Rusya taleplerinin Batı tarafından kabul edilmeyeceğinden, NATO'nun genişlememesi için yasal olarak bağlayıcı bir anlaşma olmayacağından emin oldu.
Rusya'nın ısrar ettiği gibi, Ukrayna ve Gürcistan'ın asla NATO'ya kabul edilmeyeceklerine dair hiçbir yazılı siyasi garanti olmayacağı da ortaya çıktı.
Bu noktada merak edilen soru şuydu: Rus yetkililerin defalarca "mutlak ve kaçınılmaz" olarak nitelendirdikleri taleplerin Batılı ülkeler tarafından reddedileceği tamamen netleştiğinde Rusya nasıl hareket edecek?
Cevap, Moskova'daki Carnegie Merkezi Başkanı Dmitri Trenin'den Rus gazetesi Kommersant'a verdiği bir röportajda geldi:
Rusya'nın, Sovyetler sonrası alanda devletleri yeniden etrafında toplayacağı yeni bir başlangıç noktası aradığını hissediyorum. Rus makamları, Minsk Anlaşmasının uygulanmasının imkansız olduğu sonucuna varırlarsa, Donetsk ve Luhansk (Doğu Ukrayna) cumhuriyetlerini tek veya ayrı iki devlet olarak tanıyabilir, onları Rusya ve Belarus devletleri birliğine dahil edebilirler.
Nitekim Başkan Vladimir Putin, pazartesi günü, toplantıda Rus Dış İstihbarat Başkanı'nı Donetsk ve Luhansk bölgelerini tanıma kararını destekleyip desteklemediği sorusuyla şaşırtmış ve Sergey Narişkini de: 'İki ayrılıkçı bölgenin Rusya'ya katılmasını ve onun bir parçası olmasını destekliyorum!' yanıtını vermişti.
Varsayımsal olarak, bu oluşum Abhazya ve Güney Osetya'yı da içerebilir. Trenin; "Gerçek bir askeri çatışmanın eşiğinde miyiz?" sorusuna şu yanıtı veriyor:
Yakın gelecekten, örneğin gelecek aydan bahsediyorsak, sanırım cevap: Hayır. Uzun vadeye gelince, her iki tarafa da sorularım var; ilk sorum Batı'ya; Kiev'deki hükümet Rusya'yı açmaza sokmak için bir provokasyonda bulunabilir mi?
Bu senaryonun Kiev'in arkasında duranlar için pek bir faydası yok. Böyle bir provokasyonun Ukrayna güçlerinin yenilgisiyle sonuçlanacağı kesin. Rusya için zaferin bedeli ne kadar yüksek olursa olsun, bilhassa ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinden sonra iç sahada, bu bedel, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin maruz kalacağı büyük itibar kaybını telafi etmeyecektir.
Önde gelen bir diğer bölgesel müttefiki daha kaybetmek, özellikle iç siyasi bağlamda yönetim için çok tehlikeli olacaktır. Buna bir de NATO bağlamı ve ABD'nin uluslararası konumu faktörü eklenmektedir.
Bununla birlikte, Ukrayna'nın üye yapılması dahil olmak üzere hiçbir NATO genişlemesi askeri dengeyi ve caydırıcılığın istikrarını tehdit etmeyecektir.
ABD, Harkov kenti yakınlarına füzeler konuşlandırarak Rusya'ya karşı ciddi bir stratejik avantaj elde etmeyecektir.
Ne Polonya'daki ABD askeri tugayı ne de Baltık ülkelerindeki NATO taburu Rusya'nın güvenliğini ciddi şekilde baltalayamaz. Rusya için endişe unsuru olabilecek tek husus, Romanya ve Polonya'daki füze savunma bileşenleridir.
Başka hiçbir şey en azından askeri olarak kendisi için büyük bir tehdit oluşturmaz, daha ziyade jeopolitik, coğrafi ve kültürel bir tehdit oluşturur.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
10 Ekim 1962'de, CIA (Merkezi İstihbarat Teşkilatı) Direktörü John Alexander McConnell, Başkan John F. Kennedy'nin masasına Küba adasındaki Sovyet füze rampalarıyla ilgili bilgiler ve hava fotoğrafları içeren bir rapor koydu.
Raporda, başkent Havana'nın dışında ve platformların yakınındaki kamplarda ikamet eden Sovyet uzmanlarının varlığına ilişkin saha bilgileri de yer aldı. Başkan Kennedy, birinci ve en yakın danışmanı olan kardeşi Robert'i aradı ve durumu onunla müzakere etti.
İkisi kendi aralarında, Florida kıyılarından 600 kilometre uzaklıkta Sovyet füzelerinin konuşlanmasının ABD'ye ve varlığına doğrudan bir tehdit oluşturduğu, ABD'nin arka bahçesinde böyle bir durumun kabul edilemez olduğu konusunda anlaştılar.
16 Ekim'de, Başkan Kennedy Ulusal Güvenlik Konseyi ile görüşmesinden sonra, Sovyet Devlet Başkanı Nikita Kruşçev'e hitaben yaptığı ünlü açıklamasını yayınladı. Kruşçev'i platformların kaldırılması gerektiği, aksi takdirde üçüncü dünya savaşının patlak vermesine yol açsa bile ABD silahlı kuvvetlerine onları yok etmelerini emredeceği konusunda uyardı.
Sonra, 13 gün boyunca dünya nefesini tuttu ve nükleer savaş ile dünya üzerinde insan yaşamının sonuna dair tasavvurlar ortada dolaştı. Ardından, Sovyetler Birliği geri adım attı, platformlar söküldü ve dünya rahat bir nefes aldı.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla, Ağustos 1991'de Ukrayna dahil olmak üzere birçok cumhuriyet bağımsızlığını deklare etti. Sınırları belirlenen ülke için bir anayasa hazırlandı, kapitalist ve demokratik Ukrayna ilan edildi.
Bağımsızlığın başlangıcından itibaren, Ukrayna ile Rusya arasında tam bağımsızlığı zorlaştıran iç içe geçmiş çıkarlar olduğu ortaya çıktı. Sözgelimi Kırım'ın Sivastopol şehrinde bir Rus deniz üssü vardı.
Bu, Rusların Karadeniz'deki tek üssüydü ve ondan vazgeçmek, Rus donanmasının gücünü ve sıcak sulara ulaşma kabiliyetini büyük ölçüde kaybetmesi demekti.
Öte yandan, Kırım'da ve özellikle de (Putin tarafından pazartesi akşamı bağımsız devletler olarak tanınan) Donetsk ve Luhansk'ı içeren Rusya-Ukrayna sınırındaki bölgesinde, Ukrayna'ya bağlı kalmayı reddeden ve ana devlet Rusya'ya katılmayı talep eden büyük Rus nüfus grupları var.
Bu durum, Rusya için gelişmiş bir ön savunma hattı olması amacıyla söz konusu grupları koruyan, Ukrayna'dan bağımsızlıklarını destekleyen bir askeri müdahale için gerekli bahaneyi veriyor.
Son olarak, yüzde 80'i Ukrayna'dan geçerek Avrupa'ya ulaşan ve ana Rus gaz şirketi "Gazprom"un gelirinin dörtte üçünü oluşturan Rus gazı var.
Dolayısıyla Rus liderliği, Ukraynalıların Avrupa Birliği'ne katılma eğilimlerinin ve Rusya'nın Kırım yarımadasını ilhakından sonra NATO üyeliği çabalarının, çıkarları için gerçek ve varoluşsal bir tehlike oluşturduğuna inanıyor.
Askeri tırmandırma, NATO'nun Ukrayna ordusu ve ittifakın 15 üye ülkesinden 1.500 askerle askeri tatbikatlar yaptığı Eylül 2014'te başladı. Rusya buna Belarus ve eski Sovyetler Birliği'ni oluşturan Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü üyesi devletlerle gerçekleştirdiği tatbikatlarla karşılık verdi.
Son birkaç hafta içinde Rusya, Ukrayna sınırına topçu, tank ve sahra hastaneleriyle 130 binden fazla asker topladı. Putin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Şansölyesi Olaf Scholz'un sakinleştirme girişimlerini reddetti.
İngiltere Başbakanı Boris Johnson, sahneyi İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa için en tehlikeli olarak nitelendirdi. ABD, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin onu çok sert bir tepkiye ve acı verici yaptırımlara maruz bırakacağı tehdidinde bulundu.
Bütün bu kargaşa ve gürültü içinde, Çin devi büyük bir sessizlikle, karışıklığı izliyor ve değerlendirilecek fırsatları kolluyor.
Karar çevrelerine yakın bir İngiliz düşünce kuruluşu tarafından yapılan analizde, Putin'in Ukrayna'nın doğu sınır bölgelerini ve Karadeniz kıyılarını tamamen kontrol altına almak, tek limanı Odessa dışında deniz seyrüseferi için yarı kapalı bir duruma getirmek istediği belirtildi.
Böylece Kiev'i iradesine uymaya zorlayacağı ve özellikle ülkesi için önemli bir gelir kaynağı oluşturan gazın Avrupa'ya geçişiyle ilgili çıkarlarını koruyacağı ifade edildi.
Bu kaynaklar, Rusya ile Avrupa-ABD ittifakı arasında doğrudan bir askeri çatışmanın imkansızlığını doğruladılar. Sayı ve teçhizat bakımından daha güçlü olan Rus ordusunun büyüklüğü nedeniyle Ukrayna ordusunun caydırma kabiliyetini önemsiz gördüler.
Ancak ortaya çıkabilecek ve sonuçları tüm dünyayı etkileyebilecek bir ekonomik savaşın muhtemel olduğunu da belirttiler. Avrupa ve ABD tarafından uygulanacak mali yaptırımlar ve Rusya'nın uluslararası mali sistemdeki varlıklarının dondurulmasına Rusya, gaz üretimini azaltarak yanıt verecek ve bu da, fiyatları, Katar gazı üretimindeki artışın da engelleyemeyeceği çılgın bir hızla artıracaktır.
Bu, başta Almanya olmak üzere Avrupa'daki üretim fabrikalarını etkileyecek ve tüm Avrupa ülkelerinde her ev enerji fiyatlarındaki artıştan etkilenecektir. Bu, Ukrayna krizinden önce ortaya çıkmaya başlayan yüksek enflasyon oranlarını daha da kötüleştirecektir.
Rusya ayrıca Avrupa'ya buğday ihracatını durdurma yoluna da gidebilir ve bu da Avrupa'nın en azından diğer kaynaklardan telafi edilene kadar bu önemli gıda kaynağı tüketiminin yüzde 20'sini kaybetmesine neden olabilir.
Britanya Araştırmalar Merkezi'ndeki bir ekonomistin görüşüne göre, Kovid-19 pandemisinden sonra Avrupa'nın ekonomik toparlanması, ekonomik savaş senaryosunun gerçekleşmesi durumunda orta ve uzun vadede ışığı göremeyebilir.
Ekonomik gerileme, doğrudan Avrupa Birliği'ne ihracat yapan ve 2021 sonunda ihracatının değeri 680 milyar doları aşan Çin'i de etkileyeceğinden, Avrupa ile sınırlı kalmayacaktır. Çin, kaçınılmaz olarak Avrupalıların azalan satın alma gücünden büyük ölçüde etkilenecektir.
Öte yandan, Rus ekonomisi de mali izolasyondan ve varlıkların dondurulmasından büyük ölçüde etkilenecektir. Çar Putin'in finansal olarak kuşatılmış durumdayken birden fazla cephedeki askeri genişlemesini uzun süre sürdürmesi zorlaşacaktır.
Rusya'nın askeri genişlemesi şu anda Ukrayna, Suriye, Kazakistan ve Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü üye ülkelerine uzanıyor.
Yıl başında Kazakistan'da olduğu gibi Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü ülkeleri, rejimlerinde bir dengesizlik veya sarsıntı gerçekleşmesi durumunda esas olarak Rus ordusunun müdahale gücüne bel bağlıyorlar.
Küba füze krizi ile bugün arasında dünya elbette değişti.
Ancak, kontrol etme, nüfuzu genişletme ve çıkarları koruma arayışı, belki de tarih boyunca devletlerin değişmez rotası olduğu için değişmedi.
Kruşçev'in Başkan Kennedy'nin tehdidi altında geri adım attığı füzeler krizinde olduğu gibi, Ukrayna krizi, Ukrayna'nın egemenliğine saygı duyma karşılığında Rusya'nın çıkarlarını korumaya dayanan bir uzlaşı ve NATO'ya katılmayacağına dair garantiler ile etkisiz hale getirilebilir.
Avrupa, halklara birçok bela, hatta felaketler getirecek bir ekonomik savaş istemiyor. ABD'de Rusya'yı en güçlü ve birinci ülke pozisyonu için gerçek rakibi olan Çin adlı Asyalı devin kollarına itmek istemiyor.
Rusya'ya gelince, sadece Ukrayna'daki arka bahçesinde oynanmamasını arzuluyor ve Kiev'in NATO'ya katılmayacağının garanti edilmesi durumunda krizi sona erdirecektir.
Nikita Kruşçev Küba'daki füzeleri sökmeyi kabul ettiğinde, uzun süre gizli tutulan bir şartı vardı. O da, Başkan Kennedy'nin, ülkesinin itibarını ve saygınlığını korumak için sır olarak kalması şartıyla kabul ettiği Amerikan füzelerinin Türkiye'den çekilmesiydi.
Bu, krizlerde karşılıklı bedel ve çıkar oyunudur.
Ayrıntılarını uzun zaman sonra bileceğimiz bugün Ukrayna'da olup bitenlerin odak noktası da budur.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil