Can Ataklı: TCK'nın 299'uncu maddesini bu fotoğrafın neresine koyacağız?

"Tıpkı geçmediğimiz köprünün parasını ödediğimiz gibi Erdoğan’ın parti toplantılarının masraflarını da biz ödüyoruz"

Fotoğraf: AA

Korkusuz yazarı Can Ataklı, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Beştepe’de geçmişte partisinde görev almış isimlere yemek vermesi konusunda bir yazı kaleme aldı. Yemeğin masrafını kimin ödediği sorusunu gündeme getiren Ataklı, “Tıpkı geçmediğimiz köprünün parasını ödediğimiz gibi Erdoğan’ın parti toplantılarının masraflarını da biz ödüyoruz” yorumunu yaptı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ataklı’nın bugünkü köşe yazısının ilgili kısmı şöyle:

Kim bilir kaçıncı keredir yazıyorum? Ama nedense siyaset sahnesinde bir hareket göremiyorum. AKP genel başkanı Erdoğan’ın avukatları “Cumhurbaşkanına hakaret suçu işlendiği” gerekçesiyle on binlerce soruşturma dosyasını yargıya gönderdi son üç yıl içinde… Geçtiğimiz yılın eylül verilerine göre bu sayı 160 bin 217 olmuştu. Tabii bu kadar soruşturmaya sadece Cumhurbaşkanı veya avukatlarının şikayeti neden olmuyor. Türk Ceza Kanunu’nun Cumhurbaşkanını koruyan 299’uncu maddesi nedeniyle soruşturmaların çoğu savcıların res’en harekete geçmesiyle başlıyor.

299’uncu madde aynen şöyle;

1) Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

2) Suçun alenen işlenmesi halinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır.

3) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanı’nın iznine bağlıdır.

Bu madde icra görevi olmayan, parlamento tarafından seçilmiş “sembolik” cumhurbaşkanını korumak için çıkarılmıştı. Bu maddeye göre devleti temsil niteliği olan ve devletin başı olarak tanımlanan cumhurbaşkanı elbette diğer siyasi kimliklerden ve sıradan vatandaşlardan daha farklı korunmalıydı. Ancak 2018 yılından itibaren cumhurbaşkanı sembolik olmaktan çıktı, icranın başı haline geldi. Adı cumhurbaşkanı olsa bile bugün Erdoğan aslında çok güçlendirilmiş başbakan olarak ülkeyi yönetmektedir. Daha önceki dönemlerde icra görevinde bulunanlara yönelik yapılan eleştiri eğer gerçekten ağır hakaret cümlelerini içermiyorsa hiçbir şekilde dava konusu olmuyordu, olsa bile anında mahkemelerden dönüyordu. Oysa şimdi 299’uncu madde aynen durduğu ve Erdoğan’ın resmi kimliği de cumhurbaşkanı olduğu için soruşturma ve dava sayılarında patlama yaşanıyor.

Yasa niteliğe değil, isme bakıyor ve Erdoğan, cumhurbaşkanı adı taşıdığı için ona yönelik her eleştiri hakaret kapsamında sayılıyor. İşin en tuhaf tarafı, yasa Erdoğan’a yönelik eleştirilerin yeri ve zamanı konusunda da bir ayırım yapamıyor. Örneğin Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuşma yapıyor, burada söylediği sözleri eleştirdiğinizde de yine cumhurbaşkanına hakaret suçu işlemiş sayılıyorsunuz.

"Bakın dün çok ilginç bir durum yaşandı" diye devam eden Ataklı, şu ifadeleri kullandı:

Tayyip Erdoğan dün 2001 yılından bu yana partisinde görev almış olan milletvekili ve il başkanları ile bir araya geldi. Bu açık biçimde bir parti toplantısıydı. Ancak toplantı Cumhurbaşkanlığı sarayının sergi salonunda yapıldı. Erdoğan’ın arkasında Cumhurbaşkanlığı forsu vardı ama önündeki kişiler AKP’lilerdi.

Erdoğan’ın burada söylediği sözler elbette AKP genel başkanı sıfatıyla söylediği sözler, ancak bunu eleştirmeye kalktığınızda yasa bu ayırımı görmediği için Cumhurbaşkanına hakaret suçuyla karşı karşıya kalınması hiç de zor değil. Bu arada şunu da yazmadan edemeyeceğim. Erdoğan AKP’li milletvekillerini, bir parti faaliyeti olarak sarayda topluyor. Peki bunun masrafını kim ödüyor? Uzun etmenin alemi yok, tıpkı geçmediğimiz köprünün parasını ödediğimiz gibi Erdoğan’ın parti toplantılarının masraflarını da biz ödüyoruz.

 

Korkusuz, Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU