Düşman elinde esir bir Osmanlı askerinin hatıraları

Kolaj: Independent Türkçe

Temeşvarlı Osman Ağa, odabaşı rütbesinde bir Osmanlı askeriydi.

Temeşvar, günümüzde Romanya sınırları içerisinde bulunan küçük ve muhkem kaleleriyle Osmanlı için zor bir serhat boyuydu.

Bilhassa İkinci Viyana Kuşatması'nın hezimetle sonuçlanması, Osmanlı'nın bu bölgedeki siyasi varlığını sarsan bir unsur olmuştu.
 

Temeşvar.jpg
Temeşvar

 

Avusturya ordusu Türklerin elinde bulunan kaleleri bir bir ele geçiriyor ve binlerce Müslüman'ı esir ediyordu.

Temeşvarlı Osman Ağa'nın öyküsü Cervantes ve Heberer'inkinden farklı değildi.

General Heisler'in bölgede başlattığı huruç ile Osmanlı günden güne erimesi Osman Ağa gibi on binlerce Türk'ün Avrupalılar eline esir düşmesine neden oldu. 

Osman Ağa, esirlik hayatı öncesi genel vaziyeti şöyle açıklıyordu:

Temeşvarlı Osman Ağa.JPG

Hemen her gün kalemizin çevresine geliyorlar, çalıp çırpıyorlar, yakaladıkları yolcu, bostancı ve sair iş güç sahiplerini ya öldürüyorlar ya da esir edip kalelerinde zindanlara kapatıyorlardı. Bu esirlerin birçoğu daha sonra fidye karşılığı kurtulmaktaydı.

(Bir Osmanlı Askerinin
Sıradışı Anıları, 1688-1700)


Temeşverli Osman Ağa, Yeniçeri maaşlarını Lipova Kalesi'ne ulaştırılması adına vazifelendirilmişti.

Romanya, büyük oranda Osmanlı toprağı olsa da kaosun ve savaşın hâkim olduğu bir bataklıktan farklı değildi.

Bir asker için kalesinden çıkıp 8-10 saat uzaklıkta bulunan başka bir kaleye gitmek esirlik ve ölüm ihtimalini barındırıyordu.

Osman Ağa süvarileri ile beraber Lipova'da bulunan hedefe ulaştırmayı başaracaktı. 
 

Osmanlı süvarileri.jpeg
Osmanlı süvarileri / Görsel: Pinterest

 

Türk süvariler, geceyi kalede geçirmiş ve birkaç tacizci Sırp grubunu bertaraf etme vazifesi dahi üstlenmişti.

Sabah uyandıklarında ise dehşet bir manzara ile karşılaştılar. Avusturya ordusu ağır toplarla Lipova kalesini kuşatmıştı. 

Türk askeri elinden geldiğince kaleyi savunmuş; ama ne bir yardım ne de zafer söz konusu değildi.

Osman Ağa kuşatma esnasındaki kaosu şu sözlerle betimleyecekti:

Alevler ilerledikçe kadın ve çocuklar korkuyla çığlıklar atıyorlar 'yanacağız' diye bağrışıyorlardı. Yardımcı olmaya çalışan erkekler ise ellerindeki su kaplarıyla koşturuyor, tutuşan kule ve evlerin üzerine çıkıp yangını söndürmeye çalışıyorlardı. Ama dış kalede, evlerin damlarına ve minarelere yerleşmiş olan Avusturya piyadesinin tüfekleri, her birini tek tek avlıyordu. Vurulanlar, söndürmeye çalıştıkları ateşlerin içine düşüyorlar; yardım iste yenlerin çığlıkları, top ve tüfek sesleri arasında kaybolup gidiyor du. Havayı kaplamış olan yoğun barut ve duman kokusuna şimdi de dayanılmaz bir yanık et ve yağ kokusu karışmıştı. (age.)
 

Avusturya-Osmanlı Savaşı (1).jpg
Avusturya-Osmanlı Savaşı / Görsel: Wikipedia

 

Türkler kaleyi "vire" ile teslim etmek istedi; ama Avusturyalılar tüm Müslüman ahaliyi esir etmeyi istiyor ve hiçbir anlaşma olmaksızın teslim olmalarını talep ediyordu.

