Tekrarlayan nefes darlığı, hırıltı, göğüste baskı hissi ve öksürük gibi belirtilerle kendini gösteren astım, kronik bir akciğer hastalığı.
Her yaştan insanı etkileyebiliyor ama genellikle çocukluk yıllarında başlıyor. Bazen yetişkinlerde de gelişebiliyor.
Ne yazı ki şu anda kesin bir tedavisi yok! Yani bir kere astım olursanız, uzun süre onunla yaşamak zorundasınız.
Ama endişe etmeyin, semptomları kontrol altında tutmaya yardımcı olabilecek tedavileri var.
Bu sağlık dosyamızda anlaşılacağı üzere, "Astım" konusunu mercek altına alıyoruz.
Kronik ama bulaşıcı değil
Astım dünyada en sık görülen ama bulaşıcı olmayan kronik bir solunum hastalığı olarak kabul ediliyor.
Astımlı bir kişinin akciğerlerdeki hava geçişleri, küçük hava yollarının etrafındaki kasların iltihaplanması ve sıkışması nedeniyle daralıyor.
Bu da az evvel bahsettiğimiz öksürük, nefes darlığı, göğüste sıkışma, hırıltı gibi semptomlara neden oluyor.
Bu belirtiler aralıklı olsa da çoğunlukla geceleri ya da egzersiz sırasında görülüyor.
Astım belirtileri normalden daha kötü hale gelirse buna "astım krizi" veya "alevlenme" deniyor.
Bu arada geçmeyen astım atakları yaşıyorsanız, tedavinizde bir değişikliğe ihtiyacınız olabilir, mutlaka uzman hekime danışmanız yararınıza olabilir.
Peki, niçin bazı insanlar astımı olurken, bazılarının olmuyor?
Maalesef bu sorunun yanıtı hala net değil. Ancak bu konuda bazı tanıdık fikirler var; çevresel etkiler, genetik faktörler, enfeksiyon ya da kişilerin tıbbi durumuyla alakalı olabileceği gibi...
Dünyada 340 milyon astımlı var
Araştırmalara göre, dünyada 340 milyon astım hastası olup her yıl 400 bin insanın astım nedeniyle yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor.
Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) resmi sitesinden paylaştığı bildiriye göre, ülkemizde 4 milyonun üzerinde astım hastası bulunuyor.
TÜSAD astım tedavisinde etkili sonuç alınabilmesi için, ilaçların doğru alınması çok önemli olduğunu, ilaçların kesilmesi, düzensiz kullanılması ya da dozları doğru uygulanmadığı takdirde şiddetli ataklar ortaya çıkabileceği uyarısını da yapıyor.
Astım tamamen tedavi edilebilen bir hastalık değil ama tetikleyicilerini kontrol altına almanın çok mühim olduğunu bir kez daha vurgulayalım.
"Peki, bu tetikleyenler neler?" diye merak edenler için hemen belirtelim; toz, küf, dış havanın kirli olması, tütün dumanı, hamamböceği alerjeni, yanan odun veya otlardan kaynaklanan duman, evcil hayvanlar ve grip gibi enfeksiyonlar bilinen en yaygın tetikleyicileri arasında yer alıyor. Anlayacağınız, astım tetikleyicileri kişiden kişiye değişiyor.
Bu yüzden kişinin astım tetikleyicisinin ne olduğunu iyi öğrenip kendini koruması gerekiyor.
İşte tüm bu sebepler nedeniyle uzmanlar astım hastalarının tedavilerini hekim gözetiminde planlamasını istiyor.
"Hekim-hasta işbirliği" içinde olmasının kaçınılmaz olduğunu aktarıyor. Zira ancak düzenli ilaç tedavisiyle ataklar kontrol altına alınabiliyor.
Bu nedenle astımla yaşamayı öğrenmek insanın hem yaşam kalitesini artırıyor hem de onu hayata bağlıyor.
Ayrıca, pek çok konuda olduğu gibi küresel dünyanın astım hastalığına ve bu hastalıktan muzdarip kişilere tavrı pek değişmiyor.
Düşük ve orta gelirli ülkelerde astım ya yetersiz teşhis ediliyor ya da yetersiz tedavi ediliyor.
Siz yine de "astımlıyım" diye kendinizi şanssız hissetmeyin. Astım hastalığıyla yaşayan dünyaca ünlü şahısların seslerine de bir kulak verin...
Onlar, astımlı olmanın dolu dolu yaşamaya engel olmadığının kanıtı adeta.
Şarkıcı, yazar, sporcu, sinema yıldızı kısaca dünya çapında ün salmış parlak kariyerleriyle ışıldayan isimler…
Onların da astım hastası olduğunu okuduğunuzda gözlerinize inanamayacaksınız.
Ünlü rapçi Eminem de astımlı
Marshall Mathers sahne adıyla Eminem bir astım hastası. Annesine göre, Marshall Mathers çocukluk yaşlarından beri solunum yolu hastalıklarından muzdarip.
Her zaman astımlı olan ünlü rapçi her nasılsa astım semptomlarını o kadar iyi frenlemeyi başarmış ki nefes almak için bile duraksamadan tekerlemeler söyleyebiliyor.
Amerikalı 76 yaşındaki Oscar ödüllü sinema oyuncusu Diane Keaton da astımın hastası. Ünlü yıldız, astımın tedavisi olmadığı için amacının onu kontrol altına almak olduğunu söylüyor.
Futbol ikonu da astımlı
Tüm zamanların en ikonik sporcularından biri gösterilen eski futbolcu David Beckham da yıllar önce Los Angeles'taki bir futbol maçından sonra "Yıllardır hafif bir astımım var ama kariyerime olumsuz etkisi yok" dedi.
O astımlı bile olsanız sporda zirveye çıkabileceğinizin yürüyen kanıtı gibi, öyle değil mi?
Amerikalı sempatik aktrist Jessica Alba da geçtiğimiz aylarda bir röportajında, "Gerçekten kötü bir astımım vardı. 4 ila 12 yaşları arasında çok sık hastanedeydim" diye konuşmuştu.
İrlandalı efsane rock grubu U2'nun solisti ve şarkı sözü yazarı Bono'nun da astım hastası olabileceğini hiç tahmin eder miydiniz? Ama öyle!
Üstelik bu Bono'nun baş vokaller yapmasına veya kendini tüm kalbiyle insani yardım çalışmalarına vermesine engel olmamış.
Bu arada ünlü rockçının çocuklarından biri de astım hastası. Bu da astımın genetik bir hastalık olabilir iddiasını hafızalara getiriyor, değil mi?
Dünyaca ünlü İngiliz yazar Charles Dickens, kariyeri boyunca "Oliver Twist", "İki Şehrinsi" ve "Bir Noel Şarkısı" da dahil olmak üzere klasik roman kaleme aldı. O da maalesef ki astım hastasıydı.
Atletizm sporcusu Jackie Joyner-Kersee, üç Olimpiyat altın madalyasının yanı sıra, iki bronz ve bir gümüş Madalya kazandı.
Bir röportajında, astım olduğunu ama bunu bir dezavantaj görmediğini söyledi.
Sinirli pop yıldızı Pink de iki yaşından beri ciddi solunum sorunlarıyla boğuşuyor.
Bir zamanların en çekici sinema oyuncusu ve model Sharon Stone da astımla yaşayanlardan.
Grammy ödüllü Amerikalı saksafoncu Kenneth Gorelick, sahne adıyla Kenny G de akut astım hastası ama hiçbir şey onu saksafoncu olma hayalini gerçekleştirmekten alıkoyamadı.
Görüldüğü gibi, astım hastalığı kimseye yabancı değil aslında.
Şu durumda hayattaki her şey gibi onunla da inatlaşmak yerine, iyi geçinmek herkesin faydasına görünüyor.
Artık sözü işin uzmanlarına bırakalım…
Dünyada ve Türkiye'de oldukça yaygın!
Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Seha Akduman, kronik bir hastalık olan astımın dünyada ve Türkiye'de oldukça yaygın olduğuna dikkati çekti.
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Akduman, şunları söyledi:
Astım, ataklar halinde gelen nefes darlığı veya öksürük krizleri ile karakterize kronik bir hastalıktır. Hastalığın temelinde hava yollarının aşırı duyarlı olması yatar. Bu aşırı duyarlılık sonucunda bronşlarımız daralır, bronş duvarında ödem ve balgam üretiminde artış meydana gelir. Toz, duman, koku gibi uyaranlardan sonra nefes darlığı ve göğüste baskı hissi gibi yakınmalar başlar.
Astımın tüm dünyada ve ülkemizde oldukça yaygın olduğunu hatırlatan Dr. Akduman, "Ülkemizde yaklaşık her 100 erişkinden 7'sinde, her 100 çocuktan 14'inde görülmektedir. Astımın en önemli belirtilerinin, koku, duman ve alerjen maruziyetinden sonra başlayan nefes darlığı, öksürük, göğüste baskı hissi ve nefes açlığıdır. Bu şikâyetler nöbetler halinde gelir. Genellikle gece veya sabaha karşı ortaya çıkar ve mevsimsel değişiklik gösterir. Kendiliğinden veya ilaçlarla düzelir. Soğuk algından sonra uzamış öksürük de astımın önemli belirtilerindendir" dedi.
Stres yine karşımızda!
Dr. Akduman, astım ataklarının en yaygın sebeplerini şöyle anlattı:
Alerjenler; vücudumuz için zararsız olan, ancak duyarlı kişilerde bağışıklık sisteminin reaksiyonuna neden olabilen maddelerdir. Çocuklarda astımın yüzde 80'i, erişkinlerde yüzde 50' si alerji kaynaklıdır. En sık karşılaşılan alerjenler, polenler, ev tozu akarları, küf mantarı sporları, hamamböceği, hayvan tüyleri ve yumurta, fıstık, balık, buğday, soya gibi gıdalardır.
Pek çok hastalık gibi astımlı hastalar için de hava kirliliği, soğuk hava, sigara, stres ve duygusal değişimlerin negatif etkileri olduğuna dikkati çeken Dr. Akduman sözlerine şöyle devam etti:
Hava kirliliği ve sigara; astımlı hastalar zararlı gaz ve ağır metallerden daha çok etkilenir ve atak geçirmelerine neden olabilir. Stres ve duygusal değişiklikler de astım belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Sık ve derin nefes almalara neden olan ağlama veya gülme hava yollarını uyarabilir. Huzursuzluk ve sinirlenme de astım belirtilerini tetikleyebilir.
Egzersiz yani fiziksel aktivite, kontrolsüz astımlılarda ataklara neden olabilir. Veya tek başına egzersiz ile astım yakınmaları başlayabilir. Egzersizle tetiklenen astım tanımı nadir görülmekle birlikte öyküde mutlaka sorgulanması gerekmektedir. Soğuk hava; bronşlarda alerjik reaksiyonlarda olduğu gibi reaksiyonlara yol açarak astımı tetikleyebilir. Sadece soğuk havanın tetiklediği astımlı bir hasta grubu vardır ve yine öyküde mutlaka sorgulanmalıdır.
Fiziksel muayene ve solunum fonksiyon testi
Astım tanısının, fizik muayene ve solunum fonksiyon testi ile konulduğunu söyleyen Dr. Akduman, "Tanıyı desteklemek için alerji testleri de yapılabilir. Akciğer grafisi, tomografi, kan tetkikleri ile KOAH, zatürre, akciğer kanseri gibi benzer şikayetlere sebep olabilen hastalıkların dışlanması için yapılır" bilgisini paylaştı.
Ayrıca Dr. Akduman, astımın çeşitlerinin tetikleyicilerine göre yapıldığına dikkati çekti:
Alerjik astım, soğuk ile tetiklenen astım, egzersiz ile tetiklenen astım, öksürük varyant astım ve mesleki astım gibi çok alt grup olsa da günümüzde genel tanım olarak 'bronşiyal astım' tanımlamasını kullanıyoruz. Bu sınıflamalar genellikle tetikleyicilere göre yapılmaktadır. Öksürükle giden astımda, tipik hırıltı ve nefes darlığı yakınmaları beklenmez ve bu hasta grubunda kuru inatçı ve ataklar halinde öksürük ile ortaya çıkar.
"Hastanın eğitimi tedavinin en önemli basamağı"
Astım tedavisinin, hastanın atak sıklığına ve solunum fonksiyon testine göre belirlendiğini belirten Uzman Dr. Akduman, "Her basamakta ilaç dozları ve sıklıkları değişir. Ataklara sebep olan etkenlerin net belirlenmesi, bu etkenlerden uzak durulması ve ilaçların düzenli kullanılması oldukça önemlidir. Hastanın eğitimi tedavinin en önemli basamağını oluşturur. Atak geldiğinde doktora başvuracağı süreye kadar kurtarıcı ilaçlarının doz ve sürelerini hastanın veya yakınlarının öğrenmesi gerekmektedir" diye konuştu.
"Amaç kontrolü sağlamak!"
Kronik bir hastalık olan astımın halen kesin bir tedavisi olmadığı için hastanın ilaçlarını düzenli kullanması ve 3 aylık periyotlarla muayenelerinin sürdürmesinin önemine değinen Dr. Akduman, "Yapılan tetkiklerde ilaç dozlarının gözden geçirilmesi önerilir. Amaç en az ilaç ile tam kontrolü sağlamak" dedi.
Kronik akciğer hastalığı olan astımda solunan havanın kalitesinin çok önemli olduğunun altını çizen Uzman Dr. Akduman, şu tavsiyelerde bulundu:
Hastaların zararlı gazlardan, deterjanlardan, tozlardan, hava kirliliğinden, sigara dumanından uzak durmaları önemli. İlaçlarını düzenli kullanmaları, doktoru önermedikçe ilaçlarını kesmemeleri de. Solunum yolu enfeksiyonlarının ağır geçirebilecekleri için astımlı hastaların zatürre, grip ve Kovid aşılarını mutlaka yaptırmaları önerilir.
Bazı meslek kollarının astım hastalığında tetikleyici rol oynaması dikkat çekici. Uzman Dr. Akduman bunu şöyle açıkladı:
Mesleki astım, iş yeri dışında hiç şikâyeti olmayan hastaların iş yerinde öksürük, nefes darlığı yakınmalarının ortaya çıkması olarak tanımlanabilir. Özellikle çalıştığı iş yerinde maruz kaldığı alerjen ve partiküller nedeni ile astımı başlayabilir. Bu grup hastanın iş yeri hekimi ve Meslek Hastalıkları uzmanları ile ortak takibi gerekir.
"Şiddetli ataklar ölüm riskini artırır"
Astım atağının semptomsuz bir hastada öksürük, balgam, hırıltı yakınmasının başlaması ya da olan şikâyetlerin artmasıyla tanımlandığını söyleyen Uzman Dr. Akduman, "Bu hasta grubunda kurtarıcı ilaç olarak tanımladığımız etkisi kısa sürede başlayan nefes açıcı ilaçlar başlanır. Astım atak derecesine göre ayaktan takip edilebileceği gibi şiddetli olgularda yoğun bakım desteği gerekebilir. Kontrolü güç, şiddetli ataklarda ölüm riskinin arttığı biliniyor. Bu sebeple hastaların yakın takibi önerilmekte" dedi.
Bazen bilmeden, bazense bilerek insan sağlık sorunlarını ihmal edebiliyor. Böyle bir ilgisizliğin ya da bilmezliğin geri dönüşü ise elbette hoş olmuyor.
Uzman Dr. Akduman, ihmal edilen ve uzun yıllar tam kontrol altında olmayan hastalarda yıllar içerisinde kalıcı hasarlar geliştiğini ve akciğer kapasitesinin geri dönüşümsüz olarak azaldığını vurguladı:
Astımda hava yollarındaki daralma geri dönüşümlü olarak kabul edilse de sık atak geçiren ve kontrolsüz kalan hastalarda KOAH'ta olduğu gibi hava yollarında geri dönüşümsüz kısıtlanma gelişebilir. Özellikle ileri yaşlarda karşımıza çok sık çıkan bu sorun, düzenli ve uygun ilaç kullanımı ile önlenebilir.
"Alerjik astım her geçen gün artıyor"
Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Alerji - Immunoloji Uzmanı Prof. Dr. Gülden Paşaoğlu Karakış da Türkiye'de erişkin yaşta astım görülme sıklığının yüzde 7-8 olduğunu belirterek, bu oranın yarısının alerjik astım olduğuna dikkati çekti.
Bunda kirli hava, şehir hayatı, kötü beslenme, stres, sedanter hayat gibi risk faktörlerinin etkisi söz konusu.
Peki, alerjinin tam olarak nedir ve nasıl gelişir?
Alerjinin vücudun çeşitli uyaranlara karşı geliştirdiği aşırı duyarlılık reaksiyonu olduğunu belirten Prof. Dr. Karakış, "Alerji normalde doğada var olan zararsız maddeleri duyarlı kişinin vücudunun yabancı madde olarak algılaması ve bu maddeye karşı bağışıklık sisteminin aşırı tepki vermesidir. İnsan vücudu doğadaki bir madde ile ilk kez karşılaştığında bağışıklık sistemi tarafından antijen olarak tanınır ve ona özgü (IgE) antikor geliştirir. Bu doğadaki alerjene duyarlanma sonucu bu madde o kişi için 'alerjen' haline gelmiştir" ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Karakış, sözlerini şöyle sürdürdü:
Alerjen vücuda tekrar girdiğinde göz, burun, ağız, deri ve bağırsak gibi dış yüzeyi olan organlardaki mast hücreleri denilen hücrelerce bu IgE antikoru kullanılarak histamin ve başka kimyasallar salgılayarak o bölgede bir yangı oluşur. Örneğin; bu yangı polen, ev tozu akarı veya mantar sporu gibi solunumla alınan alerjenlerle olursa burunda saman nezlesi (alerjik rinit), alt solunum yollarında astım, deri de ise atopik dermatit veya besinlerle bağırsaklarda olursa besin alerjisi şeklinde ortaya çıkar.
"Nöbetler halinde gelir"
Alerjik reaksiyonların, alerjenin giriş yerine bağlı olarak göz, burun, sinüsler, boğaz, alt solunum yolları, mide, bağırsaklar veya deride oluşabildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Karakış;
"Bu reaksiyonların; alerjik konjuktivit, alerjik rinit, alerjik astım, alerjik ürtiker veya atopik dermatit, besin alerjisi, ilaç alerjisi, mesleki alerjiler ve arı alerjisi şeklinde ortaya çıkabiliyor" şeklinde konuştu.
Astım öksürüğünün kuru, inatçı ve tekrarlayıcı olduğunu vurgulayan Karakış, "Nöbetler halinde gelir, sıklıkla gece ve sabaha karşı başlayıp uykudan uyandırabilir. Bu bulgular dışında hırıltı astımın en önemli bulgularından biridir. Özellikle nefes verirken göğüsten ıslık sesine benzer bir ses duyulur. Sıklıkla tekrarlayan hırıltılarda astım akla getirilmelidir. Bir diğer astımda sık gördüğümüz belirti 'nefes darlığı'dır. Öksürük gibi ataklar halinde görülür, bazen gece uykudan uyandırabilir. Özellikle ağır egzersizle, hızlı hareketle, parfüm, deterjan veya diğer kokularla artabilir" dedi.
Prof. Dr. Karakış, sözlerine şunları ekledi:
Astım tedavisinde kullanılan tedavi yöntemlerini şu şekilde gruplandırabiliriz. Alerjenden Korunma, İlaç tedavisi, Antiallerjik ilaçlar, Kortizonlu ilaçlar (spreyler, yetmezse ağızdan veya enjeksiyonla), Kortizon ve nefes açıcı spreyler, Montelukast (anti inflamatuar), Aşı tedavisi, Antikor tedavileri, Alternatif Tedaviler (nefes, yoga, homeapati vs.)
Alerjik hastalıklardan korunmak için ne yapmalı?
Günümüzde astım tedavisinde dünyada oldukça güzel gelişmeler olduğunu belirten Prof. Dr. Karakış, ağır astımda tedaviye yeni antikor ilaçların eklendiğini, bu sayede hastalığı rahatlıkla kontrol altına alabileceğini vurguladı.
Karakış, alerjik hastalıklara karşı kişinin nasıl korunması gerektiğine ilişkin sorumuzu şöyle yanıtladı:
Koruma yöntemleri hastanın duyarlı olduğu alerjene bağlı olarak değişir. En sık rastlanan ev tozu akarlarından korunmak için, hastanın özellikle yatak odasının, yatakların hijyenine dikkat edilmesi gerekir. Nevresim takımları mutlaka haftada bir değiştirilmeli ve en az 55-60 derecede yıkanmalı ve yatak odaları sık havalandırılmalı. Yatak odalarında toz tutabilecek tüylü eşyalar (battaniye, peluş, kadife örtüleri, perdeler) , oyuncaklar, duvardan duvara halılar bulundurulmamalı, mümkün olduğunca sade, kolay temizlenebilen eşyalarla döşenmelidir. Diğer taraftan elektrik süpürgelerle her hafta yatak odaları temizlenmeli, tozları alınmalı. Nem giderici aletlerin, temizlikte akarisid denen deterjanlarında yararı olabilir. Yatak, yastık ve yorganlarda bulunan milyonlarca toz akarına karşı bariyer özelliğine sahip anti-allerjik yatak kılıfları kullanılabilir. Bu kılıflar ev tozu akarlarının geçişini engelleyerek daha az solunmalarını sağlarlar.
Ayrıca Prof. Dr. Karakış, küf mantarlarına, polenlere duyarlı kişilerin de tedbiri elden bırakmamasını tavsiye etti:
Ev içinde mantar oluşması neme ve havalandırmaya bağlı olduğundan evde eski kitaplar, kağıtlar, yakacak odunlar ve meyva sebze gibi organik maddeler uzun süre tutulmamalı. Kirli ve küflü eşyalar düzenli olarak temizlenmeli, nemli yüzeyler sık sık çamaşır suyuyla temizlenmeli. Nemin azaltılması için bol bol havalandırılmalı. Nem gidericiler kullanılabilir. Banyo, hamam ve bodrum gibi nemli ortamlarda mümkün olduğunca az zaman geçirilmeli.
Dış ortam alerjeni polenler içinse, polenlerin yoğun olduğu dönemlerde pencereler kapalı tutulmalı. Ev içinde havalandırma sistemleri ve hava filtreleri kullanabilir. Dış ortam aktivitelerini azaltmak, özellikle polenlerin yoğun olduğu saatlerde mümkünse dışarı çıkmamak, yeşil alanlardan uzakta durmak, dışarı çıkmak zorunda kalındığında eve girer girmez duşa girmek ve kıyafetleri değiştirmek ve de dışarıdayken maske kullanmak yararlı olabilir.
Alerjisi olanların ev içi hayvanlara yönelik önlemler alması gerektiğini de belirten Prof. Dr. Karakış, "Kedi veya köpeğin mümkünse evden uzaklaştırılması, uzaklaştırılamazsa yatak odasına alınmaması, yatak kılıflarının sık değiştirilmesi, hava filtreleri kullanılması ve ev hayvanlarının sık yıkanması ve tüylerinin kısaltılması faydalı olur. Ayrıca hamamböcekleri için ilaçlama yapılması, evin yoğun temizliği, yiyeceklerin ve su kaynaklarının ortadan kaldırılması ve de giriş noktalarının kapatılması gerekmektedir" dedi.
Beslenme ve yaşam şekli önemli
Besin alerjisi olanların, alerjisi olan besinleri diyetten çıkarılmasını söyleyen Prof. Dr. Karakış, "Ayrıca alerji yapan ilaçların kesinlikle kullanılmaması, onların yerine alerji uzmanlarınca test edilerek önerilen ilaçların kullanımı mühim. Böcek sokmaları için riskli kişilerin yanında koruyucu anti-allerjik ilaçları taşımaları koruyucu önlemler arasında sayılabilir. Ayrıca astımlı hastalar astımlarını tetikleyebilecek kirli havadan, tozlu, ağır kokulu, nemli ortamlardan, çamaşır suyu, deterjan gibi kimyasallardan uzak durmaya dikkat etmeliler" uyarısında bulundu.
Fast food tetikleyebilir
Beslenme ve yaşam şeklinin de alerjik astımla alakasına dikkat çeken Prof. Dr. Karakış, "Günümüzde özellikle fast-food tarzı, işlenmiş, katkılı gıdaların, karbonhidrat ve doymuş yağ asidi fazla gıdaların tüketimi, aşırı beslenme ile kilo artışı ve egzersizin çok az olduğu sedanter yaşam tarzı astım görülme sıklığında önemli artışa neden oldu" şeklinde konuştu.
Alerjik astımın kesin tedavisinin bulunmadığını hatırlatan Prof. Dr. Karakış, uzman hekim desteğinin önemine vurgu yaptı:
Maalesef henüz astımı tamamen yok eden bir tedavi yöntemi yok. Ancak alerjik astımda sadece ev tozu akarı veya polenlere karşı duyarlığı olan hafif veya orta şiddette alerjik astımlı hastalarda alerjen immunoterapi (alerjenle aşı tedavisi) ile yüzde 100 olmasa da en az yüzde 60-70 civarında küratif sonuçlar elde edilebilmektedir. Ancak alerjen immunoterapi alerjik reaksiyon riski olup mutlaka bu konuda eğitimli ve deneyimli alerji uzmanları tarafından acil önlemlerin alınabileceği hastane gibi donanımlı ortamlarda yapılması, gereken özel bir tedavi yöntemidir.
Yaş farkının dikkat çekici etkileri
"Peki, çocuklar ve yetişkinlerde alerjik astımın seyri farklı mı? Yaş farkının olumlu ya da olumsuz bir etkisi var mı?"
Bu sorularımıza Prof. Dr. Karakış'ın cevabı şöyle:
Evet, çocuklukta görülen alerjik astımın yarısı ergenlikte düzelebilir. Ancak daha sonra hasta çok sık ve ağır enfeksiyon, yoğun stress, kilo artışı, sigara, hava kirliliği, kötü beslenme gibi bağışıklık sistemini etkileyen bazı risk faktörlerine maruz kalırsa hastalık tekrarlayabilir.
Yetişkinlerde genellikle yaş ilerledikçe alerjenden korunmaya, tedaviyi düzenli kullanıma ve risk faktörlerine dikkat etmeye bağlı olarak gerileyebilir. Ancak son yıllarda genel olarak hava kirliliği, fazla kimyasallara maruz kalma, kötü beslenme, doğal hayattan uzak, kapalı ortamda yaşam ve stress gibi risk faktörlerinde artış nedeniyle maalesef artık ileri yaşlarda daha fazla alerjik astım görülmektedir.
İhmale gelmez!
Hastalığın önemsenmeyerek tedavinin ertelenmesi veya farkında olmadan ilerlemesi halinde, hastanın öksürük, nefes darlığı ve hırıltı gibi yakınmalarını kontrol altına alınmasının zorlaşacağını belirten Prof. Dr. Karakış, şu uyarılarda bulundu:
Günlük aktiviteleri ve gece uykuları bozulur. Kortizonu daha yüksek dozda kullanmak gerekir ve böylece yan etkiler artar veya daha pahalı antikor ilaçlarla tedavi etmek zorunda kalırız. Ayrıca ağır astımda küratif tedavi olan alerjen aşı tedavisi de yapılamaz.
© The Independentturkish