Allah'ın semavî kitaplarında bahsettiği ve Kur'an'da bir sure ayırdığı Ashab-ı Kehf kıssasını pek çok kişi bilir.
Kimse ayrıntılarının nerede geçtiğini tam olarak bilmese de Tunus'un uzak güneyindeki Tatavin ilindeki Şanni el-Cible köyünün sakinleri, olayın kendi köylerinde meydana geldiğine ve Yedi Uyurlar'ın köylerindeki mağarada gömülü olduğuna inanıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bu köy, milattan sonra 12'nci yüzyılda Berberiler tarafından kuruldu. Köyde bir mezarın uzunluğunun 6 metre olması bölge sakinlerinin bu mezarların Yedi Uyurlar'ın mezarları olduğu inancını sağlamlaştırdı.
Mezarların bitişiğindeki mescit, kıble yönüne eğimli küçük beyaz bir minareye sahip.
Arka tarafında şehir halkının Ashab-ı Kehf'in, imparatorun zulmünden korkarak üç asır boyunca içinde saklandıklarına inandıkları mağara var.
Tur rehberi Cemil Dankir, Ashab-ı Kehf arkeolojik sit alanı hakkında şöyle konuştu:
Kıssa üç semavî kitapta yer alıyor ve Kur'an Kehf Suresi'nde buna yer veriyor. Ayrıca hem İncil'de hem de Tevrat'ta içerik farklılıkları olsa da bu kıssadan söz edildiğini görüyoruz. Aynı kıssa güney Tunus'un çeşitli bölgelerinde anlatılıyor. Her bölgenin sakini, Yedi Uyurlar'ın kendi topraklarına gömüldüğüne inanıyor.
Halkın anlattığı kıssa
Bölge halkının bildiği ve Cemil Dankir'in anlattığı hikaye şu şekilde:
Milattan sonra 3'üncü yüzyılda hüküm süren Roma İmparatoru Decius adaletsiz bir yöneticiydi ve imparatorluğunun sakinlerinden, çocuklarını putlara adak olarak sunmalarını istedi.
Bu yüzden halk büyük bir korku yaşadı. Bunun üzerine yedi kişilik bir grup, bir dağın eteğindeki mağaraya sığınmak için kaçtı.
Ancak saraydaki bazı işçiler onlara iftira atarak, İmparator'a itaat etmediklerini söyleyince, imparator mağaranın girişinin kapatılmasını ve hayattayken onlara mezar olmasını emretti.
Bunun sonrasında gençler mağarada uyudu. Ertesi gün uyandıklarında sadece bir gün uyuduklarını zannederek ihtiyaçları olan şeyleri almak için büyük bir dikkatle köye indiler.
Ancak şehirlerinde meydana gelen büyük değişiklik karşısında o kadar şok oldular ki buna uyum sağlayamadılar.
Bu yüzden gönüllü olarak mağaraya dönmeyi ve ölene kadar orada kalmayı seçtiler.
Dankir konuyla ilgili şu bilgileri verdi:
Milattan sonra 12'nci yüzyılda Berberi köyünün kurulmasıyla birlikte Şanni halkı onlar için mezarlar inşa etti. Mağara bir cami haline geldi ve güney Tunus'taki ayırt edici turistik cazibe merkezlerinden biri oldu. Kıssanın gizemi, onu duymaktan ve tüm detaylarını bilmekten keyif alan yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı haline geldi. Şanni'nin sakinlerinden bazıları hala Yedi Uyurlar'dan medet umuyor ve onları sürekli ziyaret ederek onlara kurbanlar sunuyor. Ayrıca mezarlar arkeolojik araştırma için açılmadı. Çünkü hikayenin bir efsane olduğuna inanılıyor.
Ashab-ı Kehf'in yeri hakkında Ürdün'ün başkenti Amman'ın güneydoğusundaki er-Racib köyündeki er-Rakim Mağarası'nda olduğunu söyleyen daha yaygın bir rivayetin olması dikkat çekici bulunuyor.
Mağara, 1963'teki arkeolojik kazılarda keşfedildi. İçinde, hepsi bir cam parçasıyla kapatılan bir açıklıktan görülebilen küçük bir alana sıkıştırılmış insan iskeletleri bulundu.