Toplamda 100 binin üzerinde avukatı temsil eden 40'ı aşkın baronun Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki gerçekleşecek 2019-2020 adli yıl açılış törenine gitmeyeceğini açıklamasının ardından Diyarbakır Barosu’ndan da yazılı bir açıklama geldi.
“Yargı can çekişiyor” ifadesinin kullanıldığı açıklamada “Bu Stockholm Sendromundan kurtulmanın ve yargıya itibar kazandırmanın yolu, iktidara zihinsel ve fiziksel olarak daha fazla yaklaşmak değil, olabildiğince iktidardan uzaklaşmaktır” denildi ve şöyle devam edildi:
İşte evrensel olarak kabul gören bu fikre aykırı gördüğümüz için cumhurbaşkanı külliyesinde yapılan adli yıl açılış törenine katılmayacağız.
Hak, hukuk, adalet ve insan hakları konularını çeşitli platformlarda müzakere etmeye devam edeceklerini vurgulayan Diyarbakır Barosu’ndan “Ama asla dinleyici koltuğunda oturmayacak, cübbe iliklemeye çalışmayacaktır” açıklaması yapıldı.
Açıklamada tüm baroları 2 Eylül’de Diyarbakır’da toplanmaya davet eden Diyarbakır Barosu, “Ankara’da hakimler yok ama Diyarbakır’da avukatlar var” diyerek başladığı davetini şöyle sürdürdü:
Bu hukuksuz düzene karşı olan tüm baroları; haksızlığın, hukuksuzluğun ve adaletsizliğin hiç eksik olmadığı bu kadim coğrafyaya, Baro Başkanımız Tahir Elçi’nin katledildiği ve halen faillerinin bulunmadığı da gözetilerek, adalet ve barış çağrısı yapmak için 2 Eylül’de Diyarbakır’a davet ediyoruz.
“Türkiye yargısı, son yılların en büyük krizini ve itibar kaybını yaşamaktadır” ifadesiyle başlayan açıklamadan öne çıkanlar şu şekilde:
Kadim Kürt meselesi ve onun etrafında kümelenen, büyük bir kısmı çarpık iktidar-yargı ilişkisinden ve onun etkisiyle yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığını yitirmesinden kaynaklanan sorunlar yumağı ile karşı karşıyayız.
Diyarbakır Barosu olarak; mesleki donanımı olmayan hakim ve savcı atamaları, yüzü aşan hukuk fakültesi ve binlerce işsiz hukuk mezunu, ifade özgürlüğünü ve tüm demokratik muhalefet yollarını tıkayan yargı uygulamaları, basın özgürlüğüne yönelik tehditler, keyfi gözaltı ve tutuklamalar, işkence ve kötü muamele uygulamalarına karşı kayıtsız tutumlar, kadın cinayetleri, çocuk istismarları, bir avuç dolar için yağmalanan doğa, işçi cinayetleri, hayvanlara yönelik eziyetler gibi konuları; tüm bu sorunların kaynağı olan hükümet ile senkronize bir şekilde hareket eden yargı mekanizmasının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlamanın yol ve yöntemlerini, eşit koşullarda tartışmaya ve alternatif öneriler sunmaya hazırız.
Diyarbakır Barosu, daha önce memleketin hak, hukuk, adalet ve insan hakları meselelerini çeşitli platformlarda muhataplarıyla müzakere etmiş, görüş, öneri ve eleştirilerini de açık yüreklilikle dile getirmiştir.
Bundan sonra da imkân sağlandığı takdirde, aynı kararlılıkla bu çabalarını ve girişimlerini sürdürecektir. Ama asla dinleyici koltuğunda oturmayacak, cübbe iliklemeye çalışmayacaktır.
Çünkü biz bağımsız savunmanın temsilcileriyiz ve tüm halklarımıza hukuk ve adalet borcumuz var.
“Coğrafya kaderdir” tepkisi
Hakkari'de kaçak yollardan sınır ticareti yaparak geçimini sağlayan köylülerin üzerine ateş açılmasıyla hayatını kaybeden 14 yaşındaki Vedat Ekinci’nin cenazesi sonrası Hakkari Valisi İdris Akbıyık’ın “Biraz da kader bu, coğrafi kader. Yani bu coğrafyada yaşayınca maalesef böyle üzücü olaylar da olabiliyor” açıklamasına da değinildi:
’Coğrafya kaderdir’ demiş Hakkari Valisi!
Yaşadığımız coğrafyada ağır insan hakları ihlalleriyle, insanlığa karşı suç kategorisindeki suçlara da tanıklık ettik.
Devlet eliyle ya da O’nun bilgisi dahilinde oldu bütün olanlar. Hâlâ hiçbirinin hesabı sorulmadığı gibi yeni yaralar açılıyor bu coğrafyada.
Oluk oluk kanıyoruz. Devletin yüzleşmeme ısrarı ve cezasızlık politikası devam ediyor.
Kaybedilen yakınları için bir mezar isteyen Cumartesi Annelerini dövmeyi tercih ediyor devlet.
Türkiye Barolar Birliği verilerine göre 2018 sonu itibariyle Diyarbakır Barosu’na kayıtlı bin 315 avukat bulunuyor.
Independent Türkçe