Önceki yazılarımda, bugün dünyamızda olup bitenleri daha iyi anlamak için unutulmaz tarihleri kullanmanın bir aracı olarak zaman zaman takvime atıfta bulunmuştum.
Bilindiği gibi, tarih unutulmaz, hatta bazen yeniden hatırlanır ve öyle ya da böyle siyaseti etkiler.
Rusya'da Sovyetler Birliği'nin dağılmasından bu yana her yıl 4 Kasım'da Ulusal Birlik Günü kutlanır.
Ancak bu bayram, asıl amacı olan Rus halkının birliğini güçlendirmenin yanı sıra, Rusya-Polonya ilişkileri konusunun Ruslar nezdindeki canlılık seviyesinin yükselmesine de neden olur.
Zira vatandaşlardan birinin, Kuzma Minin ile Prens Dmitri Pojarski liderliğindeki Rus halk direnişinin "Boyarlar" (büyük feodal beyler) arasındaki iç savaş koşullarında Kremlin'e yerleşen Polonya-Litvanya ordusuna karşı ayaklanmasının ve Moskova'dan sürmesinin 410'uncu yıldönümü de yine bu aya denk geliyor.
Bir zamanlar müdahaleci Polonya askeri müfrezelerinin ana oluşumunun Moskova'nın merkezindeki Neglinnaya Nehri yakınında konuşlandığını hayal etmek benim için şimdi zor.
Nehir bugün bir yeraltı nehri ve şu an çalıştığım Şarkiyat Araştırmaları Enstitüsü binasının altından geçiyor.
1818'de (bu arada enstitümüz de bu yılda kuruldu) dikilen ve 1612'deki direnişin iki kahraman liderine ait muhteşem anıt da çok yakında bulunuyor.
1909'da açılışı yapılan ve ilk Rus matbu kitabının yayıncısına ait başka bir dikkate değer ve yakın anıtı da fark etmemek mümkün değil.
Anıt, Rusya için kader yılları olan 17'inci yüzyılın ilk yıllarında doğan saygın İvan Fyodorov'undur.
Fyodorov daha sonra hayatının ikinci yarısında Rusya'dan ayrılarak Litvanya Büyük Dükalığı'nda (prensliğinde) ve ardından Ukrayna'nın batısındaki Lviv şehrinde yaşadı.
Sonra, o zamanlar Rzeczpospolita (Lehçede birlik anlamına geliyor) olarak bilinen Polonya'nın sınırları içinde olan Ukrayna'nın Ostrog şehrinde ilk matbaayı kurdu.
Dolayısıyla, ünlü Rus matbaacısının yaşamı örneğinde gördüğümüz gibi Ruslar, Polonyalılar ve Ukraynalılar arasında yalnızca savaşlar, ayaklanmalar ve çatışmalar yaygın değildi, aynı zamanda ortak bir kültür ve bilimle de birbirlerine bağlıydılar.
Polonya ile olan ilişkilerimizin çok olaylı ve zorlu tarihinde, bugün her iki halkın da farklı yorumladığı keskin düşmanlık ve yakın ittifak dönemleri yaşandı.
Bunun temelinde, örneğin, Polonya'nın Rus İmparatorluğu'nun bir parçası olduğu dönem vardır (mesela bu dönemde Polonya ayaklanması ve 1830-1831'de Polonya Krallığı, Kuzeybatı Bölgesi ve Dinyeper'ın batı yakasındaki Ukrayna topraklarındaki savaş yaşandı).
Sovyet döneminin ilk evresi (1919-1921'de Polonya ile Rusya Federasyonu arasındaki savaş) ve İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Polonya'nın Sovyetler Birliği liderliğindeki sosyalist topluluğun devletlerinden biri haline geldiği dönem de bunlara örnektir.
Bugün Rusya ve Polonya'nın aynı dünya savaşının olaylarına karşı tutumları farklıdır.
Bu vesileyle Polonya'yı Nazi işgalinden kurtarmak için yapılan savaşlarda yaklaşık 600 bin Sovyet askeri ve subayının hayatını kaybettiğini de belirtelim.
