Hindistan Yüksek Mahkemesi, aktivistlerin dünyanın en büyük tahliyesi olacağına dair uyarılarına karşın ormanda yaşayan yaklaşık iki milyon ailenin kaderini, doğal kaynakları koruma adı altında değiştirmeye karar verdi.
Çarşamba günü yüksek mahkemenin, muhafaza edilen ormanlık alanlarda yaşayan ve bölgenin Orman Hakları Kanunu (Forest Rights Act - FRA) altında olduğu iddiaları reddedilen tüm haneleri ilgilendiren tahliye kararını uygulayıp uygulamayacağına karar vermesi gerekiyor.
İnsan hakları gruplarına göre etkilenenler arasında atalarının topraklarında yaşama hakları, başvuru sistemindeki evrak eksikliğinden ya da çeşitli kusurlardan dolayı reddedilen Hindistan'ın “Adivasi” kabilesinin ya da yerel topluluğunun birçok üyesi bulunuyor.
Yaban hayatı koruma grupları, işgalcilerin bahsi geçen kanunu daha önceden yerleşim alanı olmayan ormanlardan ve karıncayiyen, tembel hayvan, tek boynuzlu gergedan ve Hindistan'ın ulusal hayvanı kaplan gibi nesli tükenmekte olan türler için çok önemli yaşam alanlarından toprak kapmak için kullandığını söylüyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ancak kabile liderleri ve Hindistan hükümeti, FRA'nın 20. yüzyılın ikinci yarısında ülkenin ekonomik patlamasını beslemek amacıyla kaynak bakımından zengin toprakları yağmalanan ve yakın tarihte çok fazla kayıp yaşamış yaklaşık 104 milyon Adivasi'ye gerekli korumaları sağladığını söylüyor. Orissa eyaletindeki Oraon halkının kabile lideri Nicholas Barla, köyündeki yaklaşık 150 aileden 70'inin tahliye edildiğini söyledi.
Köylülerin geleneksel yaşam biçimini nasıl koruduklarını, ormandaki özel ibadet yerlerinde nasıl dua ettiklerini, aylarca farklı ağaçların ve çalıların meyveleriyle nasıl hayatta kaldıklarını ve binlerce yıldır yaban hayatıyla “barış içindeki yaşamlarını” nasıl sürdürdüklerini anlattı.
The Independent'a konuşan Barla,“Öfkeli hissediyoruz ve belirsizlik içindeyiz. Buradaki hayvanlarla tarih boyunca barışçıl bir yaşam sürdük. Ancak bugün Yüksek Mahkeme ve orman bakanlığı aniden bizi buradan tahliye etmek istedi. Anlamıyorum” dedi. Barla buna ek olarak şu ifadeleri kullandı:
Yerli topluluklar daha ülke kurulmadan önce burada yaşıyorlardı. Bu yüzden aslında hükümet bizim bölgemizi işgal ediyor. Hakimden rica ediyorum: Lütfen bizi bilmediğimiz ve gitmek istemediğimiz başka bir bölgeye göndermeyin.
Kabile halkının korumaya çalıştığı ormanların derinliklerinde modern toplumdan soyutlanma aslında onların tahliye tehditleriyle karşı karşıya gelmelerine sebep oldu.
Atalarının toprağı için en bariz haklara sahipler bile saldırgan bürokratik sistemin iddialarını destekleyen birçok belge talebiyle karşı karşıya kaldı ve çoğunlukla başarısız oldu.
Binlerce yıldır Amrabad Kaplan Koruma Alanı topraklarda yaşayan Chenchu Kabilesi lideri Guruvaiah, FRA kurallarına göre köylerindeki yaşam iddialarının kabul edilip edilmeyeceğine dair hiçbir bilgi alamadıklarını ve şimdi Yüksek Mahkeme'nin kendilerini tahliye edeceğinden endişe duyduklarını söyledi.
Guruvaiah, "Orman bakanlığı bizi hayvanları korumak adına ormandan atmak istiyor. Ama biz ormanın annemiz olduğuna inanırız. Kaplanın kardeşimiz olduğunu söyleriz. Ormanı koruruz, kimsenin ormanı herhangi bir şekilde rahatsız etmesine izin vermeyiz" dedi.
Yüksek Mahkeme’ye dilekçe verenlere göre ormanlardaki her tür insan yerleşimi, vahşi yaşam alanlarının bölünmesine yol açıyor. Dilekçe verenler bu yüzden kanunda reform çağrısında bulunuyor.
Düzenlemenin değiştirilmesini tavsiye etmese de hakimler şubatta, toprak davacılarının temyizleri son noktada da başarısız olduğunda devlet idarelerinin harekete geçmesi gerektiğini söyledi. Her ne kadar buna haklarının olmadığı söylense de kayıtlar ormanda 1 milyon 890 bin kişinin yaşamaya devam ettiğini gösteriyor.
Bu karar hükümetin başvuru sisteminin araştırılması için daha fazla zaman talep etmesinin ardından 5 ay ertelendi ve çarşamba günü bazı devlet kurumlarının kayıtlarını düzenleyebilmek için 18 ay kadar daha geciktirme talebinde bulunacağı anlaşılıyor.
Yasal durumlarını çevreleyen karışıklık nedeniyle birçok kabile kaçınılmaz olarak yetkililerin amaçlarını sorguluyor. Barla “köyünde madenler olabileceğinden” şüphelendiğini ve hükümetin yerel halkı tahliye ettikten sonra toprakları madencilik şirketlerine devredebileceğini söyledi.
Guruvaiah, sorunun Hindistan'ın en yoksul ve en az kaynağa sahip kabile halklarının kendi haklarını savunmak için başkalarına güvenmek zorunda kalması olduğunu söyledi.
Guruvaiah, “Biz sadece ormanlara aşık insanlarız. Siyasetçi değiliz, paramız yok ve sayımız da çok az. Her zaman birine güvenmek zorunda kalacağız" dedi.
Ulusal Adivasi İttifakı'nın organizatörü V.S. Roy David, muhtemel tahliyeler konusunda “kaplan lobisini” suçladı.
David, “Yüksek Mahkeme'nin tekrar erteleyeceğini umut ediyoruz. Lobiciler, yerliler burada yaşarsa insanlar ve hayvanlar arasında çatışma olacağını söyleyerek sadece sorun yaratıyor. Bu doğru değil” dedi.
David ayrıca, “Adivasi Kabilesi işgalci değil, onlar bakir yerleşimciler ve orası onların ana vatanı. Yaşam tarzları, hayvanları ve ormanı korumak etrafında dönüyor. Ekolojiyi rahatsız etmiyorlar, onu koruyorlar" ifadelerini kullandı.
Kabile liderleri de koruma altındaki ormanların bazı yabancılar tarafından işgal edildiğini kabul etti. Ama bununla birlikte, bu olayların yetkililerin izin verdiği ya da göz ardı ettiği tomruk ve madencilik işlemlerine kıyasla çok önemsiz bir sorun olduğunu iddia etti.
Yüksek Mahkeme'ye FRA için dilekçe veren gruplardan biri Wildlife First’ün kurucularından ve yöneticilerinden Praveen Bhargav, Hindistan'daki orman kaybının “endişe verici ve epey yaygın” olduğunu söyledi.
Bhargav çalışmaların ülke ormanlarının neredeyse yüzde 6'sının 2005’e kadarki son otuz yılda ortadan kaybolduğunu gösterdiğini ve 2015’teki bir hükümet raporuna göre de yüzde 2,5 oranındaki kaybın kaçak insan yerleşimi yüzünden meydana geldiğini belirtti.
Bhargav, orman kaynakları “sıkı bir şekilde korunduğu” zaman vahşi yaşam popülasyonlarının geri kazanıldığının kanıtlandığını da açıkladı. Wildlife First’ün yöneticisi, “Hint kültüründe insan ve vahşi yaşam arasında uyumlu ortak yaşamın sürdürebildiği inanışı aslında bir mit” diye konuştu.
The Independent’a konuşan Bhargav, “Elbette yoksul orman sakinleri için yapılan adaletsizlikleri gidermemiz şart, ama ne sesi ne de oyu olmayan yaban hayatına ve ormanlara yönelik adaletsizliği sürdürmememiz de hayati önem taşıyor. Vahşi yaşamın ilk insan ayak basmadan çok önce bu gezegenin sahibi olduğunu unutmamalıyız" dedi.
Yüksek Mahkeme kararını onaylarsa, bunu uluslararası kınamalara rağmen yapacak.
Yerli halkların hakları konusunda BM'nin özel raportörü Victoria Tauli-Corpuz, bu ayın başlarında yaptığı açıklamada, "kabile halklarını ormanın yasadışı sakinleri gibi gören bu kararın temel öncülünün" yanlış olduğunu söyledi.
Tauli-Corpuz, “Yerli halklar ve yerel topluluklar, topraklar kendilerinin olmasına rağmen işgalci muamelesi görüyor. Nesiller boyunca sahip oldukları toprakları hep korudular, idare ettiler ve muhafazası için önemli bir rol oynadılar ”dedi.
Bu konuda kampanyalar yürüten yerli hakları grubu Survival International, Yüksek Mahkeme kararının Hindistan’ın kabile halkları için "ölüm cezası" riski taşıdığını ve "doğayı koruma adına dünyanın en büyük kitlesel tahliyesine” sebep olacağını söyledi.
Şubatta hakimler tarafından yerel halkların toprak hakları meselesine yeni yeni “uyandığı” için eleştirilen Hint hükümetiyse FRA'nın anayasal geçerliliğini savunacağını ve "kabile çıkarlarını korumak için her şeyi yapacağını" söyledi.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/news/world/asia
Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu
© The Independent