Bu toplu tecavüz, katliam ve yağma demekti. Kaledeki halk bunu evvela reddetti; ama bu Avusturyalıları daha da kızdırdı ve sokaklar Türk cesetlerinden geçmez olmuştu.

Sonunda kaledekiler kaderlerini Avusturyalılara terk ederek dışarı çıktı.

Osman Ağa, bu acı tabloyu şöyle resmetmişti:

Askerlerin iki sura dizilerek oluşturduğu koridordan birbirlerine sarılmış halde ilerleyen insanlar, yer yer askerlerin saldırısına uğruyordu. Askerler, aralarından geçerken gözlerine kestirdiklerini eteklerinden ve kollarından yakalayarak zorla çekiyorlar aralarına alıyorlardı. Askerlerin aralarına düşen bu zavallılar, vahşi kurt sürüsünün eline düşmüş av gibi anında soyuluyorlar, çırılçıplak ortada kalıyorlardı. Karşı koyup direnmeye çalışanlar sa hemen paramparça ediliyordu.
 

Avusturya-Osmanlı Savaşı.jpg
Avusturya-Osmanlı Savaşı / Görsel: Wikipedia

 

Katliam öyle boyutlara ulaştı ki subay ve generaller kendi askerlerini vurarak durdurmaya çalışıyordu.

Avusturya askerleri adeta Türk kanına susamış vahşi kurtlar gibi kadın, çocuk ve ihtiyar demeden yakaladığı her bedeni saniyeler içerisinde parçalara ayırıyordu. 

Osman Ağa kaleden son çıkanlar arasında olması nedeniyle hayatta kalmayı başardı. Onu General Layednand Fischer isimli asilzadeye esir verdiler. 

Osman Ağa, Fischer'in karakterini yerden yere vursa da fidye parası konusunda anlaşırlar.

Osman Ağa Temeşvar'a gidip 60 duka altını getirecek bu süre zarfında da kendisine kefil bir başka köle İbrahim Efendi, Osman Ağa'nın gelmemesi halinde idam edilecekti.


İkinci tutsaklık 

Osman Ağa, Temeşvar'a gelip parayı aynı gün toplayarak tekrar Avusturya ordusunun bulunduğu karargâha geri dönmek için vakit kaybetmedi.

Elinde Fischer'in imzaladığı kâğıt parçası Avusturya karakollarından geçişini kolaylaştırdı; belgeyi görenler kaçmayan bu Türk askerinin yüzüne büyük bir şaşkınlıkla bakıyordu. 

Nihayet karargâh bölgesine ulaştığında Avusturya askerlerinin çoktan hareket ettiğini gören Osman Ağa bu kez ordunun peşinden gitmeye karar verdi.

Aç ve bitap yolları arşınlarken biri kadın altı erkek Macar Korsanın gaspına uğradı. Canını zor kurtaran Osman Ağa geçen her saatin kendisine kefil olan İbrahim isimli Türk askerini ölümle burun buruna getirdiğinin farkındaydı.

Üstelik General Fischer'i bulsa bile artık parası da yoktu. Ayrıca Macarlar kendisini öylesine dövmüştü ki yüzü tanınmayacak haldeydi.

Nihayet Osman Ağa; Belgrat'a askeri operasyon yapmaya hazırlanan Avusturya askerinin karargâhını bulur.

Fischer'ın yanına vardığında General yüzü gözü şiş üstü başı parçalanmış Osman Ağa'yı kendisine tasallut olan bir dilenci sanarak tekmeler; Fischer, Osman Ağa'yı ancak çıkardığı iniltiden tanıyacaktı.

Bir tercüman bularak konuyu öğrenen Avusturyalı General, Osman'ı da yanına alarak Macar gemilerinin bulunduğu limana getirir ve korsanları bulmasını ister.

Osman gemiyi bulunca Fisher, kadın da dâhil olmak üzere korsanları yakalamış ve birini oracıkta öldürmüştü.
 

Viyana kuşatması.jpg
Görsel: Wikipedia

 

Osman Ağa'ya ne kadar parasını gasp ettiklerini sorduklarında intikam almak arzusundaki Türk esir paranın yaklaşık iki katını söylemiş ve Macar korsanların ağır işkencelere uğramasını sağlamıştı. 

