Din dersleri, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından 1982 yılında kabul edilen anayasa ile zorunlu hale geldi.
O tarihe kadar din dersleri seçmeli olarak veriliyordu.
Din derslerinin zorunlu hale getirilmesinin ardından özellikle 1990'lı yıllardan itibaren Alevilerden bu derslere yönelik itirazlar yükseldi.
Yapılan itirazlarda din dersi adı altında sadece Sünniliğin öğretildiği, diğer inançların yok sayıldığı iddia edildi.
AİHM, din derslerinin zorunlu olamayacağına kararını vermişti
İlk dava 2004'te kızı Eylem Zengin'in zorunlu din dersinden muaf tutulması için Hasan Zengin tarafından açıldı.
Türkiye'de iç hukuk yollarının tükenmesi üzerine aile tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşınan davayla ilgili 2007'de karar verildi.
Kararda, "Din dersinin nesnel, çoğulcu ve eleştirel olmadığını, farklı dinler ya da inanışlara ilişkin yeterli bilgi içermediğini ve bu nedenle zorunlu tutulamayacağı" belirtildi.
Cem Vakfı da 2005'te 1905 kişi adına idare mahkemesine zorunlu din derslerinin kaldırılması talebiyle dava açılmasını sağladı.
Ancak talep Ankara 10. İdare Mahkemesi'nce reddedildi. Bunun üzerine dava 2010'da AİHM'e taşındı.
AİHM, 2014 yılında verdiği kararla Türkiye'yi haksız bulunarak, din dersinin zorunlu tutulamayacağına hükmetti.
Bu kararın ardından da Türkiye, din derslerini zorunlu olmaktan çıkarmadı. Sadece içeriğine Alevilere ve diğer inançlara dair bazı bilgiler eklendi.
Birçok Alevi derneği ve temsilcisi, bu bilgilerin de kendilerinden ziyade Sünni bakış açısına göre Aleviliğin yorumu olduğunu söyleyerek itiraz etti.
Bugüne kadar süren bu tartışmaların ardından ilk defa Anayasa Mahkemesi'nden 8 Nisan 2022 Cuma günü bir ilk denilebilecek karar Alevi kamuoyunda heyecan yarattı.
Hasan El, adlı kişi tarafından 2009'da çocuğunun zorunlu din dersinden muaf tutulması amacıyla başlatılan ve Anayasa Mahkemesi'ne kadar taşınan davada verilen kararda, "Anayasanın 24'üncü maddesinin 4'üncü fıkrasında güvence altına alınan ebeveynlerin eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama hakkının ihlal edildiği" ifade edildi.
"Gerekçeli kararı görmek gerekir"
7 Nisan'da yapılan toplantıda karara varılıp 8'inde duyurulan bu kararı YouTube kanalından kamuoyuna duyuran eski Yeşiller Partisi Milletvekili ve avukat Memet Kılıç, yaptığı değerlendirme öncelikle açıklanacak olan gerekçeli karara bakmak gerektiğini belirtti.
Kılıç, alınan kararın AİHM'in 2007 tarihli Zengin kararıyla örtüştüğünü söyledi.
Kılıç'tan kararın zamanlamasına dair iki iddia
Dosyanın yıllardır bekletildiğini anımsatan Kılıç, bu aşamada kararın verilmesini şu sözlerle değerlendirdi:
"Çok önemli bir karar. Buradan neler çıkar onu göreceğiz. Yeniden bir oluşum gerekir. Böyle bir karar 8 yılın sonunda nasıl çıktı ona bakmak gerek? Bana göre iki ihtimal var. Birincisi Türkiye Rusya'dan umudunu kesti. Rusya ve içinden parayı ancak Avrupa'da bulacağını düşünüyor. Erdoğan sıkıştığı için 'artık Avrupa'ya yaklaşmamız gerekiyor' anlayışı ile yola çıkma talimatı vermiş olabilir. İkinci ihtimal de şu: Türkiye'deki kurumlar artık Erdoğan'ın gidici olduğunu gördü. Erdoğan sonrası döneme kendilerini hazırlıyorlar ve tedbir alıyorlar."
"Emsal olabilecek bir karar"
Anayasa hukuku uzmanı Prof. Dr. Ergun Özbudun ise öncelikle alınan kararın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ek protollerde yer alan ebeveynlerin kendi çocuklarına kendi inançlarına ve iradelerine uygun eğitim verebilecekleri yönündeki karara atıfta bulunduğunu söyledi.
"Emsal olabilecek bir karar" diyen Özbudun, "Taraf olduğumuz insan hakları sözleşmeleri ek protokollerde bu var. Buna atıfta bulunuyor. O protokoller bizimde mevzuatımız haline geliyor. Daha emniyetli yorumda bulunmak gerekçeli kararı görmek isterim. Ancak o zaman daha net bir yorumda bulunabilirim. Ama önemli bir karar. Şu ana kadar ki izlenimim emsal olabileceği yönünde" ifadelerini kullandı.
"Karar, MEB'in bugüne kadar yaptığı uygulamaların tümüyle karşısında"
Alevi Düşünce Ocağı Başkanı Doğan Bermek ise AİHM'in zorunlu din derslerinin insan haklarına aykırı olduğuna dair kararlar verdiğini hatırlatarak, "Anayasa Mahkemesi de bu yönde bir karar aldı. Bunlar çok önemli kararlar. Bu karar MEB'in bugüne kadar yaptığı uygulamaların tümüyle karşısında" yorumunu yaptı.
"Bu karar ne getirir?" diye sorusuna Bermek, "Bir kere çocuklarımızın din dersinden muaf olmasını sağlar. İkinci olarak din derslerine çeki düzen verilir. Biz daha da ötesini talep ederek diğer inançlarla ilgili derslerin de eklenip onların da seçmeli ders olarak yapılmasını isteyebiliriz" cevabını verdi.
"Anayasa Mahkemesi'nin bu yönde ilk kararı"
Geçen günlerde zorunlu din derslerinin iptaline dair 4 dava açan avukat Seyit Sönmez de daha önce AİHM'in benzer kararlar vermesine karşın Anayasa Mahkemesi'nin bu yöndeki kararının ilk olduğunu belirtti.
AİHM'in verdiği kararlarda da 'din dersi olamaz' yönünde bir hüküm çıkmadığını, sadece zorunlu olamayacağı ve diğer inançlara göre de eğitim verilmesi yönünde karar olduğunu belirten Sönmez, şöyle devam etti:
Buradaki Anayasa Mahkemesi kararı Türkiye'de bu anlamda verilen bir ilk karar. Devletin bireylerin inançları karşısında aslında tarafsız olması gerektiğini, zorla insanlara inanmadıkları bir din dersinin verilmesinin inanç hakkı ve bir din özgürlüğü anlamında olumsuz bir şey olduğunu aslında tescillemiş oluyor
"İktidar, kendi Anayasa Mahkemesi'nin kararına uyacak mı uymayacak mı göreceğiz"
Sönmez, burada asıl önemli olanın devletin vereceği nasıl refleks vereceği olduğunu kaydederek, "Anayasayı tanımayan bir iktidar var. Bununla ilgili daha önce verilmiş AİHM kararlarını bile tanımayan bir iktidar bulunuyor. Dolayısıyla iktidar kendi Anayasa Mahkemesi'nin kararına uyacak mı uymayacak mı onu göreceğiz" dedi.
"Sadece Alevileri değil, seküler yaşayan insanları da ilgilendiriyor"
Sönmez her şeye karşın alınan kararın sadece Aleviler için değil, seküler yaşayan insanları da ilgilendiren bir karar olduğunu kaydederek, "Belli bir dini çocuklarına empoze etmek istemeyen insanlar için önemli. Anayasa Mahkemesi kararı aslında herkesin çocuğunu din derslerinden muaf tutuyor. Ya da kendi inancına uygun bir müfredat çocuğunu okutmak isteyenler bu hakkı aslında kazanmış oluyor” dedi ve sözlerini şöyle tamamladı:
"Bununla ilgili açılan davalar var. Bu davalara bakan mahkemeler de Anayasa Mahkemesi’nin kararı doğrultusunda kabul edilmek zorunda. Biz kitlesel dava açılabileceğini düşünüyoruz. Çünkü insanlar yıllardır bunun mücadelesini veriyorlar. Bu anlamda bir motive edici bir karar. Anayasaya, laikliğe çok uygun bir karar. O anlamda önemsiyoruz. Dediğim gibi bundan sonra uygulama önemli. Devlet iktidar kendi Anayasası’na saygı duyacak mı? Bunu göreceğiz."
1- Adı “Barış” olan, insanlığa kardeşliği, eşitliği ve iyiliği yaymayı öğreten yüce dinimiz İslam’ın okullarımızda neslimize öğretilmesi “insan hakları ihlali” imiş.
— Mehmet Akif YILMAZ (@makif_yilmaz) April 10, 2022
Anayasa Mahkememiz böyle buyurmuş.
Türkiye Müslümanlarına Ramazan hediyesi.
Yazıklar olsun!
AK Parti'li Yılmaz'dan karara tepki: Yazıklar olsun
Bu arada karara tepkiler de var. AK Parti Kocaeli Milletvekili Mehmet Akif Yılmaz, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım ile şöyle tepki gösterdi:
Adı 'Barış' olan, insanlığa kardeşliği, eşitliği ve iyiliği yaymayı öğreten yüce dinimiz İslam'ın okullarımızda neslimize öğretilmesi 'insan hakları ihlali' imiş. Anayasa Mahkememiz böyle buyurmuş. Türkiye Müslümanlarına Ramazan hediyesi. Yazıklar olsun!.
İslam diyarı Türkiye'mizin Anaysa Mahkemesi bir Yunanistan, Finlandiya, Norveç, İsveç kadar olamadı. 300 yıldır sömürge zihniyetiyle dünyanın kanını emen, 40 yıldır PKK terör örgütünü silahlarıyla besleyen Avrupa'nın 'sarı saçlı mavi gözlü insan hakları' yalanına boyun eğdiler!
Müslümanlıkla yoğrulun yurdumda İslam'ın öğretilmesini 'insan hakkı ihlali' olarak yaftalamak, yakın tarihimizin en büyük ihanetlerinden biri olmuştur. Bu ihanete aziz milletimiz asla izin vermez!
Davanın tarihçesi: 13 yıllık bir hukuk mücadelesi
Peki Anayasa Mahkemesi'ne bu kararı verdiren süreç nasıl gelişti?
Memet Kılıç, YouTube yayınında bunu şöyle anlattı.
Her şey 2009 yılında Eskişehir'de Hasan El adlı bir kişinin dördüncü sınıfa giden kızının din kültür ve ahlak derslerinden muaf tutulmasını talep etmesiyle başladı.
Bunun için okul müdürlüğüne, Milli Eğitim Bakanlığı'na dilekçe verdi.
Ancak bu talep sadece Hristiyan ve Musevi azınlıkların din derslerinden muaf tutulabileceği, aksi takdirde mecburi olunduğu söylenerek reddedildi.
Bunun üzerine baba Hasan El, yasal girişimle kimliğindeki İslam ibaresini çıkararak yeniden başvursa bile bu da yeterli görülmedi.
Hasan El, bu sefer de MEB'e ve Eskişehir Valiliği'ne karşı dava açtı.
Ankara Birinci İdare Mahkemesi AİHM'in Hasan Zengin'in kızı Eylem Zengin için yaptığı başvuruya dair 2007 tarihli kararını dikkate alarak Hasan El'in başvurusunu haklı buldu.
Ancak bakanlık ve valiliğin temyize başvurması üzerine dosyanın gittiği Danıştay 8'inci dairesi mahkeme kararını mevzuata aykırı bularak dosyayı yeniden Ankara 1. İdare Mahkemesi'ne geri gönderdi.
Bunun üzerine Ankara 1. İdare Mahkemesi, Danıştay'ın kararına uydu.
Hasan El, bir kez daha itiraz ediyor. Dosya yeniden Danıştay 8. Dairesi'ne gidiyor ancak daire kararına sadık kalarak başvuruyu reddetti.
Bunun üzerine Hasan El, 2014’te Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Ve 8 yıllık beklemenin ardından yüksek mahkeme, 8 Nisan Cuma günü kamuoyunda ses getiren kararını açıkladı.
© The Independentturkish