Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı yıkımına başlanan Atatürk Havalimanı'yla ilgili bir açıklama yaptı.
Bakanlıktan yapılan açıklamada, Atatürk Havalimanı'nın 4 milyonluk nüfus yoğunluğunun olduğu yoğun yerleşim yerlerinin tam ortasında kaldığı belirtildi. Açıklamada, konumu ve çevresindeki yoğun yerleşim nedeniyle kullanım kapasitesinin artırılamadığı savunuldu.
Günlük hava trafiğinin 1100 uçağa ulaşmasının Havalimanı'nın kapasitesinin kaldıramayacağı bir seviye olduğu kaydedilen açıklamada, kapasite aşımı nedeniyle iniş öncesinde uçakların havada saatlerle ifade edilen varan turlar atmasına yol açan bir yoğunluk yaşandığı bildirildi.
Sözkonusu yoğunluğun yerdeki hareketliliğe de yansıdığı, zaman, yakıt kayıplarının artarak yerde devam etmesinin, İstanbul'un araç trafiği yoğunluğunu ciddi biçimde etkilediği belirtilen açıklamada, bu nedenle Havalimanı'nın, yüksek karbon salımı ve gürültü nedeniyle çevreye olumsuz etkileri üst düzeyde olan bir yapıya dönüştüğüne dikkat çekildi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Açıklamada, Atatürk Havalimanı bugün hala havalimanı olarak kullanılsaydı yaşanabilecek sıkıntılar ise şöyle sıralandı:
İstanbullular trafikte saatler kaybedecekti:
29 Ekim 2018'de dünyanın hizmetine sunulan İstanbul Havalimanı'nın açılışı ile birlikte D100 Topkapı - Yenibosna, İstoç - Kuyumcukent (Basın Ekspress) D100 Sefaköy - Ambarlı güzergahlarında, trafik sıkışıklığından kaynaklı zaman kaybında yüzde 30'a varan iyileşmeler elde edildi.
THY sıradan bir hava yolu markasına dönüşecekti:
Türkiye'nin hedeflerine ulaşmasında çok önemli roller üstlenen, dünya çapında tanınan ve tercih edilen ülkemizin en değerli markalarından Türk Hava Yolları (THY), istikrarlı büyümesini sürdürebilmek için 2010'lu yılların ilk yarısında uçuş sayıları, taşıdığı transit yolcu ve kargo miktarını artırmak için harekete geçti. Ülkeye döviz girdisini sağlama ve kargo taşımacılığı ile küresel krizlere direncini artırma stratejileri ile THY, büyüyerek dünyanın en iyi hava yolu şirketlerinden biri olmayı, dünyanın en çok noktasına uçabilmeyi başardı. THY'nin gelişimi, turizmden lojistiğe birçok sektöre, dolayısıyla da ülke ekonomisine doğrudan ve dolaylı etki etmektedir. THY'nin bu gelişimini de destekleyen yatırımlar, Türkiye'nin, milletinin yararınadır. Gelişen sektörlerin, markaların önünü kesmek akıl dışıdır.
Türkiye, havacılıkta küresel bir merkeze dönüşemeyecekti:
Türkiye'nin bayrak taşıyıcılarından THY'nin bu stratejisi, İstanbul'u daha sık kullanılan bir havacılık merkezine dönüştürürken, 4,5 milyon ton ile Türkiye'nin toplam hava kargo kapasitesinin 3 katına tek başına sahip, şu an yıllık kapasitesi 120 milyon olan, 200 milyona çıkarılabilmesi mümkün olan İstanbul Havalimanı ile ülkemiz, küresel bir havacılık merkezine dönüşmüştür.
Bölge gürültü kirliliğinde boğulacak, İstanbul nefes alamayacaktı:
Türkiye'nin havacılıkta vites yükseltmesi, THY'nin havacılık sektöründe küresel bir marka olmanın ötesindeki hedefleri, Atatürk Havalimanı'ndaki yoğunluğu, kapasitenin üzerine taşımıştır. Her gün 1100 uçağın inip kalkabildiği, yılda 460 binin üzerinde uçağı ağırlayan Atatürk Havalimanı, bu yoğunluğu ile 1 milyon ton karbon emisyonunu, İstanbul'da nüfusun en yoğun olduğu bölgeye vermekte idi. Muazzam bir gürültü kirliliğine sebep oluyor. Şehrin 4 milyonluk nüfusun bulunduğu bölge nefes alamıyordu. 305 bin ağaca eş değer olan karbon salımı bugün ortadan kalkarken, her gün 1100 uçağın sebep olduğu gürültü kirliliği de sona erdi. Yerine inşa edilecek Millet Bahçesi ile şehrimiz ve bölgemiz devasa ölçekte bir yeşil alana kavuşacak. Böylece Atatürk Havalimanı, fonksiyonu değiştirilerek 'yeşil alan' olarak milletimize hizmet sunmaya devam edecektir.
Havada beklerken saatler kaybedilecekti:
Türkiye'nin sivil havacılıkta büyümek için, dünyada sözü geçen bir havacılık ülkesi olabilmek için attığı adımlar, dönemin mevcut fiziki koşulları çerçevesinde yetersiz kalmaktaydı. Atatürk Havalimanı'ndaki yoğun hava trafiği uçakların havada 15 ila 60 dakika boyunca tur atmalarına, bu da zaman, çevre ve yakıt maliyetlerinde önemli oranda bir artışa sebep olmaktaydı. Yerde yaşanan yoğunluk ise İstanbul'da Atatürk Havalimanı'na inmek için uçakların kalkış izinlerinin vaktinde verilememesine, dolayısıyla uçuşlarda saatler süren rötarlara da yol açmaktaydı. İstanbul Havalimanı sayesinde uçakların uçuş sayısı nedeniyle havada bekleme süresi ortadan kalkarken, rötar sürelerinde de uçuş yoğunluğu nedenli rötarlar tamamen ortadan kalkmıştır.
Atatürk Havalimanı'nın ülkeye yıllarca hizmet verdiğine dikkat çekilen açıklamada, "Bu sırada da Türkiye, özellikle de son 20 yılda, onların istediği gibi yerinde saymadı. Ekonomisi, turizmi, ticareti, nüfusu gelişti. Öyle olunca da yeni ve kapasitesi büyük bir havalimanına ihtiyaç doğdu" denildi.
"Doğu batı pistleri iacil durumlarda kullanılmak üzere açık tutulmaya devam edilecektir"
Açıklamada, ardı ardına başarılarıyla ülkeyi gururlandıran İstanbul Havalimanı çalışmaya devam ederken, Atatürk Havalimanı'nın pistlerinin durumuna ilişkin şu bilgiler paylaşıldı:
Atatürk Havalimanı'nın kuzey güney pistleri İstanbul Havalimanı'nın kuzey güney pistleri ile aynı eksende bulunduğundan, havacılık kuralları gereği kullanılamaması sonucu iniş pisti hüviyetini kaybetmiş olup beton bir alana dönüşmüştür. Halihazırda kullanılmaya devam edilen doğu batı pistleri ise acil durumlarda kullanılmak üzere açık tutulmaya devam edilecektir.
Atatürk Havalimanı'nda bulunan 3 adet pistten, 05-23 pisti halen genel havacılık uçuşları için aktif olarak kullanılmaktadır. 2 adet 17-35 paralel pistleri ise Nisan 2019 tarihinde notam ile kullanım dışı bırakılmış olup 16 Temmuz 2020 tarihinde de Havacılık Enformasyon Yayını (AIP) ile uluslararası olarak havacılık sektörüne duyurulmuştur.
Atatürk Havalimanı kuzey güney pistlerinin olduğu bölge bundan böyle milletimize başka bir şekilde, Millet Bahçesi'yle hizmet edecek. Atatürk Havalimanı, milletin kalmaya devam edecek. Bu kadar açık, bu kadar net.
AA