Nihayet Osman Ağa, gerekli fidye parasını Fischer'a vermiş ve özgürlüğünü elde etmişti; ama Macarlara yapılan işkence herkesçe malum olmuştu ve Fischer'ın Osman'a özgürlük belgesini vermesi demek oracıkta öldürülmesi anlamına geliyordu.

Bu sebeple Türk esirine Bosna'ya kadar yanında kalmasını tembihlemişti. Esasen Fischer bunu iyi niyetinden değil, Osman Ağa'yı köle olarak tutmaya devam etmek istiyordu.

Nihayet Bosna'ya geldiklerinde Osman Ağa, Venedikli köle tacirlerine satılacaktı:

Bu hiç bitmeyecekmiş gibi geçen günlerin ardından, bir gün kaleye Venedikli esir tüccarlarının geldiğini gördük. Acımasızlıkları yüzlerinden okunan bu mendeburlar bizler için gelmişlerdi. Yanlarında izin mektuplarından başka her birimizin kendilerine satıldığına dair belgeler vardı. Esiri olduğumuz Avusturyalı subaylar, Bosna tarafında bizleri bu esir tüccarlarına satmışlar. (age.)


Osman Ağa için üçüncü esirlik evresi resmen başlamıştı; ancak bu duruma dayanamayan vicdan sahibi papazlar bir Türk için Frenklere karşı adalet arayacaklardı.

Nihayet Bazı subaylar ve papazların araya girmesiyle Osman Ağa satılmaktan kurtulmuştu.

Aradan belli bir zaman geçtikten sonra Osman Ağa'nın köle olduğu bile unutulmuştu ve adeta bir Avusturyalı olmuştu.

Fischer ne kadar zulmetse de Osman'ın rahat bir hayat yaşamasına izin vermişti.

Din ve vatan uğruna esir düşen Osman Ağa'ya şaraplar sunuluyor ve Hırvat kızları bu yakışıklı Türk askerini yoldan çıkarmak için elinden geleni yapıyordu:

O yaşlarda insanın kendini kontrol etmesi aslında çok zordur, belki de çok büyük bir hünerdir. Cenab-ı Allah m hikmetiyle bende biraz utangaçlık vardı. Kızlarn bunca sıkıştırmalarına, işvelerine rağmen utanır kaçardım. Elime geçen fırsatları değerlendiremezdim. Fakat geceleri kendimle baş başa kaldığım zamanlar, pişmanlık duyuyordum. Şeytan beynimin içinde fink atıyor, fısıldıyordu: 'İşte, fırsat elinde, yanındakiler de sana meyilli, hazırlar. Birinin işini görsen ne olacak ki?' Sarışın Hırvat kızlarının mavi, yeşil gözleriyle başımı döndüren bakışlarını hatırladıkça kendi kendime 'Sen bir aptalsın' diyordum. Ellerimden tutup yanıma sokuluşları, sonra da sağımı solumu çekiştirmeye başladıklarında ellerinden uzaklaşıp kaçışım gözümün önüne geldikçe, içimde yükselen pişmanlık duygusu bütün bedenimi kaplıyordu. (age.)


Osman Ağa dilini ve kültürünü öğrendiği Avusturyalılar tarafından memleketlerine götürüldü. İslam toprağından uzaklaştıkça hürriyet umutları de azalıyordu.

Defalarca kaçmaya teşebbüs etse de bir başına bunu başarması da mümkün değildi.

Efendisi artık kendilerinden birisi olduğuna inandığı Osman Ağa'ya Hıristiyanlığa geçmesi halinde onu serbest bırakacağını teklif etmiş; ama Osman Ağa dinini terk etmemişti.
 

Karlofça Antlaşması.jpg
Karlofça Antlaşması / Görsel: Wikipedia

 

Yaşadığı tüm acıları "Gâvurların Esiri" adıyla kaleme alan Osman Ağa'nın kaderini ise Karlofça Antlaşması değiştirecekti.

Savaşın durmasıyla Osman Ağa Türk topraklarına ulaşacak ve esirlik hayatında elde ettiği tecrübeleri bu kez diplomasi sahasında düşmanına karşı kullanacaktı.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU