Kürt Z Kuşağı siyaseti izliyor ama heyecanlı değil: "Boş oy atacağını" söyleyen de var, "AK Parti'nin karşısında kim varsa ona oy veririm" diyen de

Kürt Z kuşağından dört gençle; gelecek kaygılarını, siyasete bakışlarını, uğradıkları ayrımcılıkları ve önümüzdeki seçimlere dair ne düşündüklerini Independent Türkçe için konuştuk

Önümüzdeki seçime damgasını Z kuşağının vuracağı, artık herkesin kabul ettiği bir gerçek.

2023 seçimlerinde ilk kez oy kullanacak 7 milyon seçmenden bahsediliyor ve bu seçmen kitlesinin çok önemli bir kesimini Kürt Z kuşağı oluşturuyor.

15-29 yaş arasında yüzde 23'lük bir seçmen genel kitlesi, sadece Kürt coğrafyasına indirgendiğinde yüzde 28'lere kadar çıkıyor. 

Araştırmacılara göre Kürt Z kuşağının, Türk yaşıtlarından farklılaşan yönleri var: Örneğin ne istihdamda ne eğitimde olmayan Kürt gençlerinin oranı daha fazla.

Batı'daki Z kuşağının ilgilenmek zorunda olmadığı etnik ayrımcılık, kültürel ayrımcılık gibi başlıklar da Kürt Z kuşağının 'zorunlu olarak' hayatlarının içinde olan özgünlükler.

Rawest'in yaptığı araştırmaya göre flört etmek, dinin günlük hayatlarda önemsizleşmesi gibi konular Kürt gençlerinin de hayatında önem teşkil ederken; yüzde 70'in üzerinde Kürt genci hayatlarında az ya da çok ayrımcılığa uğradığını söylüyor.

Buna rağmen Kürt Z kuşağının daha Türkiyeli, daha uzlaşmacı bir niteliğe uğradığı da yine araştırmaların söylediği gerçekler.


Hepsinde gelecek kaygısı var

Independent Türkçe için Kürt Z kuşağından dört gençle; gelecek kaygılarını, siyasete bakışlarını, uğradıkları ayrımcılıkları ve önümüzdeki seçimlere dair ne düşündüklerini konuştuk.

İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Bölümü'nden Emircan Düzdemir, Dicle Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümü'nden Serhat Şakar, Dicle Üniversitesi Tarih Bölümü'nden İbrahim Halil Bingöl ve Piri Reis Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Berfin Can'a ilk olarak hem okudukları okullarla ilgili hayallerini hem de geleceğe dair kurgularını sorduk. Şu yanıtları verdiler:
 

 

"Özgür bir ortam olmadığı için gelecekten çok da beklentim yok"

Sur'daki hendek sürecini çocuk yaşında yaşayan ve çatışmaların ortasında tanık olduklarıyla gazeteci olmaya karar veren Emircan Düzdemir, şunları anlattı:

Açıkçası ben zaten bu bölüme kendi hayallerim doğrultusunda geldim. Ülkemizdeki gazetecilik anlayışını az çok şu an görebiliyoruz, çekinilen bir meslek. Ama geleceği düşündüğümde açıkçası çok parlak olmadığını düşünüyorum. Belki iyi bir kariyer yapabilirim ama ülkenin geleceğin de parlak görmüyorum. Özgür bir ortam olmadığı için gelecekten çok da beklentim yok.
 

Serhat Şakar.jpg
Serhat Şakar

 

"Hala umutlarım bitmiş değil; biz Z kuşağıyız ve geliyoruz"

Atanamayan öğretmenlerin durumu ortadayken okul öncesi öğretmenlik okuyan Serhat Şakar de sorumuzu şöyle yanıtladı:

Öncelikle gelecek hakkında şu anda ben de ümitsizlik içerisindeyim. Çünkü bir sürü üniversite açıldı. Binlerce işsiz öğretmeni görüyoruz. Okul öncesi öğretmenliğini tercih etmemdeki en önemli etken gelecek nesilleri yetiştirebilme şansıydı. Belki benim önümüzdeki birkaç senem iyi geçmeyecek. Ancak benden sonra gelecek nesli daha iyi bir şekilde, daha kendine güvenli, kendi öz güveni olan, fikirlerini açıkça ifade edebilen nesiller yetiştirmek amacıyla bu bölümü seçtim. 

Gelecek hakkında da seçimi bekliyoruz aslında bütün Z kuşağı olarak.  Önümüzdeki seneler için umudum var mı? Yok. Ancak hala umutlarım bitmiş mi? Değil. Çünkü biz Z kuşağıyız ve geliyoruz.


"Bir doktorun bile niteliği kalmamışken, diğer mesleklerin hesabını yapmaya gerek yok"

Diyarbakır'da büyüyen ve Adalet Meslek Yüksekokulu'ndan Hukuk Fakültesi'ne dikey geçiş yapan Berfin Can, duygularını şu sözlerle dile getirdi:

Ben Diyarbakır'da büyüdüm. Doğma büyüme Diyarbakırlıyım. İstanbul Üniversitesi'nde okudum. Bu sene DGS ile burslu olarak geçtim Piri Reis'e. Diğer mesleklerde olduğu gibi bizim meslekte de pek iş var sayılır mı, bilemiyorum. Çünkü stajyer avukatlarımızın hali ortada yok parasına çalışıyorlar, çalıştırılıyorlar. Türkiye'de artık bir doktorun bile niteliği kalmamışken, kalkıp da diğer mesleklerin de zaten hesabını yapmaya gerek yok. 
 

Berfin Can.jpg
Berfin Can

 

Çocukluğundan beri hukuk istediğini söyleyen Berfin Can, "Kendi adıma, kadınlar adına, Kürt toplumu adına, Kürt gençleri adına orada olanları, yaşanılanları, eşitliği savunmak adına bu yola başvurdum. Avukatlıkta değil de hani savcılıkta ya da öğretim görevlisi olarak ilerleyip, kadın arkadaşlarıma, hemcinslerine örnek olmak için geldim, bakalım" diye konuştu.


"İstediğimiz yolu istediğimiz şeklide çizemiyoruz. Umut, fazla yok"

Diyarbakır'da tarih eğitimi alan İbrahim Halil Bingöl ise kaygılarını ve hayallerini şu sözcüklerle ifade etti:

Kaygı çokça var. Şimdi kendi yolumuzda ilerlemek yerine genellikle önümüze koyulan yolda ilerlemek zorunda kalıyoruz. Yani gerek üniversitelerimizle gerekse de puan ve sıralama durumu ya da sınav sistemi sebebiyle sadece önümüze koyulan yoldan ilerlemek zorunda kalıyoruz, istediğimiz yolu istediğimiz şeklide çizemiyoruz. Umut, fazla yok. Umut ancak kendimizden var ne kadar hırs yaparsak ne kadar çalışırsak o kadar kazanırız mantığındayız. Ama bu mantık da bizi bir yere kadar götürecek.
 

İbrahim Halil Bingöl.jpg
İbrahim Halil Bingöl

 

"Hayaller farklı, yollar çok farklı... Bir şekilde buluşturmaya çalışıyorum"

Bingöl, aslında subay olmak istiyor ve okuduğu okulla idealindeki meslek arasında dağlar kadar fark olmasından dert yandı:

Yapmak istediğim iş ve okumak okuduğum bölüm arasında dağlar kadar fark var. Ben asker olma hayaliyle yanan bir çocuktum zaten. Mecburiyetten bari tarihi bitireyim de yedek subaylığa geçeyim düşüncesiyle girdim okula. Yani hayaller farklı, yollar çok farklı ama bir şekilde buluşturmaya çalışıyorum.


Seçimle ilgili ne düşünüyorlar?

Bu girizgahtan sonra gençlere, önümüzdeki seçimlere dair düşüncelerini ve siyasete ne kadar ilgi duyduklarını sorduk.

Geleceğin gazeteci adayı Emircan Düzdemir, bu sorumuza şu yanıtı verdi:

Öncelikle şunu söyleyeyim, bizim coğrafyada doğan hiçbir çocuk siyaset dışında kalamıyor. Seçimden ise çok bir umudum yok. Çünkü bugüne kadar sürekli bir kaybeden bir muhalefet ve sürekli kazandığı için rahat davranan bir hükümet var. Şu anki adayları, partileri de inceledim ve hiçbir parti beni tatmin etmiyor. Değişen bir şey olacağını düşünmüyorum. Böyle geldi, böyle devam edecek.
 

Emircan Düzdemir.jpg
Emircan Düzdemir

 

"Vicdani anlamda rahat hissetmeyeceğim için muhtemelen boş oy atacağım"

Kendisini "sol görüşlü" tarif eden Düzdemir, Kılıçdaroğlu'nun güven vermediğini de sözlerine ekledi:

Mesela şu an herkes Millet İttifakı'nı destekliyor. Ama Kılıçdaroğlu bugüne kadar hep kaybetmiş bir isim olarak güven vermiyor, İYİ Parti çok milliyetçi tarafta kaldığı için oy vermek istemiyorum. Saadet Partisi'nde Temel Karamollaoğlu'nun Madımak olayları aklımızda. 

HDP'nin içinde olduğu üçüncü ittifaka gelince; HDP her zaman Kürt gençliği diyor ama ben 20 yaşındayım, bugüne kadar bizim için bir şey yaptığını hissetmedim. Sur döneminde Sur'da kaldığım için her şeyi yakından görme fırsatım oldu. Yani vicdani anlamda rahat hissetmeyeceğim için muhtemelen boş oy atacağım.

 

Kemal Kılıçdaroğlu
Kemal Kılıçdaroğlu / Fotoğraf: AA

 

"Kılıçdaroğlu'nun ülkemizi kurtaracak vasıfta olacağını düşünmüyorum"

Sohbetimize Diyarbakır'dan katılan öğretmen adayı Serhat Şakar da önümüzdeki seçimlerde kendisi için iki şeyin önemli olacağını söyledi; ilki Kürtlerin rolü, ikincisi ise altılı masanın adayı.

Şakar, şöyle konuştu:

Defalarca yenilmesine rağmen şu anda Kılıçdaroğlu'nun adı gündemde. Ben onun ülkemizi kurtaracak vasıfta olacağını düşünmüyorum. Çünkü bir şeyler yapmak isteseydi senelerdir yapabilirdi, imkanları da vardı yani. 6'lı masanın çıkaracağı adayın bu seçim için çok kritik olacağını düşünüyorum.


"Diyarbakırlı bir Kürt olarak Mansur Yavaş taraftarıyım"

"Kişisel olarak da sol görüşlü bir insanım" diyen Şakar, "Ancak Diyarbakırlı bir Kürt olarak Mansur Yavaş taraftarıyım açıkçası. O çıkarsa gerçekten güçlü bir Millet İttifakı'nı seçimde görebiliriz. Bir yandan da bu seçimlerde Kürtlerin azımsanmayacak derecede oy çokluğu var. Millet ittifakının Kürtleri de yanına alarak gireceği bir seçimde AK Parti hükümetinin yenileceğini ve bu zamana kadar yaptıkları yanlışlar, hukuksuzlukların soruşturulacağını düşünüyor ve gençlere yeni bir sistem, yeni bir gelecek vadetmeleri gerektiğine inanıyorum" dedi.
 

Mansur Yavaş AA
Mansur Yavaş / Fotoğraf: AA

 

Sohbetimizin geri kalanı ise zaman zaman bizim sorularımız ve onların yanıtlarıyla şöyle devam etti:

Peki, ikiniz de Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinden konuştunuz ama bir de hükümet seçilecek biliyorsunuz. Hem Cumhurbaşkanı adayına oy verilecek hem de bir siyasal partiye oy verilecek. Serhat senin eğilimin hangi yönde, hangi siyasi partiye oy verebilirsin? Çünkü Emir boş oy atarım dedi. Ama siyasal parti olarak da mı boş oy atmayı düşünüyorsun Emir?

Emircan Düzdemir: Açıkçası orada da boş yapmayı düşünüyorum. Dediğim gibi şu an hiçbir partinin çok tatmin edici yönlerini görmedim.


Serhat, senin siyasal parti olarak tercihin ne olur?

Serhat Şakar: AK Parti şu anda Cumhurbaşkanlığı sistemini kullanıyor ve tek adam dediğimiz rejim ülkeyi yönetiyor. Millet İttifakı'nın bir açıklamasını gördüm raporunda, parlamenter sisteme geri döneceğiz yazıyordu. Cumhurbaşkanlığı sisteminin karşısında kim varsa güçlü aday olarak ona oy vereceğim ve hem cumhurbaşkanlığında hem parti olarak oyumu o yönde kullanacağım. Yani AK Parti'nin karşısında kim olursa ona oyumu kullanacağım.
 

Millet İttifakı, HDP ile seçmeni arasındaki bağlantıyı görmezlikten geliyor
Fotoğraf: AA

 

"İşin içine girdikçe o bataklığın nasıl bir şey olduğunu görüp onlardan daha çok uzaklaşmak istiyorsunuz"

Sonra sözü daha politik bir görünüm çizen Berfin Can aldı, ancak onun politik yakınlığının, daha sonra bir uzaklaşmayı da getirdiğini şu cümlelerinden anlıyoruz:

Biraz daha yakın olmam onlardan biraz daha da çok uzak durmama neden oluyor, diyebilirim. Çünkü işin içine girdikçe o bataklığın nasıl bir şey olduğunu görüp onlardan daha çok uzaklaşmak istiyorsunuz. Anayasada yazanla onların uyguladıklarının uyuşmaması, sürekli oraya çıkıp vaazlar verilip hiçbir zaman yerine getirilmemesi. Hepsi için de geçerli bu, sadece bir tanesi değil. Düzen olarak baktığımızda hepsinin aynı yerde aynı şeyi söylediğini, akşam tekrar evlerine geçip refahlarına baktıklarını görüyoruz ve bu yüzden hiçbirini yakın görmüyorum, hiçbirine oy vermeyi düşünmüyorum, çünkü hiçbirinin beni temsil ettiğini düşünmüyorum.


Berfin Can "Yani kararsız mısın? Buna HDP de dahil mi" sordumuzu ise, çok net olarak şöyle yanıtladı:


En başta HDP dahil. Kararsız değilim. Düpedüz oy vermeyeceğim hiçbirine. Boş oy atacağım.


"Gönlümüz Mansur Yavaş'tan yana"

İbrahim Halil Bingöl, arkadaşlarından 'biraz farklı' olduğunu görüşte, çünkü çocukluğundan beri kendisini 'Kemalist' olarak niteliyor:

Lise hayatımdan beri Kemalist bir Kürt olarak büyüdüm zaten. Ama buna rağmen CHP'ye soğuk bakıyorum, özellikle Kılıçdaroğlu'na. Bir daha aday olursa bir daha kaybedecek ve ben asla ona oy kullanmayı düşünmüyorum. Gönlümüz Mansur Yavaş'tan yana. Birçok tanıdığım var Ankara'da ve anlatılanlar çok iyi. Diyarbakır'da yaşayan biri olarak özeniyorum ve keşke burada da olsa diyorum. Keşke burada da olsa dediğim insanın Cumhurbaşkanı olmasını isterim.
 

ak parti aa.jpg
Fotoğraf: AA

 

Ortak görüş: Kürt gençleri AK Parti'den sıkıldı

Peki, Z kuşağından 4 Kürt genci AK Parti hakkında ne düşünüyor?

Gerçekten de araştırmalarda iddia edildiği gibi AK Parti'nin yerine Kürt Z Kuşağının gönlünde artık CHP mi var?

Bu sorulara, sırayla şu yanıtı verdiler:

Emircan Düzdemir: Hükümetin karşısında hangi parti varsa ona oy vereyim kafası var

Ben kendi çevremden yola çıkarak konuşayım, bir kararsız seçmen var ve hükümetin karşısında hangi parti varsa ona oy vereyim kafası var. Aslında CHP ve AKP arasında bir yer değişikliğinin olmasının sebebi de artık günümüz hükümetinden insanların sıkılması oldu. Ve Kürt halkının muhalif yönü olduğu için, hükümete karşı kim olursa olsun, aslında CHP değil farklı bir parti olsa da destekleyeceklerini düşünüyorum.


Serhat Şakar: Artık insanlar kendilerini değersiz hissetti

20 yıldır AK Parti'nin hükümetinin devam ettiği bir dönemden geçiyoruz. Senelerdir, hele ki son dönemde yaşanan birçok olay, birçok yanlış ve eksiklik var. Bunun Kürt tarafı bir yana, genel Türkiye tarafı bir yana. Yani göçmen sorunu olsun, ekonomi olsun artık insanlar AK Parti'den sıkıldı ve yavaş yavaş bilinçlenmeye başladılar. Önceden mesela AK Parti'ye oy verenler şu anda kesinlikle vermeyeceklerini söylüyor. Benim arkadaş çevrem de böyle düşünüyor zaten, ben dahil. Çünkü artık insanlar kendilerini değersiz hissetti. Yani bir toplum eğer ki devlet tarafından değersiz hissediyorsa artık buna bir el atmanın zamanı gelmiştir diye düşünüyorum. AK Parti'nin karşısına şu anda Millet İttifakı diyoruz ama CHP'den güçlü bir aday çıkarsa daha iyi olabilir diye düşünüyorum.
 

chp afp.jpg
Fotoğraf: AFP

 

Berfin Can: CHP üç büyük şehri aldığı için CHP'ye yöneldiklerini düşünüyorum

Berfin Can ise Kürt Z kuşağının CHP'ye kaymasında gençlerin seküler özlemleri, kadınlara yönelik baskılar ve mesela konserlerin yasaklanması gibi etkilerin yanı sıra; CHP'nin taktiğinin de önemli olduğunu düşünüyor ve Atatürk örneğini verdi:

Kurtuluş Savaşı'nda Atatürk nasıl ki saltanat karşıtıyız demeyip TBMM'yi kurduysa şu anda aynı şeyi CHP'nin yaptığını düşünüyorum ve bu şekilde hem solu hem de sağı yanına çekip iktidar olmaya çalışıyor. Bunu da başarılı bir şekilde gerçekleştiriyor zaten, şimdi gündemde olan türban meselesi bunun bir örneği. Bu yüzden de Z kuşağını kendi taraflarına çektiler, bu iyi bir politika. İnsanların da artık sadece iktidardaki gitsin de yerine kim geliyorsa gelsin düşüncesinde olduğu ve CHP üç büyük şehri aldığı için CHP'ye yöneldiklerini düşünüyorum. 

Genç Kürt kadınlar arasında böyle düşünen çok kişi var. Bunlar daha ılımlı, hayatımıza daha iyi bakıyorlar diye düşünüyor genç kadınlar.


İbrahim Halil Bingöl, Kürt gençliğinin tercihlerinin AK Parti'den CHP'ye kaymasından memnun olsa da çok da tatmin olmuş değil;

Memnunum ama tam verimi alamıyoruz yine eksik bırakılıyoruz. CHP'nin yaptığı şu an sadece bütün olumsuz fırsatlardan yararlanma yani gündemdeki konu ne ise onu çekiyor. Şu an Z kuşağı gündemde, herkes Z kuşağına yönelmiş durumda. Daha önce gelecek nesil kimsenin umurunda değildi. Nerede olumsuz bir durum var, oraya yöneliyorlar, fırsatçılığa kaçıyorlar ve bunun sonunun da iyi olacağını düşünmüyorum. Gündemdeki sorunlar yerine kendileri de sorunları tespit edebilmeli.


Çözüm sürecine "çözümsüzlük süreci" diyorlar

Dört genç de üniversitede okuyan bu Kürt gençlerinin çocukluğu çözüm sürecine denk geldi.

Peki, artık geride kalan ve aslında bir çözüm de üretmeyen o süreçle ilgili ne düşünüyorlar?

Bu soruya yanıt verirken, her biri çok umutsuz ve yanıtlarının arasında her birinin yaşadığı öznel ayrımcılıklar da bir bir hatırlanıyor.

Sırayla şöyle konuştular:

Emircan Düzdemir:

Bence çözülen bir şey olmadı, aksine daha çok düğüm attılar, bence hatalı bir süereçti. Bunu çok net bir şekilde söyleyebilirim. O zamandan bize kalan o günlerin acı hatıraları oldu. Ben bire bir içindeydim, küçük yaşta büyük yük yüklediler çözüm adına.


Kürt sorunun nasıl çözülebileceğine dair 'saygı' diye vurgulayan Düzdemir, saygı beklediklerini söyledi:

Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır'da bir babanın kucağına torbanın içine kemikler verdiler. Hangi taraf olursa olsun bir ölüye herkesin saygı duyması lazım. 

Kürtçe serbest diyorlar ama her seferinde de şahit oluyorum, biri konuştuğu zaman çirkin bakışlar ya da sözlü dalaşlar oluyor. Bunların önüne geçilmesi için siyasi kişilerin de ılımlı yaklaşması lazım. Ama siyasi partilerin de ılımlı yaklaştığını düşünmüyorum. Çünkü Kürtleri sadece seçim zamanı hatırlıyorlar. HDP bizi iyi temsil etmediği için, batıya geldiğimizde bize farklı gözle bakılıyor.


Ayrımcılık yaşadın mı?

Emircan Düzdemir bu soruyu, "Ben çok yaşadım, mesela bir kimlik yoklamasında polise kimliğimi verdiğimde Diyarbakır yazdığı için, en az 40 dakika sonra geri alıyorum" diye yanıtladı.


Serhat Şakar'ın çözüm süreciyle ilgili görüşleri ise şöyle:

Ben o süreci meyal hatırlıyorum ama sonradan araştırdım. Kürt halkının çok umutla ve istekle baktığı bir dönemdi. Silahların susması gerektiği ve barışın daim olması gerektiği söylenmişti. Lakin hem HDP tarafı hem hükümet tarafı bu süreci iyi yönetemedi. İki tarafın kendini ifade edememesi ve çözüm sürecinin sonunda o şehit edilen askerler, bardağı taşıran son damla idi o. Eğer iyi yönetilmiş olsaydı, şu anda Kürt sorunu adı altında bir sorun olabilir miydi? 

Tabii ki de bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Çünkü Kürtler bu ülke için önemli bir ırktır, bir kültürdür. Azımsanmayacak derecede büyük bir halktır. Ve öncelikle insanların anadili özgürlüğünün olması gerekiyor. 

Çözüm süreci öncelikle toplumun temelinde oluşturulmalı, nasıl Türk bir bireyse, Kürdün de bir birey olduğunun kabul edilmesi gerekiyor. Devlet büyüklerimiz bunun için bir politika üretmeli, toplum da bunu kabul etmeli ve saygı duymalı.


Tam burada dört Kürt gencine ana dilinde konuşup konuşamadıklarını sordum.

Emircan Düzdemir dışında üçü Kürtçe bildiklerini ama sadece Diyarbakır'da konuşabildiklerini söyledi.

Hem Emircan Düzdemir hem de Serhat Şakar, Türk toplumundan en önemli beklentilerinin "saygı" olduğunun altını çizdi. 

Berfin Can da çözüm sürecini "çözümsüzlük süreci" olarak adlandırdı ve İstanbul'a ilk geldiği dönemde karşılaştığı ayrımcıları paylaştı:

Çözüm süreci değil de çözümsüzlük süreci dersek, daha mantıklı olur. O süreçten sonra Türkiye'nin daha büyük bir ayrışma yaşadığını görüyoruz. Ben ilk İstanbul'a geldiğimde, 'Sizin orada hala o cani olaylar var mı, hala onlar yaşanıyor mu' gibi sorularla karşılaştım. Konuşmamdan dolayı sürekli bir dışlanma, hocalara soru sorarken bile dışlanma. Bunları bize yaşattıkları için pişman olmalılar bence. Şu anda Taksim'de nasıl Türk insan görünmüyorsa ve bu abes kaçmıyor ise, bu ülkenin insanları olan Kürtlere de saygılı yaklaşılmalı.


İbrahim Halil Bingöl her ne kadar askerliğe gönül verse ve aksansız Türkçe konuşsa da, bir süre Diyarbakır dışında okuduğu lise döneminde hem öğrencilerin hem de öğretmenlerin kendisini dışladığını şu sözlerle dile getirdi:

Sadece Diyarbakırlı olduğum için tepki görüyordum.


Ona göre, bunu düzeltmenin yani önyargılarla mücadele etmenin tek yolu ise Diyarbakır'ı ve Kürtlerin yaşadığı bölgeleri tanıtmak.


Z kuşağından dört Kürt gencinin anlatımları, Kürt gençliğinin siyaseti iyi izlediğini, AK Parti hükümetine fazlasıyla uzak olduklarını ancak hem HDP'nin hem de Milet İttifakı'nı oluşturan partilerin henüz onlarda heyecan yaratmadığını gözler önüne seriyor.

Bu yüzden ikisi boş oy atma konusunda kararlılıklarını ifade ederken, diğer ikisi AK Parti'nin karşısında kim olursa ona oy vereceklerini ifade etti.

Bu düşüncelerin ve tavrın önümüzdeki 6-7 ayda bunun değişip değişmeyeceğini ise, herhalde sandıkta göreceğiz.

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU