Okullar bir taraftan yaz tatili öncesi son günlerini yaşarken öte yandan gelecek eğitim döneminde faaliyete geçmesi beklenen bir proje şimdiden tartışmalara neden oluyor.
Tartışmanın kaynağı Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan "Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)" projesi kapsamında, İzmir ve Eskişehir'in de aralarında olduğu kimi illerdeki ortaokul ve liselere, "manevi danışman" adı altında imam, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kur'an kursu hocası görevlendirilmesi.
Düzenleme kapsamında önce Eskişehir'deki okullara görevlendirme yapıldı.
İzmir'de de 842 okula görevlendirme yapılması eleştirileri artırdı. Başka illerde de görevlendirme yapılması bekleniyor.
Projenin henüz nasıl işleyeceği, görevlendirilen imamların okulda bir derse girecekleri mi yoksa sınıf dışı etkinlikler mi yapılacakları henüz belli değil.
Ayrıca bunların zorunlu olup olmayacağına dair de net bilgi yok.
Tepkiler gösterenlerin gerekçeleriyse Eskişehir'de uygulananın durumun laikliğe ve Tevhid-i Tedrisat'a yani Öğretim Birliği Yasası'na aykırı olduğu iddiası.
Son olarak dün İzmir Bornova'da ANKA Ajansı'nın haberine göre 700'e yakın öğretmenin katılımıyla bir basın açıklaması yapılarak düzenlemeye karşı çıkıldı.
Peki düzenlemeye karşı çıkanların eleştirdikleri noktalar ne?
"Bütün öğretmenler fakültede değerler eğitimini alır"
Bunun için öncelikle İzmir’deki basın açıklamasını okuyan Eğitim İş Bornova Temsilcisi Başkanı Dürdane Tekin'i aradık.
Tekin, proje kapsamında okullara manevi değerleri geliştirme adı altında danışman atanmak istendiğini hatırlatarak, "Okullarda danışmanlığı zaten rehber öğretmenler yapıyor" dedi.
Bütün öğretmenlerin "değerler eğitimini" fakültede okurken "pedagojik formasyon" kapsamında bilimsel eğitimle aldıklarını ifade eden Tekin, "Ancak bizim aldığımız değerler eğitimi evrensel ilkeler üzerine. Burada yapılmak istenen manevi ve değerler eğitimi tamamen din üzerine" diye konuştu.
"En azından okullardaki din kültürü öğretmenlerinin pedagojik formasyonu var" diyen Tekin, "Yani bir çocuğa nasıl yaklaşılacağını bunlar bilirler. Soyut düşünmeyi bilmeyen bir çocuğa cennet, cehennem kavramını gelip pedagojik formasyonu olmayan kişilerin vermesi asla doğru değil" ifadelerini kullandı.
"'Depremzede öğrencilere' deniyor ama..."
Tekin, tepkilerin ardından resmi düzeyde olmasa bile uygulamanın sadece depremzede öğrencilere yönelik olacağı yönünde açıklamaların yapıldığını öne sürerek, "Okullarda bu kadar depremzede öğrenci yok ki" diyerek uygulamanın daha geniş kapsamı hedeflediğini iddia etti.
"Süre belirtilmeden kapsamı geniş tutuldu"
Halen aktif olarak öğretmenliği sürdüren eski Eğitim-Sen yöneticilerinden Özgür Bozdoğan ise son projenin öncekilerden farklı olarak kapsamının süre belirtilmeden geniş tutulduğunu söyledi.
Bozdoğan'a göre "değerler kulübü" adı altında okullarda kurulacak kulüpler aracılığıyla pek çok faaliyetin örgütlenmesi gerçekleştirilecek.
"Değerlerin sadece dinle sınırlandırılması mümkün değil"
Değerler kulübüyle ilgili faaliyetin Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı Din İşleri Genel Müdürlüğü eliyle yapılmasının yani dini bir şekilde belirlenmesinin baştan itiraz ettikleri bir nokta olduğunu belirten Bozdoğan, "Değerler çok daha geniş bir kavram. Sadece dini değerlerle sınırlandırılması mümkün değil" dedi.
"Okullarda öğretmenlerin yerine Diyanet personelinin ikame edilmesi kabul edilemez"
Bozdoğan, okullarda öğretmenlerin yapabileceği ve yapması gereken rehberlik hizmetinin din görevlilerine bırakılmaya çalışılmasının yani öğretmenlerin yerine Diyanet personelinin ikame edilmesinin kabul edilemez olduğunu savundu.
Bozdoğan, böyle bir durumun öğretmenler arası iş barışını bozabileceği gibi öğrenciler arasında yeni bir dini yapılanmayı kamu otoritesi eliyle kurmayı hedefleyen bir protokol olmasının da kabul edilir olmadığını kaydederek "Bizim daha önceden de aşina olduğumuz, itaate dayalı abilerin ve ablaların daha küçük öğrenciler üzerinde tesiri olduğu bir ilişki biçiminin kamu okullarının içerisine girmesini anlamak mümkün değil" şeklinde konuştu.
Uygulama esaslarında da kabul edilir maddeler olmadığını iddia eden Özgür Bozdoğan, kamu olanaklarıyla yeni bir yapılanma yaratacağını öngördükleri bu düzenlemeyi onaylamadıklarını sözlerine ekledi.
"İnsanların dinlerini öğrenmesi lazım bir şekilde"
Projeyi destekleyen sendikalar ve eğitimciler de var.
Eğitim Bir Sen Genel Başkan Yardımcısı Yavuz, projeyi desteklediklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bu projenin yürümesi lazım. Sonuçta burası bir İslam ülkesi. Burada yaşayan insanlar kendilerini Müslüman olarak tanıtıyor. Bir şekilde dinlerini öğrenmeleri lazım. Yani eğitim-öğretim faaliyetidir. Karşı olan sendikalar, laikliğin Türkiye'de çok keskin bir şekilde 28 Şubat zulmüne var uygulamasıyla uygulanmasını istiyor. Sendikacılığı böyle anlıyorlar. Görüşleri toplumda karşılık bulmuyor. Farklı düşünebilirler ama proje yürür. Çünkü bu ülkenin insanları dinini öğrenmek istiyor. Çocukları hem teknoloji öğrensin, bilim öğrensin, teknoloji üretsin hem de erdemli ahlaklı olsun ibadetini yapsın istiyorlar. Dersler artık sadece sınıflarda olmuyor. Gezilerle, kurslarla, yaz etkinlikleriyle oluyor."
"Gönüllülük esaslı. Kimse bu etkinliklere katılmaya zorlanamaz"
Yavuz bu etkinliklerin farklı inanç ve düşüncedeki öğrenciler üzerine baskı kuracağı iddiasına katılmadığını belirterek işlerin gönüllülük esaslı olacağını kaydetti.
"Hiç kimsenin çocuğu veya hiç kimse bir şeye zorlanmaz" diyen Yavuz, "Yani bu etkinliklere katılmak için kimse zorlanamaz. Nasıl bu çocukların ailelerinin duyarlılıklarına saygı duyulduğu kadar onlar da o dinini, çocuklarını öğretmek isteyenlerin o taleplerini, o özgürlüklerine saygı duymayı öğrenseler zaten sıkıntı kalmayacak" şeklinde konuştu.
"Okulların yeni rol yapılanmasına doğru bir yaklaşımdır"
Eğitim Bir Sen Konya Üniversite Şube Başkanı Şenol Metin'e göre ise okulların artık yalnızca eğitim-öğretim yapılan mekanlar olmaktan çıkartılmaları gerekiyor.
Bu mekanların da hayatın içerisinde yapılandırılması gerektiğini ve dünyadaki eğilimin de bu yönde olduğunu söyleyen Metin, şöyle konuştu:
Okullarımızın bulundukları mahallelerinin bir sosyal etkileşim merkezi haline gelmesini hayal ediyoruz. Bunun için okullarımız, spor salonlarını, bahçelerinin halka açılması için sürekli yönlendirmelerde bulunuyoruz. Bu çerçevede de aynı şekilde bir hemşirenin, din görevlisinin ve bir spor danışmanının görevlendirilmesi okulların dünyadaki yeni rol yapılanması içerisinde de doğru bir yaklaşımdır."
"Öğretmenliğin yerine geçecek bir düzenleme değil"
Uzun yıllar boyunca eğitimci olarak görev yapan AK Parti Konya Milletvekili Latif Selvi ise öğretmenlerin özellikle rehber öğretmenliğin yerine geçecek başka bir düzenlemenin söz konusu olamayacağını, tartışma konusu olan uygulamanın içeriğini görmeden bir şey demesinin mümkün olmadığını söyledi.
Son olarak projenin detaylarına dair bilgi almak ve eleştirilere dair cevaplarını öğrenmek için aradığımız Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yetkililerinden haberin yazım süresinde cevap alınamadığından görüşlerine yer verilmedi.
© The Independentturkish