Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ‘Donbass krizini gerekçe göstererek’ başlattığı saldırı ikinci gününde. Ukrayna’da sivil ölümlerin olduğu bilgisi gelirken, barış yanlıları da tepkilerini dile getiriyor.
Avrupa Birliği liderleri ve ABD Rusya'ya yönelik yeni yaptırımlar açıklarken, NATO ‘Ukrayna’ya asker göndermeyeceğiz’ dedi. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ise 'Ukrayna'nın yalnız bırakıldığını' söyledi. NATO’dan askeri destek bulamayan Zelenskiy, Batılı güçlere ‘Moskova'ya daha fazla yaptırım’ çağrısında bulunuyor.
Peki dünyanın gözü önünde devam eden savaş karşısında ABD, Rusya ve Avrupalı devletler ne yapacak? Enerji ve petrol anlaşmalarının geleceği ne olacak?
Almanya başta olmak üzere Avrupa Birliği ülkelerini yakından takip eden, Evrensel ve Yeni Hayat yazarı Gazeteci Yücel Özdemir, Tükenmez Haber'den Özlem Temenna'nın sorularını yanıtladı.
ABD ve Rusya arasındaki petrol alışverişine dikkat çeken Özdemir ‘Bu savaşın kazananı ABD’li enerji tekelleri’ dedi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Özdemir’in verdiği yanıtlar şöyle:
"Putin Batı'ya Ukrayna üzerinden mesaj verdi"
- Rusya uzun süredir işaretini verdiği operasyonu başlattı… Sizce Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı harekat amacı NATO’ya dur demek mi? Yoksa Putin'in ulusa sesleniş konuşmasında ipuçlarını verdiği başka hedefleri de var mı Rusya'nın?
Putin'in konuşmasına bakarsak tarihsel olarak Ukrayna'nın varlığını kabul etmiyor. Dolayısıyla Putin nihai hedefinin aslında Ukrayna'nın tamamını kontrol altına almak istediğinin net bir mesajını verdi.
Ancak gelişmeleri yakından takip ettiğimizde Rusya'nın operasyon hamlesini aslında kimse beklemiyordu. En azından Avrupa kamuoyundaki analizler de bu yöndeydi.
Avrupa’da ‘Ukrayna ordusu Batı'nın desteğiyle Donbass bölgesini almak için bir hamle yapacak, Rusya da karşı hamlesiyle bu bölgeleri topraklarına katacak’ senaryosunun üzerinde duruluyordu. Ancak Rusya hamlesini erken yaptı. Ukrayna'nın saldırmasını beklemeden Luhansk ve Donetsk’i tanıdı.
Putin referandum gibi bir seçenek yerine açıktan askeri olarak Ukrayna'ya saldırdı. Tabii ki Batı'ya açık olarak ‘NATO, Ukrayna'yı üye devlet olarak kabul edemez mesajını’ verdi.
"NATO üyesi ülkelerde görüş farklılıkları var"
- NATO'nun son açıklamasını nasıl yorumlamalıyız? ‘Ukrayna’ya asker gönderme planımız yok’ dediler… Tepkiler sadece yaptırımlarla mı sınırlı kalacak?
NATO’nun ‘Ukrayna adına Rusya'yla savaşmayacağı’ aşağı yukarı görüldü. Hukuksal olarak NATO, NATO ittifakı içerisinde yer almayan bir ülke için savunma amaçlı bir savaşa giremez. NATO savaş yerine, üye ülkelere askeri yığınak yapmayı tercih ediyor. NATO bu konuda üye ülkelere çağrıda bulundu ve ‘savaş uçakları hazır’ dedi.
Ancak önümüzdeki günlerde NATO üyesi ülkelerden birisi Rusya'yla provokasyon üzerine sıcak bir çatışmaya girerse o zaman NATO sürece dahil olabilir. Ama NATO'nun ne kadar dahil olacağı konusunda elimizde bir veri yok. Çünkü NATO üyesi ülkeler arasında da bir görüş farklılığı var. Özellikle Almanya'yla Fransa'nın.
Almanya ve Fransa gerilimi çatışma ve savaşa getirmemek için epey bir çaba sarf etti. Ama gelinen noktanın özeti şu; Amerika'nın istediği oldu.
"Avrupa ve Rusya ilişkileri uzun süre buzdolabında kalacak"
- Amerika, neden gerilimi artırmak için çaba sarfetti? ABD’nin çıkarları nedir?
Amerika, başından itibaren kaşıdığı gerilim stratejisiyle hem Rusya'yı bir savaş ortamına çekmek hem de bu savaş üzerinden NATO içerisindeki bütün güçlere kendi liderliği etrafında toplama ve Rusya karşıtı cepheyi sağlamlaştırmak istedi.
Kırım'ın işgalinden sonra gerilen Rusya - Avrupa ilişkileri Ukrayna savaşıyla birlikte çok daha uzun bir süre buzdolabında kalacak gibi görünüyor.
"Putin Batı ittifakının Rusya'ya karşı fazla seçeneklerin olmadığını biliyor"
- Peki Avrupa Birliği, Kırım'da olduğu gibi en sonunda pes edip kabul edebilir mi Rusya'nın harekatını? Sadece ‘yaptırımlarla’ yetinebilir mi? ‘Kırım'da olduğu gibi Rusya'yı kabul edelim’ der mi Avrupa Birliği?
Uzun vadede diyebilir. Avrupa Birliği ticari ilişkilerini de gözetiyor. Zaten Almanya ve Fransa özellikle bu konuda sorunların diplomatik çözülmesi için baskı yaptı. Almanya Başbakanı Almanya Başbakanı Olaf Scholz hem Washington'a hem Moskova'ya gitti, yine Fransa Cumhurbaşkanı Macron ara buluculuk rolünü üstlendi ve çok umutlandı.
Aslında Putin, Avrupa'yı da oyaladı ve kandırdı. Rusya ‘Ukrayna'ya karşı açıktan saldırı diye bir hedefimiz yok' deyip Avrupa Birliği'ni kendi tarafına çekmek istedi. Ama diğer taraftan da Avrupa Birliği üyesi ülkelerinin -Almanya ve Fransa’nın- ABD’ye karşı Rusya'yla birlikte hareket etmeyeceğini de gördü. Putin, Almanya ve Fransa'nın, Amerika'ya karşı bir direnç göstereceğini görmediği için tek başına hareket etmeye karar verdi.
Batı ittifakının Rusya'ya karşı fazla seçeneklerin olmadığını Putin biliyor. Rusya’nın Kırım kararının ardından eleştiriler ve ambargolardan sonra ilişkiler normalleşmişti.
"Yaptırım listeleri Rusya'yı etkilemeyecek"
- Peki açıklanan yaptırım kararları Rusya’yı nasıl etkileyecek?
AB, ABD ve İngiltere’nin açıkladığı yaptırım listelerinin Rusya’yı caydıracak düzeyde olmadığı ortada. Batı ittifakının bütün bu yaptırım kararlarının Rusya'yı hiç sarsmadığını görüyoruz. Örneğin, ABD Başkanı Biden’ın ilk yaptırım çağrısı Lugansk ve Donetsk ile ticari ilişkileri ve yatırımları kesmek oldu.
Çünkü 2014’te Kırım işgalinden sonra Amerika'nın Rusya'dan almış olduğu petrol yüzde 63 arttı. Ukrayna’yı kışkırtarak Rusya’nın karşısına diken ABD, Rusya’dan petrol ithalatını durdurmayı ise gündeme alma gereği bile duymuyor.
"Amerikan enerji tekelleri Rus petrolünü dünyaya satıyor"
- Peki ABD ve Rusya arasındaki petrol alışverişini biraz daha açar mısınız? Bu kriz uzun vadede ABD’nin işine yarayacak mı diyorsunuz?
Amerikan enerji tekelleri Rus petrolünü alarak dünya piyasasında satıyor. Rusya, Kanada ve Meksika’dan sonra en fazla petrol aldığı üçüncü ülke haline geldi ABD’nin. Yani özetle Amerika Rusya'nın petrolünü alırken, diğer taraftan da Avrupa ülkelerine, Rusya’yla ilişkilerini sonlandırmaları için gaz veriyor.
Örneğin bugün Evrensel’deki yazımda da belirttiğim gibi Der Standard’dan André Ballin’in haberine göre “Kırım krizine” rağmen Rusya, ABD’ye en fazla petrol satan üçüncü ülke durumuna geldi. ““2020’de Rusya, ABD’ye yaklaşık 27 milyon ton ham petrol ve türevleri ihraç etti. Bugün 538 bin varile karşılık gelen bu ihracat 2014’e göre yüzde 63 artmış durumda.”
İşin özeti aslında kazanan Amerika oldu. Avrupalı müttefiklerine Rusya’dan gaz almamayı dayatan Washington, Rus petrolü almak içinse kesenin ağzını sonuna kadar açtı. Yani bu gidişle Rusya’nın ABD’ye en fazla petrol satan ülke olması şaşırtıcı olmayacaktır.
"Rusya'daki enerji kaynakları ABD sermayesini besleyecek"
- ABD’nin yaptırım kararları Avrupa ülkelerine kıyasla daha hafif kaldı. Almanya mesela, Kuzey 2 Akım projesini durdurdu. Yaptırımlar en çok ABD’nin işine mi gelmiş oluyor bu durumda?
Rusya'dan petrolü alan tekeller ExxonMobil ve Valero. Bu tekeller Rus petrolünü çekip zenginleştikçe, Rusya’ya daha bağımlı hale gelecek.
Almanya Kuzey Akımı 2’nin açılışını erteleyerek en sert yaptırım kararlarından birsini aldı diyebiliriz. Böylece ABD gerilimden istediği sonucu elde etti.
Yani Rusya’daki enerji kaynakları ABD sermayesini besleyecek, ABD de Batı pazarına açılacak. Rusya ise baskı alında olacak.
İşin özeti, Rusya’dan petrol alıp Avrupa’ya sıvılaştırılmış doğal gaz satmak üzerinde kurulan hesaba Lugansk ve Donetks feda edildi. İşin kazananı ABD’nin enerji tekelleri olacak gibi duruyor.
"NATO Bulgaristan ve Romanya'da varlığını artıracak"
- Krizin bir diğer boyutu da NATO. Uzun zamandır NATO'nun varlığı sorgulanıyordu. Özellikle de savaş ve savunma harcamaları. Şimdi NATO biraz da kendine bir alan mı açtı?
Bu süreçte NATO'nun varlığının ne kadar anlamlı olduğu Amerika tarafından gündeme getirildi. 2019 yılında Macon ‘Beyin ölümü gerçekleşmiş bir NATO’ ifadesi kullanmıştı. Şimdi ise Avrupa'nın güvenliğini tehdit eden bir Rusya’ya karşı bir NATO var. Rusya’nın hamlesiyle NATO'nun varlık nedeni yeniden tazelendi.
Baltık ülkelerini alabildiğince silahlandıran NATO, Bulgaristan ve Romanya’daki varlığını artıracak. Doğu Avrupa’yı askeri yığınak haline getirmeyi, varlığını daha da güçlendirmeyi planlıyor.
Bu süreç yine Amerikan silah tekelerinin silah satmaya devam ettiği, bu ülkelerin askeri harcamalarının arttırıldığı bir döneme kapı açtı. NATO'da ABD'de aslında Rusya'da kazandı.
"Putin iktiadrını sağlama almak istiyor"
- Bu savaş kararı Putin iktidarını nasıl etkilecek?
Rusya'nın bu saldırısı birincisi daha fazla silahlanmanın önünü açmış oldu. İkincisi de Putin eski imparatorluk değerlerine bağlı bir lider olduğunu gösterdi. Boris Nikolayeviç Yeltsin tamamen Batı'nın bir piyonu haline gelmişti. Ancak Putin içeride milliyetçiliği güçlendirmeyle birlikte kendi iktidarını da perçinleştirdi.
Mesela başkanlık seçimlerinde Komünist Partisi az buçuk yükselmişti. Ama Putin açıklamasında Lenin, Stalin ve bütün Sovyetlere karşı bir propaganda geliştirdi. Putin kendi iktidarını ebedi bir perspektifle hayata geçirmek istiyor. Yerini daha da sağlamlaştırmak istiyor. Zaten seçim yasasını da değiştirecek yeni bir dönemi de garantiledi.
Savaş politikasının içerideki siyasi dengelerde mutlaka bir etkisi olacak.
"Eylemlerde Rusya'nın askerleri çekmesi talep ediliyor"
- Savaş kararının ardından barış yanlısı eylemler de başladı. Hatta Putin eylemlere çok sert yanıt verdi. Avrupa’da durum nasıl?
Avrupa'da ‘Rusya'nın savunma pozisyonunda olduğunu’ bu yüzden de Rusya'ya gizli dolaylı bir şekilde destek veren kesimler vardı. Rusya’nın Ukrayna'ya saldırısıyla birlikte dünden beri bütün Avrupa'daki barış örgütleri, Almanya'da, Almanya'da Sol Parti, diğer bütün kesimler Rusya'nın uluslararası hukukun ihlal ettiğini ve bu durumun kabul edilmeyeceğini ve artık Rusya'yla daha yüksek sesle eleştirmeye başladılar.
Rusya açısından bir kırılma noktası oldu. Yani Rusya artık masum kendisini savunan bir ülke pozisyonunda değil. Emperyalist çıkarları olan ve komşu ülkeler için bir tehdit oluşturan bir ülke pozisyonunda. Bu durum Avrupa'daki barış hareketi içerisinde bir dalgaya yol açacak. Devam eden eylemlerde Rusya'nın askerleri çekmesi konusunda çağrılar yapılıyor. Bugün de Almanya'nın birçok yerinde eylemler yapılacak.
"Dünya eski dünya değil"
- Bu işin bir yanı da Türkiye. Ukrayna büyük elçisi Türkiye’ye ‘boğazlarınızı kapatın’ dedi. Bu çağrıyı nasıl değerlendirmeliyiz? NATO isterse Türkiye boğazları açabilir mi? Möntrö Boğazlar Sözleşmesi ne olacak?
Türkiye'nin Boğazları ‘Rus savaş uçaklarına’ kapatması gerekiyor. NATO önümüzdeki dönemde Türkiye'nin bu süreçte daha aktif bir şekilde rol almasını isteyecektir.
‘Batı’yla yakın ilişkiler kurmaya çalışan’ Cumhurbaşkanı Erdoğan bu süre içerisinde ‘Ukrayna'ya ve Rusya’yla’ ilişkilerimizi bozmak istemiyoruz’ mesajı verdi.
Ancak Batı’dan da Rusya’dan da ‘tarafınızı belirleyin’ baskısı var. Bir saflaşma sürecine giriliyor. Sadece Türkiye değil aynı şekilde Macaristan'da da gerilim var. Macaristan Moskova'yla yeni bir gaz anlaşması yaptı ve ‘Rusya'yla birlikte hareket edeceğiz’ dedi. Ancak Macaristan NATO üyesi.
Yani Amerika bundan sonra adeta demokrasi kırıcını sallayacak ve ‘Rusya'yla bütün ilişkilerinizi gözden geçirin’ diyecek. Artık dünya eski dünya değil. Yeni bir durum var.
Tükenmez Haber