Adana'da 24 Kasım 2022 Perşembe günü yaşanan bir olay hem vicdanları sızlattı hem de düşündürdü.
İddiaya göre 51 yaşındaki Cumali Sucu, zihinsel engelli oğluyla dalga geçip, hakaret ettiği öne sürülen 28 yaşındaki komşusu Yunus A.'yı uyardı.
Ancak Yunus A.'nın da cevap vermesiyle ikili arasında başlayan tartışma kısa sürede kavgaya dönüştü.
Kavganın büyümesi üzerine Yunus A.'nın evinden aldığı sopayla Sucu'nun başına vurdu. Bunun üzerine Sucu olduğu yere devrildi.
Sucu, kaldırıldığı hastanede yapılan müdahalelere rağmen 4 gün sonra yaşamını yitirdi.
Yunus A. ise önceki gün saklandığı yerde yakalanarak tutuklandı.
Engellilere yönelik saygısız davranışlar ailelerini derinden etkiliyor
Sucu'nun canıyla ödediği olayın benzerlerini engelli yakınlarının çoğu farklı şekillerde yaşıyor.
Ancak ölümle sonuçlanmadığı sürece bunların çoğu duyulmuyor.
Engelli bireyler, kimi insanların saygısızca davranışlarına maruz kalabiliyor.
Bu tür davranışlar, kimi zaman da rahatsız edici bakışlar sadece engelli bireylerde değil aynı zamanda ailelerinde de ciddi rahatsızlık yaratıyor. Hatta engelli yakınları sürekli koruma duygusuyla bazen aşırı hassasiyet gösterebiliyor.
Sonuç olarak bu nedenlerden dolayı birçok engelli yakını, çocuğu veya ailede o sorunu yaşayan kişi için mutlaka bir tartışmaya veya kavgaya karışmış oluyor.
"Bu ülkede sakat olmak zordur"
Engelli Hakları Federasyonu Başkanı Cemalettin Gürsoy, bu durumu "Engelli yakını olmak kavgaya hazır olmayı da gerektirir" diye tanımlıyor.
Gürsoy, Sabah gazetesinde 24 Nisan 2012'de yayımlanan "Engelsiz Ekonomi" başlıklı yazısında özellikle zihinsel engellilerin karşılaştığı alay edilme gibi sorunları şöyle anlatmıştı:
Bu ülkede sakat olmak zordur. Hele zihinsel engelli olmak çok daha zordur. Mahallenin çocuklarının 'taşladığı' delisiniz çünkü. Yalnızca çocuklar mı? Koca koca adamlar, sözüm ona yetişkinlerin sizinle alay etmesine 'aldırmamalı' ve sürekli onlara 'delilik' yapmalısınız. Ki, onlar kendilerini; 'şükür ben onun gibi değilim' diye hissedebilsin.
"Ya duymazdan geleceksin ya şükredeceksin ya da kavgaya hazır olacaksın"
"Maalesef böyle şeyler var. Adana'daki olay gibi tartışmalar tabii ki oluyor. Şahsen ben de eve üzgün gidince aynı şeyleri çok yaşadım" diye sözlerine devam eden Gürsoy, şöyle konuştu:
Ya duymazdan geleceksin ya şükredeceksin ya da kavgaya her an hazır olacaksın. Bu durum aileler için de öyle. Çocuklarıyla bir yere gidiyorlar. Yeri geliyor biri alay ediyor. Sinir sistemlerinin çok sağlam olması lazım. Özellikle ortopedik engelli yani sağır ve dilsizlere yönelik toplum içinde bayağı gırgır şamata geçiliyor, üstelik bunu kelli felli adamlar yapıyor. O nedenle yakınları her han tetikte kalıyor.
"Sanatçı olarak bilinen kişilerin bile dalga geçtiğini görebiliyoruz"
Türkiye Sakatlar Derneği Başkanı Şükrü Boyraz, engellilere yönelik ayrımcı ve rahatsız edici davranışların yaşanıp, yaşanmamasında, ikamet edilen yerin kültürel, sosyal yapısının ve eğitim düzeyinin çok etkili olduğunu belirtti.
Her insanın doğal olarak çocuklarını, yakınlarını korumaya çalıştığını hatırlatan Boyraz, "Bu engelli yakınlarında daha fazla oluyor. Çünkü bazı insanların hatta sanatçı olarak bilinen kişilerin bile dalga geçtiğini görebiliyoruz. Engelliyle dalga geçince tanıdığı da ister istemez tepki gösteriyor, kavgaya dönüşüyor" ifadelerini kullandı.
"Sınıflarda engelli çocuk istemeyenler olabiliyor"
Bu sorunu en çok engelli bireylerin anneleri yaşıyor. Özellikle de eğitim çağında çocuğu diğer çocuklarla karşılaştıkça dalga geçme veya uyum gibi sorunlar daha fazla yaşanıyor. Bu da ister istemez tartışmaları çoğaltıyor.
Boyraz, kimi zaman bazı öğrenci velilerinin çocuklarının psikolojisini olumsuz etkilediği iddiasıyla sınıflarında engelli çocuk bulunmasına itiraz ettiklerini kaydederek, "Bu durumda engelli ailesi ister istemez tartışmaya girebiliyor. Bazen tartışma kavga boyutuna varıyor" dedi.
"Dalgaya karşı verilen tepki de ağır oluyor"
Engelsiz Hayat Dayanışma Derneği Başkanı Adem Kuyumcu da engelli ailelerinde otomatikman bir savunma mekanizmasının geliştiğini kaydetti.
Vefat eden abisinin karşılaştığı durumu örnek vererek "Kendimden bildiğim için söylüyorum" diyen Kuyumcu şunları söyledi:
Kendini savunamayan bir yakınımla birisi dalga geçiyor. Ben onu savunmak için daha çok tepki veriyorum. Aynı zamanda bu kendisini savunamayan birine karşı yapılan kötülüğe karşı tepki. Psikolojik olarak savunma güdüsü o yakının kendisini savunamadığı için daha çok gelişiyor. Bu her yerde böyle. ABD'de de Almanya'da da böyle... Zaten engelli insanlarla dalga geçmek başlı başına bir suç. Ayrımcılığa giriyor, mobbinge giriyor. Anayasaya göre eşitlik ilkesine aykırı. Bunu yapanlar bütün bu ilkelere karşı bir davranış sergiliyorlar. O davranışa verilen tepki de ağır oluyor maalesef.
"Toplu taşımada ve okullarda da görüyoruz"
Ayrımcılık ve dalga gibi nedenlerle engelli yakınlarının sıklıkla tartışmalara karışabildiğini aktaran Adem Kuyumcu, "Toplumu bu konuda doğru şekilde eğitmek lazım. Bu davranışları bırakmaları lazım. Yoksa bunlar böyle devam eder. Size yansımayan daha hafif şekilde geçen çok fazla şey var. Bunu biz toplu taşımada da görüyoruz. Okullarda da görüyoruz" diyerek sözlerini tamamladı.
© The Independentturkish