O zamanlar Kızıl Ordu'yu aynı belirsiz tarihsel hafızanın etkisi altında karşılayanlar karamsarlığa düşseler de Polonyalıların çoğu Kızıl Ordu'nun gelişini memnuniyetle karşılamışlardı.
Ayrıntılara girmeden; yalnızca bugün Polonyalı yetkililerin Polonyalıların özgürlüğü için can veren Sovyet askerlerinin anıtını yıkmak için yürüttüğü çılgınca kampanyanın, o askerlerin torunlarının ve yurttaşlarının kalplerini ciddi şekilde yaraladığını söyleyeceğim.
Polonyalı yetkililer komünizmden kurtulma bahanesini kullanıyorlar ama aslında bu, "Rus düşmanlığı" çerçevesinde yer alan ve Batılı hamilerini memnun etmeye dönük bir kampanya.
Ama ben bu konu üzerinde değil, yine unutulmaz tarihler takvimi ile ilgili başka bir konu üzerinde durmak istiyorum.
Şubat 2023'te, Volhinya Katliamı denilen ya da Ukraynalı radikal milliyetçiler ile bu bölgede yoğun olarak yaşayan yerli Polonyalı nüfus arasındaki silahlı çatışmanın üzerinden 80 yıl geçmiş olacak.
Polonya, Ukrayna ve Belarus'un kavşağında bulunan eski tarihi bölgelerden biri olan Volhinya'da başlayan ve 1943-1944 dönemi boyunca devam eden bu çatışmaya katliam adı verildi.
Çünkü bu dönemde Stepan Bandera liderliğindeki "Ukraynalı Milliyetçiler Örgütü" ve "Ukrayna İsyan Ordusu" (her iki aşırılık yanlısı örgüt de Rusya'da yasaklı) militanları 36 bin ila 60 bin Polonyalıyı vahşice öldürdü ve katletti.
Volhinya katliamı sırasında öldürülen Polonyalıların çoğunun Sovyet vatandaşı olduğunu belirtilmeliyiz.
Aslında, Kasım 1939'da Ukrayna ve Belarus'un bu batı bölgeleri de Sovyetler Birliği'nin bir parçası olmuştu.
Uzman ve gazeteci Konstantin Andreev'in Rus parlamentosuna 1943-1944 Volhinya katliamını Polonya uyruklu Sovyet vatandaşlarına karşı bir soykırım eylemi olarak tanıma çağrısı yapması tesadüf değil.
Elbette bu soykırım genel olarak tüm Polonyalılara yönelik değil, yerel nitelikteydi.
Ukraynalı radikal milliyetçiler kendilerine Ukrayna'nın batı bölgelerini Polonyalılardan, Yahudilerden ve Ruslardan "temizleme" görevini belirlemişlerdi ve gelişmiş Polonya köyleri onlar için en güzel avdı.
Ukrayna krizini sık sık tartıştığımız Şarkiyatçılık Enstitüsü'nden meslektaşım ve bu konuda bilgili Profesör Nikolay Plotnikov, belgelere dayanarak Ukraynalı Milliyetçiler Örgütü'nün nasıl zulümler işlediğini şöyle anlatıyor:
Polonyalıları kurşunla vurup darağacına astılar, kazığa oturttular, baltalarla parçaladılar. Kar altında boğdular ve cesetleriyle kuyuları doldurdular.
Sadece Rovné bölgesinde, Bandera'nın militanları 25 Polonya köyünü yaktı.
Brodowski bölgesine bağlı Göta köyünde, yerel bir kilisede 250'si çocuk olmak üzere 650 Polonyalıyı yakarak infaz ettiler.
Ancak katliamın en korkunç olayları, 11 Temmuz 1943 Pazar günü yaşandı. Ukraynalı Milliyetçiler Örgütü mensupları aynı gün içinde 160 köyde 15 bin kişiyi öldürdüler.
Ukraynalı ve Polonyalı karışık ailelerde Ukraynalı kocaları ve babaları Polonyalı eşlerini ve çocuklarını öldürmeye zorladılar.
Polonyalıları kurtarmaya çalışan Ukraynalıları da öldürdüler. 1943-1944 olayları sırasında toplamda 120 bin kadar Polonyalı öldürüldü.
Bu korkunç etnik temizlik körü körüne bir nefret eylemi değil, jeopolitik bir projeydi.
Bazı analistlerin belirttiği gibi; Ukraynalı Milliyetçiler Örgütü'nün radikal milliyetçileri, Batı Ukrayna halkının iradesini ifade etme sürecine (yani kendi kaderini tayin etmeye) yönelik planlarına Polonya nüfusunun katılımını ihtimal dışı bırakmak istediler.
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan Ukrayna devleti deneyimini tekrarlamanın ve zayıf Almanya ve SSCB topraklarında yeni devletler kurmayı hayal etmenin mümkün olduğunu düşünüyorlardı (çünkü başlangıçta Moskova'nın tam bir zafer kazandığına inanmadılar).
Her halükarda, gelecekte yapılacak sahte bir referandumdan bahsediyorlardı. Ancak burada bu konudan bahsetmiyoruz, konumuz, o olaylardan sonra Polonyalılarla Ukraynalı milliyetçileri ayıran nefretin aşılmasının zor olduğu gerçeğidir.
Polonyalıların Kiev rejiminin Stepan Bandera gibi figürleri ve onun gibi diğer Ukraynalı aşırı milliyetçi liderleri yüceltmesine verdiği olumsuz tepki bunu kanıtlanıyor.
Gelgelelim Polonyalılar nefretlerini ve intikam arzularını yendiler mi?
Acımasız jeopolitik, hem de güçlü bir destekle duygulara ve tarihsel hafızaya galip geliyor gibi görünüyor.
Bu gerçekten doğru mu yoksa bu büyük bedelli bir zafer mi? Şu ana kadar bu konuda bir yargıda bulunmak zor.
Rusya-Polonya-Ukrayna ilişkileri üçgeninde her şey çok iç içe geçmiş durumda ve Batıdaki küresel güçlerin çıkarları dahil olmak üzere dış faktörlerin etkisi çok büyük.
Her halükarda Polonya bugün fiilen milyonlarca Ukraynalı mülteciye topraklarını açtı (Şubat ayından bu yana yaklaşık 3,5 milyon mülteciyi karşıladı ve bunların yaklaşık 2 milyonu halen orada).
Toprakları, Rusya ile mücadele amacıyla Batı ülkelerinden gönderilen en modern silahların Ukrayna'ya nakledilmesi için kullanılıyor.
Polonya-Ukrayna sınırları açık. Daha da şaşırtıcı olanı, çok sayıda Polonyalı paralı asker ve gönüllünün, bir zamanlar Polonyalıları sadece Polonyalı oldukları için vahşice katleden Bandera ve ortaklarının fikirlerinin varislerinden ve haleflerinden oluşan Kiev rejiminin safına katılmaları ve Ukrayna kuvvetlerinin saflarında savaşmaları.
"Rusya'nın Yanındayız" hareketinin lideri Vladimir Rogov, yaklaşık bin yabacı paralı askerin etkisiz hale getirildiği Zaporijya bölgesinde Ukrayna güçlerinin saflarında yaklaşık 5 bin Polonyalı paralı askerin savaştığını söyledi.
"Rus düşmanlığı" Ukraynalı milliyetçilerle hesaplaşmaya ağır mı bastı?
Yoksa işin içinde başka bir iş mi var?
Analistlerin komplo teorileri üretmesi tesadüf değil.
Polonyalıların bu sayede kendilerine göre geçmişte Polonya'dan haksız yere alınmış olan batı topraklarını Ukrayna'dan geri alabileceklerine inandıklarını söylersek, bu bir komplo teorisi midir?
Bir zamanlar Ukrayna'nın bir parçası olmayıp Romen ve Macarların yoğun bir şekilde ikamet ettikleri bölgeler hakkında benzer düşüncelere sahip olanların varlığı nedeniyle Avrupa, Romanya ve Macaristan'ın katılımıyla Ukrayna'ya yönelik yeni bir bölme tehdidi ile karşı karşıya değil mi? Buna zaman karar verecek.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia