Hukuk, guguk, iktidar, muhalefet...

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

İllüstrasyon: Michelle Robinson

Hiç kimse kusura bakmasın, burası tuhaf bir memleket.

Sadece memleket değil, millet de bir tuhaf oldu.

Hele siyaset alemi... Tam bir cümbüş hali!..

Bakın, Tayyip Erdoğan'ın üçüncü kez cumhurbaşkanı adayı olup olamayacağı, bunun yasalara, anayasaya falan uygun olup olmadığı tartışılıyor ya...

Pardon ama, oraya gelene kadar, aranızda Tayyip Erdoğan'ın diplomasını gören var mı?

Kendi adıma, "Tahsil cehaleti alır, eşeklik baki kalır" atasözüne canı gönülden inanıyorum, yani bir insanın devlet yöneticisi olması için bir takım diplomalardan ziyade önce birikimi, sonra da insana ve emeğe saygısı olması gerektiğine inanıyorum ama burada konu hukuk.

Hukuken, Türkiye'de Cumhurbaşkanı olmak için üniversite mezunu olduğunu belgeleyebilmek lazım.

Gelin görün ki, iki dönemdir cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden şahsın üniversite diplomasını gören bir Allah'ın kulu yok!
 


Mevzu sadece bunlarla sınırlı değil, biliyorsunuz.

Tayyip Erdoğan'ın neredeyse tüm varoluş biçimi yasalara aykırı.

***

Misal, Atatürk Orman Çiftliği arazisinde kendisine saray yaptı ya, orası hukuka uygun mu?

Yoo...

Milletin milyarları dökülerek inşa edilen o dev ve zevksiz binalar tamamen yasalara aykırı biçimde yapıldı.

Bir sürü dava açıldı, mahkemelerde bariz biçimde hukuk çiğnendi ama yandaş Yargı'nın bile herhangi bir bahane icat edemeyeceği haller vardır.

Nihayet Cumhurbaşkanlığı Külliyesi denen kaçak binalar hakkında Danıştay 'resmen kaçak' olduğuna dair karar vermek zorunda kaldı.

Peki sonra ne oldu?

Orhan Gencebay, Bülent Ersoy, Yavuz Bingöl, eski futbolcu Tanju falan, hep beraber Tayyip Erdoğan'la hâlâ orada buluşup bizim paramızla kendilerine ziyafet çekiyor!

Kimse de çıkıp, "Bu bina kaçaktır, mühürleyeceğiz, gidin kuzu inciklerinizi, Antep usulü kuru dolmalarınızı, ejderha meyvelerinizi başka yerde yiyin" diyemiyor.

****

Yahu, hadi bu fukara milletin paralarıyla kendine saray yaptırıyorsun, bütün saraylar mı doğaya ve tarihe zarar verir, hepsi mi 'kaçak' olur?

Oluyor...

Ahlat'ta kıyı kanunu çiğnenerek yapılan 'kışlık saray' için Meclis marifetiyle kıyı kanunu değiştirildi!

Okluk Koyu'ndaki 'yazlık saray' için on binlerce ağaç kesildi, deniz millete yasaklandı!

Ne yaptı muhalefet?

Mırıl mırıl bir şeyler söylendiler, kendileri bile duymadı!

Hatta, kusura bakmayın ama hatırlatacağım, kaçak saray hukuksuz bir biçimde inşa edilmekte iken, şimdi resmen Millet İttifakı içinde yer almaya başlamış olan Ahmet Davutoğlu Başbakan, Ali Babacan da Başbakan yardımcısı olarak görev yapıyordu!

***

Şimdi tutmuşlar, artık iyice altın gününe dönmüş olan 'altılı masa'nın son toplantısından sonra yaptıkları açıklamada, o da lütfen, Tayyip Erdoğan'ın üçüncü defa cumhurbaşkanı adayı olamayacağını belirtmişler.

Bunu ilk kez yaptılar!

Tebrikler!

Ne kadar cesurca bir adım!

Açık konuşalım, Türkiye İşçi Partisi'nin hukukçu milletvekili Sera Kadıgil çıkıp da bu adaylık konusunda olabilecek en net şekilde açıklama yapmasaydı, bunun üzerine ülkenin önemli hukukçuları konuşmaya başlamasaydı, 'altılı masa' hiç ses etmeyecekti.

"Anayasaya ve yasalara aykırı ama Tayyip Erdoğan'ın işine mi gelir acaba?" diye, aynı diploma mevzuunda olduğu gibi, konuyu geçiştireceklerdi.

Baktılar ki, çarpma ve bölme işlemi yapabilen ve AKP iktidarından bıkmış olan ahali ses yükseltiyor, sonunda lütfedip açıklama yaptılar.

Hukuk nerede hukuk?!

O çoktan guguk oldu...

Biraz da sayenizde tabii!..

Altılı masaya AKP'den iltihak edenler kuşkusuz bunu en iyi bilenlerdir...

***

Bakınız, iktidarda kurumsallaşmış olan hukuksuzluğa karşı böyle sincap gibi muhalefet edilmez.

Zaman zaman ne dediğini kendi de anlayamayan Devlet Bahçeli'nin esir aldığı bir ülkede, her gün hakaret ve azar işite işite, itile kakıla iktidara yürüyemezsiniz.

Ya cesur olacaksınız, masaya yumruğu vuracaksınız ve her alanda tavizsiz hukuku savunacaksınız, ya da bu işlere talip olmayacaksınız.

Zira, iktidarını mühürsüz pusulalar üzerine kurmuş, Yüksek Seçim Kurulu'nu Saray'ın halı saha futbol takımı gibi dizayn etmiş Tayyip Erdoğan henüz hiçbir şeye başlamadı!

Bunu kimse unutmasın ve şapkadan çıkacak yeni tavşanlara kimse şaşırmasın!

***

Daha önce de ısrarla vurguladım: Muhalefetin tamamı çok sorumlu davranmalıdır.
Bu, muhalefetteki iki ana blok için de geçerlidir.

Gerek Millet İttifakı, gerekse Emek ve Özgürlük İttifakı çok dikkatli davranmalıdır.

Şundan hepimiz eminiz: Bu halk bu iktidardan kurtulmak için çırpınıyor ve saray rejimi iktidarını korumak, dolayısıyla muhalefeti parçalamak için her türlü numarayı yapacaktır.

Halihazırda düşük yoğunluklu biçimde yapıyor da...

Misal, Nagehan Alçı gidiyor, İyi Parti'den Cihan Paçacı'yla konuşuyor, halen süren adaylık tartışmalarını kanırtıp olabilecek en skandal yanıtı alıyor ve Türkiye siyasi gündeminin ortasına bırakıyor.

Sonuçta Cihan Paçacı istifa etti ama bunlar hep iktidarın muhalefete attığı pençe çizikleridir.

Bakın, sadece bu örnek bile ders niteliğinde.

Birkaç açıdan inceleyelim:

Birincisi, iktidar cenahı hâlâ adaylık üzerinden muhalefeti yıpratabileceğini biliyor.

Dolayısıyla, bu konuyu kaşımak ya da kaşıttırmak işlerine geliyor.

İkincisi, muhalefet içinde neredeyse iyice netleşmiş olan Kılıçdaroğlu adaylığına karşı, ısrarla kendini ısıtarak masaya sürme azminde olan Ekrem İmamoğlu vakasıdır.

İktidar medyasında, devir değişirse karşı gemiye zıplamaya hazır isimler bunu İmamoğlu üzerinden gerçekleştirebilecekleri sinyalini çoktan aldı.

Öyle görünüyor ki, muhalif ya da muhalif görünümlü medya mensupları içinde de göbeği İmamoğlu ile kesilmiş epey amigo var ve, tribünlerden, "Kılıçdaroğlu seçilemez, İmamoğlu olsun" tezahüratını yükseltiyorlar.

Adaylık konusunda ismi en başta geçen Mansur Yavaş kendisini çok net bir mesajla geri çekti ama İmamoğlu hâlâ sınıf başkanlığı hevesindeki ilkokul öğrencisi gibi.

Bir türbülans oluşsa da mucize gerçekleşse diye bekliyor.

Cumhurbaşkanı seçilmek, en az bir dönem ülkeyi tıpkı Tayyip Erdoğan gibi yönetmek, bu esnada CHP'yi kendince dizayn etmek gibi bir fantezisi olduğu söyleniyor.

Bunu yapamayacağını idrak edemiyor.

***

Bakınız, bugünkü Türkiye manzarasında, yani ekonominin çöktüğü, halkın perişan olduğu, hırsızların ceplerini tıka basa doldurduğu, Saray'ın pervasız bir şatafat içinde yüzdüğü, MHP'den, hele son Sinan Ateş cinayetinden sonra, herkesin illallah ettiği şu atmosferde, Tayyip Erdoğan'ın karşısına bir kasa bamya koysanız seçilecektir.

Bunun için muhalefetin dirayetli, kararlı ve cesur durması, hata yapmaması, özetle saçmalamaması yeterlidir.

***

Evet, tüm muhalefet sorumlu davranmak zorundadır.

Muhalefet en geniş cumhurbaşkanlığı seçim konsensüsünü yaratmalı ve cesur olmalıdır.

Kendini tartıştırmak yerine, iktidardaki kepazelikleri tartıştırmalı, en azından Sedat Peker'den ders almalıdır. Maalesef öyle, ders almalıdır.

Türkiye'nin mevcut yolsuzluk, yoksulluk, hukuksuzluk, çürüme ve çöküş batağından çıkması, asgari bir hukuk çizgisi çekilmesi gerekiyor.

Bunun için muhalefetin asgari bir aklının olması icap ediyor, o kadar.

Aksi halde çok kısa bir süre sonra saray rejiminin karşıdevrim girişimi başarı kazanacak, bugün bildiğimiz manada bir Türkiye kalmayacak, infilak edip her bir tüyü ayrı dala takılacak, bu millet vatandaş olmaktan çıkıp kullaşacak, halkımız çok daha perişan hale gelecektir.

Bir sonraki bölümde Emek ve Özgürlük İttifakı'nın durumunu ele alacağız.
Şimdilik herkes aklına mukayyet olsun, yeter...

Hoşça kalın.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU