Yazıya başlık olarak 'Acilen bir tarım bakanı aranıyor' fikriyle klavyenin başına oturdum.
Ancak "Yahu! Bugüne kadar gelen geçen tarım bakanlarının sayısını unuttuk; bu işe öyle hükümette 'bakan' olarak bakacak biri değil, doğru düzgün bakacak ve kendine dert edinecek birileri lazım" düşüncesi ile yazının başlığını değiştirdim.
Bizim kuşağın çocukluğu ve gençliği;
"Türkiye bir tarım ve hayvancılık ülkesidir. Ne mutlu bizlere ki Türkiye dünyada kendi kendine yeten 6 ülkeden biridir. Tek başlarına Çukurova, Konya ve Harran ovaları bile tüm Ortadoğu'yu besleyecek kapasitededir" söylemleri ile geçti.
Ne olduysa oldu, o günlerden bugünlere; Ukrayna'dan buğday, Uruguay'dan angus ithal edecek günlere geldik.
Bir zamanlar toplamaya bile tenezzül etmediğimiz samanı bile ithal edecek duruma düştük.
Siyaset borsasında ağzını açan hemen herkes tarım ve hayvancılığın iflas ettiğini, patlıcan, biber, fasulye fiyatlarının altınla yarıştığını, birkaç yıl sonra milletin aç kalacağını söylüyor ve yine herkes hükümete veryansın ediyor.
Veryansın etmek tamam da kimse bu işin nasıl düzeltileceğinin yolunu göstermiyor.
CHP'nin Ardahan milletvekilinin bir balya samanı meclis kürsüsünün üzerine koymasından öte muhalefet bir icraat ortaya koyamıyor.
Sadece eleştiri yapılıyor.
Türkiye'nin tarım ve hayvancılıktaki potansiyelinin büyüklüğünü, iyi bir planlama ve üretim olması durumunda ne kadar büyük bir randıman alınacağını uzun uzun anlatmaya gerek yok.
Bu konu ile ilgili yüzlerce, binlerce yazı, konuşma ve demeç var.
Lakin bir tek ciddi öneri ve proje yok.
İktidar da muhalefet de bu işin 'laf' kısmında.
Bugün dünyada tarım ve hayvancılığın 'kitabını yazmış' mevcut performansları ortada olan bir kaç tane ülke var.
- ABD
- Fransa
- Hollanda
- İsrail
Sadece Hollanda yılda 150 milyar dolara yakın tarım ve hayvancılık ürünü ihraç ediyor.
Aslında Amerika'yı yeniden keşfetmeye de gerek yok!
Bu dört ülkenin ne yapıp ettiklerine, başarıyı nasıl yakaladıklarına baksak yeter.
Mazot ve gübreyi bedava vererek mi?
Her köylüye birer inek, traktör ve biçerdöver hibe ederek mi?
Üreticinin et, süt ve yün... gibi ürünlerini dünya borsalarının iki katına alarak mı?
Üreticiyi her türlü vergi rüsum ve harçtan muaf tutarak mı sonuç aldılar?
Bu konuda onlarca soru daha sormak mümkün.
Bunca yıldır siyasi hayatın içindeyim;
Ne iktidar partilerinin, ne muhalefet partilerinin ve ne de üniversitelerdeki akademik çevrelerin bu soruların cevapları ile ilgili bırakınız dört başı mamur bir kitaplarını; tek bir broşürlerini bile görmedim, okumadım, duymadım.
Önümüzdeki yıllarda tüm dünyada tarım ve hayvancılık ile su kaynaklarının çok daha kıymete bineceği ortak kanı.
Boş ve ucuz söylemleri bir kenara bırakmanın vakti geldi de geçti bile.
Bu konuyla ilgilenecek 'akıllı bir devlet aklının' acilen devreye girmesi gerekiyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish