Karar yazarı İsmet Berkan, ilahiyat profesörü Hayrettin Karaman’ın gelire endeksli devlet iç borçlanma senedi (GES) için “helal değil” açıklamasını köşesine taşıdı.
Berkan, bugünkü köşe yazısında aynı GES uygulamasının 2009 yılında da hayata geçirildiğini, Karaman’ın o dönem Yeni Şafak’ta kaleme aldığı köşe yazısında bu senedin alınmasının caiz olduğunu yazdığını hatırlattı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Karaman’ın görüşünün neden değiştiğini soran Berkan'ın yazısının bir kısmı şöyle:
Fıkıh profesörü Hayrettin Karaman, 2009’da Yeni Şafak gazetesine yazdığı yazıda bu yeni finansal ürünü uzun uzun tartıştıktan sonra “Alınması caizdir” demiş, yani onay vermişti. Şimdi, aynı Hayrettin Karaman, aynı finansal ürün için, yani GES için pazar günü bir yazı daha yazdı ve bu kez tam tersi fikri dile getirdi. “Alınması helal değildir” dedi.
İlginçtir, Karaman 2009’daki yazısında GES’teki “asgari gelir garantisi”nden şüpheye düşmüş ama “İnsanlar bu senetlere rağbet etsinler diye devlet, kamu yararını ve devletin ihtiyacını gözeterek ‘bu gelirler şu kadara ulaşmazsa üstünü ben tamamlarım’ dediğinde bu teşvik ödemelerine benzer. Devlet fayda gördüğünde belli alanlara, karşılıksız olarak ödemede bulunabilir” diyerek GES lehine fetva vermişti.
Bugün ise kupon ödemelerindeki asgari getiri garantisinin ve ürünün adındaki “senet” kelimesinin işlemi “faizle borç” şekline soktuğunu söyleyip “Almak caiz değildir” diyor, kestirip atıyor, 2009’da yaptığı gibi uzun uzun konuyu tartışma gereği bile duymuyor.
Son bir nokta daha var. Hazine’nin gelecekteki gelirlerini peşinen satmak istediği kamu kurumları, Devlet Hava Meydanları İşletesi ve Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü, temelde bu gelirlerini bütün topluma ait olan devlet imtiyazlarını özel kişilere kiralayarak elde ediyor.
O elde edilen kiranın faiz olup olmadığını tartışmak beni aşar ama şunu tartışabilirim: O kamu kurumlarının gelirleri kaçınılmaz biçimde bütün topluma aittir; o gelirleri sadece ücretini ödeyenlere tahsis etmek daha baştan ciddi bir ahlaki sakınca doğurur.
İlginçtir, Karaman bu ahlaki sakınca ihtimalini 2009’daki yazısının sonunda tartışmış, İslam Ansiklopedisi’nden Osmanlı döneminde vergi gelirlerinin böyle iltizamlara satılmasıyla ilgili uygulama için yazılmış bir makaleden alıntı yaparak 2009’daki uygulamanın da “caiz” olduğu sonucuna varmış.
Kusura bakmasın, ben bilgim olmadığı için İslam’ın içinden konuşamam ama ahlaken ne Osmanlı zamanında ne bugün, bütün topluma ait bir geliri belli bir kesime tahsis etmenin caiz olduğunu düşünemem. Devletin paraya ihtiyacı varsa borç alır, olur biter. Devlet, henüz gerçekleşmemiş gelirlerini peşinen satamaz, satmamalıdır.
Arada dini kurallar değişmedi, Hazine’nin çıkardığı ürün de aynı. Peki Karaman’ın fetvası neden değişti? İşte bu soru beni tamamen aşar.
Karar, Independent Türkçe