Biden’ın planı Çin ejderhasını dizginlemek mi yoksa salıvermek mi?

Biden’ın Tayvan'ı olası bir işgale karşı savunacaklarını söylemesi, ABD ve Çin arasındaki gerilimi artırırken uzmanlar bu tür açıklamaların sonuçlarından kaçınılması için ABD Başkanı’na ‘stratejik belirsizlik politikasını’ sürdürmesini tavsiye etti

Biden, Çin’in saldırısına maruz kalması halinde Tayvan'ı savunacaklarını söyledi. Fotoğraf: AFP

Ahmed Abdulhakim

Biden’ın ABD Başkanı olarak gerçekleştirdiği ilk Asya turunda ana gündem maddeleri Çin ile ilgili iç içe geçmiş, karmaşık dosyalar oldu. Biden, Pekin'in bölgede giderek artan ekonomik ve askeri nüfuzunun artmasıyla gerginleşen ortamda, ülkesinin dünyadaki en büyük ekonomik rakibinden bahsederken uluslararası sahnede iki büyük kutup arasındaki rekabet ortamına ve gelecek senaryolara yönelik tahminlerini de artırdı.

ABD’li gözlemciler, Biden’ın Güney Kore ve Japonya’yı da kapsayan ve Hint-Pasifik bölgesinde ekonomik ortaklıkların duyurulduğu Asya turunun ana hedeflerinden birinin, kamuoyunun dikkati Rusya’nın Ukrayna'da başlattığı savaşa yönelmişken Washington'ın halen Çin ejderhasıyla mücadeleye odaklandığını göstermek için ABD ile birlikte Japonya, Hindistan ve Avustralya’nın yer aldığı Dörtlü Güvenlik Diyaloğu QUAD’ı güçlendirmek olduğunun altını çizdiler. Ancak Başkan Biden’ın Pekin'e yönelik açıklamalarında kullandığı sert üslup ve özellikle Çin'in saldırısına maruz kalması halinde Tayvan'ı savunacaklarını söylemesi, Çin’in de buna ABD’yi ‘ateşle oynamakla’ suçlayarak yanıt vermesi, iki ülke arasındaki gerilimin artabileceğine dair endişeleri yeniden güçlendirdi.

ABD’nin Hint-Pasifik bölgesindeki son adımları çerçevesinde Pekin ve Washington arasındaki ilişkinin şekliyle ilgili hangi senaryolar yazılırsa yazılsın gözlemciler, ABD'nin dünyanın en büyük iki ekonomisi arasında küresel düzeyde sonuçları hesaplanmamış bir yansıma ya da maliyet artışına neden olmadan Çin ejderhasını evcilleştirip evcilleştiremeyeceğini sorguluyorlar.

Pekin’e karşı sert bir ton kullanılıyor

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre ABD için ekonomiden enerjiye, gıda güvenliği ve tedarik zincirlerinden politika ve stratejilere kadar uzanan Çin ikilemi, Başkan Biden'ın Asya turu sırasında yaptığı açıklamalarda kendini gösterdi. Bu açıklamaların önemli gündem maddesi de iki ülke arasında artan gerilimler nedeniyle Pekin'in ‘kırmızı çizgisi’ olarak gördüğü Tayvan dosyası oldu.

Tayvan konusundaki en güçlü açıklamasını geçtiğimiz pazartesi günü yapan Biden, Çin'in saldırısına maruz kalması halinde Tayvan'ı savunacaklarını söyledi. Pekin ise bu açıklamayı, ‘ateşle oynamak’ olarak değerlendirdi. Açıklama aynı zamanda ABD'nin Tayvan ile ilgili ‘stratejik belirsizlik’ olarak tanımlanan onlarca yıldır uyguladığı politikasıyla da çelişiyordu.

Konuşması sırasında Pekin'in Tayvan’ı işgal etmesi durumunda ABD'nin askeri olanaklarını kullanmaya hazır olduğu konusunda uyaran ABD Başkanı şu ifadeleri kullandı:

“Biz, tek bir Çin olmasını kabul ettik. İmzamızı attık ve bunun gereği olan bütün anlaşmaları onayladı. Fakat (Tayvan'ın) güç kullanılarak alınması olacak şey değil.”

Bu açıklamanın hemen ardından ABD Başkanı’nın yardımcılarından biri hızlı bir şekilde söz konusu açıklamaların ABD'nin Tayvan ile ilgili politikasında değişiklik olduğu anlamına gelmediğini söyledi.

Washington Post gazetesinin haberine göre Biden'ın Japonya Başbakanı Fumio Kişida ile düzenledikleri ortak basın toplantısında açıkça Tayvan'ı savunacaklarını söylediği sırada Başkan’ın ulusal güvenlik danışmanlarının birçoğu yere baktılar. Reuters’ın haberine göre Biden’ın yardımcılarından biri ertesi gün bir açıklama yaparak Washington’ın Tayvan Boğazı’nda barış ve istikrara olan bağlılığını vurguladı ve ABD’nin Tayvan’a yönelik politikasında bir değişiklik olmadığını söyledi. Ayrıca ABD'nin ‘Tayvan ile İlişkiler Yasası’ kapsamında Tayvan'a kendisini savunması için askeri araçlar sağlama taahhüdünü de yineledi.

Washington, diplomatik tanımasını 1979 yılında Taipei'den Pekin'e kaydırdı. Ancak ABD'nin Tayvan'ı da kapsayan ‘tek Çin’ politikasını benimsemesi ve aynı zamanda ada çevresindeki bir askeri çatışmaya müdahale edip etmeyeceği konusunda ‘stratejik belirsizlik’ politikası izlemesi nedeniyle Tayvan'a yönelik desteği son bulmadı.

Kim ateşle oynuyor?

Biden'ın Tayvan ile ilgili açıklamaları yardımcılarından biri tarafından yeniden yorumlansa da Pekin bu açıklamaları ‘ateşle oynamak’ olarak değerlendirdi. Pekin, Biden’a ‘Çin’in egemenliğini korumak konusundaki kararlılığını küçümsememesi’ çağrısı yaptı.

Çin resmi haber ajansı Şinhua'nın haberine göre Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin, Washington'ı Tayvan konusunda ‘kelime oyunu yapmakla’ suçladı. Wang açıklamasında “ABD bu yanlış yolu izlemeye devam ederse sadece ABD-Çin ilişkilerinde onarılamaz sonuçlara yol açmayacak, aynı zamanda ABD’nin ağır bir bedel ödemesine neden olacak” dedi.

Wang’ın açıklamalarının Çin Devlet Konseyi'nin Tayvan İşleri Ofisi Sözcüsü Zhu Fenglian, ABD'nin Çin'i kontrol altına almak için Tayvan kartını kullanarak ateşle oynadığı ve bu ateşin kendisini de yakacağı uyarısında bulundu. Şinhua, Zhu’nun ABD'yi ‘iki ülke arasında önceden belirlenmiş ilkeleri ihlal eden’ açıklamalar yapmaktan ya da bu yönde adımlar atmaktan vazgeçmeye çağırdığını aktardı.

Tayvan'ı Çin ana karasının bir parçası olarak gören Pekin, bunun ABD ile ilişkilerinde en hassas ve önemli konu olduğunu vurguluyor.

Ekonomi cephesinde ise Biden’ın Asya-Pasifik bölgesinde, ABD ve Japonya dahil (birlikte dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 40'ını oluşturan) 13 ülkenin yer aldığı ancak bu projeye şüpheyle bakan Çin’in dışarıda kaldığı ‘Hint-Pasifik Ekonomik Çerçevesi' (IPEF) adında yeni bir ekonomik ortaklık başlatarak Çin'i kuşatma planı çerçevesinde Asya’yı ziyareti dikkat çekiciydi.

IPEF, bir serbest ticaret anlaşması değil, ama projede yer alan ülkeler arasında ‘dijital ekonomi, tedarik zincirleri, temiz enerji altyapısı ve yolsuzlukla mücadele’ olarak sıralanan dört ana alanda daha fazla uyum öngörüyor.

Japonya Başbakanı Fumio Kişida ile düzenlediği ortak basın toplantısında ABD ve Japonya'nın diğer 11 ülke ile birlikte IPEF’i hayata geçireceğini belirten ABD Başkanı Biden, bunun ‘21’inci yüzyılda ekonomik rekabet gücünü sağlamak için en önemli zorluklar üzerinde bölgedeki yakın dost ve ortak ülkelerle çalışma taahhüdü’ olduğunu vurguladı.

Çevreleme girişimi başarılı olur mu?

Gözlemcilere göre ABD’nin bu girişimi Asya-Pasifik bölgesinde, bölgede artan nüfuzu ile dünyanın ikinci ekonomik gücü olan Çin'e açıkça bir alternatif sunmayı hedefliyor. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, IPEF’in ‘açık bir platform’ olduğunu çünkü bu şekilde tasarlandığını ve tanımlandığını söyledi. Ancak Pekin, IPEF’ten kasıtlı olarak dışlandığını hissediyor. Bunu da pazar günü Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin yaptığı açıklamada duyurdu. Bakan Wang,  ABD'nin ‘özgürlük ve açıklık adına küçük bloklar oluşturmaya’ çalıştığını söyledi. ABD’nin amacının ‘Çin'i kontrol altına almak’ olduğunu öne süren Çinli Bakan, IPEF’i  ‘başarısızlığa mahkum bir proje’ olarak değerlendirdi.

Güvenlik cephesinde ise Biden, Çin'in Asya-Pasifik bölgesindeki nüfuzunun artmasını engellemek amacıyla 2023 QUAD Liderler Zirvesi sırasında Avustralya, Hindistan ve Japonya ile ülkesinin Asya-Pasifik bölgesindeki rolünü güçlendirmeye doğru ilerledi.

QUAD üyeleri ittifakın, bir ‘Asya NATO'su’ olmadığını vurgularken Beyaz Saray, QUAD’ı ‘görüş alışverişinde bulunmak ve Hint-Pasifik bölgesindeki iş birliğini geliştirmek için gerekli bir fırsat’ olarak değerlendirdi.

QUAD liderleri salı günü gerçekleştirdikleri zirvenin sonunda, Çin'in Tayvan'ı işgal etme olasılığı konusunda endişelerin arttığı bir dönemde bölgedeki ‘statükoyu zorla değiştirme’ girişimlerine karşı uyarıda bulundular. QUAD’ın ortak açıklamasında, Çin'in bölgedeki askeri etkisinin artmasına doğrudan atıfta bulunmaktan kaçınılsa da bu konuda bazı endişeler olduğuna şüphe yoktu.

Açıklamada Çin'in adı geçmedi ancak bölgede sık sık suçlandığı bazı faaliyetler kınandı. Japonya Başbakanı Fumio Kişida konuşmasında, “Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırgan tutumu, Birleşmiş Milletler ilkelerine doğrudan bir meydan okumadır. Aynı durumun Hint-Pasifik bölgesinde de yaşanmasına izin vermemeliyiz” dedi.

Ortak açıklamada ise şu ifadeler yer aldı:

“Tartışmalı bölgelerin askerileştirilmesi, sahil güvenlik gemilerinin tehlikeli kullanımına, deniz milisleri ve diğer ülkelerin kendi açık deniz kaynaklarını kullanımını rahatsız etmeye yönelik çabalarla tansiyonu yükseltmeye, statükoyu değiştirmeyi amaçlayan zorlayıcı, provokatif ya da tek taraflı eylemlere güçlü şekilde karşı çıkıyoruz.”

QUAD liderleri, kamu özel yatırımlarını sürdürmek için gelecek beş yılda 50 milyar doları aşkın altyapı yardımı sağlanacağını ve Çin’in faaliyetlerinin takibinin daha da güçlendirilmesini amaçladığına inanılan ‘Hint-Pasifik Deniz Alanı Farkındalığı’ (IPMDA) adlı yeni bir inisiyatifin hayat geçirildiğini açıkladılar.

