel Müdür Yardımcısı Ercan Gebeş, İşletmeler Daire Başkanı Tevfik Baş, İş Güvenliği Daire Başkanı Ahmet Sarıalioğlu, maden mühendisleri Murat Ayas, Sevin Vatansever ile Çalışma ve Enerji bakanlıklarındaki başmüfettişler İrfan Güven ve Cemal Tekin'di. Gazete Duvar'dan Can Bursalı'nın haberine göre söz konusu talep üç gün sonra ilgili iki bakanlığa ulaşmış fakat soruşturma izni istenmesinin üzerinden 69 gün geçmesine karşın Amasra Cumhuriyet Başsavcılığı'na henüz bir yanıt verilmemişti.
Madenci aileleri: Kader değil katliam
Madenci aileleri, STK'ler, hukukçular ve muhalif siyasiler TTK'ya bağlı Amasra Maden müessesesinde meydana gelen patlama için "Kaza, kader değil; katliam" diyor, maden işletmelerindeki güvenlik önlemlerinin artırılması, iş cinayetlerinin önlenmesi için yasal düzenlemeler yapılması çağrısı yapıyor. Dönemin TTK Genel Müdürü ve yöneticilerinin de yargılanması gerektiğini dile getiriyor.
Hatırlanacağı gibi bilirkişiler asli sorumluluk tarifini yaparken ilk sıraya TTK Genel Müdürü ile TTK Genel Müdürlüğü'nde müesseselerden sorumlu müdür yardımcısını koymuşlardı. TTK Genel Müdürü yine asli sorumlu olarak tarif edilen bilirkişiler tarafından görevi kötüye kullanma suçlamasıyla soruşturmaya dahil edilse de soruşturma görevi kötüye kullanma üzerinden başlatılınca bakanlıktan soruşturma izni prosedürüne takılmıştı. Tutuklu sanık TTK Amasra Müessese Müdürü Cihat Özdemir'in avukatı Miraç Yıldız ise bakanlık tarafından patlamadan önce yapılan denetimde eksiklik bulunmadığını belirtmiş, sorumluluğun TTK Genel Müdürlüğü'nde olduğunu, müvekkilinin personel alımı veya seçiminde dahli olmadığını savunmuştu.
Az kişiyle çok iş: Personel yetersizliği
Önceki duruşmalardaki sorgular esnasında ortaya çıkan bir başka eksiklik ise personel yetersizliği ve altyapı yatırımlarının eksik oluşuydu. Bu durum "Yeterli personelle çalışamıyorduk" şeklinde kimi sanıklarca dile getirilmişti. Sayıştay raporlarında da altı çizilen bu durum aslında sadece Amasra müessesesi için geçerli değil. Zira diğer müesseselerde de norm kadronun altında işçi çalıştırıldığı, bunun ise riskin artmasına davetiye çıkardığı biliniyor. Müşteki avukatları ve uzmanlar söz konusu sorunun Amasra'ya mahsus olmadığını, Türkiye genelindeki sistemin baştan aşağı değiştirilmesi gerektiğini öne sürüyor.
Zira iş güvenliği eğitimi konusunda dahi maske kullanım eğitiminin olması gerektiği şekilde verilmediği patlamadan kurtulan işçilerin ifadeleri kadar karbonmonoksiti zehirlenmesinden ötürü hayatını kaybeden işçiler nedeniyle de biliniyor.
Her yıl maske eğitimin 2 gün olacak şekilde tekrarlanıyordu. Ancak çalıştığım süre boyunca sadece 1 kez katılabildim. Başka bir eğitim almadım. Eğitimler yalnız teorik sunum olarak anlatılıyordu. Pratikte herhangi bir uygulamalı eğitim almadık. Bu durumun yaşanan olaylara etkisi olabilir"
Müşteki Umut Güneş'in iddianamede yer alan ifadesinden
Acil durum tatbikatların yapıldığı söylense dahi söz konusu senaryoların patlama koşullarına göre oluşturulan ortamlarda yapılmadığı ve yetersiz kaldığını gösteren ifadeler, müşteki avukatlarının gözünde en büyük kanıt niteliğinde. Amasra maden faciası davası avukatlarından Derviş Emre Aydın, keşif işlemleri sırasında ocakta patlamanın yaşandığı yere ulaşılamadığını ve barajların gecikmeli yapıldığını belirtiyor. Aydın ayrıca, faciaya ilişkin bilirkişilerce hazırlanan raporun doğru olduğunu ve madende birçok teknik yanlışlığın bulunduğunu ifade ediyor. Yangının sönmesi için gereken barajların ilk yapımı aşamasında gecikme yaşandığını gördüklerini dile getiriyor:
Biz bu gecikmenin kasıtlı olduğunu düşünüyoruz. Çünkü en son yapılması düşünülen baraj katliamdan 15 gün geçtikten sonra yapılmış. O da beton baraj şeklinde yapılmamış, tali şekilde kurmuşlar bir baraj. 1 ay sonra da onu beton baraja çevirmişler. Bu zaten ilk aşamada o patlama alanının, o yangının söndürülmesi için bir zafiyet doğruyor. Delillerin muhafazasında önemli olan bu barajı yapmakla yükümlü olan kişilerin, bu barajları geciktirmesi kasıtlı bir davranış"
Türkiye dünyada madencilik karnesi en zayıf ülkelerden
Türkiye'de 1941 yılından bu yana 3 binden fazla insan maden kazalarında hayatını kaybetti, 100 binden fazla insan ise yaralandı. Madenlerde en çok görülen kaza sebepleri grizu patlaması, göçük ve yangın. Türkiye'de geçmişten günümüze kadar birçok olay yaşanırken bunların en çok görüldüğü kent Zonguldak oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) araştırmasına göre Türkiye'de maden ve taş ocakçılığı iş kazalarının en fazla yaşandığı sektör. Türkiye, maden kazaları sonucu yaşanan ölümlerde ise dünyada ilk sıralarda yer alıyor. Dünyanın en büyük kömür üreticilerinden Çin'de, 2008 yılında 100 milyon ton başına düşen ölüm sayısı 127 olurken, Türkiye'de bu sayı 722. Dünyanın en büyük kömür üreticilerinden biri olan ABD'de ise 100 milyon ton üretim başına 1 ile 6 kişi yaşamını yitiriyor.
Maden patlamalarına karşı güvenlik önlemi en iyi olan ülkeler arasında Avustralya, Kanada, İsveç ve Almanya var. Bahsi geçen ülkeler maden işletmeciliği için sıkı yasal düzenlemeler, denetimler, eğitimler ve teknolojik yatırımlar yapıyor. Maden patlamalarına karşı güvenlik önlemi en kötü olan ülkeler arasında ise Çin, Hindistan, Pakistan ve Türkiye bulunuyor.
© The Independentturkish