Gözlemcilere göre QUAD ülkeleri, bir takım anlaşmazlıklara rağmen Çin'in artan askeri ve ekonomik etkisine karşı bir denge unsuru olarak ittifaklarını güçlendirmeye çalışıyorlar.

Çin’in geçtiğimiz ay Pekin ile bir güvenlik anlaşması imzalayan Solomon Adaları dahil olmak üzere Pasifik bölgesindeki ülkelerle ilişkilerini güçlendirmesiyle ilgili artan endişeler de söz konusu.

Pekin dizginleniyor mu yoksa kışkırtılıyor mu?

Diğer taraftan Çin-ABD dosyasındaki peş peşe yaşanan gelişmeler çerçevesinde Pekin’in  bölgenin savunması ve kırmızı çizgilerini test ettiği düşünülen uçuşları, deniz tatbikatları ve balıkçı teknelerine yönelik tacizler dahil tüm askeri faaliyetlerine ilişkin bölgesel endişeler artarken Batı medyasında Washington'ın Çin ejderhasını evcilleştirip evcilleştiremeyeceğine ilişkin farklı analizler yer alıyor. ABD Başkanı, QUAD Liderler Zirvesi’nin başında yaptığı konuşmada, ülkesinin uyguladığı stratejiyle Hint-Pasifik bölgesinin özgür, açık, bağlantılı, güvenli ve güçlü bir bölge olmasını sağlamayı başardığını söyledi. Biden, meselenin, demokrasilere karşı otoriter rejimler meselesi olduğunu ve buna bağlı kalmaya dikkat edilmesi gerektiğini belirtti.

New York Times (NYT) gazetesinin haberine göre Washington’ın Ukrayna’da Rusya ile olan vekalet savaşına hız verdiği bir zamanda Biden, Çin’i ekonomik olarak kuşatmak ve onunla savaşmaya hazırlanmak amacıyla ilk Asya ziyaretini gerçekleştirdi. Gazete, Biden'ın salı günü sona eren Asya turunun amacının ‘ülkesinin halen Çin ile mücadeleye odaklandığını kanıtlamak’ olduğunu öne sürdü.

Gazete, Washington’daki Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi (CSIS) kıdemli araştırmacısı Charles Edel'in geçtiğimiz hafta ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi önünde yaptığı ‘ABD'nin Ukrayna savaşındaki stratejisinin, Tayvan'ı olası bir Çin işgalinden nasıl koruyacağını düşünürken üzerine inşa edilecek iyi bir model sağladığı’ şeklindeki değerlendirmesini alıntıladı.

Diğer yandan ABD savunmasının ve ulusal güvenliğinin geleceğiyle ilgili analizlere yer verilen internet sitesi Defense One, ABD’li bir savunma yetkilisinin, herkesin Ukrayna'ya odaklandığı bir dönemde, Biden'ın Asya turunun ABD'nin Avrupa ve Asya'da her iki cepheyi de koruyabileceğinin kanıtı olduğunu ancak bunun, Hint-Pasifik bölgelersindeki müttefikler ve ortaklarla çalışmayı bıraktığı anlamına gelmediği yönündeki yorumunu aktardı.

ABD merkezli Politico dergisi, Tayvan meselesiyle ilgili değerlendirmesinde, Biden'ın Tayvan'ı askeri olarak savunacakları taahhüdünün hâlihazırda gergin olan ABD-Çin ilişkilerini daha da gereceğini ve Tayvan Boğazı konusundaki anlaşmazlığı artıracağını yazdı. Dergi, Beyaz Saray yetkililerinin Biden'ın açıklamalarını netleştirmek için derhal harekete geçmelerine rağmen Çin'in ABD karşısında gücünü kanıtlamak istemesi nedeniyle Biden’n sözlerinin Tayvan Boğazı'nda bir çatışmaya yol açabileceğine işaret etti.

‘Stratejik belirsizlik’ kalesi

Derginin siyasi analistlerden aktardığına göre Biden’ın Tayvan’ı savunma taahhüdü, Çin'i önleyici askeri eylemler yoluyla Tayvan’a saldırmaya cesaretlendirebilir. 

ABD’nin eski Pekin Büyükelçisi Winston Lord, dergiye yaptığı açıklamada “Biden bunu yapmaya devam ederse, işler gerçekten tehlikeli bir hal alabilir” ifadelerini kullandı.

Lord sözlerini şöyle sürdürdü:

“Washington, yarım yüzyıldır Pekin ile ilişkilerimizin temelini oluşturan belirsiz ‘tek Çin’ politikamızı geçersiz hale getirmeden Çin'in Tayvan'a yönelik saldırılarını caydırabileceğimiz  stratejik belirsizlik politikasını sürdürmeli. Tayvan ile İlişkiler Yasası, ABD’ye, Tayvan halkının güvenliğini, sosyal ve ekonomik düzenini tehlikeye atacak herhangi bir güç kullanımına ya da diğer zorlama biçimlerine karşı direnebilmesi için destekleme yükümlülüğü veriyor.”

Diğer yandan İngiliz The Guardian gazetesi, Biden'ın açıklamasının ‘Washington'ın uzun süredir sürdürdüğü Tayvan'a yönelik stratejik belirsizlik politikasını terk ettiğinin bir teyidi’ olabileceğini ve bu durumun iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceği hakkında kafa karışıklığı yarattığını belirtti. Gazete, ABD'nin stratejik belirsizlik politikasının, Çin'i Tayvan'ı işgal etmekten caydırmaya ve özerk bir bölge olan adanın tam bağımsızlığı ilan etmesini engellemeye yardımcı olduğunu vurguladı. Ayrıca söz konusu iki senaryodan herhangi birinin gerçekleşmesinin büyük bir jeopolitik krize yol açacağının da altını çizdi.

Biden, geçtiğimiz ağustos ayında ABD'nin Afganistan'dan çekilmesiyle ilgili olarak ABC News’e verdiği bir röportajda, Tayvan'ı ABD'nin savunması gereken müttefikler listesinde sıralamıştı. Ekim ayının sonlarında CNN’e verdiği başka bir röportajda ise ABD'nin Tayvan'ı savunması gerekip gerekmediğiyle ilgili soruya, “Evet, bunu yapmakla yükümlüyüz” yanıtını verdi. Beyaz Saray yetkilileri, her iki röportajın da ardından ABD'nin Tayvan politikasının değişmediğini yinelediler.

NYT ise Biden’ın Çin’e karşı kullandığı sert üslubunun ve Tayvan'ı savunacaklarına ilişkin ‘yazılı olmayan’ taahhüdünün Japonya'yı karmaşık bir duruma soktuğuna işaret etti. Tayvan’ın, Japonya'nın batıdaki en kalabalık adası olan Yonaguni'ye sadece 65 mil uzaklıkta olduğunu hatırlatan gazete, Çin ile bir savaşın, İkinci Dünya Savaşı'ndaki yenilgisinden bu yana silahlı çatışmayı bırakan Japonya için büyük sonuçları olabileceğinin altını çizdi.

Gazete, Tokyo merkezli Siyasi Çalışmalar Enstitüsü (GRIPS) Uluslararası Güvenlik Çalışmaları Programı Yöneticisi Narushige Michishita’nın şu değerlendirmesini aktardı:

“Japonya şu an düşman topraklarındaki füze fırlatma noktalarını vurabilecek silahlar edinmek ve ABD kuvvetleriyle daha fazla tatbikat yapmak istiyor. Çin’i gelecekte ABD ve Japonya ile askeri olarak karşı karşıya gelme olasılığını düşünmeye zorlamak, en nihayetinde Tayvan Boğazı'nda barış ve istikrar olasılığını artıracaktır.”

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU